• oha oha oha bu ne lan. şaka mı bu.

    bu kitap nasıl basılmış. kanım dondu doğru düzgün düşünemiyorum

    edit: sadece yazara odaklanmayın. sözlükte bile bu şerefsizi savunanlar çıkıyor. özel mesajlar alıyorum. aklım almıyor.

    kitapta geçen olayı meşrulaştırmaya çalışanlar sözlükte barınıyor.
  • edit 5: sosyal medyanın gücü bir kez daha tezahür etmiş ve yazar ankara'da gözaltına alınmıştır. destek veren tüm avukatlara ve yargı mensuplarına kendi adıma teşekkür ediyorum. kimi aradıysam elinden geleni yaptı konuyla ilgili. ekşisözlük yazarlarının bir çoğu bu süreçte gereken duyarlılığı ve hassasiyeti net bir şekilde göstermiştir. bu çok sevindirici bir gelişmeydi. fakat bir takım yazarların ne kadar iğrenç olduğuna da şahit oldum ve bu beni gerçekten çok üzdü.

    edit 4: son edit demiştim ama güzel bir gelişme yaşandı. ankara cumhuriyet başsavcılığı yazar hakkında soruşturma başlatmış. haber linki

    gündemde kalmalı. bu kitabı yazanın da satın alanın da acilen toplumdan dışlanması ve cezalandırılması elzemdir.

    edit: evet, satın alanların da masum olduğunu düşünmüyorum. nasıl şikayet etmezler aklım almıyor yahu. dengem ve psikolojim altüst oldu.

    edit 2: eksik söylemişim. yayınevi de ceza almalı. satın alanların cezalandırılması konusu biraz abartı oldu farkındayım. bir anlık sinirle yazmışım. bu kitaptan etkilenerek böyle bir suça teşebbüs edecek insanların varlığı beni korkutuyor. çekin pis ellerinizi o masum bebek ve çocukların üzerinden. kirli duygularınıza küçük bedenleri alet etmeyin.

    edit 3: çocuk porncuları mesaj atmasın lütfen. 1 yaşında bebeğe cinsel ilgi duyanların ve bunu normal karşılayanların gebermesi dileğiyle. bu da son edit olarak burada kalsın.
  • bu kitabı yazanın da yayınlayanın da allah belasını versin.
  • benzer bir hadise aslı tohumcu’nun bir hikâyesinde de yaşanmıştı. kızacaksınız, öfkeleneceksiniz, küfür edeceksiniz, olasılıkla benden nefret edeceksiniz fakat bilal’e anlatır gibi anlatacağım.

    1 – besbelli kimse kitabı okumamış, ben de okumadım.
    2- abdullah şevki şayet google aramasında bulduğum kişiyse, öyle cemaatten dergahtan gelme biri değil. hoş, eğitim durumu bir insanın pedofil olmasında engel de teşkil etmiyor, ek bilgi olarak yazıyorum.
    3 – birinci maddeyle ilişkili olarak, sosyal medyadaki insanlar kitabın konusu ve geneli hakkında konuşmayıp, fotoğrafı çekilmiş o tek sayfa üzerinden yazarı yargılamakta.
    4 – tek sayfa özelinden girecek olursak da yazar ben anlatıcı ile bir pedofilin bir çocuğa duyduğu arzu ve tatmini olabilecek en iğrenç kurguyla anlatıyor.

    şayet yazarın amacı ve kitabın temel mesajı sizin tek sayfada hissedip hükmü koyduğunuz şekildeyse amenna, hepinize katılırım.

    şu an ise… üzgünüm, yüzlerce sayfalık romanın temel mesajına, yazarın amacına, niçin ben anlatıcıyı tercih ettiğine, paylaşılan pornografik bölümün ana kurgudaki yerine bakmadan, herhangi bir yazarı veya metni lanetleyemem, kitabın toplatılması ve yazarın yargılanması için oluşmuş tepkiye katılamam. aslı tohumcu bir sapığın gözünden hikâye anlattığında, başı sonu belli bir hikaye olduğundan, okuduğum metni kötü yazılmış bir metin olarak görmüş ancak yazarın gayesini çoğunluğun aksine lanetlememiştim. burada ise dediğim gibi tek bir sayfa olduğu için, yazarın dili hakkında da yorumda bulunamam.

