• ayrıntılı anlatılmadığı için inanması güç rezalet.

    benim bildiğim rezalet sayfanın yarısını kaplamalı, insan okurken yorulmalı ama yine de okumalı. 3 cümle yazmış rezalet demiş aq yemezler.
  • pegasus low cost bir firma olduğundan normal olan bir durumdur...

    şakal lan şaka, yukarıyı okudum da itlik yapmaya geldim... :)
  • anlatılış tarzından daha rezil olmayacağı kesindir.
  • gerçekten rezalettir.

    sabah 10:00 izmir-istanbul gidiş ve akşam 21:30 istanbul-izmir dönüş olarak bir günlük iş için organizasyonumu yapmış, saat 08:45'de havaalanına gitmiştim. check in sistemlerinin bozuk olduğunu birinin söylemesine gerek bile yoktu çünkü pegasus kontuarlarında epeydir görmediğim kadar çok insan söylene söylene bekleşiyordu.

    tamam, uyanıklık edip boş olan online check-in kontuarına (online check-in yapmamış olmama rağmen) kapağı atıp gidiş geliş iki uçuş için de biniş kartlarımı aldıktan sonra sırada sinirli bir şekilde bekleyen yaklaşık 200 kişiye nanik çekercesine kapılara doğru yürümem düpedüz ipnelikti ama konunun bununla ilgisi yok.

    kapıya geldiğimde saat 08:55 idi. bekleme salonunda tüm koltuklar dolu olduğundan kendime yaslanacak bir yer bulup beklemeye başladım. saat 09:25 civarında kapıya gelen pegasus yetkilileri gecikme olacağını sözlü olarak bildirdiler. ancak bu sırada kapıdaki monitörde hala uçağa gidiniz uyarısı vardı. hatta uyarıyı görüp kapıya gelen diğer yolcular geri çevirildiklerinde küçük tatsızlıklar da yaşandı. sonunda yaklaşık 45 dakikalık sebebi bilinmeyen bir gecikme ile boarding başladı. hızlıca bizi uçağa doldurduklarında saat 10:45 idi.

    istanbul'a 11:40 civarında indik. organizasyon bozulduğu için epeyce öfkeliydim ama durum bir tavşan kanı çayın çözemeyeceği boyutlarda değildi. çayımı yudumlarken keyfim yerine geldi ve organizasyonu düzenleyip işe koyuldum. iki yakada da uğramam gereken ofisler vardı ama işlerimi aksaksız bitirebilir ve trafiğin de ekstra yoğun olmadığı ana denk gelebilirsem herşey yolunda gidebilirdi. kafayı karartmadan olumlu düşünüp yola koyuldum ve herşey yolunda gitti. ta ki öğleden sonra patlayan fırtınaya kadar.

    o sırada marmaray üsküdar istasyonunda inmiş meydan tarafından yukarıya çıkıyordum. rüzgardan valide sultan camisinin (camii, nasıl seviyorsan) hemen önündeki koca çınar ağacının büyük dallarından birinin kırılıp yoldan geçen insanların kafasına düştüğünü gözlerimle gördüm. bugüne kadar gördüğüm en sert rüzgardı. insanlar en yakın kapalı yerlere kaçıştılar.

