• meslek hayatinin zirvesine paris'te çikan descartes'in sik sik amsterdam'a gitme nedeni söyle açiklanmistir:
    annesi küçük rené'ye bir gün "oglum bu kumarbaz babandan bize hayir gelmeyecek, sen en iyisi kendine iyi bir meslek edin, örnegin felsefe oku ve felsefe hocasi ol" demis (reklamcilik ve finans sektörü daha icat olunmadigi için felsefe hocalari iyi para kazaniyorlardi o dönemde) çocugun olumlu tepkisi vermesi üzerine de gerekli hazirliklari yapmis ve ayrilik günü gelip çatinca "oglum, felsefe en iyi paris'te okunur. al bu tren biletin. paris'te trenden inince güneye dogru dümdüz yürü, iki köprüden geçerek üç kilometre kadar gittikten sonra tas avlu gibi bir meydana varacaksin, orasi sorbonne, git orada oku" diyerek oglunu anlindan öpmüs, arkasindan havaya lale yapraklari firlatmistir (bizdeki su dökmeye tekabül eden hollanda gelenegi). küçük rené elinde tren bileti ile la haye garina varmis ama ömründe ilk defa trene binmenin heyecani ile olsa gerek peronu sasirmis, ters yöne giden trene binmistir. amsterdam'a gelince "burdan ileri gitmez bu tren" diye bunu trenden indirmisler, o da paris'e geldim zannederek annesinin söyledigi gibi istasyondan biraz ileride, iki köprü geçtikten sonra varilan bir meydan araya araya kendisini dam'da bulmustur. (allah'tan yolunu iyice sasirip te rs yönde, kirmizi isikli vitrinlere dogru gitmemistir; yoksa bildigimiz büyük feylezof degil pezevenk olurdu herhalde). dam'a gelince yanina bir iki zenci yanasmis hemen ve malum muhabbet olmustur… yarim saate kalmadan "bu sorbonne'un havasi insani bir hos yapiyor, daha simdiden derin derin düsünmeye basladim" diyen küçük rené, yaptigi yanlisligi anlayip bir kaç gün sonra paris'e varabilmistir ama ayagi bir kez alismistir artik amsterdam'a... ama dam'da teneffüs ettigi havanin entellektüel gelisimine katkisini inkar etmemis, hatta, "her sorbonne'a gitmek isteyip de trenini sasiran ayni yerde kendini bulursa, dünyada çok büyük feylesof olur, bana rakip çogalir" diye düsünüp* üç boyutlu koordinatlar sistemini buluvermistir ayak üstü. (aslinda ayak üstü mü yoksa yattigi yerden gözünün takildigi bir sinegin hareketlerini incelerken mi icat ettigi tartisma konusudur. bana kalirsa yatma aliskanligini yolu dam'a düstükten sonra edinmis, sorbonne rektörlügüne sahte rapor yerip dersleri yatarak izleme izni edinmistir, ayak üstü de düsünebiliyordu pek âlâ) daha ileri boyutlari da ayni anda icat ettigi ama kendine sakladigi da rivayet olunur.
  • ismini lisedeki felsefe hocasi takmistir. genç rené okudugu kitaplardan çikardigi notlari, profesyonel kumarbaz olan babasinin ancak bir kere kullanip attigi iskambil kagitlarina yazar, sonra da bu notlari ödevlerini hazirlamak için kullanirdi. bunu farkeden ögretmenlerinden birisi kendisine "yine mi iskambil kagitlarindan bir seyler çikaracksiniz? diye sormus ("allez-vous encore tirer, monsieur, des cartes ?") rené'nin ismi de "monsieur des cartes" kalmistir. daha sonra büyüyüp basi dertlere girip de sahte pasaportla amsterdam'a gitmek isteyince "descartes" ismini kullanmistir.
  • rasyonalist düsüncenin yenicagdaki en önemli temsilcisidir.
    genel gecer dogru bilgiye düsünerek akıl sayesinde ulasabilirz.
    ''düsünüyorum o halde varim''
    gercek bilgiye ulasmak icin izledigi yol metodik kuskudur.
    tanrinin varligini nesneler dünyasinin varligini ispatlamaya calisir.

