• tevrat ve kur’an’daki anlatımlara göre allah gökleri ve yeri 6 günde yaratmıştır, üstelik bu 6 günlük çalışmanın sonunda bir yorgunluk da hissetmemiştir.

    kaf 38. andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. bize bir yorgunluk da dokunmadı.

    başlangıçta yer ve gök bitişiktir. her yer sularla kaplıdır. allah’ın arşı yani mekanı ve tahtı da sular üzerindedir. hiç bir şey yok, evren yok, dünya yok ama sular vardır kur’an’a göre:

    hud 7. o, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz arş’ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde yaratandır.

    su, 1 oksijen ve 2 hidrojen atomundan oluşan bir molekül olduğuna göre, suyun olması; büyük patlamadan önce oksijenin ve hidrojenin de olduğunu gösteriyor. hem de sonsuz sayıda. ve bu suların nasıl oluştuğu da ayrı bir soru işareti, kısacası bilime tamamen ters. bilime göre oksijenin ve suyun oluşumu büyük patlamadan yüz milyonlarca yıl sonra gerçekleşebilmiştir.

    tevrat’a göre allah önce ışığı yaratmıştır, sonra da geceyi ve gündüzü. daha evren, yıldızlar ve güneş hiç ortada yokken. kur’an’da bunun aksini ifade eden bir ayet yoktur. sonra suları ortadan ikiye ayırmış ve yerin üzerinde bir gökkubbe oluşturmuştur. alttaki suları bir yerde toplamış, suların olduğu yere deniz, olmadığı yere kara demiştir. sonra yeryüzünde bitkileri, meyva ağaçlarını yaratmıştır. ve ardından da iki büyük ışık dediği ay ve güneşle, yıldızları. güneş olmadan bitkiler, meyva ağaçları düşünülebilinir mi? ayrıca anlaşılan odur ki ay ve güneş büyük, yıldızlar küçük zannedilmektedir. üstelik ayın bir ışık kaynağı olduğu sanılmaktadır. kur’an’da da böyledir.

    yunus 5. o allah’dır ki, senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye güneşi bir ışık, ayı da bir nur yaptı. ve aya menziller tayin etti.

    fussilet suresinde ise dünya evrenden önce yaratılıp düzenlenmiştir. evrenin yanında okyanusta bir çakıl tanesi gibi olan dünya 4 günde yaratılırken, sonsuz evren sadece 2 günde yaratılmıştır.

    fussilet 9-12. de ki: gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip o’na ortaklar mı koşuyorsunuz? o, âlemlerin rabbidir. o, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti. sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: isteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. ikisi de «isteyerek geldik» dediler. böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. işte bu, azîz, alîm allah’ın takdiridir.

    tevrat’a göre allah 7. gün dinlenmiştir. kur’an’a göre de arşa istiva etmiş, yani tahtına oturmuştur.

    yunus 3. rabbiniz o allah’tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva etti.

    kur’an’a göre 7 gök ve 7 yer yaratılmıştır. yerin üzeri de sağlam kubbeli bir tavanla kaplanmıştır.

    enbiya 32. gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. onlar ise oradaki, (allah’ın varlığını gösteren) delillerden yüz çevirmektedirler.

    talak 12. o allah ki, yedi kat gökleri ve yerden de onların misli kadarını (yedi kat yerleri) yarattı.

    ne tevrat’ta ne de kur’an’da güneşin de bir yıldız olduğuna dair bir ifadeye rastlanmaz. yıldızlar dünyaya da düşebilen küçük cisimler, kandiller olarak görülür. belli ki meteorlar gerek tevrat gerekse kur’an yazarları tarafından yıldız sanılmıştır. dilimize de yerleşmiş, yıldız kayması, yıldız düşmesi gibi terimler oluşmuştur.

    göklerin ordusuna erişinceye dek büyüdü. gökteki ordudan ve yıldızlardan bazılarını yeryüzüne düşürdü, ayakları altına alıp çiğnedi. (daniel, 8:10)

    hac 65. görmedin mi ki, allah bütün yerdekileri sizin hizmetinize sundu. ve emriyle denizde seyredip giden gemileri de. göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o tutuyor. gerçekten allah insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir.

