• şarkılarını dinlerken içinizde garip bir umut duygusu uyanır.
    14 yaşımdayken melodilerini duyduğumda içimi kaplayan o heyecanlı ümit hissini 47 yaşımı sürdüğüm şu günlerde de duyumsayabiliyorum.
    yağmurun ellerini söylerken elimde ilk aşkım ayten’in nazik ellerinin sıcaklığını hissediyorum, karnımda uçuşan kelebeklerin eşliğinde.
    resimi mırıldanırken rahmetli lise arkadaşım cengiz'in kıvrak parmaklarını gitarın tellerinde titretirken arada attığı "nasıl da iyi çalıyorum, oluyorum ben" bakışları gözlerimin önüne geliyor.
    yeni türkü 70 li yıllarda doğanların iç dünyasında derin bir iz bırakmış, özel bir guruptur.
    iyi ki vardılar, iyi ki varlar.
  • lütfen ama lütfen şarkılarınızı sadece siz söyleyin dediğim gruptur. biz o naif vokallere, dingin sesli enstrümanlara vurgunuz bu çıstak çıstak versiyonlarına değil. o güzelim sözlerin bile anlamı yitmiş. 90lar hala bu kadar özleniyorsa sebebi en çıstak çıstak şarkısının bile bir ruhunun olmasıydı. her biri başka bir alem şarkıların, bu düzenleme ve yorumlarla resmen ruhu ölmüş.
  • kısa bir şey söyleyip çıkayım: ben küçükken türkiye müzik tarihinin bu tip oluşumlarla dolu olduğunu varsayıyordum, ve bu yüzden olacak, iki üç senede bir ürünlerin 'yeni' sürümleri çıktığı gibi sürekli böyle gruplar, oluşumlar çıkacak falan sanıyordum. yanılmışım, yaptığım tahlil değil tahminmiş, olan da tarih değil talihmiş.
  • yabancı piyasada “tribute” olayı vardır. o gruba saygı amaçlı, o grubun ya da sanatçının hayranı olan grup ya da sanatçılar coverlar yapar.

    türkiye'de de bazı versiyonları bulunan bu mevzuda yeni türkü için çok dandik bir iş yapmışlar. sıla ve athena dışında güzel bir iş dinlemedim. athena da kendi tarzında doğru şarkıyı seçerek işi kotarmış yoksa şarkının yeni türkü versiyonu başyapıttır ve çok başka bir şeydir. athena'nın “yırtmasını” sağlayan şey şarkıyı gerçek bir canlı performansa ve ruh yapısına çevirebilmesi. sokakta söylese, söyleyene küfür edebileceğiniz kötü şarkı denemeleri var.

    yeni türkü bambaşka bir efsanedir. destina'nın anasına hayko cepkin “a.k.a. türkücü marilyn manson ayrı atlamış mehmet erdem ayrı rezillik cem adrian ayrı sıçış. şarkıyı düzgün seçip yeni türkü'nün mirasına küfür etmeden iş yapabilen -zorlasam- bir de edis'in performansı var ama o da kıyı köşeden idare ediyor. e yeni türkü bu kadar boktan işlerle anılacak bir grup değil ki? pamela ayrı öldürmüş kalben ayrı sıçmış.

    yeni türkü tarzı yapısı gereği duygu yoğunluğu yüksek, “akustik” ve çaktırmadan mesaj kaygısı olan bir grup. albüm neredeyse tamamen “buradan bize ekmek çıksa harika olur olmazsa siktiret” mantalitesinde yapılmış. normalde bu işe levent yüksel, tarkan, nazan öncel, sezen aksu, yıldız tilbe klasmanında kişilerin girip harika kadroları veya müzisyenlikleriyle veya vokalistlikleriyle değer katmaları gerekir.

    yıldız tilbe demişken, aleyna tilki bile daha başarılı cover çalışması yapmıştı (yıldız tilbe'nin bir şarkısıydı) bunlar gerçekten fecaat.

    sıla ve athena dışında unutulmak istenecek bit albüm. yeni türkü'nün mirasına leke sürer o kadar.

    adetten not: en az 10'dan fazla kez yeni türkü konserine gitmiş +30 yıllık bir yeni türkü hayranıyım.
  • başka türlü bir şey benim istediğim
    ne ağaca benzer ne de buluta
    burası gibi değil gideceğim memleket
    denizi ayrı deniz havası ayrı hava
    nerede gördüklerim nerde o beklediğim
    rengi başka tadı başka
    bir başka yolculuk dalından düşmek yere
    yaşadığından uzun
    bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
    ağacın yüksekliğince dalın yüksekliğince rüzgarda
    ve bir yeni ömür vardığım
    çimen yeşilliğince....
    (1986- can yücel)
    ..... burası gibi değil gideceğim memleket... denizi ayrı deniz, havası ayrı hava .....
  • 7 aydan beri gurbet eldeyim,walkmanime yeni turku ve de ezginin gunlugunden baska kaset girmedi..daha fazla söze gerek var mi?
  • zaman yolculuğuna çıkarır.

    yine muhteşem bir konser verdiler bu akşam odtü'de. karanfiller'i berkin elvan'a gönderdiler, yaprak dökümü'nü deniz-ulaş-mahir'e, eve dönmek ne güzel dediler, o evde büyüyen, hala büyüyen herkesi çok mutlu ettiler. derya köroğlu'ndaki sahne performansının eşini benzerini görmedim. hastalıktan ölüyorum, stadın üst girişinden bakıp iki şarkı dinleriz diye gidip altı şarkı kaldık, zevkten dört köşe etti bizi yeni türkü. bin yaşasınlar.. odtü gençliği de bin yaşasın, bu konserler bu pırıl pırıl çocuklarla güzel.

