aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • bir gün içinde 3 polis ekip arabası inşaat kumlarının arasında oynayan bi çocuğun yanına yanaşır..
    p: yavrucum napıyosun sen burada böyle kumlarla sularla?
    ç: polis yapıyorum amca
    p: (neşeli) aa öyle mi... nasıl yapıyosun bakiim (gülümseyerek)
    ç: kum koyuyorum, su koyuyorum bok koyuyorum öyle
    p: (kızarak) ayıp evladım. tamam sen bırak polis yapma. başka bişey yap.
    ertesi gün...
    p: (gülümseyerek )evladım yine gömülmüşün kumların arasına napıyosun öyle?
    ç: polis yapıyorum amca
    p: nasıl yapıyosun bakiim (endişeli)
    ç: kum koyuyorum, su koyuyorum, bok koyuyorum.... öyle oluyo işte
    p: (haykırarak) polis yapmak yasak lan eşşolueşşeekk
    bir sonraki gün...
    p: gel lan buraya sıpa
    ç: buyur amca
    p: napıyon lan sen yine orda polis yapmak yasak demedik mi
    ç: asker yapıyorum amca polis diil
    p: (keyifli) affern yavrucum nasıl yapıyosun bakiim askeri
    ç: kum koyuyorum, su koyuyorum asker oluyo...
    p: bok niye koymuysun lan (şaşkın)
    ç: yok amca o zaman polis oluyo
    p: kaçma lan eşşşooolluueşşşeeekkkk......
    kaynak: anonim
  • türkiye'de;

    hayatında hiçbir şey olamamış veya oldurulmamış, örgütsüz, apolitik, güçsüz, hatta işsiz ve parasız bir haldeyken; devletin polis yaratma makinasından geçtikten sonra hiçbirşeyleşmenin içine sinmişliğinin acısını, devleti de içinde hissederek dışavuranlardır.. sinik bir psikolojinin güçle tanışması esnasında ortaya saçılandır..

    hangi polisin yüzüne baksam fotografik olarak gördüğüm sertliği değil de ruhunun deirnliklerindeki hiçbirşeyliği görür gibi olurum.. güçten matuf bir devlet aygıtının unufak ettiği, sonra da ortaya saçtığı yalanlara yapıştırdığı bu ruh kırıntılarının proto hallerini düşünürüm. bu gördüğüm 'hiçbirşeyleşme', üstündeki üniformanın ve silahın alınması durumunda da vuku bulacaktır, hiç kuşkum yok.
  • dolandırıldım karakola gittim emniyeti suistimal dediler.
    eşşek gibi dayak yedim terörist sandık dediler?
    küçükken kimlik kaybedip tutanak tutturmaya gittim, bu saatte ne işin var diye tokat attılar.
    deplasmanda tribün değiştirmeye kalktım yumruk yedim.
    elimde bilgisayar kasasıyla bir gece yarısı uçağa yetişmek için otobüs bekliyorum, hırsız diye karakola aldılar.

    polis benim dostum olmadı.
  • gerci zamanin pek onemi yok birazdan okuyacaginiz satirlar icin,
    ama belirtelim yinede galiba 98 yada 99 senesi,
    bu donemde isim geregi her sabah hollanda konsolosluguna ugruyorum,
    sira beklerken oradaki vatandaslarla ister istemez ahbablik kuruyorsun,
    gerci hepsi bir kac gunlugune olsa da bu sira arkadasliklarinin,
    degismeyen iki kisi var benim gibi, birisi cayci,
    digeri kamyonetin arkasina kurdugu tezgahta arnavut cigeri satan adam, *
    laflamaktan bunalinca, gozlem yapmaya basladim,
    oglen olunca, koruma noktasindaki polisler yanastilar cigerciye,
    cigerci donup goz kirpti,
    ama ben zaten para vermeyeceklerini tahmin ediyordum,
    iki yarim istedi ihtiyarca olan,
    birini yanindaki genc olana verdi,
    genc olan yarim ekmek cigerini alip, kulubeye yoneldi,
    ihtiyarca olan hemen isirip yemeye basladi,
    yiyip bitirdikten sonra birde ayran istedi,
    arzusu yerine getirildikten sonra, ayran bardagini calkalayarak uzaklasti,
    bu arada cigerci bana donup tekrar goz kirpti,
    anladin mi? diye sordu,
    simdi anlamistim ilk goz kirpmanin manasini,
    anladim abi dedim.