    orhan pamuk’un birçok kez değindiği üzere okumakta olduğumuz romanın ne kadarı yazarın hayatına ve düşüncelerine dair, ne kadarı hayali ve kurmaca, sıklıkla ikilemde kalırız. bilhassa ben anlatıcı, yani birinci tekil şahısla aktarılan kurgularda yazar mayınlı bir bölgede yol alır. bir terörist, bir pedofil, bir nekrofil veya bir şeriatçının gözünden hikâyeyi aktardığında okur, okumakta olduğu şeyin tümüyle hayali, yazarın özdeşim kurma ve yansıtma becerisine dayandığına inanmakta güçlük çekebilir. sözgelimi tek bir sayfaya bakarak bir yazarı öldürmek istiyorsunuz, çünkü size göre yazar bu sayfayı yazdıysa, kesinlikle ya böyle arzuları vardır, ya böyle iğrenç bir şey yapmıştır ya da geçmişte böyle şeyler arzulamıştır.

    yazarın gözünden ele alalım. farzımuhal yazarımız bir tecavüzü, tecavüzcünün gözünden, ben anlatıcı ile anlatacaktır. ya o tecavüzcünün yerine geçip onun gibi düşünüp onun kelimeleriyle, onun dünyasını yansıtarak yapacaktır bunu ki tepki bile çekse yaptığı şey edebiyat olur. ya da alacağı tepkileri öngörerek, fazla ileriye gitmeden, tecavüzcünün iç dünyasını yansıtmadan kuru kuruya anlatacaktır. ki bu da metni çiğ kılar. örneğin aslı tohumcu’nun hikâyesinde bu çiğlik vardı. yazdığı öykü cesaret işiydi ama cümlelerin akışında o karikatürizeleştirme hissediliyordu. (yukarıda dediğimi tekrarlıyorum, tek sayfa üzerinden zümrüt apartmanı’nın dili hakkında bir şey söyleyemem.)

    aşağıda edebiyatın türk dil kurumundaki tanımı var.
    “olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı”
    ama galiba sizin anladığınız edebiyatın tanımı şöyle.
    “olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla ve toplumsal hassasiyetlerin göz önüne alınması suretiyle sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı.”

    çoğunuzun bu entry’i anlamayacağını, ne anlattığıma dikkat etmeden hatta üçüncü paragrafta ne söylediğime bakmadan küfrü basacağınızı biliyorum ama rica ediyorum mesaj atıp ne vaktinizi harcayın ne benim vaktimi harcayın.
    sağlıcakla kalın.
  • sozlukte hulya avsar basligina baksaniz, bu kadin hakkinda olumlu tek bir gorus bulamazsiniz muhtemelen. cunku eksi sozluk elit entelijansiyasini temsil eder guya. ama farkinda degilsiniz ki hepiniz birer hulya avsarsiniz. onun kadar sığ, onun kadar bayağı, onun kadar populist ve ana akim.

    yillar once kendisi antalya altin portakal film festivalinde juri baskani???ydi ve cagatay tosun'un ensest bir hikaye anlatan derin dusunce filmi için; boyle film mi olur, yaziklar olsun minvalli aciklamalar yapmisti. sabahtan beri sizin linc entrylerinizi okudugumda duydugum tiksintinin bir benzerini onun o bayağı tepkisinde de duymustum.

    bu adam haysiyetsizmis. ne yapmis bu adam, romaninda pedofili bi karakter kurgulamis. bu bir roman, didaktik, akil balig olmamis sabilere okullarda okutulan, ogretici bir eser değil, tamamen hayal dunyasinda yaratılmış bir karakter ve okuyucunun kendi gonul rizasiyla bizzat gayret gostererek vasil olabilecegi niş bir edebi urun. bu yazarin, bu eserdeki karakter olduğu düşüncesi ve bu dusunceden hareketle uygulanan manasiz linç insanı cidden hayata ve yasama şevkine dair umutsuzluğa sürüklüyor.

    sanatçılar eserlerinde bugüne dek var olmuş, bugun var olan, ileride var olabilecek veyahut hicbir zaman var olmayacak olan karakterler yaratabilirler, bu karakterler, insanoğlunun yaşam pratiginde gelişmiş olan ahlaki değerlerine uyumlu olmak zorunda degil. burada bir pedofili karakter çizilmiş, hayatta var olan bir karakter, aşağılık da olsa, hasta da olsa, sapık da olsa bu karakter hayatta var ve hayatta olan ve dedigim gibi olmayan her karakter bir sanat eserinde de var olabilir.

    dostoyevski baltali, kafa kesen bir katil degildir, ama boyle bir karakter yaratmıştır, kemal sunal kızını daha 1 yaşındayken köy meydanında satmamıştır ama kibar feyzo filminde onun canlandırdığı karakter bunu yapmaya çalışmış, başaramayınca da; " para da etmisin orospi" demiştir, park chan-wook, oldboy filminde baba kızı oynayan iki oyuncuyu ayni yataga sokmuş seviştirmiştir ama bu yonetmen gercek hayatta kiziyla filan sevismemistir, ken kesey, guguk kuşu'nda mcmurhpy 'yi bir cocukla iliskiye girmis biri olarak tasvir eder, hatta eserin devaminda mcmurhpy'yi hepimiz severiz, onu kotu bir adam olarak gormeyiz, size gore milos forman ve jack nicholson subyanci olmali.

