• ucu bucağı olmayan kavram... ama "süper zekiyim ben serbest çağrışımda üzerime yok, bir bakın hele..." diye girişilip her otu boku başlık yapmaya kalkmalı mı?

    sokaktan geçen kedi diye bir başlık varsayalım...
    sokaktan geçen caddy (harf oyunlu cin entry yaptım harika oldu)
    sokaktan geçen volkswagen caddy (ben arabadan anlarım, caddy dediğin vw modelidir)
    sokaktan geçen volkswagen polo (benim de polo'm var)
    sokaktan geçen ağzında polo olan kedi (arabam yok ama polo kemirmişiğim var)

    ne oldu simdi sozlugun ebesine?
  • psikoterapistlerin kullandığı yöntemlerdendir...kağıt kalem alınır akla o an ne gelirse kaydedilir,alakasız gibi görünen bilinçaltına işlemiş onlarca mevzu açığa çıkar,çıkanların çok saçma ve birbirleriyle alakasız olmalarıda olasıdır.(bkz: sixth sense) filminde de böyle bir muhabbet vardı.kağit kalem kullanmadanda
    serbest çağrışım yapılabilir...
  • bi de resimli teknigi vardır onun: beyaz kagıdın üstüne murekep le belli belirsiz chizilen resimler gosterilir
    - ne goruyosun bu resimde
    - murekep lekesi
    - ya bunda
    -murekkep lekesi
    - peki bunda
    -murekep lekesi
    psikologunuzu chıldırtmanın en kolay yolu...
  • oğlumun okuldaki değerlendirme testinde verdiği cevap buna bir örnek.

    soru:
    aşağıdaki kelimelerin doğru yazılışlarını karşılarına yazınız.

    cevap:
    sipor ............... spor
    tiren ................ tren
    öretmen .......... öğretmen
    yanlız .............. yanlış
    ine .................. iplik (işte olay budur, yirim ben onu, ama puan vermemiş bundan öğretmen)
  • anne kişisinden,

    + hani vardı ya şey gibi, tetris
    - ... *
    + rafıls rafıls *
    - ... *
    + ya işte rafıls tetris arası bişey, anlayın artık!
    - anne ne demeye çalışıyosun
    + ketıl * allah ın cezaları. oh be!
    - anne yuh!
  • az önce 1 mart 2019 ilkbahar'a girmemiz başlığının ardından ertesi gün hapının 48 tl olması başlığını gördüm.
    ilk aklıma gelenin geldi bahar ayları gevşer gönül yayları olmasının sebebi serbest çağrışımdır. evet.
  • insanin kendini bi anda bi beyin patlamasi icinde bulup, beyinde olusan fazla elektrik yukuyle, kelimelere dokulmek icin cirpinan, fakat yaratici olup olmamasi pek onemli olmayan, bir bos cilginlik aninda son hizla serbest kalmis, engellenmemesi gereken disavurumcu ruh hali. ve belki mumkunse bunun yaziya dokulmus sonuclari ve bunlari yillarca okuyup dahada kafayi yeme durumu. kesinlikle kisisel terapi yardimcisi.
    ornek:

