• darısı,

    (bkz: büyük ev ablukada)
    (bkz: 123)
    (bkz: halimden konan anlar)
    (bkz: yok öyle kararlı şeyler)
    (bkz: mabel matiz)
    (bkz: son feci bisiklet)

    ve türevlerinin başına dediğim olay. hatta,

    (bkz: ceylan ertem)
    (bkz: gaye su akyol)

    gibileri de örnek alıp atomlarına parçalanabilirler bence.

    sevenlerine sesleniyorum; dağılmalarının sebebi sizsiniz muhtemelen. çünkü tüm bu vasat bile olamayan isimlerin başımıza birer sanat uleması kesilmelerinin müsebbibi sizsiniz. onları egolarla sarıp sarmaladınız. hepsini birer sanatçı olduklarına inandırdınız. derdim kişisel zevkler değil. beğenirsin dinlersin amenna. kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur bu konuda. amma velakin sağda solda bu gibi grupların önüne sürekli, kaliteli, iste sanat bu, müzikte son nokta gibi sıfatları getirmeseydiniz, onlara müzikal anlamda aslında hangi seviyede olduklarını hatırlatsaydınız, bugün bunlar gibi marjinallik adı altında bok püsür işler yapan tüm insanlar; kişisel çekişmelerini, egolarını bir kenara bırakıp kendilerini geliştirmek, ufuklarını açmak için hala çalışıyor olabileceklerdi. ha tabi ki öyle olmak zorunda değiller. sonuçta bu bir gönül işi, nasıl mutluysan öyle yaparsın. bu tür bir vizyonu olmak zorunda değil kimsenin. dinleyicinin de öyle. ama dediğim gibi konu eğer müzikal kaliteyse, yaptığın işe ekstradan bir değer katmaksa eğer işte orada duracaksın. bu ilgiyi hak etmiş o kadar fazla müzisyen var ki kenarda köşede. hatta bir çoğu öldü bunların. bir çoğu yaşlandı müziği bıraktı. tüm şarkıları, bu bahsi geçen insanların tek bir şarkısı kadar dinlenmeyerek, değer görmeyerek. sevmeyin tamam ama haksızlık etmeyin. bunlar gibi-kişiliklerini karakterlerini bilmem, müzikal anlamda konuşuyorum- bomboş insanları tepemize çıkarmayın.
  • türk rock camiasının geldiği hale bak. ulan sırf saçı uzun diye dayak yiyen, pasajları basılan ama bunca baskıya rağmen kendini bozmayan ve tanıyanların "efendi çocuklar" dediği bir camiaydı bu camia. pentagram gitaristi ümit yılbar gönüllü komando olarak pkk ile çatışmada şehit oldu. rahmetli barış manço ve cem karaca insan sevgisiyle, çocuk sevgisiyle, doğa sevgisiyle bilindi. bu adamlar uzun saçlı erkeklerin "ibne" olmadığını bu topluma ispatladı. bu ülkenin gördüğü en büyük yeteneklerden yavuz çetin kendi canına kıymadan önce kötülüğe duyduğu nefretini muazzam bir şarkıyla kusarak gitti*. geçenlerde kaybettiğimiz özkan uğur gören herkesin yüzünde tebessüm oluşturan bir insandı. bu camia haksızlığa, zulme ve adaletsizliğe karşı hep ses çıkardı. gelinen noktada ne kendine ne ailesine ne topluma en ufak bir faydası dokunmayan böyle ezik tiplerin "camiadan" görülmesi bile utanç verici. kadıköy ve cihangir dışında nefes alamayacak bu pısırık depresif züppelere prim vermeyin.
  • ekip üyelerinin sık sık kadına şiddetiyle gündeme gelen müzik grubu. bugün de can tunaboylu isimli şahıs ile gündeme gelmiştir. bilkent'teki konserleri de iptal olmuştur. can tunaboylu instagramda "yargı süreci devam etmektedir, yargı süreci tamamlandıktan sonra atılan iftiralar ortaya çıkacaktır" şeklinde açıklama yapmıştır. bu a.koduğum çocuklarının da yeni güvenli limanı "yargı süreci devam etmektedir" oluyor.
  • dağılmışlar. artık yüzyüzeyken değil telefonda falan konuşurlar. zaaaaaaa
  • dağıldıklarını açıkladıktan sonra facebook sayfalarında dinleyicilerinden gelen yorumlar aslında ne kadar doğru bir karar aldıklarını gösteriyor.

    genelde olaylar üzerinden konuşmayı seviyorum, kişileri hedef göstermek konudan uzaklaşmak gibi geliyor bana. o yüzden yapılan yorumları buraya kopyalamayayım diyorum ama gerçekten çok boktan milletin girdiği tripler. şöyle bir göz gezdirdim de buram buram moda girmiş, samimiyetsiz insan kokuyor. özellikle ergenlik dönemlerinde kendilerini dinledikleri müzikle, okudukları sikik bestseller kitaplarla ifade etmeye çalışır insanlar. bundan dolayı da bir süre sonra az kişinin bildiği gruplara, yazarlara, yönetmenlere yönelirler. "ben farklıyım"dır asıl verilmek istenen mesaj. bu adamların youtube'daki şarkılarının altına "yaa kimse öğrenmesin, popüler olmayın sizzzz." falan yazan tipler vardı ilk çıktıkları günden beri. sürekli sanatın evrenselliğinden dem vuran tiplerin bu tripleri beni boğuyor.

