• ajda bardagi basligini agda bardagi diye okuyup ne ki bu simdi diye tepki vermek..
  • kimi zaman kisinin kendisini oldurebilecegi sekillerde bile olabilir.

    bir ornek verelim hemen...

    bilindigi gibi, normal sartlar altinda, hicbir ozel cabaya gerek duyulmaksizin suyun ustunde/askida batmadan durabiliriz. bunun en buyuk sebebi de cigerlerimizdeki havanin -ki ortalama bir kisi icin 3 litre civarinda olan akciger kapasitesi, sporcularda 7 litreye kadar varabilmektedir- vucut yogunlugumuzu dusurmesidir.

    bu bilgilerden yola cikarak, cok merakli ve de akilli ben, "ulen akcigerlerimde hic hava birakmadan suya atlarsam bakalim ne olacak?" seklindeki bir soruyu -ki cevabi da belli- kendime sordum. sormakla yetinsem gene iyi... cigerlerimdeki tum havayi son damlasina kadar ufledim... ama arastirmaci bir kisi olarak burada duracak degildim ya... ardindan hemen havuza atladim. yani iyi bok yedim. ahaaa...

    aklima gelen ikinci soru*;
    "hani havuza altadin ama niye gidip en derin yerine atladin be adam?" 5 metre, boru degil ki!!

    evet dogru tahmin. dogal olarak tas gibi dibe coktum... eee cigerlerde de hava yok. yani nefes tutayim desem o da mumkun degil. kol bacak desen onlar da kar etmedi. dedik "buraya kadarmis"... ama benim gibi salaklari dusunduklerinden midir, yoksa malzeme bol geldiginden midir nedir taa havuzun dibine kadar inen korkuluklar vardi. ben de sans eseri o korkuluklara yakin atlamisim. (bunu da suya atladiktan sonra ogreniyorum ha.) onlara tutunup cikabildim yukariya. kisacasi kasla goz arasinda kendimi olduruyordum... sorsan muhendisiz bir de ha. hesap, kitap, mantik... lafmis hepsi...

    hikayemizden cikan sonuc;
    kulaga ters gelecek ama bunu evinizde deneyin. kuvette falan...
  • radyoya gitmem gereken bir gün havanin güzelligine kapilip pierre bouvier ile meclis parkina kaymaya gidebilmek için radyo müdürüne hangi yalani söylesem diye düsünmekteyken*, ögrenci bir insan olarak en basitinden dersin uzadigini söylemeye karar verdim. eglenceli bir meclis parki gününde sans eseri bir milletvekilinin boardumla kaymayi istemesi beni saskinliga düsürmüstü , korumalarinin "aman vekilim dikkat!" konusmalari arasinda gerçeklesen bu küçük olay benim için gayet eglenceli bir hal almisti. ardindan radyo müdürümüzle olan bir konusmamizda dalginligima gelip cuma da söle oldu böyle oldu dememe kalmadan "nasil yani dersin yok muydu ?" suali ile köseye sikistirilip ardindan da bin bir türlü dolambaçli cümle ile kizarip durumumu bir sonuca baglayamamistim.*
  • arkadasin evinden cikilir, asansore binilir. eldeki (asagiya inince kullanilacagi icin hazir bekletilen) araba alarminin dugmesine basilir, beklenir. bi hareket olmayinca bir daha basilir. allah allah yanlis dugmeye mi basiyorum diye kumandaya bakma ihtiyaci sirasinda (halen kipirdamamis olan) asansorun isigi sonunce bir yandan el yordamiyla kumandadaki diger dugmeye basilir diger yandan asansor duvarinda merdiven otomatigi aranir. sonra "ben bunu gidince sozluge yazayim" diyerek zemin dugmesine basilir.
  • bodrum otogarından kalkacak istanbul otobüsüne yetişmek üzere türkbükü'nden minibüse binilir, bavullar bagaja konulur ve arkadaşla birlikte arka koltuğa yayılınır.. bodruma varıldığında minibüsten inilir ve otobüsün kalkış saatini beklemek üzere bir kafeye oturulur.. derken yolluk abur cubur almak niyetiyle büfeye yanaşılır, tam o sırada sağ kol bilinmeyen bir güç tarafından sıkıca kavranır, o hızla arkaya dönüldüğünde bu bilinmeyen gücün, "bavulları minibüste unuttuğumuzu farkında mısın? " şeklindeki gereksiz uzunluktaki cümleyi kurmakta olan arkadaş olduğu görülür.. cümlenin idrak edilmesinin ardından eldeki kekler büfecinin kafasına fırlatılmak suretiyle elden çıkarılır -nedense elden bırakmak yerine hızlıca fırlatmak tercih edilir, (bkz: ekşın)- ve minibüs durağına doğru depar atılır.. yolun ortasında iki kolunu yana açmış minibüsçü amcanın "neredesiniz yahu, ben de sizi öyle elinizi kolunu sallaya sallaya gidiyor görünce bavulları aldırdınız sandıydım" şeklindeki haklı sitemine boyun eğilir, eh ne de olsa adam kıyak yapmıştır; minibüsü saati geldiği halde kaldırmamış, ya bavullardan ya da otobüsten feragat etmek zorunda bırakmamıştır.. neyse, bavullar sağsalim alınır ve aynı kafenin aynı masasına tekrar oturulur.. karşılıklı mal mal bakışılmaktayken arkadaşın suratında birden bire "hastrrr" manasına gelen o tanıdık ifade yer eder, ve evet hiçbir söze gerek kalmadan anlaşılır ki bu sefer de biletler kayıptır.. yine kalkılır, otogar adım adım turlanır ve fakat bu sefer önceki kadar başarılı olunamaz ve otobüs firmasına doğru yola koyulunur.. vaziyet açıklanır, kayıp biletlerin yerini tutacak kağıtlar alınır ve firma çalışanları tarafından "bak bunlar 13 numarada oturuyolar, ataşehirde inicekler, sen ataşehire gelince indir, bavullarını da ellerine ver" şeklinde devir teslim olunulur.. sonunda otobüse binebilmiş olmanın verdiği güvenle koltuk üzerinde bulunan dolaba kafa geçirilir -çarpmak değildi o, boynum kırıldı sandım- kısa süreli bir baş dönmesi ve hafıza kaybı sonrası uğursuz yolculuğa devam edilir..