    uzatmıyorum, bu havayı görünce akşam uçuşunda bir aksama olacağını anladım. ama en azından işleri bitirmiş olmanın huzuru vardı. mutlu mesut bir şekilde sabiha gökçen'e vardığımda saat 20:15 idi. check-in işini zaten izmir'de halletmiş olduğum için hemen kontrolden geçip uçuşun kapı numarasını öğrenmek için büyük monitörlerden birine doğru yürüdüm. o da ne?? 21:30 uçuşu için saat 20:20 de kapılara gidiniz uyarısı vardı. lan neler oluyordu eykey diye düşünerek hızlıca kapıya doğru gittim. kapıda da aynı uyarı mesajı ve boarding yapan pegasus yetkililerini görünce uçağa binmek için hemen kapıya yöneldim. kapıdaki görevli otogarda bilet satmaya çalışan kamil koç çığırtkanı edasıyla ankara mı diye sordu. izmir deyince ona daha var lütfen bekleyin dedi. şaşırdım. kapının üzerindeki monitörde yazan uyarıyı gösterdim. şu an kapıda ankara uçağı var, izmir uçuşu için size haber vereceğiz denildi. "e mna koduum o zaman bu ikazları adam gibi yazsanıza" şeklindeki serzenişim adama "monitörde yanlışlık var o zaman" şeklinde iletilmiş oldu. çaresizce bekleme salonuna gidip ortama hakim bir koltuk bularak oturdum. asıl şenliğin bundan sonra başlayacağından haberim yoktu.

    aynı kapıya trabzon, ankara, izmir ve (yamuluyor olabilirim) gaziantep uçuşlarını vermişler. hepsi de rötarlı olduğu için dört uçak dolusu insan normalde bir uçak için ayrılan bekleme salonunda toplanmış durumdaydık. insan sayısı koltuk sayısının iki katı olunca ortam panayır yerine döndü. özellikle izmir uçuşu için kapıya gidiniz uyarısını gören herkes koşa koşa kapıya geldiği için epey kargaşa yaşandı. monitörü düzeltmek yerine nefes nefese kapıya gelmiş her yolcuya ayrı ayrı laf anlatmayı tercih eden pegasus görevlileri tepkiler şiddetlenip tansiyon yükselince geri adım atıp monitörü düzelttiler. artık monitörde trabzon uçuşunun bilgileri vardı ve 2 saat gecikme olacağı yazılıydı. tabii bir anda değişen uyarının tamamını değil de yalnızca 2 saat gecikme olacağını okuyan izmir yolcuları kısa süreli bir şok yaşadılar. yeniden tansiyon yükseldi ve iş pegasus yetkilileri ile yolcuların yarım metreden karşılıklı avaz avaz bağırmaları haline geldi. derken saat 21:25'e geldiğinde izmir yolcularının telefonlarına gelen sms uçuşun 23:15 e ertelendiğini yazıyordu. kısa devre bu sırada başladı. kapıda bekleşen diğer yolcular görevlilere taaruza geçtiklerinde ben kulaklıklarımı takıp koltuğuma yayıldım ve olan biteni uzaktan izlemekle yetindim. nickimden de anlaşılacağı üzere oldukça sakin bir yapım var. bu sakinliğim ortamı sakinleştirip bilgi bekleyen yolculara gerekli bilgileri vermek yerine ağız dalaşına girişen pegasus görevlilerine bir zarar vermesin diye kulaklıklarımı kulaklarımın içine iyice tıkıştırıp sesi de sonuna kadar açtım. bir buçuk saatlik bir müzikoterapi sonunda daha iyi hissediyordum. saat 23:15 olup da kapıda hala bir faaliyet görünmeyince zaten üç saat ayakta bekleyip iyice yorulmuş ve sinirlenmiş olan yolcular toplu cinnetin eşiğine geldiler. kapılar açıldığında ise saat 23:30 idi. yine pürtelaş bir şekilde uçağa bindirildik. haliyle tüm yolcular tepkiliydi ve ortalıkta uçuş ekibinden başka tepki verebilecekleri kimse de yoktu. yine de yalnızca söylenmelerle yetinildi.

    uçak kalkıp havada servis başladığında ise kıyamet koptu. en arka sırada oturuyordum. iki sıra önümdeki yolcuya bir isteği olup olmadığı sorulduğunda eleman bir şey söylemek istiyorum diye lafa girdi. hadi bu kadar rötar için hava muhalefeti dediniz biz de bir şekilde idare ettik. peki onca zaman beklettiğiniz yolculara hiç değilse bir özür mahiyetinde birer bardak su ikram etmek yerine neden hala şirket için satış yapmaya çalışıyorsunuz?