    siz de anladiniz umuyorum.

    ama anlamayanlar icin kisaca soyle izah edeyim:

    polis teskilati bir sistem, kendi mentalitesine sahip olan,
    ve her yeni gelen, eskiler tarafindan bu sisteme alistiriliyor,
    yeni gelen once utana, sikila yiyor o yarim ekmegi,
    sonra zamanla alisiyor ve bunu kendine hak olarak goruyor.

    "yarim ekmek arasi ciger"
    bu bir sembol !!
    polisin, sivil vatandas uzerinde, kendini gordugu noktanin sembolu,
    ekmeginizi ve hurriyetinizi, uzerine giydigi elbisenin verdigi gucle,
    sizden alabileceginin sembolu.

    hakkini arayani coplayarak,
    cocuklarinin gozu onunde bir babayi doverek,

    bir cocuga gozu onunde bu travmayi yasatan,
    bir cocugun psikolojisinin irzina gecen insanlara,
    tecavuzcu desek cok mu ileri gideriz?
  • aslında özel mülkiyeti ve onun sahiplerinin güvenliğini korumak üzere oluşturulmuştur. onun için sıradan vatandaşın önemi yalnızca sıradan vatandaşların genel kanısını olumlu etkileme noktasında önemlidir, çünkü sıradan vatandaş kitle halinde, zenginler açısından potansiyel tehdittir. bu yüzden polis görünüşte vatandaşı, gerçekte sistemi korur. bu sisteme uyan uymayan herkesin canına kastedebilir ve bu suç olsa bile, hukuk sistemi onu koruyacak şekilde işler. çünkü hukuk sistemi de aslında özel mülkiyeti korumak için ihdas edilmiştir. sınıfların ve dolayısıyla kapitalizmin olduğu heryerde bu geçerlidir. onun için hiçbir zaman zengin bir iş adamının ya da bir bankanın genel müdürünün polis dayağıyla öldürüldüğünü göremezsiniz ve bu memleketin işçileri, köylüleri, öğrencileri; copların, biber gazının, plastik merminin, gerçek merminin, manyetonun, filistin askısının tatbik sahasında yer alırlar.

    (bkz: * polis dayağı)
  • hayatımda toplasan 5-6 kere muhattap olmak zorunda kaldığım ve bende sevimsiz duygular uyandıran meslek grubu. öyle ki, ne zaman polis görsem geriliyorum, hatta korkuyorum bile diyebilirim. belki ben yanlış insanlara denk geldim, bilemiyorum ama tarihçemiz aşağı yukarı şu şekilde gelişti.

    yaş 6 - 7

    annem, babam, babaannem ve ben gece vakti misafirlikten dönüyoruz. hava çok soğuk, karanlık ve sisli. arabayı babam kullanıyor. kaza yapıyoruz, polisler geliyor. babamı testler için sanırım alıp gidiyorlar, bizi karakola götürüyorlar. hiçbirimizde kaban yok ve üşüyoruz. annem bana sarılıyor, babaannem ağlıyor, ben korkuyorum. bi polis geliyor yanımıza. anneme bakarak "hanımefendi üşüyorsanız ısıtabiliriz" diyor. annem ağlamaya başlıyor, kalkıp dışarıya çıkıyoruz. o zaman anlamıyorum bu cümlenin ne anlama geldiğini, bi kaç yıl sonra annem anlatıyor.