    bu yazarın kabahati size göre bir steinback, bir bukowski olmamak sanırım, ilkeleriniz, prensipleriniz kişilere göre esneklik mi kazanıyor, bu eser nobel almis bir eser olsaydı nazarinizda makul bir eser mi olacaktı?

    bu yazar, penisinizi bebeklerin ağzına sokun mu diyor tobe tobe, ben disleri olmayan bebeklere penisimi emdiririm ve bu eserimde bu deneyimlerimi paylasacağım mi diyor? bir karakter var orada, belli ki sapık ruhlu, aşağılık bir adam kurgulamış, birinci tekil şahıs ağzından anlatmasından, kahramanın bizzat kendisi oldugu sonucuna mi varıyorsunuz, dünya klasiklerinin büyük çoğunluğu birinci ağızdan yazılmıştır, gerçekten sizleri anlamak güç, bu sığ ve bayağı reflekslerinizi gordukce kendimi inanılmaz yalnız hissediyor ve kafamı duvarlara vurmak istiyorum. bu adam aşağılık bir insan olabilir, ama bu satirlari yazdığı için değil, mesela birinden borç alıp parasi oldugu halde geri vermediği icin, bu adam kotu bir yazar da olabilir, ama bu durum, eserinde pedofili bir karakter yaratma hakkıni elinden almaz, siz ne derseniz deyin, yüzlerce kişi olsanız da nazarimda tek tornadan çıkma tek bir kişisiniz, hepiniz hülya avsarsiniz.

    bir daha da linç basliklariniza girmem, hakikaten insanin moralini bozuyorsunuz.
  • (bkz: up)

    konya'da zümrüt apartmanı faciasıyla alakalı satırlar okuyacağımı düşünüp girdiğim başlık.
    yazarının da yayınevinin de allah belasını versin.
    https://www.sozcu.com.tr/…itabinda-igrenc-satirlar/

    edit: yayınevinin açıklaması yok artık dedirtmiştir, kan dondurmuştur. yazdığını kaldırmış. sözünün arkasında ne kadar durabildiğini de görmüş olduk. bunlar nasıl insanlar böyle be? abicim bi bunlar mı büyük resmi görüyor bi biz mi avamız, sincabız edebiyattan kurgudan falan anlamıyoruz amk ya? bayılıyorum bunların anlaşılmazlık sütresine sığınıp her haltı meşrulaştırmalarına ya.

    edit: itiraf etmeliyim şu entry biraz düşündürdü.

    bir film çekilse... bu filmdeki bir katilin bir katil gibi olması gerekirdi. öyle de oluyor zaten. filmde bir katil var, bir maktül var. senarist ise yalnızca tasarlayıcı. mesajını ölen ve öldüren üzerinden filmin bütününe yedirerek veren bir kurgulayıcı.

    şimdi, düşünüyorum: senaristi çok iyi tasarlayıp yönetmenle birlikte çektiği öldürme sahnelerinden; öldürenin öldürürken hangi sapık duygularla bunu yaptığını tasvir ettiği sahneler veya satırlardan dolayı katil ilan etmek ne kadar doğru olur? biraz daha düşüneyim ben, kafam karıştı.

    (bkz: https://youtu.be/kb8-0mdy-uo)

    yok ya yine de iğrenç satırlar.

    (bkz: gerçek edebiyat bu değil)

    edit: düşüncelerim derinleşti. aynı kefeye koymasam da bir karşılaştırma yapmak amacıyla fatmagül'ün suçu ne dizisindeki fatmagül'e tecavüz sahnesini düşündüm. dört kişinin tecavüz ettiği sahne. bu bir kitapta şu dört kişiden birinin bakışıyla tasvir edilse idi bu birkaç sayfayı okuyup kitabın yazarını, okurlarını ve topyekün kitabı tecavüzcü olarak görürdü yüksek ihtimalle.
    ki bu sahne dizide bile ne kadar tepki toplamıştı o vakit. o halde soru şu noktaya evriliyor: tecavüzün, pedofilinin anlatıldığı filmlerde, kitaplarda bu sahneler tasvir edilmeli mi, çekilmeli mi? bilemiyorum. şahsen ben emin değilim.
    bütününde verdiği mesaj nedir? buna bakardım sanırım ama yine de bir kitapta bir yazarın bu denli empati yapıp bunları böyle kaleme alması da..... oldukça düşündürücü. ölümü anlatan bir yazarın intihar etmesi gerekmiyor tabi ama yine de düşündürücü, hatta ürkütücü. ki o derece gerçekçi yazarlar da var: herif ölümü anlatmak için bileklerini kesip ölümü yazıyor.

