• hacettepe tıp fakültesinden olan ve atatürk'ün cumhuriyeti muhafaza için görevlendirdiği kişiler olması gereken bu insanların yaptığını sözlükte teşhir etmek istedim. 'saygı gösterin' adı altında kendi kutsallarına laf ettirmeyen, edenleri linç eden bu kesimin ülkenin en önemli dokunulmazına bu şekilde dil uzatmasının cezalandırılması için lütfen sözlükteki arkadaşlar gerekini yapsın ve hukuk mücadelesini başlatsın.

    http://i.imgur.com/4ilzvox.jpg
  • hacettepe tıp fakültesi'ndeki öğrencilik yıllarım 90'ların sonu 2000'lerin başı'nda, 28 şubat 1000 yıl sürecek tayfasının, *çevik bir'i, vural savaş'ı, nur serter'i, kemal alemdaroğlu'su, hep birlikte ülkeyi akp batağına sürükledikleri bir dönemde başlamıştı...

    bazı hocaların derslerinde, amfilere girişte başörtüsü kontrolü yapılıyor, türbanlı-örtülü-bereli arkadaşlar amfiden dışarı çıkmadan derslere başlanmıyordu. tam karşımızdaki ankara tıp'ta durum daha feciydi. fakülte kampüs girişinde kılık kıyafet kontrolü yapılıyor, sakal-uzun saç-örtü kontrolü ile giriş sağlanabiliyordu. erkekler olarak biz hacettepe'de gayet rahattık, saçlar belde sakallar göbekteydi ancak kızlar için işler hayli sorunluydu. ulan yazarken bile utandığım şeyler yaşamışız...

    ilk sene onlarca derste, amfiyi terk etmesi istenen örtülü arkadaşlarla birlikte amfiyi terk ettim. bunu yapan 15-20 arkadaş daha olurdu. böyle yapanlar arasında, türkçü-turancı'dan pkk sempatizanına kadar her görüşten kişi bulunuyordu (elbette cemaatçi arkadaşlar hariç! onlar sıralarında uslu uslu ölü taklidi yaparlardı). birleştiğimiz tek nokta, vicdanlarımızdı. bu uygulamanın ne atatürkçülükle, ne de çağdaşlık veya medeniyetle ilgisi olmadığının, anlam veremediğimiz ama bu toprakların dışından bazı hedeflerle insanlara bu vicdansızlığın dayatıldığının farkındaydık.

    ilk dönem, örtülü arkadaşlarımızla birlikte defalarca amfiyi terk ettik. onlarca protesto gösterisine katıldık. soruşturulduk, özel güvenliklerle karşı karşıya geldik, rektörle, dekanla, hocalarımızla bu uygulamayı kabul etmek istemediğimizi paylaştık.

    sonra arkadaşlarımız, -maalesef- türban yerine peruk takmaya başladı ve güya sorun çözüldü. neresinden tutsan elinde kalacak rezillikler... akp vahşetine can suyu veriliyordu işte. hep birlikte halen o gardrop atatürkçülüğünün bedelini ulusça ödüyoruz ne yazık ki...

    bu arada, ben ve arkadaşlarım da okulda bir öğrenci topluluğu kurmuş türk dili ve kültürü ile ilgili toplantılar düzenliyor, etkinlikler yapıyorduk. cumhuriyet'in ilk yıllarında bile tabutluklara tıkılan, her dönemin kaybedeni bir ideoloji ile bağlarımız nedeniyle elbette bizler de okulun mimli tiplerindendik. topluluk ilk kurulduğunda etkinlik ve panellere ilgi göstermesine kesin gözüyle baktığımız kişi ve gruplar arasında bahsettiğim kız arkadaşlarımız da vardı. fakat işler hiç de öyle gitmedi...

    bir gün, "kerkük" ile ilgili bir etkinliğimiz için amfi'de davetiye dağıtırken, bahsettiğim türbanlı arkadaşlarımızı da hep birlikte oturmuş sohbet ederken görünce yanlarına gidip programı ve etkinlik saatini anlatırken pek de heyecanlanmadıklarını gördüm. davetiyeleri bırakıp uzaklaştım ama müphem yanıtlarından ve endişeli bakışlarından dolayı şaşırmıştım doğrusu. akşam amfiden çıkarken aralarından nispeten daha samimi olduğum biriyle karşılaştık ve geyik sırasında hayatım boyunca unutamayacağım şu açıklamayı yaptı:

    "minibus, hepinizi çok takdir ediyoruz. davetiniz için de teşekkürler. ancak siz çok radikalsiniz. mesela ben bu üniversitede akademisyenlik düşünüyorum ve sizin etkinliklerinize katılmak bu amacımla çelişebilir. arkadaşların çoğu da benzer düşünüyor. lütfen darılmayın..."

