• uzerinde uzun uzun dusunulmesi gereken hadise. misal, ben, parali egitimden yararlanmis biri olarak, parali egitimin bir firsat esitsizligi olmagini kendi kendime ispatlamak icin uzun zamandan beri kafa patlatiyorum ama henuz bir sonuca ulasamadim.

    para denen adaletsiz seyin gucu olmasa ve ben su ulkenin tarim- hayvancilikla hasir nesir olunan bolgelerinden birinde olsaydim, en fazla coban ya da bilemedin biryere cirak falan olurdum herhalde.

    obur taraftan, universite sayesinde tanistigim birkac arkadasi baz alarak, bana harcanan imkanlarin onda birine sahip olsa bilim adami olabilecek birsuru ciftci var bu dunyada desem herhalde pek de yanlis olmaz.

    imkani olan elemanlarin elinden gelebilecek en onemli sey, imkanlarini mumkun oldugunca iyi degerlendirip, ilerde kendileri kadar sansli olamamis halk yiginlarina bu sansi vermek icin yardim eli uzatmalaridir.
  • ülkenin sol cenahının kanı önderlerinin de desteklediği bir acayip fikirsizlik.

    http://www.joshstories.org/…steri-yok-alisveris-var
  • "parali eğitime hayır" diyenleri ikiye ayırıyorum:

    1) "paralı" eğitime laf olsun diye değil de, ideolojik sebeplerden ötürü karşı olanlar, ki kendilerine katılsam da katılmasam da en azından fikirlerine değer vererek dinleyebiliyorum.

    2) özel okulların pahallılığından konuya girerek, fırsat eşitsizliğinden, sosyal sınıflandırmadan, dünyanın maddiyatçılığından iki dakika dem vurduktan sonra "olm o okula 5 sene vereceğin parayla otopark açarsın lan" diyenler.

    yahu madem ideolojik nedenlerden ötürü karşı değilsin, artı puan toplamak için, sırf karşıdaki insanı "pis kapitalist!" olarak göstermek için niye bu kadar düşüyorsun? dürüst ol biraz?

    "paralı eğitime hayır o parayla köfteci açmaya evet!" de, yemin ederim daha çok saygı duyacağım.
  • efendim, sol goruslu herkesin hayalidir egitimin parasiz olmasi. netekim sovyetler birligi, kuba gibi devletler ile sosyal devlet kavramini yutmus isvec gibi ulkelerde egitim ucretsizdir. saydiklarimdan ilk ikisinde, ulkelerin sistemleri geregi parasiz egitim uygulanmaktadir/uygulanabilmektedir. isvec'te ise isvec'in ekonomik-kulturuel gelismisligi sayesinde uygulanabilmektedir.
    mesela isvec'in wikipedia'da der ki; gsyih'sinin yuzde 47.8'i vergilerden gelmektedir. buradan cikarilabilecek sonuc, isvec'te vergi toplanmasina dair herhangi bir sorun olmadigidir.ayrica isvec'in enflasyon orani 2007'de 3.5 iken, kisi basina milli gelir 35.00 dalar civarindaymis. kisacasi ekonomileri oldukce kuvvetli. bu kosullar altinda isvec parasiz egitimi rahatlikla karsilayabilmekte. hatta birakin kendi vatandaslarinin egitimini, dunyanin neresinden olursa olsun onlarin okullarinda okuyan herhangi birinin tum egitim masraflarini karsilamaktalar. (bu arada untumadan belirtelim; isvec'in dis borcu bulunmamaktadir.) yani boyle bir sistem icin sosyalizm tek sart degil; kapitalist ekonomide de gayet mumkun.

    isvec'teki gibi bir sistemi oturtmak istedigmiz guzide ulkemize bakalim simdi de. turkiye'de vergiler 2007 yilinda butcenin yuzde 20'sini karsilamis. bunun yaninda ulkenin 294.3 milyar dolar dis borcu var. enflasyon orani yuzde 10 civari. kisibasina gelir 13.500 dolar civarinda bir rakam. kisacasi isvecle karsilastirinca ekonomik durum pek de ic acici degil.
    ekonomik kosullara ilaveten bir de egitimi etkileyen diger faktorler var. bunlari maddeleyecek olursak:
    1- birakin universiteleri, ilkogretim icin bile bazen yeterli odenek bulunamamakta.
    2- ogretmen/ogrenci orani korkunc boyutlarda. henuz ilkogretim okullarina ogretmen yetistiremiyorken universitede ders verecek kimselerin yeterli sayida olmamasi cok dogal. ogretmen sayisinin yetersizliginin yaninda, ogrenci sayisinin coklugu da ayri bir problem. bazi universite hocalari ogrenci sayisinin coklugu yuzunden ogrencileriyle birebir ilgilenemediklerini, bu durumun da kaliteyi etkiledigini soyluyorlar.
    3- pek kimse vurgulamasa da, sirf kisa donem askerlik yapmak icin universeteye giden binlerce insan var. onu birakin sozlukte askerden kacarken akademik kariyer yapmak diye baslik var.
    4- universitenin ne bok oldugunu bilmeden universiteye giden binlerce genc var. bunlarin hangi universiteye gideceklerini velileri belirlerken, universiteden sonra calisacaklari isler icin de yine velileri is basvurulari yapmakta. demek istedigim; bos ogrenci sayisi oldukca fazla (tabi bunun nedeni universiteye inanilmaz bir deger verilmesi de olabilir, halbuki ilginctir turkiye'deki universiteler dunyanin en iyi universiteleri listesinde ender gozukmektelerdir).
    bunlardan hareketle diyebiliriz ki, turkiye'nin parasiz egitim icin hem ekonomik gucu yoktur hem de buna ilaveten konuyu etkileyecek pek cok sorunu vardir. universitelerin tamamen parasiz oldugunu dusunun; askerden kacmak icin universiteye girenlerin sayisinda daha da artis olmaz mi (belki de zorunlu askerligin kaldirilmasi nedenlerine eklenebilir bu durum)? tabi ki de, her onune gelenin universiteye girmesinin onune gecmek icin bazi onlemler alinacaktir. ancak su anki duzende ufak bir ogrenci artisinin bile pek cok hocayi pes ettirmek icin yeterli olacagini gormuyor musunuz?
    tekrar ekonomik sebeplere donecek olursak, bu kadar kotu ekonomik gostergeler isiginda birakin bedava egitim verilmesini, hocalara daha fazla maas verilmesinin bile cok zor oldugunu gormuyor musunuz?