    (bkz: https://www.google.com/…-olumun-tarifi-190101083158)
    (bkz: beşir fuad efendi)

    şimdi bu herif pedofiliyi bu derece bir empati haliyle anlatmak için ne yaşadı... neyse ben yine de bu konuda son kararımı vermeyeyim.

    şu ve şu ve
    şunun gibi entry'ler ile daha da kafam karışıyor.

    dirty realism diye bir şey varmış mesela. ilginç. ve bence iğrenç. bir konuyu bu akıma uyarak böyle çirkinlikle ele almak gerçekçi olsa da iğrenç, tiksindirici olsa gerek. evet, bu durumda soru dirty realism(kirli gerçekçilik)'in etik olup olmadığı noktasına evriliyor.

    (bkz: dirty realism)
    (bkz: kirli gerçekçilik)

    gerçi antik yunan'da filozoflar ulu orta konuşulduğunda dayak yiyeceği konularda konuşmuşlar ta o zamanlarda. ensestin neden yasak olduğu sorusunu tartışmışlar mesela. sakatların neden yaşama hakkı var? ya da emekliler neden maaş alıyor?
    - olur mu canım çünkü insanlık.....
    diyenlere "kes" demişler ve bu gibi konuların temeline inmişler.
    ama sonuçta bilim ne tesadüf ki böyle yerlerde gelişmiş. linç yiyeceğin konuların bile temeline inerek.
    enseste karşı çıkarken eş cinselliği onaylamak tutarsızdır diyen var mesela.
    çünkü ensestte de karşılıklı rıza var tıpkı eş cinsellikte olduğu gibi ve ensest de üremeyi engelliyor, tıpkı eş cinsellikte olduğu gibi.

    (bkz: http://michaelsikkofield.blogspot.com/…lar.html?m=1)

    teorik olarak sorulan sorular olmuş bunlar yani ta o zamanlarda. ve linç yiyeceğin konular. ama iyonya, antik yunan gibi yerlerin bugün adının bilim ile yan yana anılması da ilginç.

    öyle derin, sanatsal ifadelerle kafam karışmıyor bakın. çok düz mantık bakıyorum. çok düz mantık sorularla düşünüyorum ve bu yüzden linçimi şimdilik geri alıyorum.

    her neyse biraz daha düşüneyim. belki de şu kitabı tamamen okumalı.

    edit: aklıma "bir sırp filmi" geldi. izlemedim ama galiba konusu pedofili, nekrofili gibi şeylerdi. ve herkes izlemese de iğrenç sahnelerini duymuştur. "olm adam çocuğa tecavüz ediyo lan... olm adam bilmem ne lan" diye anlatıyolar zaten filmi yani anlatanlar da düşün artık. nasıl bir film. ama bakın filmin politik bir film olduğunu söyleyen bile var, ki bunu ekşi şeyler bile paylaşmış:

    (bkz: srpski film)

    (bkz: #20868796)

    not: herifin sanat kariyeri sikimde değil. sanat mıdır sanatçı mıdır orası da sikimde değil. ki bana kalsa dandik yazarlardan birisi işte. hani ne derler: "abdullah şevki kim amk"
    zaten hiç sevmem iki kıytırık mesaj verecem diye lafı uzatıp yapılan edebiyatları. ben sadece aklıma takılan soruları koydum buraya. bilmem okuyanlar ne düşünür.

    edit: satırları okudukça "sikerler edebiyatını mesajını" diyorum ya. kendini sanatçı zanneden yarak kafalının sapığın biri bu adam ya sinema ile karşılaştırmamalıyım galiba. her neyse düşünmüyecem artık bırakıyorum, bay.

    edit: düşünmüyecem dedim ama bu sefer de aklıma te ne zamanlar aldığım notları toparladığım şu yazıdaki şu satırlar geldi:

    "çünkü bir hasta inliyorum demez. hasta inler. yazar yorum yapmaz, ‘ne kadar korkunçtu’, ‘ne kadar güzeldi’ demez. bunu okur der. iyi bir edebiyatçı yargılamaz. dostoyevski yargılasaydı ‘suç ve ceza’ olmazdı. montaigne yargılasaydı ve hüküm cümleleri kursaydı ‘denemeler’ olmazdı. hep bir şüphe vardır o yazarlarda. ‘ama, acaba, halbuki‘ olur. halil cibran’ın "ben bir sisim" demesi bundan. buzdağı kuralı ile sekizde birini gösterir. tasvirler, abartılı betimlemeler olmayacak. 50 sayfa kütüphane anlatılmaz. çünkü terzi diktiği zaman ipliği göstermez."

