• ya$amak için sava$mayan insanların içinde bulunduğu durum. hoş savaşsak bile bir gün hepimizin ba$ına gelecek olan kaçınılmaz "son".

    (bkz: yalnız kalmaktan korkmak)

    ukteyi veren: s e (02.08.2007 23:28)
  • hayatınıza abuk sabuk, dengesiz, lüzumsuz her türlü insan ve insan müsveddesini balıklama, yengeçleme, kubağalama ne şekilde olursa olsun sokmanıza sebep bir çeşit kanser...
    o denli ürkütücüdür ki yalnızlık, bazen yalnız olmak yerine "hayatınızda olmasa da olur" ve hatta "olmaması gereken" insanlara tahammül ederek oyalamaya çalışırsınız kendinizi.. oysa, yalnızlık ömür boyu..
  • ''aslında (bkz: insanın kendisiyle yüzleşmeye kortuğu andır) yalnızlık korkusu...''
  • yaş ilerledikçe artandır. yalnız yaşadığın evinde ölü bulunmak kadar korkunç bir ölüm var mıdır bilmiyorum.
  • pişmanlık olarak geri döner çünkü yanlış seçimler yapıp saçmasapan insanları hayata dahil etmeye neden olur.
    her zaman yalnız olduğunu bilerek yaşamak varken yalnızlık korkusuyla hayatı zorlaştırarak daha da mutsuz eder.
  • değerli çevirmen-yazar ahmet cemal, iki bin on dördüncü yılın dokuzuncu ayında remzi kitap gazetesinde yayımlanan söyleşisinde, "kendi içinde bir kişilik inşa etmemiş olan kişiler, evet, yalnızlıktan korkuyorlar." diyor, çok haklı olarak. yalnız kalabilmek için bulduğu çözümlerden birini bizimle de paylaşıyor sonra :

    //benim de şöyle bir çelişkim var; zaman zaman yalnız kalamamaktan şikâyetçiyim. bunun için kendi hazırladığım önlemlerim var; misal zilimi kapatıyorum ve dışarıdan çalmıyor, elektrikçimden bu şekilde olmasını istedim.//

    bu satırları okurken, yalnızlıksever bir kişi olarak, ister istemez gülümsedim. aynı şeyi ben de, iki bin on ikinci yılın yaz aylarında, kapı zilinin eve giren kablolarına açma kapama anahtarı takarak kendim yapmıştım.

    yapması kolay, atla deve değil. gelgelelim sonuçları verimli, getirisi yüksek...

    *

    yalnızlıktan korkanlar için sonradan gelen ekleme : yalnızlık/#30620801
  • saçmasapan arayışlara girmenizi sağlar bu.

    bana bunu yaşadığımı söylüyor kalan birkaç arkadaşımdan birkaçı, yaptığım şeyleri bir denklem üstüne oturtmak istediklerinden olsa gerek. yardımcı olmak isteyenler de var aralarında hiç şüphesiz ama kimse gerçeği görmüyor;

    deliriyorum.

    geçmişle bağlantı kurmadığım zamanlarda, yani başka bir deyişle içmediğim anlarda yer yer gerçek dünyaya döndüğümün farkına da varıyorum ama sadece bu duyguyu hissetmek için yaşamanın da epey saçma olduğunu düşünüyorum. ha bana bakmayın, ben bir kadını öptükten sonra ölmeye razı olacağım günler de yaşadım ki çok da uzak sayılmaz bu günler.

    gerçeklerin farkına varmak aptallıkla ya da başka benzer bir şeyle bağdaştırılmamalı bana kalırsa. misal, aptal olduğum için bağımlı olduğumu söyleyenler çoğunluktayken, rehabilitasyona girmeden uzaklaştım o az önce bahsettiğim kadından. dudakları hala oralarda bir yerdedir eminim, kocaman olduklarını hatırlıyorum flu bir fotoğraf karesi gibi.

    kimi kandırıyorum?

    kıpkırmızı, çatlaksız, kitap üzerine hatıra olması da dahil, asla başka bir yere dokunmasına izin vermeyeceğiniz güzellikte. ve... ve size ait değil. neresinden bakarsanız bakın üzerine hikaye yazılabilecek bir anı olarak, tekrar ediyorum, oralarda bir yerlerde duruyor. size ait olmadığı için değil, sizi istemediği için arasından "gel" sözcüğü çıkmıyor ve ardından şu sözler nereden tanıdığınızı dahi hatırlamadığınız ingiliz aksanlı bir adam kafanıza kafanıza çiviliyor;

    "but it's time to face the truth
    ı will never be with you."

    şimdi size soruyorum?

    yalnızlıktan korkan bir adamın sözleri mi bunlar? yalnızlıktan korkan bir adam her zaman birilerini bulur bana kalırsa ki dünyada bu kadar yalnız varken bu kişilerin neden birbirlerini bulamadığı sorusu hala hafızalarımızı kurcalıyor. beni de dahil edin oraya lütfen. yüzlerce insanın içinde çığlık attığında kimsenin onu duyamayacak olmasını, ortamdaki oksijenin yetersizliğiyle açıklamaya gelen bir deli diyebilirsiniz.
  • yalnızlık her insanın ihtiyaç duyduğu bir ilaçtır. diğer her şey sessizleşir, yalnızca kafamızın içindeki sesleri duyarız. neye ihtiyacınız olduğunu o zaman anlarız. eğer duyduğumuz tek ses kendimize olan öfkemizin, nefretimizin ve hayat karşısındaki zayıflığımızın sesiyse o zaman korkarız yalnızlıktan.
  • hayatım boyunca arkadaşlarımla yaptığım ne varsa yalnız da yaptım, gittiğim neresi varsa yalnız da gittim. hatta onlarla yaptığımdan daha fazlasını yaptım. çünkü arkadaşlarımın zamanını, keyfini beklemek zorunda kalmadım ve istediğim an istediğim şeyi yapabildim. beni engelleyen hiçbir şey olmadı yani.

    herhangi bir ortamda, tek başıma bir yeri gezmeye gittiğimi söylediğimde aldığım karşılık istisnasız şu: "niye tek gittin?" günümüz insanı resmen arkadaşına, eşine dostuna, yanında olacak birine bağımlı halde yaşıyor. tek başına olmak onlar için ya defolu bir yaşam, ya da işe gidip gelme gibi verimsiz bir eylemden ibaret. insanlar gerçekten yalnız başına tatile gitmekten, dışarı çıkmaktan, bir yere gidip bira içmekten vb korkuyor. o yüzden de yalnız kaldıklarında * * hem mutsuz oluyorlar, hem de kendilerini bir sürü şeyden mahrum bırakıyorlar. insanın başkasına olan bağımlılığı aslında onu zincirliyor.

    yalnızlıktan korkmayın. size verdiği özgürlüğün tadını çıkarın.
  • yalnızlıktan kasıt çevresinde insan olamaması, arkadaşsız veya sevgilisiz kalmak mı, yoksa bir ortamda gerçekten yalnız başına kalmaktan, bir odada tek başına oturmaktan korkmak mı tartışılır. ikinci seçenek daha korkunç ve iğrenç bi durumdur bana göre.
hesabın var mı? giriş yap