• 1988 e kadar fransadan ithal edilmiştir..bu nedenle 1988 ve daha düşük modelleri tercih edilir.çok seri ve hızlı bir araba olmasının yanında kolay kolay duramaması gibi harika bir özelliğe sahiptir.
  • istisnasız bütün hepsinin arka camında, a4 kağıdına yazılı satılık ibaresi bulunur bu arabaların. yazı da muhtemelen bilgisayardan anlayan yeğene çıkartılmıştır.
  • tam adı ile: renault 11 txe flash

    rakamlı/kısaltma harfli modelleri pek beğenmeyen türk tüketicisine (9, 11 ne ya karışır onlar, aha bu flaş, bu brodvey) yardımcı olması açısından renault satış ve pazarlama ekibi tarafından adının peşine "flash" takısı uydurulmuştur; cuk oturmuştur.

    1,7 lt. karbüratörlü motoru (din normuna göre) 90 hp güç üretir (abd'de geçerli olan sae normuna göre 103 bg'dir). flash, ülkemiz pazarındaki bu ismine uygun olarak hızlıdır, çeviktir ancak ince tabanlı lastikleri, yerden yüksek yapısı (ülkemizde satışa sunulurken yol şartları nedeniyle daha uzun stroklu süspansiyonlar kullanılmıştır) savurur arkasını.

    çok satmış, tutulmuştur.

    ülkedeki yerli sedan otomobil hayranlığını şık hatchback karoseri ile kırmıştır.

    bu araç satılmakta iken bir güçsüz versiyonu, 1,4 lt. 72 hp'lik motoru ile renault 11 gts idi.

    daha sonra üretimden kalkan bu iki modelin yerine renault 11 flash s (flash ile aynı motora sahip ancak şanzıman oranları farklı, donanımı daha iyi) ve renault 11 rainbow(1,6 lt. 80 hp'lik motora sahip, flash ile benzer donanımda) satışa çıkmıştır.
  • 1990 yıllarının efsane yerli hız arabası
    ancak viraj zzafiyetinden dolayı ucan tabut diyede namlanmıstır
    bu saseye bu motor bu güc bu karayolunda pes doğrusu
  • amcamın 1992-1996 yılları arasında beyaz bir tanesine sahip olduğu, hatchback yapısı ile tasarımı her daim beğenilen; metal kollu sportif direksiyonu, sportif ön koltukları ile döneminin heyecan verici modellerinden olan ancak kötü bir anıya da ev sahipliği yapmış olan otomobildir.

    daha henüz ilk bakımına gitmemiş olan araç, trabzon-ordu arasında virajlı bir yolda çok ciddi bir şekilde savrularak arkadan bir ağaca çarparak durmuş, çok büyük bir kaza atlatılmış ve şans eseri can ve mal kaybına yol açmamıştır.

    yapılan bakımda anlaşılmıştır ki, henüz 10.000 km'yi devirmemiş olan aracın arka sağ frenleri fabrikadan çıktığı günden beri hiç çalışmamış ve haliyle aracın savrulmasına sebep olmuştur.
  • babamın, 1987 modeliyle 1992 yılında kocaeli-alanya arasını (700 km civarı) 5 saatten daha az bir sürede gittiği araba. gençlik işte, deli çağları..
  • bu arabanın yanma hikayesinin kaynağı (karbüratörücü ahmet ustadan aldığımız bilgilere göre):

    karbüratör girişine soğuk hava üflemek amacıyla yapılmış turbo'yu andırır bir aparat bulunur renault 11'lerde ve bu havayı üfleten motor elektrikle çalışır. bu motorun çektiği akımın çok fazla olması ve bu enerjiyi motora ileten kabloların yetersiz, sigortaların da olurundan daha güçlü (muhtemelen atıyor diye güçlendirilmiş...) olması nedeniyle kablolar alev alınca kaputun altında yangın çıkmasına neden olur.

    bu meretin işlevi, yukarıda belirttiğim gibi taze/soğuk hava üflemektir. karbüratör girişine taze hava üfletmenin gerekçesi -ahmet ustaya göre- karbüratörü oluşturan metal aksanın ısıya fazla dayanıklı olmaması imiş. bana çok mantıklı gelmedi açıkçası; sanki piston içerisine fazladan hava basarak yanmayı arttırıcı bir etkisi olabilir gibi geliyor ama bunu tartışmadım ustayla.

    "parça arttı" mantığıyla çalışan türk tamir teknolojisi elbette buna çözüm olarak bu aparatın elektrik ve karbüratör bağlantılarını iptal eder. hemen tüm renault 11 txe'lerin (flash) kaputunun içinde, ön sağ farın gerisinde, bu aygıt öyle boş boş durur.

    ---

    bakımlı bir renault 11 txe, benzinle çalışırken, hala oldukça seri kalkışlar sergileyebilen, 110-125 arasında yere çok az basar hale getiren abuk aerodinamisi yüzünden sizi pilot kendini uçak yerine koyarken 130 civarından sonra o zıpzıplığına rağmen enteresan bir yol tutuşu yakalayan (farklı bir otomobil kullanıyorsunuz hissi veriyor), kontrolsüz frenlemeyi sevmeyen, 3000 devirden sonra açılan ikinci karbüratör boğazı ile artis gibi naralar patlatan, yetişemeyecekse bile "yakalarsam, muck muck!" diyebilen ve ilginçtir evin önünde kalıp kalkmasa bile yolda asla bırakmayan tılsımlı ve insaflı bir otomobildir.

    çok güzel şerit değiştirir ama viraj alırken dikkatli olunmasında yarar vardır. direksiyon simidinin tutuşu ve tipi yaşıtlarına göre çok kraldır.

    edit: tharit uyardı*, hemen hemen tamamını aktarıyorum:

    "ahmet usta yanlış anlatmış:) o parça karbüratör soğutucu işlevi ise karbüratördeki benzinin motor sıcakken buharlaşmaması. bizim ustalar da kontak kapandıktan sonra çok uzun süre çalışıp aküyü zayıflattığından bir de artık hepsi tüplü olduğundan çıkarır atarlar."

    doğrudur, katılıyorum.
  • halk arasında taklacı adıyla bilinirdi. hey gidi günler.
  • bu arabanin krem rengi(sampanya rengi olarak da gecermi$) mi makbuldu yada renault elinde patlayan fazladan krem rengi boyalari bize mi gazgazladi bilmiyorum ama flashin populer oldugu zamanlarinda ortada dolananlarin cogu krem rengiydi.hatirlarim 90larin ortalarinda bizim mahalle sakinlerinden genc bir cocukta vardi da eleman hergun arabayi temizler parlatirdi.ben ise bu arabanin en cok ralli arabalarini andiran direksiyon simidine ve vites topuzuna bayilirdim.
  • ilk çıktığı yıllarda türkiye'nin en güçlü motora sahip yerli otomobili ünvanına sahipti. halk arasında "flaş araba" şeklinde de tabir edilirdi.
hesabın var mı? giriş yap