    offf olum çok karışık lan...

    edit: ya tahammül ya sefer, bu böyledir, sır gibi hayranlıkla okuduğum hikayelerin yazarı mustafa kutlu'nun şu söyleşisindeki şu konuşması geldi aklıma bir de şimdi.

    bir de şurası

    kafalar daha da karışıyor. her neyse, karışık kafa iyidir, çalıştığını gösterir derdi biri.

    edit: bir yazar arkadaş bir kitap ismi söyledi: lolita.

    vladimir nabokov'unmuş. biraz araştırdım. çok çok ilginç bilgilerle karşılaştım. "müstehcenlikten edebiyatın zirvesine" başlıklı bir yazı var mesela kitabı anlatan. ben okumadım ama mesajı gönderen arkadaşın söylemesine göre kitap tamamiyle pedofili üzerine. zümrüt apartmanı kadar açık seçik olmasa da kitapta küçük kız ile yaşlı adamın ilişkiye girdiklerini bir cümle ile anlatıyormuş. stanley kubrick'in filmini çektiği bile söyleniyor.

    "nabokov, berlin’de yazdığı laughter in the dark – karanlıkta kahkaha adlı ilk eserinde orta yaşlı bir erkeğin genç bir kıza olan tutkusunu ele alır. fransa’da kaleme aldığı the enchanter yine benzer bir konuya odaklanır. bu üçlü, lolita ile zirveye oturur (1955). romanın erkek kahramanı humbert’in de tıpkı nabokov gibi bir çocukluk aşkı vardır. yazar, çok sevdiği ünlü şair edgar allan poe’nun “annabel lee” adlı büyülü şiirindeki genç kıza gönderme yaparcasına humbert’in ölmüş olan ilk aşkına eserinde annabel leigh adını verir."

    edit: bir yazar arkadaşın lolita kitabı üzerine gönderdiği mesaj:

    "wikipedia pedofili makalesinin ilk cümlesi:

    this article is about the sexual preference toward prepubescent children. ıt is not to be confused with hebephilia or ephebophilia.

    mesajı gönderen kişi şöyle çevirmiş: "lolita'da anlatılan bir pedofili hikayesi değildir, hebephilia ya da ephebophilia hikayesidir."

    ama ingilizce bilmeyenler için basit bir google translate ile çeviri şöyle bir şey:
    "bu yazı, müsrif çocuklara yönelik cinsel tercih hakkındadır.
    hebephilia veya ephebophilia ile karıştırılmamalıdır."

    (bkz: hebephilia)
    (bkz: ephebophilia)

    bu arada dünyanın ilk seri katili ted bundy de geldi bir anda aklıma şimdi. mahkemede tecavüz edip öldürdüğü kadınları nasıl bir hazla öldürdüğünü anlattığı ifadeler var. hatta bunun jambon yemekten hiçbir farkı olmadığını söylüyordu. acaba ted bundy bir roman karakteri olarak anlatılsaydı ve bu ifadeleri harfi harfine yazılsaydı... nasıl olurdu?

    (bkz: ted bundy)

    birkaç yazar birkaç kitap, film daha söyledi:

    (bkz: nemfomanyak)
    (bkz: naomi)

    yorumsuz.
    izlemedim, okumadım. bilmiyorum. sadece aktardım.

    yine yavuz demir'in kurgulu anlatının temel unsuru olan 'anlatıcı'nın kullanılışı ve onun ortaya çıkış biçimleri, mekân tasvirleri, karakterlerin kimliği, zaman özetleri, karakterin söylemediği ya da düşünmediği şeyin aktarımı, açıklama, üst anlatıcı gibi konuların nasılını irdelediği anlatıcılar tipolojisi kitabına da bakmalı. elim bu kitaba gitti ister istemez.

    chatman kurmaca bir anlatıdaki katılımcıları altı figür olarak tespit etmiş örneğin:

    gerçek yazar --> gizli yazar --> (anlatıcı) --> (muhatap) --> gizli okuyucu --> gerçek okuyucu

    yani bir kurgunun gerçek yazarı ve gerçek okuyucusu var demek oluyor bu. örneğin şu cümle düşündürücü: şüphesiz böyle bir yapının yaratıcısı gerçek yazardır; gizli yazar okuyucu tarafından yeniden yaratılır. (anlatıcılar tipolojisi s.24)

    (bkz: anlatıcılar tipolojisi)

    velhasıl ben yine soru işaretleriyle dolu bir hal içerisindeyim. kesin bir karardan uzak bu şizofrenik - kafası karışık halime birkaç dakikalığına şahit oldunuz. şahşıma küfür edip vicdan mastürbasyonu yapabilirsiniz. sesimi çıkarmayacam, kabulümdür.

    ama son olarak şu yazıyla kapanışı yapayım sonra küfür mü ediyonuz ne yapıyosanız yapın.

