• 6- üç kuruşluk insanların hak etmediği yerlere gelmesi (bkz: liyakat)
  • eskiden milliyetçi olan benim de yavaş yavaş başıma gelen durumdur. iyi zamanda yüzüne bakılmayan, ama kötü zamanda aynı gemideyiz masallarıyla uyutulmaya çalışılan keriz olmak zoruma gitmeye başladı. ayrıca artan din baskısı da bu işin tuzu biberi oldu.
  • 3.5 yildir yurt disinda yasiyorum. artik yakin akrabalar olmasa tatile bile gelmek istemiyorum. havaalanindan itibaren basliyor butun o gerginlik, stres. su an en buyuk korkum bir sey olur da geri donmek zorunda kalirsam. zaten yillardir cok farkli dusunup, farkli hissediyordum, kendimi toplumun bir parcasi olarak gormuyordum. bir de uzun sure uzak kalinca iyice koptu, gitti.
  • --- spoiler ---

    ülkenin kendi vatandaşına hiçbir faydasının olmaması. her konuda kendi vatandaşına yük olması ve insanların hayatını zorlaştırması.
    --- spoiler ---

    bu kısım herşeyi özetliyor zaten.

    17 yıl önce başlangıcını yaşadığım duygunun son aşamalarındayım...
  • hiç bir şeyin zevki kalmadı. şehirler kalabalık ve yorucu, maaşlarımız üç kuruş ama en standartta almak istediğimiz her şey dünya para, sen okuyup dil öğrenip devamlı kendini geliştirmeye çalışırken, taraf olan ne olduğu belirsiz tipler parayla oynuyorlar, spor yapmak istesen ulaşmak için verdiğin çaba başlı başına mücadele, insanları kalitesiz ve saygısız, siyasileri yalancı ve menfaatçi, desteklediğin futbol takımları bile başarısız.
    ülkede insanı mutlu edecek hiç bir şey yok. keyif veren, huzur veren hiç bir şey yok.
    devamlı gerginlik, kavga, mücadele, parasızlık, çaresizlik.
    nasıl aidiyet kalsın ki?
  • bu ülke insanının yaşanan bu kadar olaya, yalana, montaja, ekonomiye, mülteciye, hukukun bitirilmesine rağmen yaptığı bu rezil seçim, benim için bardağın son damlası olmuştur.

    bundan sonra bu toplumun yaşadığı herhangi bir acıya ne ortak olurum, ne herhangi bir sevincinde mutlu olurum. sadece tebessümle rezaleti izleyeceğim.

    ben zaten rahat yaşıyorum, benim için sıkıntı olmaz. sadece zor şartlarda yaşayan ve kurunun yanında yanan arkadaşlar için üzgünüm. başka bir üzüntüm yok.

    bunun dışında yardıma ihtiyacı olan herhangi birini geç, dilenciye bile 1 lira yardımım olmaz. umurumda bile değil, ne sikim yiyorsanız yiyin artık.
  • duygusal değil sistematiktir. yani, kendinizle yaşadığınız yeri özdeştirebileceğiniz, 'yaşadığım bu mahalle, bu sokak, bu yere aitim' diyebilmenizi imkansız hale getiren bir mülki idare sistemi mevcut türkiye’de.
    şöyle basitçe anlatayım: istanbul’da nişantaşı’nda oturanlar bile teşvikiye karakolu karşısında(!) çift sıra park edilmesine ve dolayısı ile teşvikiyede inanılmaz trafik olmasına,
    insanların oturduğu apartmanda açılan barın gece 12 den sonra müzik yayını yapıp geceyi zindan etmesine,
    kendi mahallesindeki okulun bütçesine,
    etrafında yapılan binaların basit temel özelliklerine,
    ve diğer konulara hiçbir etkileri yok. tüm bu değişim, o mahallede oturanların insiyatifi olmadan gelişiyor.
    ya devletin atadığı polis memuru, ya ilçe milli eğitim müdürü, ya da karadenizli müteahhitlerden oluşan belediye meclisi karar veriyor.
    öyle olunca en tuzu kuru olan bile yurtdışına gidiyor.

    bakın amerika göçmen ülkesi, ama göçenler 10 sene içinde ben amerikalıyım diyor mesela. oradaki sistem ise, verginizin bir kısmını yerel idareye veriyor ve mahalle bazında kararların alınmasında doğrudan oy verebiliyorsunuz.
    polisler doğru düzgün trafiği denetlemiyor mu, emniyet amirini değiştirebiliyorsunuz.
    mahalle bazında imar planına o mahallede oturanlar karar veriyor. çevre bakanlığından imar değişikliği yapıp nişantaşı ortasına 12 katlı plaza dikmek mümkün değil mesela amerikada.
    okuldaki hocalar, eğitimin kalitesini doğrudan etkileyen bütçe hep yerelde belirleniyor. oysa türkiyede gelir grubu yüksek olan mahallelerde bile devlet okullarının durumu içler acısı.