    göğün yere düşmesi ne demek, varın siz düşünün..

    yıldızların yeri de kur’an’da yanlıştır. dünyaya en yakın yıldız 4,5 ışık yılı mesafedeyken, kur’an’da yıldızlar dünya semasında olduğu belirtilmiştir. öyle olsa korkunç sıcaklıktan hayat diye bir şey olmaması bir yana, katrilyonlarca yıldızı dünya semasında düşünmek tam bir cehalet örneğidir. tabi bir de şeytanları taşlamak için yaratılmış ateş taneleri olduğu iddiası var. yıldızların şeytanlara atıldığını düşünebiliyor musunuz?!

    mülk 5. andolsun biz, en yakın göğü (dünya semasını) kandillerle donattık. onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

    kur’an’da ne dünyanın yuvarlak olduğuna ne de güneşin etrafında döndüğüne değinilir. tersine ayetlerde ayla birlikte dönen ve bir yörüngeye sahip olan güneştir.

    yasin 40. ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. her biri bir yörüngede yüzmektedir.

    yazımızı kıyamet günü allah’ın tahtının 8 melek tarafından taşınacağı ayetiyle noktalayalım:

    hakka 17. melekler onun (göğün) kıyılarındadır. o gün rabbinin arş’ını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır.

    http://panteidar.wordpress.com/…ine-gore-kozmoloji/
  • tdk sözlüğünde "bir kimsede doğuştan bulunan vücut ve ruh özelliklerinin tümü, mizaç, huy, tıynet" anlamlarına geldiği idda edilen kelime. fıtrat`ta aynı anlama geliyor. bulmacalarda daha çok mizaç ve fıtrat olarak çıkar karşılığı.
  • hiç değişmeyeceğine dair ezop'un bir masalı vardır... bir kedi, genç bir kıza dönüşmüş, masa başında hanım hanımcık oturuyordur. derken yanıbaşından bir fare geçer; genç kız her şeyi unutup fareye doğru atılıverir...
  • yaratılışla karıştırılan sözcük.

    yaradılış
    1. bir kimsede doğuştan bulunan vücut ve ruh özelliklerinin tümü, mizaç, huy, tıynet, cibilliyet.
    2. bir şeyin yaratılırken kazanmış olduğu özellikler bakımından durumu, fıtrat, hilkat.

    yaratılış
    1. yaratılma işi.
    2. tanrı tarafından yoktan var edilme işi.
  • "yaratılış" kelimesinin yanlış yazımı değildir.

    buradan çıkardığımız şu olur: demek ki eski türkçe'de (bu eskilik 100 yıldan fazla bile olmayabilir, ama atmam gerekirse 200 yıl derim) sondaki sert sessizler sesli ile başlayan fiil çekimlerinde yumuşuyordu.

    "yaradılış", ve "yaradan" bu değişiklik öncesinde bu şekilde metinlerde geçtiği için, dilde değişiklik olduktan sonra da metinsel olarak eski anlamlarıyla devam etme şansı bulmuş kelimelerdir. (bkz: #17412233)

    "yaratılış" yakın zamanda yeni bir anlam kazandığında ("evrime karşı ortaya sürülen düşünce"), o anlamı günümüz yazımına uygun kelimeleşmiştir.

