• sultanahmet'te dolaşırken yolunu kaybetmişsin, cankurtaran'a doğru inmişsin: karşına balıkçı sabahattin diye naif bir tabela çıkmış, takılıp gitmişsin. önüne güzel bir köşk çıkmış, önü daracık bir sokak, asma komşu binaya doğru salmış kendini, asmaaltında masalar, beyaz örtülü öyle, hemen sokağa atılmış. okuldan çıkan üniformalı veletler bağrış çağırış dibinden geçiyor, masaların biraz uzağında bir eleman kucağında tepsi karides temizliyo akşam için, istanbulda pek rastlanmayan adap bilir garson sipariş alıp, balık tavsiye ediyor. ha, bir de içeride dünyanın ennn temiz mutfağı, kapısı ardına kadar açık, hani gir iki marul yaprağı kopar ye...gerek var mı şimdi balığın çook taze ve çook lezzetli olduğunu söylemeye? rakının buz olduğunu, hesabı isteyince kahvelerin ve ardından meyve tabağı+tatlının müessesenin ikramı formatında geldiğini, fiyatların helal olsun sana be sabahattin! dedirttiğini, ooooh deyyü masadan kalkıp evin yolunu tuttuğunu...ah işte, sabahattin istanbul'un kendisidir.
  • balıkçı sabahattin'in şimdi bulunduğu köşkü ona armada oteli onarıp vermiştir. ordaki insanların söylediğine göre bu köşkte çok eskiden türk filmleri çekiliyomuş.
  • yemeyip yanında yatılacak lezzette karides güveç yapan, servisi güzel, garsonları güleryüzlü, ortamı sakin, ev gibi lokanta.
  • en ust katindaki, loca tarzinda dizayn edilmiş, tek, yuvarlak ve buyuk bir masa bulunan odasi sayesinde pek heveslenip gittiginiz raki-balik gecenizi bir mafya toplantisi havasinda gecirebileceğiniz nadide mekan..
  • adam gibi adam diyebileceğiniz güleryüzlü çalışanları, muhteşem mezeleri, çatlayana kadar yemek isteyeceğiniz balıkları, keyifli ortamı ile dört dörtlük bir yerdir sabahattin.
  • (bkz: black sabbath)
  • erol taş kahvesine çok yakın. zaten tabelalar sizi götürüyor.
    2 kez the new york timesa kapak olmuş bir mekanmış. duvarlara asmışlar ilgili gazete sayfalarını.

    tepeden tırnağa müşteri memnuniyeti.
    müşterilerinin büyük çoğunluğu turist. garsonlar ingilizce konuşuyor, balık isimlerini italyanca, fransızca ve ingilizce olarak biliyorlar. (kulağımla duyduğum kadarı). yemekler zaten muhteşem. hizmette kusur yok.
    bahçesinde soğuk aylarda ısıtmalar altında oturabilirsiniz.

    tereyağda karides (masaya cozur cozur geliyor), midyeli pilav, levrek buğulama...

    erkeklerinkini bilmiyorum ama bayanlar tuvaletinde her daim makyaj temizleme pamuğu, hijyenik ped ve yaprak ped var.
  • kelle ba$i 70milyon civari hesap alan, ama kuru$una kadar degicek olan istanbul un en iyi balikcisi.
    ayrica;
    (bkz: sozluk yazarlarina indirim yapan kuruluslar)
  • yemeğin ardından tatlı ve meyve ikramı yaparlar herkese. dondurmalı irmik helvası getirirler enfes. koca tabaktaki helva hemencecik bitince utana sıkıla, "şeyy biz bunu çok sevdik, birazcık daha alsak olur mu?" dediğinizde ise, "biz az vermeyiz. getirin ordan koca bi tabak helva." diyip mutluluğunuza mutluluk katarlar. bu sayede de vazgeçilmezleriniz arasına giriverir balıkçı sabahattin.
  • daracık tefecik sokakların arasında, armada tarafından once sol-sonra sag-sonra yine sagda, arabaların, yayaların, toplu taşıma araçlarının ve gereksiz gurultulerin olmadıgı bi sokakta, insanların cok eskilerden kalma evlerin onunde rakı masası kurup keyif yaptıkları karikatur gibi bir semtte. $ık, guzel aydınlatılmış, tertemiz, ozenli. mezeler bir bir geliyor, rakılar likir likir gidiyor, acik havada mezelerin mis kokusuyla insanin istahi kabardikca kabariyor, egzantrik garsonlar gelip gittikce muhabbete tuz biber ekiliyor, en sonunda “fener” adında bir tabak lezazet deposu bisi geliyor, sonra ondan bir tabak daha siparis ediliyor, derken dondurmalı helva kendiliginden cikageldiginde ise insan 'lokma'ya 'lokum' diyebilecek kadar sersemlemis oluyor. elbette ki son noktayı iyi pismis, orta sekerli bir turk kahvesi koyuyor. ve her zaman oldugu gibi bu yerin de once adini, sonra yerini ve en onemlisi de kiymetini, en iyi turkiye’de yasayan yabancilar biliyor.
hesabın var mı? giriş yap