    otobüs yolculuğu boyunca kesik kesik bakışlar ve gülücükler atan vücut geliştirmiş garip insanın bakışları, her seferinde kafayı çevirip camdan dışarı bakmak bahanesiyle girilen gülme krizleriyle geçiştirilirken, sabaha karşı camların ayna misali her haltı yansıttığı, gülme krizi esnasında camdan gözgöze gelindiğinde farkedilir.. saatlerce kurnaz kurnaz gülündüğü düşünülerek aptal durumuna düşülmüştür.. yolculuk sona erdiğinde ise arabasıyla eve bırakma teklifinde bulunan bu şahıs, yandaki arkadaş tarafından "bizi babam alıcak" şeklindeki ayaküstü sıkılmış bir palavrayla savuşturulmuş olsa da, tıklım tıkış binilen servis aracının camına yapışmış vaziyette kendisine yakalanmaktan kaçılamamıştır..
  • gece bir sularında yatılır.dört gibi uyanılır.akabinde de uyku tutmaz bir daha.bunu gören bünye dur bari ödev yazayım der, oturur bilgisayarın karşısına. sekize kadar dalar yazar durmadan. sonra hisseder ki, burnuna sprey sıkma zamanı gelmiştir.sprey burna girmez bir türlü.ambale olmuş bünye gene de sıkar fısfısını ve bir anda iğrenç bir gaz kokusuna boğulur.sprey yerine çakmak gazı vermiştir burna.yuh der ve duş almaya gider,duşunu alır epey uzun bir süre.misler gibi olur ve kulağını temizleme fikri kafasına girer.alır çöpleri ve bir güzel burnuna sokup karıştırmaya başlar.işte o an anlar ki,susuzluk hiçbir şey uyku her şeydir.
  • en aptalca olmasa bile başıma gelen dalgınlıklardan biri böyledir. yumurtayı tavaya kırmak yerine çöpe kırıp kabuklarını da tavaya kızgın yağa atmışlığım vardır. sonrasında şaşkınlıktan ağzım açık kalmış aynı tavaya sigaram da düşmüştür.
  • shirak'ın yengesi yıllar önce video kaset kiralanan dönemlerde, izlenmiş olan kasetlerin alınması için videocuya telefon eder. kapı çalıp da hıdır* geldiğinde elinde olan orkid paketini kolunun altına sıkıştırıp, kasetleri çocuğa vermek niyetindedir. fakat tam tersini yapar, kasetleri koltuk altı yapar, hıdır'a orkidi verir. teşekkür edip kapıyı dumura uğramış hıdır'ın yüzüne kapatır. hıdır için kapıyı tekrar çalmak epeyce zor olmuştur tahmin ederim.

    aynı yengenin aynı sabah bulaşık makinesine yenmiş yumurta kabuklarını koyup, yumurta kaplarını çöpe atmışlığı da vardır. allah ıslah etsindir.
  • öğretmenime yanlışlıkla "ördeğim" diye seslenmek.
  • hayat bilgisi dizisinde hoca içeri girince televizyondaki öğrencilerle beraber arkadaşımın da ayağa kalkması.
hesabın var mı? giriş yap