    "kötüler ve iyiler

    biz firavun biliriz. biz hitler biliriz. biz stalin, mao biliriz. biz bush biliriz. biz rockefeller biliriz. biz rothschild biliriz. biz ariel sharon biliriz. biz fethullah gülen biliriz. cengiz han biliriz. papaları biliriz. haçlı ordularını biliriz. bankacıları biliriz. cahil insanları biliriz. yobazları biliriz. çok kötü şucuları ve çok kötü bucuları biliriz.

    tüm gün, artık gündemine göre, bunların aralarından birkaçı hakkında konuşuruz. bunları lanetleriz. bunlara sayar söveriz. "ya bunlar ne şerefsiz" adamlar deriz.

    sonra biz insanlara yalanlar söyleriz. en sevdiklerimizi dahi aldatırız. iş ararken önce torpil bakarız. yere düşeni kaldırmaya tenezzül etmeyiz. okumayız, üretmeyiz. üreteni baltalarız. tüm günü laklak ile geçiririz. iş yerindeki fatma'ya kafayı takar, arkasından milleti doldurur, kuyusunu kazarız. herhangi bir sebepten ötürü sevmediğimize iftira atarız. suçlu bile olsa, "bu zaten katil, dur bir de buna tecavüzcü diyelim" diye sonuna kadar vururuz. söz konusu kendi menfaatimiz olunca "özgürlük, demokrasi" diye bağırır, söz konusu başkaları olunca susarız.

    bizim çok güzel günah keçilerimiz var. iyi ki çok meşhurlar, güçlüler ve gündemdeler. biz onlar sayesinde iyi oluruz. ama küfrettiğimiz; bu adamların yaptıkları işler değildir. küfrettiğimiz; bu adamların ta kendileridir. zira onlar kadar ezen ve güçlü olabilen ben olmalıydım, deriz. kıskanırız. ama onların meşhur günahlarının arkasına sığınır, iyi insanlar oluruz.

    biz, eline imkan geçmemiş potansiyel kötüleriz.

    iyi ki varsın fethullah. iyi ki varsın hitler. sağ ol stalin. eyvallah firavun.

    sayenizde iyi insanlarız."

    editlemeyeyim editlemeyeyim dedim of ulan (edit):

    elbette su yazilan dogrudur:
    "bir insanın aynı olay hakkında birbiriyle çelişen iki farklı yargıya varması tutarsızlıktır, mantıksızlıktır. birbiriyle çelişen şeyler aynı anda doğru olamaz. o sebeple başkalarının yaptığı bir yanlışı eleştiren ama konu kendisi olunca aynı yanlışı kendisine reva gören, doğruymuş gibi savunan insan da mantıksızdır ve ahlaksızdır."

    ama benim burada yaptigim ayni olay hakkinda iki farkli yargiya varmak degil. sorularla dusunmektir. belki dusunebilecekler icin de dusundurmektir. o bakimdan ortada bir tutarsizlik yok. yalnizca sorular var.

    o halde guzel kardesim buraya sirf son karara vardirilmamis tafsilatli bir takim dusunceleri sizofreni derecesine varan sorular halinde aktardigim icin sen bana niye yarak kurek hakaretler yagdirasin? ben bu adami "ifade ozgurlugu" diyerek aklayan birisi de degilim, pedofiliyi mesrulastiran birisi de. sorulari tahtaya yazan biriyim o kadar. ve ben bunu yaparak humanist birisi de olmuyorum. kaldi ki nefret ederim tatli su romantizmliginden, humanistliginden. tam tersi realist sorular sanki bunlar biraz he ne dersiniz? onun icin bu kadar tepki topluyor zaten duygusal romantikler tarafindan. hem yalnizca soru haliyle, dusunun. ikinci bir aysun kayaci vakasi yasanmayacagi ne malum? o zamanlar linc edilmisti aysun kayaci simdi basliklarina girilen entry'lere bakin "parti kur oy verelim" kivaminda. oyle degil mi? ne entry'ler silindi o basliktan oyle degil mi? dikkat yalnizca soruyorum, kimseyi hakli cikardigim, akladigim yok.

    edebiyle "dusuncelerimi devam ettirmeye gelenler" oldu. birazcik kafasi calisan adamlar hakaret etmek yerine "bir de sunlar var ama" ile baslayan cumlelerle fikir dunyama katkida bulundu. kendilerine hak verdim, dogru soyluyorsun dedim. peki simdi sen soyle, sen allah misin?