    yaş 16

    sevgilimle cafede oturuyoruz, alkolsüz bi mekan. mevsimlerden yaz, üzerimde askılı elbise var. saat 23:00 civarı. polisler geliyor, kimlik kontrolü yapıyorlarmış. önce ben uzatıyorum kimliğimi, sonra sevgilim. benden 9 yaş büyük. polis bi ona bi bana bakıyor, sonra sırıtarak "koçum kızın yaşı küçük, sikme sakın" diyip gidiyor. konuşamıyorum.

    yaş 21

    final dönemi arkadaşlarla çalışıyoruz. gece 2 gibi karnımız acıkıyor, evde dolap bomboş. yaklaşık 200 metre ileride açık olduğunu bildiğimiz büfe var. oraya gitmeye karar veriyoruz. üzerimizde kat kat kıyafetler, kabanlar, başımızda bere çıkıyoruz evden. büfeye gidip sosisli aldıktan sonra aynı yoldan eve dönmeye çalışıyoruz ama olmuyor. önümüzde bi araba duruyor, içinde 3 erkek. arabanın önünden arkasından geçme çabalarımız şoför tarafından engelleniyor. biraz ilerideki karakola yürümekte buluyoruz çareyi. karakolun önüne geldiğimizi gören araba hızla uzaklaşıyor. biz plakasını almışız, kapıdaki polise ne yapabiliriz diye soruyoruz. polis şöyle bi süzüyor bizi önce. "ne işiniz var ki bu saatte dışarda?" diye soruyor. anlatıyoruz finaller, yemek, hatta elimizdeki poşeti gösteriyoruz. araba hakkında ne yapabileceğimizi soruyoruz tekrar. "çıkmasaydınız bu saatte dışarı, kız başınıza çıkarsanız olacak budur, yapılacak bi şey yok" diyerek azarlıyor bizi. mecburen eve dönüyoruz. neyse ki tekrar karşılaşmıyoruz başka bi olayla.
  • yunanca politeia kelimesinden gelir.kamu düzeni anlamını ta$ır.

    tr'de bu kolluk kuvvetleri te$kilatının yunanca bir kelimeyle anılması garip bir tezattır milliyetçi oranının fazlalığıyla alakalı olarak.
  • kimlik sorgulama araçları. neden mi ? bakın,

    yılbaşı gecesi, saat 2 bir büfenin önünde 2 adet polis arabası durmuş büfeden birşeyler almakta aynı zamanda polis arabasının yanında birbirleriyle konuşmaktadırlar. hemen ekip otolarının 2 metre ilerisinde bir taksi içinde 2 erkek ve bir bayan. erkeklerden biri sarhoş gibi belki de değildi tartışmışlardı ve taksi sürücüsü diğer erkek ve kadın adamı dışarı çıkarmaya çalıştılar yaklaşık 10 dakikadan sonra adam bir hışımla taksiden çıktı ve anında attığı bir tekmeyle kadının yere serdi kadın caddenin ortasında 1.80 uzandı. akabinde tekmeyi attıktan sonra hırsını alamadı sanırım ve kadının üstüne çıktı 1 2 yumruk attı ve taksiciyle diğer erkek adamı kadının üstünden kaldırdılar.

    ve güzel sözlük, oradaki yaklaşık 6 adet polis sadece bakmakla yetindi kendi gözlerimle gördüm hatta ve hatta kavga çıktığı anda izlediler ve direk arabaya bindiler uzaklaşıp gittiler. zaten işleri başlarından aşkın günde kaç kişinin kimliğine bakıyorlar biliyo musunuz siz he amına koduğum salakları asayişi sağlamak onların görevi değil ki onlar kimlik kontrolü yapar sadece ? hepiniz salaksınız heç bişe bilmüyünüz.

    evet dostum haklısın bu adamların işleri başlarından aşkın daha mahallede 3 5 tur atıp bir kaç tane daha kimlik bakmalıdır. yeri gelince dövmelidir. görevleri budur.