    slam dunk!!

    sorunun akabinde servisi yapan biri erkek diğeri dişi iki görevlinin utandıklarını fark ettim. yine de durumu bozmadan özür dilemeye çalıştılar. ama bu diyalog başladığında kabinin diğer ucunda olan ve adının ferda olduğunu sonradan öğrendiğim überseksüel hanım ekibinin yardımına yıldırım hızıyla gelip yolcuya küstahca gidin şikayet edin ama bize bu şekilde tepki gösteremezsiniz hem zaten thy de aynı rötarları yaptı deyince hop dedik. aynı saatte aynı güzergahta uçuş yapan aynı model uçak thy için kalktı, sizinki rötarlı. bu hava sadece size mi muhalif? derken bunu söyleyen yolcunun sesi biraz yükselince ferda bağırmadan konuşun dedi. halbuki eleman bağırmıyordu yalnızca sert bir tonla konuşuyordu. haliyle daha da gerildi ortalık. sonra devreye ben girdim. kabin görevlisi olarak oradaki insanları yatıştırmakla görevli olduğu halde yangına körükle giderek gerilimi daha da artırmanın kimseye faydasının olmayacağını, özür dileyip konuyu kapatmak varken tartışmaması gerektiğini en sakin halimle anlattım. aldığım cevap neyi nasıl yapacağımı benden öğrenmesi gerekmediği şeklinde olunca ne diyon lan sen sibop modu on oldu bende. neden onlara tepki gösteriyormuşuz, konu onların hatası değilmiş. sizin hatanız olmadığını biliyoruz da kardeşim 29.000 feet yükseklikten pegasus ceosunu bulup paraşütle üstüne mi atlayaydık anucuk? (burada bi kısa devre yaşadım ama bu anucuk tanımlamasını da sevgili ferdacığıma siz ne diyorsunuz kuzum şeklinde ilettim, tartışmalarda küfür eden biri değilim. arkasından saydırmayı tercih ederim hep) dedim ki madem diğer arkadaşlarını uzaklaştırıp bize kahramanca saldırdın, sen şu an şirketin yüzüsün ve muhatap sensin. o yüzden insanlara posta koymayı bırak çünkü buna hakkın yok. hiç kimse kişisel olarak seni suçlamadı zaten. durumdan vazife çıkartıp pegasusu ölümüne savunmayı sen seçtin. madem öyle bu tepkileri de göğüsleyeceksin. hakaret edemezsiniz dedi. bütün tartışma boyunca yukarıda yazdığım diyaloglar dışında bir söz kullanılmamışken hakaret edemezsin denilince ben hepten çıldırdım. eğer ki hakaret ettiğimi düşünüyorsan bak burada bu kadar yolcu bütün konuşmaya şahit, beni dava et deyince yok sizi dava etmek istemiyorum cevabını verebileceği en alaycı tavrı takınarak verdi. bunun üzerine ismini sordum, önce duymazdan geldi. yakasına baktım isimlik göremedim. biraz daha yüksek bir sesle tekrar ismini sorduğumda cevap vermek zorunda kalmanın hoşnutsuzluğuyla çok da düşük bir sesle ferda dedi. ferda ne dedim. ferda dedi. ferda ... ? dedim, soy adımı vermek zorunda değilim deyip döndü gitti. bir dakika sonra yanıma gelip bana az önce tartışma sırasında söylemekten özellikle kaçındığı uçuşun aksaması, yolcu hakları gibi konularla ilgili açıklamalar yapmak istediğinde duymak istemediğimi, bunları zaten bildiğimi, beni rahatsız eden şeyin takındığı tavır olduğunu söyledim. ama hakaret edemezsiniz karşılığını aldım. bir şekilde havayolunun yolcularını mağdur ettiğini ve insanların bu yüzden ona tepki gösterdiklerini anlamak istemiyordu. takılmış plak gibi aynı şeyleri aynı rahatsız edici tavırla tekrarlayıp durdu. sonunda ikimizin de sesi biraz yükselince birkaç sıra ilerideki bir yolcu bağırarak yeter rahatsız oluyorum deyince o tarafa doğru yöneldi. diğer bir yolcu da her seferinde aynı şeyi yapıyorsunuz diye bağırınca ferdanın gerçek yüzü ortaya çıktı ve "siz karışmayın yoksa uçaktan polisle inersiniz" tehditini savuruverdi. ben kendimi kaybedip sen kendini ne sanıyorsuna bağladım. yine benim yanıma gelip bakın beyfendi moduna geçti. yüzüme doğru sallanan parmağa karşı sakin kalabilecek kadar türklükten uzaklaşmış bir karakter olmadığımdan ferdacığımı susturdum. o andan sonra söylediği her kelimenin ardından daha da yükselen bir sesle "sus!" diyerek yaptım bunu. uzun süre susmadı, sonunda son sözü söyleme takıntısı var galiba dedim. bunu dediğimde hala konuşuyordu. epeyce volümlü ve sert bir sus emrinden sonra takıntı falan da kalmadı. herkes yatıştıktan sonra ilk tartıştığı yolcudan telefon ve e-posta bilgilerini de alıp uçuşu kimseyi öldürmeden tamamladık elhamdülillah.

