fırlat ^*

• türkçe yüklü savaş jetlerinde eject butonu üzerindeki açıklama
• atıcılık sporunu karizmatik kılan bir komut. gerçi atıcılıkta böyle bir komut gerçekten var mı emin değilim ama sinirlendikten sonra stres atmak maksadıyla atış yapan sorunlu zengin adamların ağzından filmlerde sıkça duyuyoruz bu lafı. bu zenginler genellikle, atış sırasında yanlarında "iplemedikleri" bir adam daha bulunduruyor ve o laf anlatmaya çalıştıkça "fırlat" diye bağırıp ateş ediyorlar.
  fırlatan kişiyi genellikle görmüyoruz. işi sadece fırlatmaktan mı ibaret yoksa sair zamanlarda malikanenin diğer işleriyle de meşgul oluyorlar mı bilemiyoruz. tek bildiğimiz, "fırlat" dendikçe fırlattıkları.
  
  - arçibıld bak bu satışı bugün yapmazsak yarın bu fiyatı da bulamayız anlıyor musun?
  - fırlat!
  - sana söylüyorum arçibıld. içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmak için...
  - fırlat!
  - arçibıld geçen sefer de beni dinlemedin ve şirketi yok pahasına satmak zorunda kaldık...
  - fırlat!
  - ...
  - fırlatsana oğlum!
  - fırlatıcak şey mi kaldı a amuğa koduğum. şirket, han, hamam derken senin bu fırlatma merakın yüzünden herşeyi satmak zorunda kaldık. elde avuçta ne varsa hepsini buna yatırdın yıllarca... neymiş "fırlat". hani fırlatsın da göreyim...
  - fırlat!
  - sorunlusun işte arçibıld, kabul et artık bunu.
• ebabil kırlangıca benziyor, aynı aileden mi?
  insana pek kendini göstermeyen bi kuşmuş. mitolojik, dinsel önemi belli. insan görünce, yerdeyse ölü taklidi yapıyormuş, birçok kuş gibi. bir de uçmaya direk kanat çırparak başlayamıyor, adeta yamaç paraşütü gibi gönderilmesi, fırlatılması gerekiyormuş. ebabil görmek büyük bir olay sayılmalı, belki de bir haberci, vekil karşılaşması gibi kabul edilebilir.
  
  (bkz: fırlatmak), dünyaya fırlatılmak, fırlatılmışlık
  (bkz: atım)
  (bkz: ejeksiyon)