    cop yalayıcılıra selamlar olsun...
  • az önce paylaşılan bir ece temelkuran yazısı içinde şu cümleyi okudum,
    "sevmişler çocuklar birbirlerini. konuşuyorlarmış, düşünüyorlarmış “ne yaparız?” diye. ikisi de öğrenci. ama çok sevmişler ve bu bebeğin doğmasına da karar vermişler. belki okulu bırakırlarmış, belki başka bir çözüm bulurlarmış ama doğuracakmış işte, kopamamış bebekten. bilen bilir... sonra işte polis düşük yaparken ona şöyle demiş:

    bu yaşta çocuk peydahladın ha!”
    gülmüş sonra.
    böyle olmuş işte..."

    http://www.haberturk.com/…-istikrariniz-onun-bebegi

    şimdi bu haber yada röportaj doğru ise,
    ben çok seri ve ağır küfürler edebiliyorum. genellikle köprübaşı civarlarına denk gelen ikamet hallerimden dolayı da kavgaya ve şiddete yatkınım. (dayanabildiğim noktaya kadar)
    ben bu adama ne diyeyim?
    nasıl bir küfür etsem yaralanır ki? ayrıca merak ediyorum sevgili annesi kendisini kaç yaşındayken doğurmuş? annesi ile babası nasıl evlenmiş? (en azından empati yapabilir belki) kendisi nasıl büyümüş?
    hacı abi insan olmak lazım biraz.
    merhamet, hoşgörü, anlayış bu mudur? bu mu anasını siktiğiminin yerindeki adalet ve dahi emniyet teşkilatı?

    sanane ulan sanane? peydahlamak ne ayrıca?
    hayır kimden alıyorlar bu cesareti anlamış değilim ben.
    hanım hamile metrobüs mecidiyeköy durağına yürüyorum ben önde hanım arkamda elimi sıkı sıkı tutmuş, o atm lerin önündeki kıç kadar yokuşta insanlar 1 er sıra halinde inip çıkarken 4 tane üniformalı ayı kalabalığın ortasında omuzlar ata ata kimseyi siklemeden yürüyor.
    bakıyorum gülbağ da, adamlar oturmuş köşebaşında gelen geçeni pis pis kesiyorlar, ve dahi laf atıyorlar. önümde yürüyen öğrenci grubu polisi arıyor cep telefonundan, diyor bir grup var şurada böyle böyle yapıyorlar.
    15 dakika sonra ekmek almak için aynı yerden geçiyorum. köşedeki vatandaşların önünde bir polis aracı, polisler o adamlarla çay içip sohbette.
    havalimanındasın, adam polis. kapı önünde sigara içmeye çıkmışsın. yanındaki iki arkadaşı ile kapı önündekileri muhabbet arasında sıradan geçiriyor.
    hep extreme örnekler değil mi?
    155 i arıyorum 20 dakika boyunca bir tane vatandaş cevap vermiyor.

    havalimanında iş yapacaksın illa gbt alman gerekiyor, zart. gbt yi alacağın polis memuru diyor ki 200 lira bağış. adam başı hemde!
    diyorum "ki biraz pahalı değil mi?" "havalimanında iş yaptığına göre kazanıyorsundur sen" diyor. bu ne demek ulan bu ne demek?
    mafya dan ne farkın var? senin mekan iş yapıyor biz seni kollarız indir her ay 10000 tl diyen pezevenkten farkı ne?
    "vallaha müdür kızıyor, izin vermiyor" diyor. hayır bilmeyen de havalimanında genelev çalıştırıyorum zannedecek.
    cumartesi akşamı araba ile evine dönüyorsun, hop yolda çevirme. cevahir alışveriş merkezine gelmeden 100 metre önce.
    bakıyor alkol yok, ehliyet ruhsat tamam. iç aydınlatmayı aç arabada kaç kişi. aracın bilmem ne haddi aşılmış.
    ulan 4 yetişkin 2 çocuk. amuş.
    illa kırpacaklar ya bir şeyleri.
    ama mesela az ileride günay var. tabi günay a gelen müşteri yağlı. lüks lüks araçlar, godaman adamlar. bir kere denk gelmedim günay sonrasında çevirme olduğuna.
    babafingo kime kalkarsa değil mi?