    dogru bilgiye ulasmada izlenecek yöntemi su unsurlar icerir:
    -zihin apacik olarak kabul etmedigi hicbirseyi dogru kabul etmemek(apacıklık kuralı)
    -düsüncede karsilasilan güclükleri yenmek icin bütünleri parcalara ayırmak(analiz kurali)
    -basitten baslayip karmasiga yükselerek sentez edilmis bilgilere ulasmak(sentez kuralı)
    -her alanda kontrolleri tam yapmak ve böylece hicbir noktayi atlamamak.
  • septisizmin babasi olmasina ragmen,"dü$ünüyorum öyleyse varim" cümlesinden sonra "peki ama bunu dü$ünen ben miyim" $eklinde bir önermeye gitmemi$ olmasina "$üphe"yle baktigim degerli filozof. *
  • herkes fonksiyonlarin cebirsel yazimlarina bon bon bakarken, "ya bir dik koordinat duzlemi cizsem ve x eksenine fonksiyonun tanim kumesinin, y eksenine de goruntu kumesinin elemanlarini yerlestirsem, ve bunlarin kesistigi yerleri noktalasam acaba ne olur?" diyerek fonksiyonun grafigini ilk kez cizen, ve boylece "fonksiyonun bir noktasina teget olan dogrunun denklemi nedir?", "belli bir aralikta fonksiyonun altinda kalan alan nedir?" gibi sorularin sorulmasina imkan vermis insan.
  • "ciplak ayaklarina bakip da gülmeyen insanda ya simetri anlayisi ya da espri anlayisi yoktur" diyen filozof.
  • "insanlarin gercekten ne dusunduklerini ogrenmek icin, soylediklerinden cok, yaptiklarina dikkat edin."

    rene descartes
  • "discours de la méthode" adli eserinde, bugün kullanilan matematik yaziminin temellerini atmis olan insan. (degiskenleri x, y, z diye adlandirmak; sabitleri a, b, c diye adlandirmak; kuvvetleri sayinin sag tarafina, yukariya yazmak vs.)
  • “ümit artarsa tabiatı değişir ve güven adını alır; bunun yanında korku artarsa ümitsizliğe dönüşür.” descartes
  • descartes, felsefenin mihenk tasidir.. modern bilim ve felsefe onun actigi yoldan yurumustur.. insanligin tanri hakkindaki dusuncelerini, sorgulamaciligini, bilimsel bakis acisini degistirmistir.. oyle bir yol acmis ki kendisini elestirenler, yanlislarini bulanlar bile bu yolu kullanarak o sonuclara varmislardir.. montesquieu'nun deyisiyle: descartes, kendisinden sonra gelenlere, kendi yanlislarini nasil bulabileceklerini de ogreten kisidir..

    felsefeyi ve dusunsel mantigi o derece etkilemistir ki, bundan kurtulmanin yolu butun bildiklerimizi, butun bilgilerimizi yanlis kabul edip uzerine yeni bilgiler insa etmekten gecer de yine de descartes'ten tumuyle ayrilmis olamayiz.. olamayiz cunku bu yontemin de ilk kullanicisi o'dur.. bu yonteme mimarlarin calismasini ornek alarak varmistir.. ''nasil ki eski binalari restore edip, uzerine katlar insa eden mimarlar degil de sifirdan birseyler insa eden mimarlar daha basariliysa ben de herseyi sifirdan kurmaliydim'' diye anlatir felsefesine cikis noktasini..

    bu ilk cikistan sonra kendine mimarlar gibi saglam bir temel insa eder:

