• ortaokul zamanlarındayım. balık tutma meraklısı bir dayım var. birgün beni baraj gölüne götürdü, hem balık tutacak hem de bana öğretecek. uygun bir yer arıyoruz. sonunda ağaçların biraz boşluk bıraktığı bir yeri gözümüze kestirdik. bizim balık tutacağımız yerde ben yaşlarda bir çocuk da olta sallamış.
    balığa başladık, dayım meselenin püf noktalarından bahsediyor, o anlatıyor ben dinliyorum derken yandaki çocuğun oltası suyun içindeki otlara takıldı. çocuk zorlayarak filan oltasını çekti ama oltanın ucundaki otları temizlerken elini oltanın çengeline batırıp bağırmaya başladı.
    biz dayımla birlikte koştuk çocuğun yanına, dayım biraz zorladı çengeli çıkarmak için ama bu çengellerin ucunda geriye doğru bir büküm olduğu için beceremedi. çengelde de biraz pas görünce çocuğa "hemen sağlık ocağına git" dedi. çocuk eşyalarını topladı elinde çengelle yanımızda ayrıldı.
    biz kaldığımız yerden balık eğitimine devam etmeye başladık, aradan beş on dakika geçti, çocuk ağaçların arasından elinde çengelle tekrar geldi. dayıma dönerek "amca sormayı unuttum; sağlık ocağına koşarak mı gideyim yürüyerek mi?" dedi. dayım bu detayı çocuğa söylememenin verdiği mahcubiyetle koşarak gitmesini söyleyince çocuk koşarak uzaklaştı.
  • bir kaç eksiği tamamlamak için mahallemizin cadde üzerindeki marketinin önünde durdum, dörtlülerimi yaktım, ön koltukta oturan kız kardeşimi ve arkada oturan erkek kardeşimi müziği bangır bangır açmamaları konusunda uyardım ve arabadan indim. buraya kadar her şey normaldi ta ki kız kardeşim ben marketteyken olanları anlatana kadar.

    ben markete gidince arabanın bagajını açmış bir amca. elindeki poşetleri bir güzel yerleştirmiş. şoför kapısını açmış, arabaya binmiş, kapıyı kapatmış ve o sırada sağına bakma ihtiyacını hissetmiş. kız kardeşimin dehşete kapılmış bakışlarını görür görmez binbir özür dileyerek inmiş arabadan, poşetlerini almış, doğru kendi arabasına *
  • babama babalar gününde üzerinde osmanlı atlıları gibi bir resim olan bir tişört almıştık. babam ona fetih tişörtü der. şehir dışına çıkmadan bir gün evvel aynen şu diyalog geçti:

    babam: bana aldığınız fetih nerde? (tişörtünden bahsediyor)
    erkek kardeş: yok baba onu sana biz almadık, fox tv verdi onu (filmden bahsediyor)
  • ilkokul 2'ye gidiyorum sabahçıyım annem uyandırdı beni zor uyanan bi çocuk olduğum için aceleyle kahvaltı gibi bişeyler yaptırdı, giyindirdi ve evden çıktım. hava soğuk üzerimde mont var gözlerim yarı açık sabahın 7'sinde okula doğru yürüyorum. geldim okula daha öğretmen gelmemiş montumu çıkarıp sırama oturucam. montumu bi çıkardım bi baktım altımda atlet var. meğerse annem önlüğümü giydermeyi unutmuş bende uyku sersemi fark etmemişim tabi. neyse yapcak bişey yok çocuk aklı montumu çıkarmadım oturdum sırama. ama deli gibi korkuyorum hoca farkedicek diye. dersin ortasına doğru korktuğum başıma geldi ve hoca sordu bana.

    +oğlum niye montla oturuyon üşüyon mu?
    -yoo öğretmenim üşümüyorum*
    +çıkart o zaman bak sınıf sıcacık.
    -ehem kem küm olmaz hocam.

    birkaç hocayı kandırma çabası ve öğretmen yanıma yanaşır, montumu kendi eliyle açar ve içimdeki atleti görür. ben tam utancımdan yerlere girecekken kapı çalar ve kurtarıcı meleğim annem içeri girer, hocaya durumu anlatır ve üzerimi tuvalette değişir.

    (bkz: anam anam güzel anam)

    edit:imla
  • efenim yine, yeni, yeniden bir rezilliğimi paylaşmak için buradayım. olayın saftirik kahramanı acı bir şekilde itiraf etmeliyim ki benim. bir de benim uyanık bir arkadaşım var. öyle ki eli yüzü düzgün, etliye sütlüye bulaşmayan gibi görünen tiplerden. ikimiz beraberken hep o bir şey yapar. hep suç bana kalır niyeyse... tamam yani kabul ediyorum ben de az değilim ama yüzümden de haylazlık akmıyor şimdi. ben de kendi halinde, etliye sütlüye karışmayan bir insanım inanır mısın okur?? iyi canım, inanmazsan inanma. neyse efenim. gelelim buraya yazacağım olaya.