    daha ne sayayım ki?
    iyisi yok mu? var elbette. ama şu kıymıklı olanları bi planya dan geçirsek?
    maaşından ziyade bunu meslek olarak yapabilecek adamları bu mesleğe alsanız?
    bir kere de şaibesiz bir dönem geçirse şu teşkilat?

    bıktım. yeter.
    (ayrıca senin başına gelmemesi, gelmeyeceği anlamına gelmez güzel kardeşim. )
    insanlık bu kadar uzak bir şey mi? kendi emniyetini sağlamakla yükümlü kurumdan nefret eden insan olabilir mi? olsa da hayır gelir mi?
    nerede saklıyorsunuz şu insanlığınızı merak ediyorum. çıkartın bi ara görelim be.

    yeri gelmişken bütün emniyet teşkilatının 11111. yılını kutlar, yanaklarından öperim.
  • sistematik şiddet yanlısıdır. geçtiğimiz pazar günü gözaltına alındıktan sonra aynı gözaltı aracını ve aynı koğuşu paylaştığımız gökhan biçici arkadaşımız kendileriyle ilgili birinci elden gözlemlerini paylaşmış ki ben de dediğim gibi aynı araçtaki söz konusu diğer 10 kişiden biriydim. buyrunuz size polis: http://www.dailymotion.com/…?start=18#.uciak5yp2zwc

    ben ondan daha önce araca alındığım için kendisinin araç içinde denk gelmediği bir detayı bonus olarak paylaşmak isterim. araç içinde ilk dayak faslımızı yedikten sonra ters kelepçeyle yerime oturtuldum. o esnada aracın radyosundan ilginç bir yayın yapılıyordu. aklınıza gelebilecek en tok, en ruhsuz, en robotik bu erkek sesi (artık polis radyosu yayını mıydı yoksa bi cd mi dönüyordu bilemiyorum) şunları söylüyordu: "kemalistler. onlar genelde asker çocukları arasından çıkmaktadır. şu şu şu eğilimleri vardır. sol bilmemkim grubu: onlar şöyle şöyledir ve genelde buralarda takılırlar. öğrenci kollektifleri:....."

    böyle uzayıp giden bir propaganda malzemesini de bizzat dinlemiş oldum. o an anladım ki oradaki polisler artık insan değiller. şiddete başvuranların hepsi canavar olmuş, canavarlaştırılmışlar. ama bunun bokunu "ama efendm sizin yüzünüzden 15- 20 gündür ayaktalar.. e haliyle" diyerek başkalarına atamazsınız. güzel kardeşim bunu sen, ben yapmayız be. 3 kuruş için çekilecek şey değildir bu, geceleri nası rahat uyursun sonra?

    ama burada başka bi şey var. adam gözaltına aldığını "vatan haini" olarak görüyor. öyle görmesi istenmiş, evet emir kulu ve evet canavarlaştırılmış, uykusuz bırakılmış, sinirleri gerdirilmiş. bu sistematik şiddete katkıda bulunan herkes, en üst rütbelisinden en alttakine herkes için söylüyorum.. yatacak yeriniz yok, yazıklar olsun size.

    sonra vatan emniyette çiçek gibi geçen bi 48 saatlik gözaltı sürecimizde ordaki polis demez mi "ama hepimiz öyle değiliz bak di mi. onlar adına özür dilerim" onca sopadan, kırılan gururdan sonra özür dilesen kaç yazar be usta?
hesabın var mı? giriş yap