    yeterince detaylı oldu mu mna koyim?
  • pegasus 9.20 ank-ıstanbul (sabiha gökçen) uçağında yaşanan rezaleti ayrıntılarıyla paylaşıyorum ; 9.20 de kalkması gereken uçak 11.30 da kalktı , yolculara istediklere yerlere oturmaları söylendi , yolcular rastgele boş buldukları yerlere oturmaya başladılar tam bir kargaşa hakimdi uçağın içinde..birbirlerine hakaret eden insanlar, bağıran çağıranlar daha sonra herkes oturdu yerine uzun bekleyiş başladı uçak bir türlü kalkmıyordu ve bir bayan gelerek uçağın balansının uygun olmadığını yanlış oturduğumuzu bu yüzden kalkış yapılamadığını, yolcuların yerlerinden kalkmaları gerektiğini söyledi bazı yolcuları yerlerinden kaldırarak uygun yerlere oturttular bu sırada yaşananlar gerçekten çok çirkindi.. bize yaşattıkları da yaşananlar da gercekten tam bir rezaletti elimde bikaç video da var onu da yüklüyorum..hosteslerin servis sonrası yolcuların paralarının üstlerini vermeyerek yerine yemek versek olur mu diye gelmeleri de cabası..çok kötü , rezalet bir uçuştu
    paylaşfavori1
    şükela!
    çok kötü
    23.09.2014 16:45 ~ 17:00 azrailla
  • pegasus'un check-in sistemlerinin çökmesi ile yaşanan rezalettir.

    check-in sistemi çökebilir buna lafım yok. ama 2 saat ve fazlası firma kaynaklı rötarlarda %100 bilet iadesi var malum.

    asıl rezalet;

    adamlar biletleri iade alma ihtimallerini ortadan kaldırmak için rötarın 2 saat olmasına 5 dakika kala, yolcuları check in yapmadan uçağa doldurdular.

    tıpkı minübüs gibi isteyen istediği yere otursun dediler ve o şekilde uçtular.

    23 eylül sabah 08:00 istanbul-adana uçuşu 11:00'da bu şekilde kalktı.

    edit: iade hakkı 5 saatten sonra doğuyormuş. fakat 1500 km altı uçuşlarda 2 saatlik gecikme içinde bir takım yolcu hakları doğuyor. sık uçanlar için uçan yolcu hakları burada yazılı.

    sangria, teşekkürler
  • o değil de bir de üzerine yolculara çift koltuk verilmesi olaya tuz biber ekmiş hakikaten.

    öğlen vakti insanı zıvanadan çıkartan bir rezalettir.
hesabın var mı? giriş yap