    şimdi bu arkadaş bir sevgili yaptı. sevgili dediğime de bakmayın 1 kere buluştular, 2. de ayrıldılar. çocuk hayırlı bir tip değildi. ama ailesi filan çok düzgün. işte ailesinden neden bahsettim. çünkü bu ayrıntı önemli. bu arkadaşın teyzesinin sanat evi var. işte bu arkadaş da elektro gitar çalıyor filan. neyse sevgili okur, çok kıymetli vaktini almak istemiyorum daha fazla. kişilik analizlerini de az çok yaptığımıza göre ben asıl konuya geçebilirim.

    bir gün arkadaşımla oturduk, sohbet muhabbet filan ediyoruz. arkadaşımla dalga geçtiğim bir ara bana dedi ki;
    - hilmi var ya hilmi (çocuğun adı gerçekten hilmi... ) işte o izmirli taylanın kuzeni biliyor musun?
    -ben aa gerçekten mi? nasıl olur ya? ahaha. tepkisi verdim.
    -yaa öyle işte. dedi bana bu arkadaş.

    neyse efenim ben bunu yıllarca gerçek zannettim. yıllarca dediğim de 2 yıl filan. sonra gene günlerden bir gün bizim sohbetimiz izmir'e, izmirli taylan'a geldi.
    - haha. seninki napıyo kız bu arada? kuzeninden haber alaydın. dedim. demez olaydım sevgili okur.
    arkadaş önce uzun süreli bir kopma nöbeti geçirdi.
    -yuh ya yedin mi? diye sordu bana.
    nasıl yemeyeyim yahuu? o tiple kim gelse inanır bu hatun kişiye. bir de teyzesinin sanat evi filan da var ya. tamam ya vurmayın. safım işte...
    neyse sevgili okur. olayımız böyle burada bitiyor. böyle de saftirik bir insanım işte. insanlar 2 yıl kekleyebiliyorlar beni. tabi bu tek keklenme anım değil. daha niceleri var da. anlatacak yüzüm yok. anlıyor musun??
  • eskiden su istasyonları vardı bilen bilir. bizim türk milleti bi sektörde para olduğunu duymasın pıtırak gibi açılır o işyerleri. su istasyonunda para varmış hurraaa her sokakda 3 tane su istasyonu. o bitti playstation. hurraaa her sokak da playstation. sonra internet cafe. cep telefonu bayii. bizimki su istasyonunda kaldı çünkü ilk işimizde iflas ettik. diger sektörlere gecemedik. neyse peder actı bir su istasyonu. bende yazları yanında çalışıyorum. peder dedi ki şu bidonu doldur arabaya koy. bidonu doldurdum arabanın başına gittim. kapı açılmıyor. zorladım anahtarı ı ıh. kıpırdamıyor. pedere dedim sayın peder ben büyük bir günah işledim. anlat evladım dedi tanrı herşeyi affeder. yok bu peder başkasıydı. e üstünden yıllar geçmiş insan karıştırıyor. şaka bi yana bu kadar uzun entyeri okuyan var mı? hala okuyor musun güzel kardeşim. evet sana diyorum saga sola bakma. işin gücün yok mu? bak hala okuyo. adamı hasta etme güzel kardeşim. sen güzel bi kardeşe benziyorsun. derdin ne senin ha? bak başbaşa konuşuyoruz kimse yok. bana açılabilirsin. bu bizim kücük sırrımız olarak kalıcak. olayın devamını mı ögrenmek istiyorsun? tamam anlatıyorum. bana heyecan yapma. dedim baba kapı açılmıyor. ulan senden adam olmaz bi kapıyı becerip açamıyorsun diye söylene söylene geldi. anahtarı zorladı. yok açılmıyor. içimden dedim bak gördün mü sende acamadın. gres yağını getir içerden dedi. gres yağı döktü anahtar deliğine. tekrar denedi. hafif sağa sola dönmeye başladı. sıkışmış bu dedi. gres yagını boca etti. ha gayret falan yarım saat ugrastı. şlak. açıldı kapı. biraz daha döktü. bi kac kez daha açtı kapadı. düzeldi dedi. arabaya bindik. haydaaa bu sefer de marş basmıyor. bu arada ben torpide gözünü açtım sonra kafamı kaldırdım karşı kaldırıma baktım. baba dedim. bizim araba şu karşıdaki. başkasının arabasına girmişiz. kalk kalk dedi apartopar indik arabadan. bizde o zaman yeşil bir doğan l var. adam gelmiş aynı model arabayı bizim dükkanın önüne park etmiş.
  • rumeli hisarüstü
    öğlen saatleri
    sevgili ve bir iki arkadaşla birlikte köşebaşında durulmakta bir başka arkadaş beklenmektedir.
    sevdiceğin söylediği bir sözle yanağına hafif bir tokat atılır - şiddet değil aman diyim, ben öyle seviyorum
    sevdicek de dönüp yanağıma bir öpücük kondurur - şiddet değil işte demiştim biz öyle anlaşıyorduk
    sonra oldukça yaşlı bir çift yanaşır

