• - "babam 83 yaşında. beş vakit namaz kılmaya 14 yaşında başlamış. dedesi medrese hocasıymış. babam ilk islami bilgilerini dedesinden almış. 66 yıl beş vakit namazını kılıp, camiye gitmiş. bir gün öğle namazı için camiye gitmiş. ve imamla tartışmış! tartışma babamın şu sözüyle başlamış: 'hocaefendi, okuduklarınızın türkçe mealini söyleseniz de tüm cemaat aydınlansa.' vay sen misin camide 'türkçe' sözünü ağzına alan! dinci imam küplere binmiş. babamı müslümanların arasına fitne sokmakla ve neredeyse dinsizlikle itham etmiş. üstelik cemaatten bazı dinciler de imama destek çıkmış. hatta biri tutup 'bu halk partililer hep böyledir' demesin mi! yaklaşık 70 yıldır camiye giden babam şaşkınlık içinde kalmış. camiden hırsla çıkıp eve gelmiş ve bir daha camiye gitmeyeceğini söylemiş. ibadeti bu derece ifrata vardırılmasını anlayamamış. işte dincilik budur, böyledir. bunlar islam'ı kuran-ı kerim'i herkes anlasın istemiyor. bunlar kuran-ı kerim'in emrettiklerini yapmıyor. yaptıklarına kur'an'ı uyduruyorlar. bu kitap bu farkın anlaşılması için kaleme alınmıştır."

    http://www.odatv.com/…kitabi_neden_yazdi-18350.html
  • soner yalçın'ın doğan kitap tarafından yayınlanan yeni kitabı. ilk baskısı yüz bin adet yapılmış.
  • "...beş kıtada 475 üniversite ve yüksekokulu, 200 koleji vardı... 604 gazete ve dergiye sahipti... 52 radyo ve televizyon kanalı aralıksız yayındaydı..."

    dünyayı böylesine ahtapot gibi saran bu cemaatin adı opus dei (tanrı'nın eseri) idi ve madrid'de sıradan bir katolik papazı olan jose maria escriva de balaguer tarafından 2 ekim 1928'de kuruldu.

    papaz balaguer müritlerini genelde katolikliğe sıkı sıkıya bağlı, varlıklı, iyi eğitim görmüş zenginlerden oluşturmaya gayret etti. cemaat eğitim yoluyla seçkin önder elemanlar yetiştirmeyi hedefledi. okullar açtı ardı ardına. yetmedi, taşradaki başarılı çocuklar için yurtlar hizmete sokuldu. yetişen müritler devletin kilit yerlerine yerleştirildi. ve hep devlet desteği gördüler. cemaat için komünistlerle mücadele esastı. bu nedenle ispanya iç savaşında cumhuriyetçilere karşı faşist franco'yu* destekledi.

    zamanla ülke dışında da hizmete başladı. çünkü soğuk savaş dönemi başlamıştı. 1947'de balanguer vatikan'a çağrıldı ve papa hazretleri'nin yüksek papazı unvanı verildi. opus dei'nin iki anahtar sözcüğü vardı: hoşgörü ve diyalog!. bu iki kavramı kullanarak dünyanın çeşitli ülkelerindeki insanlara yakınlaştılar, konferanslar düzenlediler, okullar açtılar, tv-gazete satın aldılar. adları duyulmamış aydınları ünlü yaptılar. opus dei özellikle ispanyolca konuşulan latin amerika ülkelerinde solu ezmek için aktif olarak kullanıldı. şili, arjantin, paraguay, uruguay ve peru'da opus dei, cia ile hep başrolü paylaştı. balanguer öldükten sonra azizlik mertebesine layık görüldü! ancak opus dei kamuoyunda hep kutsal mafya olarak bilindi!.

    ***

    yukarıdaki bilgileri, gazeteci soner yalçın'ın bu dinciler o müslümanlara benzemiyor isimli kitabından aldım. okurken defalarca, "yok artık, bu kadar da benzerlik olmaz" dediğimi belirtmeliyim!. soner, opus dei'nin ibretlik öyküsünün altına, fethullah gülen'in abd'de nasıl green card yani oturma izni aldığının ilginç hikâyesini de eklemiş. buraya tümünü almam olanaksız, ancak amerikan mahkemesinde kimler gülen'in oturma izni alması için destek olmuş bakalım: cia ajanı graham fuller, mesleğe cia'da başlayıp sonra diplomat olan eski abd ankara büyükelçisi morton abramowitz ve cia balkanlar uzmanı, yunan asıllı george fidas!. şu ilişkiler zincirine bakın, olağanüstü değil mi?!.