    fikir beyan etmeden etikle alakali bu nevi sorulari sormanin, sorgulamanin, konunun temeline inmenin, bir bakis acisi olusturmanin, yanlis - dogru demeden cevaplanmak uzere sorulari tahtaya yazmanin, beyin firtinasi yapmanin nesi yanlis olsun be soyle bana. beyin firtinasi yaparken butun yanitlari tahtaya yazan ogretmen niye suclu olsun abicim? niye? beyin firtinasinin bir kurali bir yontemi vardir. her sey yazilir tahtaya ve tartisilirak yavas yavas dogruya ulasilir. bu kadar.
    (bkz: beyin fırtınası)
    bunun nesi yanlis olsun? ben niye senin o kucuk dunyanda yasayayim, niye beyinsizlikle itham edip beyin nakli yapmaya ugrasiyorsun? kaldi ki senin gibi dusunmek zorunda da degilim. kaldi ki sana tamamen zit gorus de ifade edebilirim. en absurd konuda bile argumanlarim yeterliyse bunu bal gibi yaparim ve bu da seni hic ama hic ilgilendirmez.
    sen bana kafir demekle musluman mi oluyorsun simdi. senin inandigin kitapta bile "bir kavme olan dusmanligin seni onlara karsi adaletten alikoymasin" demiyor mu? bu hukuksal bir durumda en tafsilatli-ayrintili sorularin bile sorulup irdelenmesi gerektigini soyleyen bir ayet degil mi o halde? bu sorulari sormak senin kitabina gore sorani -pis, kotu, kaka, e'- biri mi yapiyor yani? en ufak bir ayrinti bile bazen bir davayi tam tersi kararla sonuclandiriyor. neler neler yanlis cikiyor, insanlar hangi bok davalar ugruna canlarini veriyorlar da sonunda o dava yanlis cikiyor, insanlar ne yanlis davalar icin can veriyor, ne davalar sonunda yok olup gidiyor. e simdi sormazlar mi adama, "sen kimsin lan dalyarak, sen kimsin? allah misin?" diye. o zaman bu bir ateistin agnostigi kafir ilan etmesi gibi bir sey lan. bir kere senin iman ettigin dinin kitabindan haberin yok o zaman.

    her cumlene sevgi, kardeslik, durustluk kelimelerini ekleyince dunyanin en temiz insani oldugunu falan mi zannediyorsun? dunyanin anasini siken yahudi bankerler rothschild ve rockefeller ailelerinin armalarinda durustluk, girisimcilik yaziyor. (kaynak: kuresel para baronu rothschild ailesi - ali kuzu

    o halde bu,
    " 'sevgi' ve 'kardeşlik' laflarını sıklıkla kullanan insanın amacı sevgi ve kardeşlik değil, onlardan faydalanmaktır." sozunu dogrulamaz mi? hal boyleyken ben her sevgi, kardeslik diyenin pesine mi takilacagim o zaman? allah misin olum sen? kimsin, cehennemine mi atacan beni hayirdir lan sokuk?
    jilet gibi giyinip kufursuz konusunca cennete mi gideceksin? hem nerden bilecegim ben senin gunluk hayatinda her halti yemedigini?

    konuyu sulandirip sacma sapan ithamlariyla kafa sikecekler rica ediyorum az ote gitsin. birazcik kafasi calisanlara ise mesaj kutum ardina kadar acik, buyursunlar. ki edebiyle fikrini beyan edenlere tesekkurumu ettim, faydalandigimi soyledim. neyin pesindesiniz lan yargi dagitanlar, neyin pesindesiniz? tamam cok iyisiniz, harika insanlarsiniz anladik amk ya. sozlugun iyi insanlari.
    mutlaka (bkz: iyi insanlar )

    bugün buraya ben de volta atarken dusunduklerimi yazdim. tipki sikkofield'in yukarilarda linkini verdigim yazisina basladigi gibi:

    "yalnız kaldığımda volta atarken düşündüklerimi yazıcam burada. hani senin de aklına gelen, hatta gece başını yastığa koyduğunda kendini kaptırıp hararetli bir şekilde düşündüğün, ama insan içindeyken bir başkası tarafından dillendirildiğini duyduğunda prim yapma kaygılı bir orospu çocuğu olduğun için o düşünceleri söyleyen kişiyle dalga geçme ihtiyacı hissettiğin, veya sanal bir mecradaysan iki "like" alma, yani beğenilme ve dışlanmama ihtiyacı uğruna dillendireni itin götüne soktuğun, üzerinden yarrak gibi espriler yaptığın, ama çok benzerlerine senin de sahip olduğun birtakım gizli ve sınırda düşüncelerin var ya, ha işte onları yazıcam."

    hah iste ben de aklima gelenleri yazdim. yani dislarsaniz dislayin. bipolar, sizofren falan derseniz deyin. umrumda degil.

    fazla montaigne okumanin zararlari her seyden suphe eden bir insana donusmektir. cunku roma'da insanlar gozleriyle gordukleri bir olaydan bile "bana oyle geliyor ki" diye soz ederlermis. olur degil olabilir derlermis. bipolar miyim? olabilir.