    cumle
    cümlemin olabildiğince uzun sürmesini sağlıyacak kelimeler bütünlüğünün oluşmasında bana yardımcı olabilecek bir bilinç düzeyine doğru seyirtip, spontane ve tane tane seçilmiş karpuzları önce buzlukta 3 saat kadar soğuttuktan sonra, küçük küçük doğranmış havuçlar alınır, kaynamış suda iyice haşlanmış patateslerin estetik anlayışlarından yararlanarak hazırlanmış şarap sosunda bekletilen kereviz taneleriyle kurulabilecek olan iletişimin seviyesi hakkında, bir haftadan beri sürdürülen bir seminere katılmak için ön hazırlıkların yapılmasıyla geçen zamanın iyice düşünülüp tartılması ve yola çıkmadan önce elektriklerin kapatılmasıyla ve belediye suyunu evlere taşıyan boru uçlarının da sıkıca gözden geçirilip aydınlık bi alanda keten bir bez üstünde kurutulmaya bırakılmasına özen gösterilmesi konulu tartışma ortamına doğru sürüklenmiş olan bilincimi temizleyip, yeni bir güne başlamanın motive edici duyarlılığına ve karanfil kokulu mumların aydınlattığı bir koridorda uzun ince bir yolculuğa başlamış olmanın getirdiği fırtınalı ve bi o kadar da gizemli bir dürtüyle oluşturulmuş istiridye kabuklarının, yağmurlu havalarda sedefli iç yüzeylerinin, duyarlılığını araştıran bilim dalıyla bir zamanlar ilgilenmiş olmanın bana kazandırmış olduğu haz verici duygulara kapılmadan, heyecanımı gizlemek zorunda kaldığım bir karamsarlık anını yenme çabasından doğan gerilimi, tembellik uykusuyla yendikten sonra oluşabilecek dalgalanmaların buzlukta duran dondurulmuş tencere kapaklarından oluşan bir bütünün yuvarlanabilme isteklerine karşı koyamadığımı farkedip, oldukça yoğun yaşanan beraberlik isteklerini karşılamak üzere tencerelerin gün ışığında yapay metal yüzeylerinden yayılan ışığın yansıması konusunda sık tartışılan potansiyel iç geçirme sendromuyla ilgili çeşitli karınca cinslerinin sıra sıra dizilerek ulaşmaya çalıştıkları nokta konusunda var olan şüphelerin tekrarını kaçınılmaz kılan kitap yazarlarının geçen hafta yayınladıkları yazıya şöyle bir göz attıktan sonra kendi kendime ‘acaba’ dedim, ‘neden bu günlerde sakinliğin tartışılması konusuna bu kadar özen gösterdi bu kutup ayıları?’, ama hemen ardından farkettiğim birşey oldu ki konumuzdan biraz uzaklaşır gibi olucak, o da sıkılmış elma suyunun içinde 3 gün önce yaşadığım bir olay gelir gibi oldu aklıma, ki bu sefer mutlaka kuzuların tedirgin edici ve olağan bakışları altında sessiz kalmanın bana kazandırabilecek olduğu hoş duyguların bence bir öneminin kalmadığını fakat yine de elden geldiğince bağrımıza basılmış, baskı hatalarıyla dolu küllü, killi bir toprağın sevgi dolu yakarışlarına kulak kabartıp, otantik yapıdaki arnavut kaldırımı taşlarının üzerinde dolaşan kara bulutların, neyin habercisi olduğu bilinen bir konu da olsa bence tekrar gözden geçirilerek mor ışık altında beyazların bilinmeyen yanlarını ön plana çıkaran tilki kuyruklarıyla uğraşmaktan vazgeçip, bir market alışverişi sırasında karşılaştığım ilginç durum tarihin tekerrürünü koruduğunu ve yine aynı çözümsüz konuları gündeme getiren bir diğer toplantının saat 19.30 sularında tekrar edileceğini bilmek insanı başka dünyalara sürükleyebilecek değişik bir psikolojik rahatlama ortamını oluşturmamızı sağlasa da ben yine de aklıma gelen ve içimde hissedebileceğim her türlü şüpheyi, senin de çok iyi bildiğin bir anlayıştan yola çıkarak, kendimi biraz daha aydınlatacak konulara doğru, ilginç mesajlar içeren, deniz otobüslerinin, ormanda yaşayan bir canlı türü olan zevzek suratlı kanepe kurbağalarının zıplama ve hoplarken çıkardıkları ince alaylı ve bizi hep geçmişe götüren o muzip ötüşleri üzerinde etlkili olduklarını düşünmekten kendimi alamadığımı farkettiğim sırada kapının ve telefonun aynı anda çalmasıyla irkilmiş olan kara böceklerimin son hızla kaçışlarını seyretmenin oluşturduğu aykırılığa gülmekte olmam aslında konuyu sadece benim getirmek istediğim noktaya daha da yaklaştırıyor ve sensizliğin beklentisini ciddi bir konu üzerinde bu kadar yoğunlaşmışken düşünmem aslında aklıma hemen seni getiriyor ve yetişmem gereken tüm toplantıları iptal edip seninle su dolu bir gondolun kenarında geçirebileceğim, romantik ve bi okadar da şairane, kuşkonmaz kervan geçmez bir birlikteliğin, ayrıntılarıyla ilgili son hazırlıkların yapıldığı ve meraklıların akın akın geldiği şu mehtapsız gecelerin ayı misali şarkılarla süslenmiş olan stadyumun köşesinde bir gariplik olduğunu zaten sezmiş ve önlem almıştım.
  • cenk erdem bu isin pridirler*...
    daldan dala atlayip keklik gibi sekerler
  • aynaya bakmadığım sürece 25 yaşındayım. koşabilirim, voleybol oynayabilirim, bir konsere gidip saatlerce zıplayarak şarkılara eşlik edebilirim, aşık olabilirim, vs.

    ama aynaya bakmadığım sürece...

    "yağmurlu bir pazar gününde
    kumdan kalelerim var yine
    topladım tüm umutlarımı bir bulut içine
    ben bugün yağıyorum"bahadır sağlam

    demişti ki biri: "bir zamanlar seni seviyordum, şimdi başka birini"

    başka bir coğrafyada, başka bir zamanda başka biri demişti ki: "ama ben seni de çok sevmiştim, şimdi onu seviyorum"

    neden? nedeni yok ki, sadece "böyle"

    hayat çok zor lan.

    haber izlemek kabus. izlemiyorum.

    15 yaşında bir öğrenci cebinde 20 tane mermiyle müdür yardımcısının odasına dalıyor. 3. kurşunda silah tutukluk yapıyor. yoksa sıra diğer müdür yardımcılarında ve müdürde.haber

    bir baba yeni karısıyla arasını bozduğu için 16 yaşındaki kızı evden atıyor. kız sığındığı evde tecavüze uğruyor. anne pavyonda çalışıyor.

    haber izlemiyorum ama bir işim var. işe gittiğimde duyuyorum/görüyorum bunları.

    başımı kuma gömsem ya

    aynaya bakmasam, hiç bir gerçekliği görmesem.

    bauman okumasam mesela. " modernlik hoşnutluğu ertelemeye hazır olmak değil, hoşnut olmanın imkansızlığıdır."

    sanal sanal üzüntülerim olsa... 16 yaşında tecavüze uğramış bir kızın gözlerini gördünüz mü hiç?

    böyle havadan sudan başlayıp ciddi ciddi bitmese mesela bu yazı. ben sadece şarkılara dertlensem. aşk acısından başka dert olmasa...
  • bizim küçük oğlan abur cuburu çok sevdiği için sık sık yaşadığımız hadise:
    baba- oğlum neden donla geziyorsun? (büyük oğlana)
    k.oğlan-baba dondurma yiyebilir miyim?
hesabın var mı? giriş yap