    mok gibi kalakalmıştım! hayır herhangi bir kırgınlık falan değildi hissettiğim. ama aynı bizler gibi bedenen ve ruhen hem ulusal hem uluslararası tüm egemenlere isyan halinde olduklarını düşündüğüm bazı grupların aslında işi ne kadar profesyonel ele aldıklarını, nasıl kişisel saplantı ve arzuları her şeye rağmen canlı tuttuklarını görmüştüm. onların gözünde muhtemelen geleceklerini yakan heyecanlı kerizlerden başka bir şey değildik...

    derken, bu olaylardan 1-2 yıl sonra, türk siyasi tarihi ciddi bir sarsıntı yaşadı. inanç siyaseti ile kazanan bir tek parti iktidarı sonrasında, arkadaşlarımızın başörtüsü eylemleri bıçak gibi kesildi. bu konu peruk gibi bir rezalet vasıtası ile bir 10 yıl kadar çözülmeyip, olası seçim krizlerine bir tampon olarak korundu.

    yanlış anlaşılmasın bir pişmanlık itirafı değil bu yazdıklarım. bugün zamanında yediğimiz onca kazık ve yıllardır maruz kaldığımız zulme rağmen bugün yine aynısını yapar, vicdansızlığa karşı yine o arkadaşlarla birlik olurum.

    bu sohbet eğer gerçekse, tarihin en büyük devrimcilerinden biri ve başbuğ olarak gördüğüm bir türk kahramanına yöneltilen, içi boş zavallı hakaretler veya içindeki sinsi pragmatizm ve hınç düzeyi değil beni üzen. asıl takıldığım nokta, muhafazakar-dinibütün olduğunu iddia eden bir kesimin yıllardır muzdarip olup şikayet ettikleri "niyet okuma" leşliğinin en büyük örneklerini vermeye başlamaları (atatürk'ü peygamberden üstün tutuyorlar!11!1), terimlerin içinin boşaltılmasına yaptıkları katkılar (faşistçe peygamberden üstün tutmak) ve bir zamanlar kendilerinden istenen egemenin fikrini kabul ve deklarasyon zorunluluğunu aynen benimsemiş (o adamın mikrop olduğunu herkes kabul edecek ulan!) olmalarıdır...

    ulusal hazinelerimizden biri olarak gördüğüm hacettepe tıp fakültesi yıllarım boyunca sağcı-solcu-futbolcu onlarca pırıl pırıl beyin tanıdım, defalarca fikirsel çatışmalar içine girdim ama bu derece hoyratlık ve cehaletle hiç karşılaşmamıştım. neslimizin tartışma kültürünü kaybetmişliği, cehaleti ve güce tapanlar rol modeli oldukça, zulmedilenden zulmedene evrilme hızımız ise tamamen başka bir tartışma konusu... bu durum bir dezavantaj olarak görünebilir ancak derli toplu, sokağa çıkan ve organize olmuş bir avuç idealist karşısında mankurtlaşmış zombileşmiş milyonların şansı olmadığını bilmek yine de geleceğe umutla bakmamıza neden oluyor. enseyi karartmayın...
  • ederse etsin. burada savunulacak bir şey varsa onların atatürk'e hakaret edememeleri değil, başkalarının da onların peygamberlerine hakaret edebilmesidir.
  • iki yobaz gencin birbirlerine iş atarken kullandıkları bir meta olmuş hakaret. nasıl da aynı fikirdeyiz temalı bir yükselme söz konusu. aileleriniz filan, çok uygunsunuz gençler. bi çay için derim
  • şu iki sabi sübyan la atarları kat kat artan şakirt pezevenklerin bekledikleri, türkiye'den çekip gitmemiz ise daha çok beklersiniz. yediğiniz her haram lokma öyle yada böyle bir yerlerinizden fitil fitil gelecek.
    ortalık anasının a*ı gibi hırsız kaynıyor. allah, kitap, din üçgeninde yapılmaması gereken ne varsa yaptınız. soracaz olm hesabını. bu kadar basit. allah'a inanıyorsan hiç bir günahın karşılıksız kalmayacağıda biliyor olman gerek canim benim.
  • kabul edilmeyecek olan hakarettir. bir kimse meramını doğru düzgün anlatamıyorsa, işi hemen küfür yahut hakarete getiriyorsa, bu, bilgi dağarcığının ve kelime haznesinin kıtlığıyla doğru orantılıdır. hakaret, hiç bir şekilde kabul edilemez.

    fakat, ikiyüzlü de olmamak gerekir. burada konu atatürk olduğundan, herkes kızlara saydırmış. fakat gir recep tayyip erdoğan başlığına, ne ölmüş anasını küfürden muaf tutarlar, ne kendini, ne karısını ne kızını adamın. veya daha başka bir kişi için de geçerli olabilir bu. önemli olan kişiler değildir, evrensel değerlerdir. '' benim sevdiğim adama saygı duyula, gerisinin koyim amına'' mantığıyla olmuyor işte o işler. liderlerin sevenleri de olur sevmeyenleri de, bu doğaldır. fakat sevmediğin, muhalif olduğun adamı fikren çürütmek yerine küfredersen, bu, senin bilgi ve kültür anlamında kıtlığından vaki oldu demektir.