    (bkz: #83976493) -> bence deme esigi
  • ifade hürriyeti nedir, kurgu ile gerçek arasında ne gibi farklılıklar vardır gibi temel sorunları çözmemiz lazım. başlık adeta hayvanat bahçesine dönmüş. ifade hürriyetine inanmıyorum diyemeyen böyle ifade özgürlüğü olmaz diyor ashdşfkasjlfşlsk
  • muhtemelen romanındaki sapık bir karakterin ağzından yazılmış, okuyucuyu bu hastalıklı zihniyetin içine sokarak bu karakterden daha da nefret ettirmeyi amaçlamış ve bu yüzden de oldukça karanlık/gerçekçi bir dille yazılmış edebi alıntının kaynağı roman. katilin ağzından yazılan cinayet romanlarından çok farklı değil. dünya ve türk edebiyatında tek örnek olmaktan oldukça uzak.

    linç kültürünün altın çağında, yazara oldukça pahalıya mal olacak.
  • tamam hassasiyeti anlıyorum da kurmaca bir kitap için yasaklansın, yakılsın, yazarı kulaklarından vince asılsın falan demek nedir ya. 2019 yılında yaşıyoruz orta çağda değil. sosyal medya, getirdiği yeni linç kültürü sayesinde insanlığı geliştireceğine herkesi toptan aşağı çekiyor.

    şurada çok şey söylenir de entrynin kötüleneceği şimdiden kesin. şimdi herkes şuursuzca bulabildiği en ağır küfürü etsin. arada sağduyulu bi şey demeye kalkan olursa hemen sesini bastırın. edebiyat hakkında bi şey bilmenize gerek yok. sosyal medya size bu imkanı vermiş, sömürün. bağlamından da koparın iyice. aklınız değil refleksleriniz çalışsın.

    bu şekilde yaşayacağınız 5 dakikalık linç keyfinin ardından tatmin olmuş şekilde bir sonraki tiktok videosuna geçebilirsiniz. üff hep böyle ciddi konularla mı ilgileneceksiniz zaten. kafa boşaltmak sizin de hakkınız. ama iyice boşaltın içinde bi şey kalmasın.
  • yazılanların kurgu içerisindeki yerini görmeden bir şey yazmak gereksiz.

    bir kitap okursunuz içeriği rahatsızlık vericidir ama yazarı tüm olanları onaylıyor mudur? bu soruya cevap vermek ve kitabı incelemek gerekiyor.

    bir suçlunun duruşmadaki ifadeleri olabilir. birçok şey olabilir.

    cümle içerisinde geçen kötü bir kelimeyi özel olarak görselini alıp paylaşıp tepki almaya çalışmak gibi. cümlenin neyi ifade ettiğini biliyor muyuz?

    pedofili korkunç. dehşete kapılıyoruz. nereye ne tepki vereceğimizi bilemiyoruz. mantıklı düşünemiyoruz.

    aklıma ilk gelen kitap da yukarda da bahsedildiği gibi lolita oldu.

    edit: kitabın türünü gerçek bir hikayeyi mi anlattığını bilemiyoruz. paylaşılan sayfa korkunç bunda herkes hemfikir. ama bir sayfadan yazarın sapık olduğuna emin olup linç etmek mantıklı değil.

    duyar kasılmıyor yani sağlıklı her insanın sahip olması gereken mantıksal bir süreç bu.

    adam gerçekten pedofil de olabilir. kimse pedofiliyi aklamıyor.

    okuduğunuzu anlamak yerine yapacağınız şey karşıdaki kişiyi suçlamak ve hakaret etmek.

    bunu yazan bir kişiye kurabileceğin tek argüman pedofiliyi aklamak olabiliyor. sıkışınca bel altı vurmaktan başka çareniz kalmıyor. hemen her konuca bu tip tepkiler vermekten yorulmadınız mı?

    kötü bir duruma açıklama getirmek o kötülüğü onaylamak değildir. linç kültüründen mantığa davet ediyorum.

    bir de şu mesajları kapatmayın da konuşalım yüz yüze.
hesabın var mı? giriş yap