    yaşlı adam: sen niye o kıza vuruyorsun, bak o seni öpüyor. sen de ona vur kızım niye öpüyorsun?
    sevgili: yok ben vuramam
    yaşlı adam: sen niye vuruyorsun.
    onrckrcyr: ben öyle seviyorum amca kötü niyetim yok.
    yaşlı adam: size ben kızmıyorum yanlış anlamayın vurdun diye dedim ama böyle öpünce falan benim hoşuma gidiyor, sokakta öpüşenleri izleyince ben zevk alıyorum....
    biz: gık bık
    yaşlı teyze: öpüşün sevişin, öpüşün sevişin, öpüşün sevişin gençler (seri)
    biz: oldu o zamaaaan
  • lise zamanı arkadaşlar ile toplanılıp tuvalete sigara içilmeye gidilmiştir. kimse nöbetçi kalmayı istemediği için korunmasız bir şekilde tek bir tuvalete 7 kişi doluşmuştur. normalde 1-2 sigaranın dönülmesi gerekirken hanzoluk yapıp 7 sigara yakılmış ve tüttürülmeye başlanmıştır. taki koridora kadar giden sigara kokusu ile müdür tuvalete damlayana kadar. müdür gelir kapıyı tıklatır çık lan dışarı diye. içeride bir kişi olduğunu zanneder. kapı açılmayınca sinirlenir pvc kapıya bir tekme atar ve ayağı kapıdan içeri girer. arkadaşlardan bir tanesi de olayın heyecanıyla birden kapıyı açar ve müdür tek ayağı havada yere düşer. yerde debelenen müdürün kapının arkasında kalmasından ötürü bir cesaretle ceketler kafaya geçirilir ve tuvaletten kaçılır.
  • arkadaşlarla kafeye gidilir, bir şeyler içilir, muhabbet edilir daha sonra hesabı ödemek için kasaya gidilir hesap ödenir ve ;

    a: arkadaş

    k: kasada duran adam

    k: memnun kaldınız mı efendim?
    a: evet yıllardan beri buraya geliriz zaten.
    k: ... (gülümser)
    a: belki sizden bile eskiyizdir burada.
    k: ben buranın sahibiyim.
    a: ...
  • yaklaşık bir buçuk yıl önce yaşanmıştır...
    ablam hamile olduğundan şüphelenir, test alır, sonuç pozitif. ama "testler bazen yanlış çıkabiliyormuş, ben en iyisi doktora gideyim emin olmak için" der. bu sırada erkek yeğenim, ablamın ilk ve o zamanlar tek çocuğu konuşmalara şahit olmuştur, yakınlardaymış meğer sıpa, duymuş bizi. 6 buçuk yaşında o zaman. sevinçle geldi yanımıza...
    yeğen: anneeee! sen hamile misin?
    ... ablam dumur. ne diyeceğini bilemiyor. ben gülüyorum...
    yeğen: he? kız mı olacak? erkek mi?
    ablam: oğlum belli değil daha... bak kimseye söyleme tamam mı?
    yeğen: niye?
    ablam: belli değil dedim ya. şimdilik sır olsun, söylemek yok. söz mü?
    ...yeğenim bi havalarda tabi, sır emanet edildi ya...
    yeğen: söz!
    ...aradan birkaç saat geçer. ablam yeğenimi almak için okula gider, çıkmasını bekler. tabi herkes orada, ablamın arkadaşları, tanıdıkları falan. yeğenim büyük bir sevinçle, atlaya zıplaya, bağıra bağıra şarkı söylerek çıkar okuldan...
    yeğen: aannem haamile! aannem haamile! aannem haamile!
    ...ablamın yüz ifadesini ve etrafındakilerin tepkilerini belirtmeme gerek yok herhalde...
hesabın var mı? giriş yap