    "yaradılış" yanlış yazımdır diyen birinin aksak timur'un adını "aksak demir" yazsa gerektir. (timur -> demir değişikliği dilde oluyor, ama metinlerde şahsın adı timur olarak kalıyor. bu örnek tam uymayabilir, zira şahsın adı başka bir türki dilde o şekilde kullanılırken, anadolu türkçesinde o değişiklik halihazırda olmuş olabilir.)

    ek: yaradılış/yaradan yazımlarının yanlış yazım olarak algılanma sıklığı arttıkça bu yazımlar uzun vadede ortadan kalkma eğilimi gösterecektir. yani 100 yıl sonra -sözlük duruyorsa- bu başlığın altına biri şöyle bir entry girebilir: "mizaç" anlamıyla "yaratılış" kelimesinin arkaik yazımı.
  • yaradılış, isim

    1 . bir kimsede doğuştan bulunan vücut ve ruh özelliklerinin tümü, mizaç, huy, tıynet, cibilliyet:
    "yaradılışı gereği çapraşık olmayan durumları severdi o."- a. ilhan.
    2 . bir şeyin yaratılırken kazanmış olduğu özellikler bakımından durumu, fıtrat, hilkat:
    "yılan kendini korumakta görünüyorsa bu, atlayıp kuşu tutmaya yaradılışının elverişli olmamasından."- m. ş. esendal.

    tdk' ya göre yakın anlamlı olmkla birlikte yaratılıştan farklı bir kelime.

    kaynak: bittabi ki tdk
  • yaratılış sözcüğünün kasten yanlış yazımı değildir. yaradılış, insan fıtratı demektir. yaratılış ise tanrı tarafından yaratılma eylemidir. bu yüzdendir ki evrim karşısındaki malum görüşe yardılışçılık değil, yaratılışçılık diyoruz. yani yaratılış ve yaradılış iki farklı sözcüktür.
  • hiç bir şey yoktan var olmadığı gibi; var olan da yok yere yok olmaz, toplam enerji her zaman korunur, tekamül devam eder. ilk cümle yaratılış karşıtı olarak algilanmasin. varlık yokluk tanımları dahi zamani ve başlangıcı yaratan tekillige sahip yaradan sayesinde.. ister budist ol, ister hindu, ister musevi; etik kavramına dayalı bir sınav ve judgement day her inanışta değişen şekillerde var. ateizm de aslında bir inançtır. onlar da yaratıcı olmadığına inanir. etik kavramına dayalı sınavları bireyseldir. önemli olan bizzat kendilerinin; sınavı geçtiğini bilmeleridir. o yüzden öldükten sonra da buna emin olmak isterler. buna emin olmak için çoğu bedenini kadavra olarak bağışlar. yani inanç ve sınav ateizm de bile var.
  • sorgulayın biraz? hadi diyelim yaratıcı yok.

    insanlığın keşfettiği sonsuz görünen tüm galaksi ve daha ötesi tüm evrenin bir canlının bedenindeki hücrede küçücük bir parça olduğunu varsaymak mesela, hatta daha ileri giderek, o içinde ya da bedeninde varolduğumuz canlının da bir başka organizmada küçük bir hücre olması ihtimali, canlı da olmayabilir bir toz zerresi icinde ki düzen mesela, tüm bildigimiz evren. olamaz mı?
    zaman kavramının farklı olması, olanların 1 dakikasının bizim 1 milyon yılımız olması mesela. olamaz mı?

    felsefe sonsuz denklem demektir. özgür akıl özgür birey ve zeka ile renklenir.
  • [kendisinin* tek isteği, insan denilen o yaratıklardan tümüyle arınmış bir dünyada yaşamaktır. zaten tarihöncesi canavarlar gibi "yaradılışın yanılgılarından biridir insan" ("man is one of the mistakes of creation, like the ichtyosauri").] mina urgan - d. h. lawrence

    "bugün bir itham gibi. temiz, açık, yaradılış günü olmaya hazır çatıların tepeleri kar beyaz, üstlerine güneş vuruyor ve gökyüzü tam tepesinde mavi bir sırça fanus." sylvia plath- the journals of sylvia plath (25 şubat 1959, çarşamba)

    "yaradılışımız gereği yoğun zevkleri yalnızca tezatlar sayesinde tadabilir, yeknesaklıktan fazla keyif almayız. bu yüzden de mutlu olma ihtimalimiz daha en başından, yaradılışımız gereği, sınırlanmıştır. mutsuzluğu deneyimlemekse çok daha kolaydır." sigmund freud - uygarlığın huzursuzluğu

    (bkz: yaratılış/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap