• ...spolier ama filmi izlesen de anlamazsın merak etme...

    çok geyik adamımdır. izleyipte ağladığım tek film olarak tarihe geçsin. bir insan neden ağlar bilinmez ama anlatmak için bir yerden başlamak lazım...

    -finish it

    yani ağlamak değil de böyle hafif yaşlanma oldu, kaldı ki bu onu izlediğim en iyi film yapmaz, daha güzellerini de izledim ve ağlamadım. göz yaşı olayını istemdışı bir reaksiyon olarak kabul ediyorum. uykusuz kaldığım bir gün izlemiştim zaten, karanlık bir ortamda izliyorsunuz ve gözünüze ışık vuruyor, böyle durumlarda ıslanma olur gözlerde. onun dışında ağacın enseye benzemesi veya bir insanın yanında olunması gerektiği zamanlarda yanında olunması önemli tabi, sonuçta ağaç dediğin insana benzer; kış ona soğuk davranmasın diye önceden yaparakları dökülür, ilkbahar geldi mi kendini yazın sıcaklığına hazırlar. ama yaşam ağacı farklı, onun nasıl bir şey olduğunu kimse bilmiyor; en azından nasıl bir şey olduğunu hayal etmeniz için kitabı bitirmelisiniz.

    -finish it

    diyelim ki kitabı bitirdiniz, bu kitabı bitirmenizi isteyeni gerçekten çok memnun edecektir. kitabı yanı başında bitmiş bir şekilde ölecektir mesela ama bu hayatın devam ettiği gerçeğini değiştirmez. hayat çok acımasız biliyorum ama yapacak pek bir şey yok. kitap en azından size istediğiniz gibi bitirme şansı veriyor...

    -finish it

    tamam müzikler kusursuz, kurgu güzel, semboller iyi ama ağlatacak kadar değil. bir filmin kusursuz olması insanı belki biraz duygusallaştırabilir ama ağlatmaz, zanetmiyorum yani ağlatabilsin, dediğim gibi ağlama olmadı zaten, hafif yaşlanma oldu, büyütülecek bir sorun değil bence, ayrıca bu ağlama muhabbetine nereden girdim nasıl başladım tam olarak bilmiyorum.

    -finish it

    ağladım ağlamadım diye tutturmakta anlamsız, zamanında ağlamaya bile zaman bulamadan kaybettiğiniz insanları hatırlayınca daha fazla ağlıyorsunuz. bunun önüne geçemezsiniz, en azından ağlamanız gereken zamanı ağlayarak geçirin.

    ...bitirdim...
  • normal kafayla izlenmemesi gereken film. filmi anlamaya çalışırken oldukça kafa açmak gerekiyor, filmin kendisiyse tam bir beyin eritici. halis südlü neskafe içtikten sonra, südün uyku getirmesi, neskafenin açması, ikisinin bir bünyede olması gibi birşey.
  • aronofsky'nin ölümsüzlük temasını işlediği filmidir.

    --- spoiler ---

    birinci hikayede; tümörler üzerine bir projede çalışan tommy (hugh jackman) -ki eşi izzy (rachel weisz) hastadır ve tommy'nin hayvanlar üzerine yürüttüğü bu çalışmalar eşinin de kurtuluşu için bir umuttur- eşi ölmeden önce bir sonuca ulaşamaz ve eşini kaybeder.

    ikinci hikayede; izzy'nin yazmış olduğu kitaptaki ülkesi işgal tehlikesi altındaki ispanya prensesi isabel (rachel weisz), emrindeki rütbeli askerlerden thomas'ı (hugh jackman) mayaların tapınağını ve oradaki ölümsüzlük ağacını bulması için görevlendirir. ancak tapınaktaki rahip, thomas'ı öldürmek üzeredir.

    bu iki hikayeye parelel olarak ilerleyen üçüncü bir hikayede de; tom creo (hugh jackman) şibalba'ya ulaşmaya çalışmaktadır.

    ilk hikayede izzy'nin ölmesi ile aronofsky mesajı verir: ölümsüzlüğe çare aramaya gerek yok, ölüm de bir şekilde hayatı devam ettirme yoludur. öldüğümüzde asla tam olarak ölmüş olmayız. ölümden sonra da bir şekilde yaşam devam etmektedir, farklı formlarda bile olsa. önemli olan bunu anlayabilmektir ve asıl ölümsüzlük işte bu bilinçle gelecektir.

    üçüncü hikayedeki tom creo şibalba'ya varamadan ölümsüzlük ağacının ölmesiyle bilinç yolculuğunu da tamamlamış olur. izzy ondan çok daha önce bu bilince ulaşmıştır zaten. ölümsüzlük ile ilgili bilinç düzeyine ulaşan tom creo kısa bir süre sonra şibalba'ya ulaşmış olur. ve o da artık ölümsüzdür bir anlamda.

    tom creo'nun bu bilinç düzeyine ulaşmasıyla, ispanya prensesinin görevlendirdiği thomas kendisini öldürmek üzere olan maya rahibinden kurtulmuş olur ve ölümsüzlük ağacına ulaşır. ölümsüzlük ağacının suyundan içer ve ölümsüzlük ağacı onun vücudundan tekrar büyür. bu aslında ölüm ile ilgili bilinç düzeyinin ölümsüzlüğü getirdiği metaforudur.

    izzy'nin mezarına da tommy ölümsüzlük ağacının tohumunu dikmektedir.

    hikayeler birbirleri ile bazen paralel ve bazen iç içe ilerlerken ne olduğunu anlamadan film biter.

    damağınızda bi tat kalmıştır, ölüm ile anlatılan ölümsüzlüğün kekremsi tadı.

    ha bu arada aronofsky'nin sinema dilini ve kullandığı metaforları neredeyse zirveye çıkarttığını söylebiliriz. ölümsüzlük ağacının tüyleri ile izzy'nin ensesindeki tüyleri hikayeler arası geçişte kullanması ve finish it sözünün her üç hikayeye de puzzle parçası gibi oturtulması, aslında anlatılan hikayelerin birbirinden hiç de bağımsız olmadığını gözümüze sokar. hiç bir şey söylemeden bu ve benzeri metaforlarla geçişleri izleyiciye normalleştiren aronofsky'nin bu filmdeki en büyük artısı da budur.

    --- spoiler ---

    not: bu kadar karışık anlatmak zorunda kalınmasının tek sebebi filmin kendisidir.
  • gelmiş geçmiş en iyi film değildir belki sinema otoriterlerine göre lakin en güzel filmdir bende. ölümü,sonsuzluğu ve özellikle aşkı tek bir filmde sıradan ve basit bir şekilde anlatmak sanırım olası bir durum değil. oyunculuklar, çekim, senaryo vs. bunlara hiç değinmeyeceğim çünkü herşeyiyle mükemmel güzellikte. filmde en çok öne çıkan aslında müzikleri. clint mansell nasıl bir kafayla yazdı o 10 parçayı bilmiyorum ama kesinlikle filmle sevişiyor adeta her bir sahnede müzik.

    filmin özeti:

    --- spoiler ---

    erkeklerin başına ne geliyorsa hatunlardan geliyor abicim.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    herkesin farklı bir şey anlaması, hissetmesi ne güzel bu filmden.

    benim açımdan şu "yıl 2500" kısmı hiç yoktu mesela. o küreyle uzayda yolculuk falan yapıyormuş, hiç aklıma bile gelmedi izlerken onca zaman. sözlüğü okuyunca farkettim. adam ölümsüzlüğü bulmuş da bilmem ne. ben o küre ve ağaç ve adam kısmını tamamen adamın iç dünyası olarak düşünmüştüm mesela. baya böyle şu ortaçağda geçen kızın yazdığı kitap ve günümüzde geçen gerçek hayat gibi düşünmüştüm. yani ortaçağ'da olanlar günümüzdekinin sembolizması gibi işte.

    bir de şey var, bence asıl olay kadının erkeği bir şeyle meşgul olsun diye yollamış olması. halbuki kraliçe de, izzy de öleceklerini biliyolardı ve umurlarında değildi. yani izzy'nin yazdığı kitabı benim sonlandırma şansım olsaydı, hikayenin sonunda adamın; "ne kadar uğraşırsan uğraş bazı şeyleri değiştiremezsin"i anlamasıyla bitmesini beklerdim. kraliçe de hani onu sadece ispanya'da kalıp saçma sapan şeyler yapmasın, iyice sinire kesmesin, çaresizlikten deliye dönmesin diye göndermiş gibi düşündüm.

    çünkü bana sanki öyle geliyor, insanlar iç seslerini bastırmak için sürekli konuşuyorlar, bir yerlere koşturuyorlar ki geri dönüp bakamasınlar veya çok geç olmuş olsun. durup dinlediklerinde duyacakları şeyden korkuyorlar gibi geliyor...

    --- spoiler ---
  • yabana atılmış, hor görülmüş aronofsky filmidir. arkadaş adam filmi üçe bölmüş, farklı zaman dilimlerinde anlatmış, üstüne bi de efekt üzerine effektle süslemiş, hayatın sonu, sonun başlangıcı, ölüm gibi sorunsalları maya inanışıyla, budizm gibi öğretilerle ifade etmiş sen hala filmi beğenmemezlik edip laf ebeliği yapıyorsun, imdbde 7.4 gibi vasat bi puan verip benim deli olmama sebep oluyorsun, seni sevmiyorum arkadaşım son olarak güzelim repliğimi yazıp kaçıyorum.ha bu arada bi de imdbyi baz alıyor diye de entel havalara girme hemen arkadaşım,laf olsun diye söylediydim.

    --- spoiler ---

    death is disease and the cure i'll find it.

    --- spoiler ---
  • yine darren aronofsky'in ayık kafayla ortaya çıkarmadığı anlaşılan film. hikayenin işleyiş zekası olarak muazzamdır fakat film genelinde farklı sebepten tekrar dönüş olsaydı efsane olurdu.

    --- ayrıntı ---

    xibalba ölü yıldız bütünü ile izzi'deki tümörün için bulunan karışımın mikroskobik görüntüsünün aynı olması
    cam kürede ağaçı koruduğu halde ağaçtan beslenmesi * ironisi
    her diriliş/deneme için yüzükten itibaren vücuduna dövme işlemesi

    --- ayrıntı ---

    (bkz: nirvana)
  • isabel ya da diğer adı ile izzi'nin hastanede tommy'e söylediği sözlerle hafızalara kazınmıştır .

    --- spoiler ---

    o, babasının bedeninin nasıl tekrar hayat bulacağını keşfettiğini söyledi.
    onun mezarına bir tohum ekmiş tohum bir ağaca dönüşmüş.
    moses, bu şekilde babasının o ağacın bir parçası haline geldiğini söyledi.
    o bir ormanda yeniden vücut buluyor ve de bir çiçekte.
    ve bir serçe o ağacın meyvesinden yediğinde...
    babası da kuşlarla birlikte uçuyor.

    --- spoiler ---

    bizdeki tommy için:
    (bkz: lokman hekim)
  • yapımcısına epey zarar ettirmiş film.

    http://boxofficemojo.com/movies/?id=fountain.htm

    gerçi wb'ye koymaz böyle şeyler ama gene de gişede başarısız filmler arasına girmiştir.
  • klasik hollywood tarzı filmlere alışmış bünyelerin kafalarında parçaları birleştir(eme)mekten yorgun düşüp yarım bıraktığı, bitirse de bok attığı; pek çok sanatçı ve sinefilin ise aşık olduğu filmdir. kişisel değerine gelirsek de, en sevdiğim en çok izlediğim filmdir.

    zarar etmiştir warner bros, olsundur. gün gelecek değeri anlaşılacaktır bu filmin de. çağımızın ötesinde bir yapım neticede.

    darren aronofsky'nin ise hayalindeki filmi gerçek yapmak uğruna yıllarca didinmesi, kaynak araması, önüne konulan karlı projeleri (batman dark knight) elinin tersiyle itmesi ise onun işini gerçekten yürekten yaptığının kanıtıdır benim gözümde. bu filmle en sevdiğim yakın dönem yönetmen olmuştur kendisi de.

    filmi anlamak için ne yapmak mı lazım? tüm önyargılarımızı, duyduklarımızı bir kenarda bırakıp, zihnimizi ve kalbimizi tamamen açmamız lazım. işte o zaman anlaşılıyor ne denli büyük bir film olduğu the fountain'ın.
hesabın var mı? giriş yap