    sonuçta nereden geliyorsa gelsin, göçmen bu sistemin parçası oluyor ve amerikan idealinin savunucusu oluyor.
  • bunları söyleyince "beğenmiyorsan siktir git" diyen bir tayfa var.

    fakat bunu söyleyenlerin yüzde 90'ı fırsatını bulsa senden benden önce basar giderler bu ülkeden.

    bu ülke insanı çok yoruyor. hem de her konuda.

    ayrıca şu pandemi hayırlısıyla bir geçsin, somut adımlar atacağım. inanıyorum ki sonu da güzel olacak.
  • malum parti, halkın gerçek yüzünü göstermiştir. ekonomi biraz canlı iken çoğu yurttaşın keyfi gayet de yerindeydi. orduya kumpaslar kurulmuş, devlet kurumlarının içi boşaltımış, mülteciler akın akın ülkeyi işgal etmiş, anayasa defalarca delinmişti. ne var ki bir kesim hariç insanların umurunda olmadı, anca bir tweet atıp sabah yine aynı şekilde devam ettiler hayata. bu süreçte devlet kurumları pasifleşti, yargı aşama aşama kendini teslim etti, medya kanalları sindi, güç ve para için siyasiler ve gazeteciler onurlarını sattı.

    eğer şu an ekonomik şartlar çok değil, beş yıl öncesi gibi olsaydı yine 2023 seçiminin en büyük favorisi rte olacaktı. akp sayesinde halk cumhuriyet değerlerinin farkına varmışmış, geçin o işleri. halkımız, avrupa'nın asırlarca üstüne koya koya sahip olduğu hukuk ve demokrasi bilincinden yoksun. ruslar ve iranlılar gibi cumhuriyet tiyatrosu oynuyor o kadar. halk tabanlı hareketlerin aksine rusya'daki gibi tepeden, devlet tarafından ortaya konulan demokrasi ve batılı değerlerin kıymetini hiçbir zaman bilmediği gibi sahip de çıkmadı bu halk.

    atatürk, avrupa halklarının yüzyıllar süren bilişsel evrimini 15 yılda gerçekleştirmeye çalıştı. asırlarca
    ona buna kul olmaya alışmış yurdum insanı ise elbette ilk fırsatta içinden çıkanları kutsallaştırmaya ve onlara tiranlık yolunu açmaktan, başına bir çoban aramaktan vazgeçmedi. ülkede bu gerçeğin farkında olan bir birey, hele gençliği çürümüş, geleceği belirlizliğe gömülmüş bir genç tc vatandaşı nasıl aidiyet hissini canlı tutabilir ki.

    öte yandan "insanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesini anca sözde gördü bu gençler. halkına değer veren o sosyal devlet anlayışı, avrupa'nın aksine burada yok. vatandaşlar hiçbir zaman değerli hissetmedi bu ülkede kendilerini. akp'den önce de bu böyle idi. vatandaş her daim sömürülmesi gereken bir posa, devleti için yaşaması gereken bir organizma olarak görüldü bu ülkede.

    başlık altında ilgili durumu yaşayanları hakir gören entryler görüyorum. yukarıda yazdığım gerçeklere rağmen nasıl olur da onları haksız görebilirsiniz? içi boş hamasi sözlerinizden de milliyetçi ve ümmetçi sözlerinizden de iğrendi aklı başında her insan. artık insan onuruna yaraşır bir yaşam, emeğimizin karşılığını almak istiyoruz. başka birinin bizimle aynı emeği vermesine rağmen sırf fransa'daki bir kadının vajinasından çıktı diye ülkemize gelip krallar gibi tatil yapmasını ve ev, arsa satın almasını ise görmek istemiyoruz.

    onca rezilliğin ardından seccade olayının bir hafta boyunca gündemde tutulmasına izin veren bir halk içinde yaşamak, nefes almak istemiyoruz. hukukun herkes için eşit çalıştığı, bir sabah tırı vırı bir kararla hapsi boylamadığımız, geleceğe belirsizlikle bakmadığımız, 10 yıl sonra birikimimizin pul değerine düşme ihtimalinin olmadığı, karikatürden fırlama tiplerin yönetici olmadığı bir ülkede yaşamak istiyoruz. çok mu şey istiyoruz?
  • ben de aidiyet hissetmiyorum artık.

    cehalet üstüne, bu kadar dini vurgu beni hem dinden hem ülkeden soğuttu.

    eskiden okul duvarlarında atatürk' ün sözleri olurdu, bu sözler insana millet bilinci, vatan sevgisi aşılardı. şimdi gidin bakın her yer hadis.

    düşünmeden bomboş ezbere yaşayan insanlarla aynı ülkede yaşamak bile istemiyorum artık.
hesabın var mı? giriş yap