    çocuklardık, parlak yıldızlardık o zaman, bayrağı küçüklere devretsek de, o stadyumda ne zaman yeni türkü dinlesek, hala yirmi yaşındayız.
  • en iyi türk grubudur tartışmasız
    ve resim inanılmas bi şarkıdır
  • dönüp dönüp yeniden dinlediğimde,
    dönüp dönüp yeniden konserlerine gittiğimde, hayranlığım artıyor...

    * her konsere zamanında çıkarlar.
    (geçenlerde babylon'a kreş'i dinlemeye gittik, 1,5 saat geç çıkıp özür bile dilemediler, sanırım kendilerini çılgıncasına bekleyen bir hayran kitlesinin varlığına inanıyorlar)

    * verdikleri konserlerde amaçları insanları gerçekten mutlu etmektir.
    (konserleri, kimi sanatçıların yaptığı gibi, ağırdan satma olayı ile geçmez)

    * konseleri kendi miting alanları olarak görmedikleri için, her şarkı arasınra 15 dakikalık saçma konuşmalar yoktur.
    (küresel ısınma, dünya barışı, kürk için hayvanların öldürülmesi konserlerde konuşmakla çözülmüyor)

    * konserleri kendi reklam alanları olarak görmedikleri için, kalabalıktan istek olarak bağırılan her şarkıyı çalmaya çalışırlar.
    (ezgi'nin günlüğünün siyasaldaki bir konserinde (ki gerçekten hedef kitleleri ile buluşturkları bir yerdir ankara siyasal) kalabalıktan insanların "marttııııııııııııı, ebruliiiiii" diye bağırışmalarına aldırış etmeden, kimsenin bilmediği şarkılar çalması gibi şeyler, yeni türkü konserinde olmaz)

    * birlikte çaldıkları sanatçıları onore ederler, eserlerin söz yazarlarına atıfta bulunurlar.
    (eski şarkıları kendi şarkısı gibi yutturan bazı arkadaşlara benzemezler)

    * bis, bis, bis taleplerine her zaman karşılık verirler.
    (yine ezginin günlüğünün insanların kıçını yırtmalarına rağmen, ilk bis'e bile gelmediğini hatırlarım)
  • bir sihir var bu adamlarda. hele derya köroğlu ankaralı kılığına girmiş bir büyücü, bir şaman ne bileyim.

    kendimi tanıdığım insanlardan sayarsam hayatta tanıdığım en metalci insan benim. lise yıllarımdan ufak ufak başladığım müzik uğraşım enstrüman çalma ve gruplarda yer alma diye başlayıp meslekle beraber müzisyenlik, en azından eleştirmenlik hayali diyerek yürüyüp gidiyor ve bunun yüzde doksan ağırlığı hala metal. gel gelelim benim gibi bir insana "en sevdiğin türk grup?" diye sorarsanız soul sacrifice'ın şöyle bir gözümün önüne gelmesinin akabinde catafalque gibi isimler oynaşır, sonra blue blues band ya da yavuz çetin'in yer aldığı herhangi bir oluşuma saygı duymamla birlikte fikirlerim dönüp dolaşıp yeni türkü'ye gelir ve orada sabitlenir. kesinlikle yeni türkü.

    ben içinde bu kadar ruh olan başka bir grup ya da müzik oluşumu daha görmedim. belki de sadece benim sevdiğim şeylerle bağdaşıyordur ve içinde kendi mutluluğumu buluyorumdur, bilemem. ama bu grup bana odtü'nün ormanını ve ruhunu, cebeci'nin sevdiğim sokaklarını, ankara'da güzellik ve iyilik adına yapılmış her şeyi çağrıştırıyor. derya'nın sesi adama huzur veriyor, kar yağıyormuş gibi geliyor bana. dostça sözcüğünün frekans bulmuş hali benim için. vira vira, fırtına, telli telli, deliler, aşk yeniden, maskeli balo, mamak türküsü, destina, çember... hangi birini sayayım. başka türlü bir şey ile zırıl zırıl ağladığım oldu. memleket en çok olmasa mektubun, yağmurun elleri ve bana bir masal anlat baba ile biliyor onları ki gerçekten bunlar da mükemmel şarkılardır. ama bu adamların yaptığı her bir iş pek güzel.

    bu adamlar farklı.
hesabın var mı? giriş yap