    gelelim bir diğer hususa. bant mag'e verdikleri röportajlarında kadıköy sound'u diye bir kavramdan bahsetmişler. bu kavramı duyduğum ilk günden beri hala sırıtıyorum. ciddi ciddi milletten aparma tınıları, yürüyüşleri, akımları kendilerine yontan bir güruh var ki işin kötüsü kendilerini seattle'da yaşıyor zannediyor bu arkadaşlar. "bundan belki 20 sene sonra bu akımın adı konulacak" buyurmuşlar, buna vereceğim en terbiyeli, efendice cevap gülmek olur. sözde kendilerine "hiçlik" ve "umursamazlık" kavramlarını pusula bellemiş tiplerin "bakın, burada seneler sonra oluşacak küçük dağları biz yarattık" tavırları inanılmaz altı boş ve çelişkili.

    ülkedeki alternatif rock yaptığını iddia eden grupların çoğu teker teker dağılıyor. hatta birkaçı "sadece müzikal anlamda değil; gerek dünya görüşü, gerek siyasi görüş anlamında bile fikir ayrılığı yaşıyoruz." diyerek ilan ediyor ayrıldıklarını. çağımızın hastalığı olan sosyal medya duyarlısı tiplerin kaçınılmaz sonu bir nevi. birilerinin artık çıkıp bu vatandaşların yüzlerine yüzlerine şunu söylemesi lazım, "şarkılarınızı dinliyor, bazılarınızı seviyoruz. dünya görüşlerinizi ise sikimize takmıyoruz." kendilerini hem bir müzisyen, hem bir felsefeci, hem bir derviş, hem bir gezgin, hem de bir bilge olarak gören bu akımın aktörleri doğal olarak kendi sırtlarına yükledikleri yükü taşıyamıyor.

    yazdıklarımı şöyle bir okuyunca gruba haksızlık ettiğimi düşündüm, sevdiğim şarkıları vardı çünkü. bu yazı biraz yüzyüzeyken konuşuruz üzerinden diğer gruplara serzeniş oldu. lakin hayatta her şeye karşı dayanma gücünü kendimde bulurken eğer sözkonusu samimiyetsizlikse omuzlarım düşüyor, yüzüm buruşuyor.

    velhasıl kelam, internet sayesinde tanındığınızı unutmayın. şu an kenya'da alternatif müzik yapan bir grubun son şarkısına hemen erişilebiliniyor. günümüzde her şeyin alternatifinin de inanılmaz hızlı bir şekilde bulunduğunu biliyoruz. bakmayın "ayrılmayın siz yaa" diyenlere. öyle bir zaman ki bu, ilişkiler bile biter bitmez alternatifini buluyor insanlar. bir ay öncesine kadar sevdiği adamı/kadını "binlerce var ondan" diyerek kapının önüne koyan tiplerin dağılan bir grup için yas tutacağını beklemek en kibar tabirle "saflık" olur.

    ne diyelim, yolları açık olsun.
  • sözlerdeki bütünlüğün melodinin önüne geçtiği, akılda kalıcı şarkıların sahibi karşı yaka insanı. birisi bir gün çıkıpta özet geç piç dese vereceğim cevabı benden bile önce yazmış ;

    "ben senden beni sevmeni istemedim ki, istedim sadece hiç kimseyi sevme."

    (bkz: #27006486)
  • grupla ilgili daha önce yazdıklarım burada. vasatı ilahlaştıran boş beleş müzik dinleyicisi ve poser z kuşağı sayesinde para kazanan, o türkçe bilgisiyle liseden öteye geçemeyecek rezillerin grubu. sizin sahte melankolik edebiyatınızı siksinler.
  • kendisi hakkında samimiyetten söz ediliyor. ben de mesela tam aksine samimiyetsiz olduklarını düşünüyorum. şöyle bi baktım da o kadar samimiyetsiz, o kadar poser ki o kadar olur. bütün iğrenç indie kültürü gibi bu abiler de poserlıktan çatlıyor. vay efendim gitarın kafasına sigara takmalar, aman işte basit ev ortamlarında iki akustikle "müzik" yapıyoz, duygusalız bilmemne. resmen iliğim kemiğim çekiliyor yemin ediyorum. van lava geliyorlarmış, oradan şöyle "hadi lan bu sefer küfretmem belki" diyerek baktım, yok yani. olmuyor.

    basiretsiz müzik. ama grup ismi, albüm ismi, şarkı isimleri falan orjinal, eğlenceli ve samimi bak ona bişey demiycem. onun dışında basiretsiz. sori.
  • ne kadar kadın düşmanı, kadın döven piç kurusu varsa bu gruba toplanmış. leş sürüsü.
  • huzuru satın alıp içime yerleştirivermiş şarkıların sahibi. aslında neyini sevdiğimi de bilmiyorum dinlediğim saatin, ruh halimin etkisi de olabilir ama mutlu etti. iyi iyi dinleyin.
hesabın var mı? giriş yap