    1-dogrulugunu apacik bilmedigin hicbir seyi dogru olarak kabul etme
    2-inceleyecegin konulari hem gerektigi hem mumkun oldugu kadar parcalara ayir
    3-dusuncelerini bir siralama yaparak yurut (bir sirayi takip et)
    4-hicbir seyi atlamadigindan emin olmak icin eksiksiz sayimlar ve kontroller yap.

    bu temel sonrasinda dusunmeye baslar.. dogru oldugundan emin olamadigi, suphelendigi herseyi; duslerindeki hayallerinden ayiramayabilecegi icin sonradan -duyulariyla- elde ettigi butun bilgileri, kafasindan atar.. herseyi kafasindan attigi halde hala; dusunduklerinin; bildiklerinin yanlis olabilecegini dusunen biridir yani hala dusunebiliyordur.. e dusunebiliyorsa o halde vardir.. (hic mi isin gucun yoktu da be kardesim oturup bunlari dusundun, afferim cok güzel düşünmüşsün, kafan çok güzelmiş güle güle kullan)

    nerde kalmistik hah cogito ergo sum'da.. yani dusunen ozne'de.. olmak ya da olmamakta.. buraya once zihnimizi bosaltip, sonra orda hala birseylerin oldugunu farkederek ve ''o halde varim'' diyerek gelmistik.. olmak ya da olmamak'in olmasindaydik.. artik oldugumuza gore daha mukemmel de olabiliriz degil mi.. akliniza entry'nin daha guzellesecegi geliyorsa yaniliyorsunuz, bu konu sapmasini descartes'daki tanri dusuncesine varmak icin mahsus yaptim.. ''oldugumuzu'' saptadiktan sonra daha mukemmel olmaya gitme dusuncesi bize nereden geldi peki.. tabiki kendisinde eksiklik bulunmayan bir mukemmel varliktan yani tanri'dan yani allah tarafindangeldi.. eger tanri olmasaydi bizler daha iyi daha mukemmel kavramini bilemezdik..

    once kendimizi sonra tanri'yi bunlari suphe edemeyecegimiz bilgilerden yola cikarak bulduk cunku aklimizdaki herseyi silmistik.. kendimizden ve tanri'dan baska; gordugumuz, algiladigimiz her sey, suphe edilebilir seylerdir.. yani uc esas vardir: tanri, zihin (cogito) ve madde.. zihin ve tanri'nin ozu dusunme ise maddenin ki yer kaplamadir.. madde yer kaplamadigi muddetce onun varligindan soz edilemez.. descartes bu konularda mekanikcidir, goruldugu gibi ruhu ve maddeyi ayirir ve maddenin ruhun hizmetinde oldugu gorusune uzanir.. hayvanlar bile bundan nasibini alir, onlar dusunerek kendi varoluslarini bulamadiklarina gore bir kayadan, masadan, madenden farkli degildirler.. onlari keserken cikardiklari sesler, bir carkin gicirtisindan farkli degildir..

    descartes icin her seyin temeli dusunme ve bilgidir.. insan kotuden ve yanilgilardan aklin acik ve secik bilgilerini kullanarak kurtulabilir.. bu da o'nun icin, erdem konusunda bile onemli olanin bilme oldugunu gosterir..

    neyse aciktim.. vaktiyle en sevilen bes filozof arasinda yer verdigim descartes hakkinda gec kalinmis bir entry oldu.. seviyorum cunku hem matematikci hem edebiyatcidir yazdiklari, demek istedikleri anlasilabilir sekildedir.. (mesela felsefenin ilkeleri matematiksel yontemle yazilip aciklanmis ki sonrasinda ayni yontemi spinoza ethica'da kullanmistir..) bir leibniz hayrani olmamin disinda cogito ergo sum, tabula rasa, a priori gibi nick olarak kullandigim kavramlardan en hosuma gideninin sahibi descartes'i sevmemem zaten tuhaf olurdu..

    öle.
hesabın var mı? giriş yap