    günlerdir elimde kalem, satır satır altını çizerek okuduğum kitapta soner daha neler anlatıyor neler... yeni şafak gazetesinin yazarı fehmi koru'nun beykoz'da, boğaz'ın en müstesna ancak çivi bile çakılması yasak olan yerine nasıl villa kondurduğu, zahid akman, zekeriya karaman, hasan hüseyin ceylan gibi isimlerin hangi ilişkilerin sonucu ankara'da 350 milyon dolarlık armada iş merkezi'ne ortak oldukları, deniz feneri* yolsuzluğundaki rolleri, bir lokma bir hırka günlerinden milyarlarca dolarlık servetlere ulaşan müslüman kılıklı dincilerin akıllara seza öyküleri ve daha neler... ve tabii ergenekon'un insanı dehşete düşüren öyküsü!. siz yalnızca türkiye'nin ergenekon'u mu var zannediyordunuz?. hayır, gürcistan'ın, ukrayna'nın, sırbistan'ın, slovenya'nın da ergenekon'u var, hem de tıpkısının aynısı!. taraf'ıyla, genç siviller'iyle, iktidarıyla, yargısıyla, emniyetiyle, açık toplum enstitüsüyle, üniversiteleriyle... okuyun, göreceksiniz...

    kalemine sağlık soner yalçın..."

    ümit zileli, cia kontrolündeki cemaat

    (bkz: müslüman rahip)
  • soner yalçın'ın son kitabı.

    --- spoiler ---
    kitabın başında bizim müslümanlar diye müslüman portresi çizmiş. soner yalçın'a göre bütün müslümanlar "bizim müslümanlar" dediği müslümanları örnek almalıymış. soner yalçın, kitabında gösterdiği örnek alınması gerken müslüman tipine üç tane örnek göstermiş. bunlar; nurettin topçu, cemil meriç ve nezihe araz imiş.

    bu üç kişi hakkında bilgiler vermiş. özellikle nezihe araz hakkında yazdıkları soner yalçın'ın müslümanlıktan ve dindarlıktan ne anladığı konusunda fikir sahibi olmamıza yarıyor;

    "nezihe araz dindardı, bir dergaha bağlıydı ama hayatı boyunca saçını örtmedi. beş vakit namaz kılmadı, oruç tutmadı.
    erkek meclislerinden kaçmadı. kendini hiç ikinci sınıf görmedi. meyhaneye gidip rakı da içti. nesimi'den türkü de söyledi. kimsenin günlük yaşamına, hayat felsefesine karışmadı. siyasete ilgi duymadı; kendini hep partiler üstü gördü.
    atatürk'e hayrandı. /.../ şimdi söyler misiniz nezihe araz kimdir?
    nezihe araz türkiye'dir."

    soner yalçın dindar olmanın tek şartının bir dergaha bağlı olmaktan ibaret sanıyor. nezihe araz'ı da bir dergaha bağlı olması ve anadolu evliyaları ile ilgili bir kitap yazmasından mütevellit dindar olarak gösteriyor. daha doğrusu dindarlığının tek ölçütünün bunları yapmak olduğunu gösteriyor. yani sen bir dergaha üye ol da istersen namaz kılma, rakı iç, oruç tutma önemli değil sen dindarsın ve bütün dindarlar seni örnek almak zorundadır. almazlarsa dinciler o müslümanlara benzemez. kesin bir iş vardır işin içinde.

    soner yalçın'ın odatv internet sitesini takip edenler bu kitapta fazla bir şey bulamayacaklar. odatv'de yazılan bir çok yazıyı aynen kitaba almış.

    odatv okurlarından gelen bir mail vasıtasıyla vakit gazetesi ve haber7.com'un israil bağlantısını ortaya çıkarmış. bu israil bağlantısı da şöyle oluyormuş; bu gazetelerin internet siteleri php ile bitiyormuş. php'nin de sahibi bir yahudiymiş. dinci gazeteler de hem israil düşmanlığı yapıyorlarmış hem de bir yahudinin malı olan php uzantısını kullanıyorlarmış ve dolayısı ile israil'le bağlantılılarmış.

    mesela abdullah gül bir kere papyon takmıştı. bununla dalgasını geçiyor ve bu dinciler neden papyonu sevmezler ki filan diyor. sonra papyonun kravatın şeceresini çıkarıyor.
    --- spoiler ---

    böyle abidik gubidik şeyler bol miktarda var bu kitapta.
  • bizimkisi gibi bireysel sorgulamanın mevcut olmadığı ülkelerde peynir ekmek gibi satılan komplo teorisi kitaplarından biri.

    beynini bozulmasın diye buzdolabına kaldırmış ülke insanına az bile...
hesabın var mı? giriş yap