14 entry daha
  • necip hablemitoğlu'nun çok değerli kitabıdır.

    ülkedeki alman beşinci kol faaliyeti için kurulan alman vakıfları ve ilişkili olan insanların varlığını ortaya koyan hakkında detaylı bilgiler bulacağınız kitaptır. ülkenin manevi ve maddi kaynaklarının ülkelerine taşınması hususunda aldıkları kararlar o kadar açıkta olmasına rağmen görmezden gelmek hainliktir.

    "doğal refleksle, “ben kıbrıs’ta işgalci değilim, kıbrıs’ı vermem” ya da “ayrı bir kürt devleti kurulmasına giden sürece göz göre göre katkıda bulunamam” diyorsanız, diğer taraftan avrupa parlamentosu’nun termik santraller ve de bergama’da altın üretimi konusundaki istemlerine de karşı çıkmanız gerekir. siyasal istemler karşısında kararlılık göstermek yetmez, aynı kararlılığı ekonomik istemlere karşı da göstermeniz gerekir. işte, ülkemizin yaşadığı ikilem bu noktadadır. türkiye, siyasal konularda kararlılığını sergilerken, ekonomik konularda ise tam bir teslimiyetçi politika izlemektedir...

    bir cumhuriyet tarihçisi olarak, ab ülkelerinin neden bergama’daki altın üretimiyle ilgilendiklerini, avrupa parlamentosu’nun söz konusu kararını öğrendikten sonra araştırmaya başladım. ve uzun bir araştırma dönemi sonrasında bu kararın arkasındaki ülke ortaya çıktı: almanya!.. sonra, bergama’da, havran’da, sivrihisar’da, uşak’ta ve daha pek çok altın yatağına sahip yerleşim merkezinde, altın üretimine karşı bölge insanlarını kışkırtan, örgütleyen, çevreci kuruluşlara dezenformasyon hizmeti sunan alman vakıfları ve örgütleri ile karşılaşmak hiç şaşırtıcı gelmedi. hepsi bu kadar mı? elbette ki hayır!.. türkiye’de cumhuriyet’e, devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmezliğine, laik hukuk sistemine karşı nerede bir hareket, başkaldırı varsa, orada mutlaka bir ya da birkaç alman ngo’sunun bulunduğunu saptadım. halk deyimi ile, hemen her taşın altında almanların ngo’ları çıkmaktaydı.

    almanya’nın kendi sınırları ve hatta ab sınırları içinde yaşayan türk vatandaşlarına yönelik olarak etnik ve dinsel bölücülük stratejileri geliştirdiği bilinmektedir. ab ülkelerinde yaşayan yaklaşık 3.5 milyon vatandaşımızın önemli bir bölümünü etkileyen almanya, şimdi de, kendi ülkemiz içinde aynı senaryoları yaşama geçirmeye çalışmaktadır. konrad adenauer vakfı, heinrich böll vakfı, friedrich ebert vakfı gibi sözde ngo’lar, 1980’li yılların başlarından itibaren, türk yasalarının izin vermemesine karşın, sırf gelmiş geçmiş ülke yöneticilerinin basiretsizlikleri yüzünden, resmen ve de alenen yıkıcı faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedirler."

    "türkiye’deki alman “derin devleti”nin temsilcileri, gerçekte alman dış istihbarat servisi olan “bundesnachrichtendienst" (bnd) mensubu olup, bir kısmı diplomatik dokunulmazlık kapsamında, bir kısmı gazeteci, akademisyen (arkeolog, dilbilimci, türkolog, siyaset bilimci, çevre bilimci, ekonomist, sosyolog, etnolog ve ilahiyatçı ağırlıklı), serbest araştırmacı, sendikacı kimliğinde ve diğerleri de vakıf temsilcisi olarak kesintisiz faaliyet göstermektedirler."

    sarı mercedes filmini izleyince oradaki alman gezginin masum olduğunu düşünüyor musunuz? film alman-türk ortak yapımıydı. orada ince ayrışımı görecek kadar bir şeyler okumanız gerektiğini bilincine varmalısınız.

    önünüze çıkan sosyal meselelerde akademik anlamda yazı varsa fonlayanların kimlerin olduğunu öğrenmeniz gerekmektedir.

    (bkz: necip hablemitoğlu/@safagi sokmeyen cocuk)
    (bkz: almanya/@safagi sokmeyen cocuk)
    (bkz: alman vakıfları/@safagi sokmeyen cocuk)
    (bkz: türkiye'deki alman vakıfları raporu/@safagi sokmeyen cocuk)
    (bkz: toplumsal sözleşme arayış konferansı/@safagi sokmeyen cocuk)

    (bkz: köstebek/@safagi sokmeyen cocuk)

    not: kitabı okumak için ilgili bağlantıdan indirebilirsiniz.

    benim kitap/@safagi sokmeyen cocuk
hesabın var mı? giriş yap