    bu başlık '' 2 tıp öğrencisinin rte'ye hakareti'' şeklinde olsaydı, burada bu hakarette bulunan adamlara methiyeler düzülecek, kendilerinin ne müthiş zekaya sahip oldukları falan anlatılacaktı. bunun böyle olacağını hemen herkes biliyor buralarda. dediğim gibi, önemli olan şahıslar değil, evrensel değerler. saygı istiyorsan saygı göstereceksin, basit yani.

    ha bir de, litaratürde '' 3 kulfu 1 elham'' diye bir şey yoktur. kulfu diye başlayan bir ayet de yoktur, fatiha'nın adı da elham değildir. birisi size '' 3 kulfu 1 elham oku'' derse, anlayın ki size '' hiç bir şey okuma'' demek istiyordur. zira birinin adı fatiha'dır bu surelerin, diğerinin ki ihlas. bilmekte yarar var.
  • okumakla adam olmuyor lafının vücut bulmuş halleri...ne desen boş bu tiplere, hani okula gitmemiştir imkanları yoktur okuma yazma bilmez doğru dürüst, anlatırsın anlar. ama bunlara anlatamazsın işte, kör cahil, okumuş cahiller. hiç anlatmayın anlatmaya çalışmayın ne kadar yanlış olduklarını, hele kadın olana hiç mi hiç anlatmayın. en iyisi o çok övdükleri şeriat duvarına çarpmalarını beklemek.
  • öncelikle, kendisini dindar şeklinde tanımlayan insanların karşı çıkması gerektiğine inandığım zirzopluk.

    inançlı kesim (islam tanrısı'na inananlardan bahsediyorum, altın buzağı'nın müminleri değil) yıllarca kutsallarına ana akım medya dahil olmak üzere pek çok yerde hakaret edilirken kendilerinin yanında durmuş sağcı-solcu bir avuç aydını bugün dinsizlik ve islam düşmanlığı ile suçlamıyor mu! inanılır gibi değil! hem de kimlerle? 28 şubat'ta, 12 eylül'de evrenlerin, çevik bir'lerin arkasına saklanıp islam'a zulmederek parsayı toplamış idealsiz-değersiz-dinsiz bir yığın adamla!
    30 yıl müslümanlara, emekçilere, gariplere, türklere hakaretler yağdırmış zibidilerin bir anda anadolu müslümanları ile birlik olmuş kafir avına çıktığına nasıl inanıyor kendisini müslüman olarak tanımlayan arkadaşlar, anlamam mümkün değil...

    dini bütün kardeşim! içi boş yaftalardan çok çektin biliyorum. şahidinim, gördüm, ben de oradaydım. ben de yıllardır bir faşist köpeğim, soykırım suçlusuyum, bir kandan beslenenim, falanjistim, naziyim, statükocu bir asatrucu-kitapsız gomonistim,... ama güç eline geçince neden bu kadar çabuk gözlerin kamaştı? ne oldu sizin "göz yaşı medeniyeti" dese biri 10 yıl sonra 2023'te ne diyeceksin? kredi derecelendirme kuruluşlarının b+ notunu mu, cari açığın negatif olmasını mı, banka karlılığını mı yoksa hes sayısını mı cevap olarak vereceksin?

    görmüyor musun? tüm argümanların elinden birer birer alınıyor. söyle kardeşim neyin kaldı elinde? islam devrimi'nin hangi öğesini bıraktılar sana? hoşgörü? merhamet? güçlüye isyan edip zayıfı-emekçiyi-kadını-fakiri korumak? kul hakkı başlığı altında bireysel hak ve özgürlükler? ne kaldı kardeşim söyle...

    tüm değerlerin senin dininin terimleri eşliğinde talan ediliyor. kendi çıkarlarına tehdit gördükleri her isim, her kişi, her kurum şeytanlaştırılıyor. senin tırnağın olamayacak adamların haramzadeliği için tetikçilik yaptırıyorlar sana.

    en azından bu talana ortak olmayarak, yaftacılığı, suizanı, iftira ve hakareti gördüğün yerde lanetleyerek, hırsıza hırsız, korkağa korkak, beceriksize beceriksiz diyerek, haksızlığa once sen karşı durarak yeniden itibar kazandırabilirsin kutsallarına.

    zulme boyun eğme, zulmeden de olma! savaşını şerefli şekilde yap...

    hud suresi 113. ayet:

    "haksızlık yapanlara yönelmeyin, yoksa ateş size de dokunur. sizin allah'tan başka dostunuz yoktur; sonra, yardım da göremezsiniz."

    http://www.kuranmeali.org/…rani_kerim_mealleri.aspx
  • olayın ortaya çıktığını öğrendikten sonra yazdıklarını hemen silip profil bilgilerini değiştirmişler.
hesabın var mı? giriş yap