    bu anlattiklarim isiginda diyebilirim ki, "su anki ekonomik sistemde" turkiye parali egitimle universitelerin kalitesini kat kat arttirabilir. ancak parali egitimin nasil olacagini da iyice dusunmek lazim. oncelikli olarak amac egitim kalitesini yukseltmek ve okumayi gercekten amac edinmis kisilere egitim vermek oldugundan, firsat esitligi yaratilmasi icin, duzgun bir sistem oturtmak gerekir. eger tum kesimlerden bireyler universitede sorunsuz okuyabilecek durumdalarsa duzgun bir sistem yaratilmis demektir. zaten sol gorusun temelinde de bu yatmaktadir.
    peki parayla egitim verirken nasil oluyor da esitlik oluyor? efendim, parasi olmayandan para isterseniz okula gelemez zaten. bunun yerine parasi olmayana okudugu surece para verirsiniz. bu paralar da parasi olanlardan geldikce (buna ilaveten; herkes duzenli vergi odedikce) imkani olmayanlara universitede okuma imkani taninmis oluyor. buna benzer bir sistem hollanda'da var.
    hollanda'da belli bir seviyeye kadar okuduktan sonra, egitiminizin 4 senesi boyunca burs alma imkaniniz var. aldiginiz bursun miktari ekonomik durumunuza ve ailenizle yasayip yasamamaniza gore degisiyor (tabi ekonomik durumu da vergilerden kontrol ettiklerini soylemek lazim). eger 4 seneden fazla para almak isterseniz, 4 senenin ustune aldiklariniz kredi olarak geciyor. eger egitiminizi basariyla bitirirseniz aldiginiz "burslari" geri odeme zorunlulugunuz olmuyor. ancak okulu bitiremezseniz ya da kredi almissaniz aldiklarinizi bilmem kac senede ufak ufak geri oduyorsunuz. 2007 yilinda verilen en yuksek burs 490 euro civariydi (tum ihtiyaclari karsilamaya yetmese de, yine de iyi bir rakam).
    tabii ki de turkiye'de, hollandadaki sistemin tipkisinin aynisi olmasi zorunlulugu yoktur. siz daha cok para verebilirsiniz ya da verdiklerinizin hic birini geri talep etmeyebilirsiniz.

    parali egitime bu kadar siddetle karsi cikilmasina yonelik anlayamadigim bir sey var; arkadaslarinizla bir bara gittiginizde parasi olmayan icin baskalarinin odemesine de karsi cikiyor musunuz? hatta daha sonra bir onceki seferde parasi olmayan arkadasinizin daha once yasananlari ornek alarak parasi olmayan baskalarina icki almasini anlamsiz buluyor musunuz?ne yazik ki sistem boyle; icki her yerde parali. parasiz olmasini tabi ki de isterim ama, o baska bir duzende mumkun.
    demem odur ki, turkiye sosyalist/komunist bir ulke olmayacaksa, yani su anki sistemiyle devam edecekse, gunumuz kosullarinda parasiz egitim mumkun gozukmemektedir. bu yuzden parali egitime gecilmesi daha uygundur.
    ayriyeten tekrar ustunde durmam gerekir sanirim; sol goruslu olmak, komunist ya da sosyalist sistem disinda, bu sistemlere ait orneklerin yer almasina karsi cikmak degildir. eger sol insanlarin esit kosullarda yasamasi demekse, kapitalist pazara dahil olmus turkiye parali egitime gecmelidir. boylelikle hem pek cok kisinin burslu okumasina imkan taninmis olur hem de kendi carkiyla donen universitelere kavusulacagindan bagimsiz universitelerin onu acilmis olur.

    ek okumalar:
    turkiye egitim istatistikleri dosyasi: http://sgb.meb.gov.tr/…i_orgun_egitim_2007_2008.pdf
    ek okumalarin hepsi gorunmez bakinizlidir
    kaynaklar:
    gelir idaresi baskanligi butce/vergi: http://www.gib.gov.tr/…pload/vi/gbg/tablo_4.xls.htm
    turkiye ekonomisi: http://en.wikipedia.org/wiki/economy_of_turkey
    isvec ekonomisi: http://en.wikipedia.org/wiki/economy_of_sweden
    hollandayla ilgili kisim icin kaynak bizzat benim
  • sınıfsal farklılıkların sürmesi için elzem. zengin/yöneten/sömüren sınıfın aptal çocukları toplumu gütmeye devam etmek, sınıfsal diktatöryalarını sürdürmek için nasıl üniversiteye gidecek? tabii ki parra ile... peki işçi çocuğu ne yapacak? "ara eleman ihtiyacını" karşılamak, o aptal çocuğun kölesi olmak için kaynakçılık, dozer operatörlüğü falan eğitimi alacak... sömürü sürecek...
  • (bkz: #25618152)
  • o romantik solculuk oynayan insanlar, devlet sana sülük gibi yapışıp da daha fazla vergi almasın diye yapıyorlar bunu sevgili bordrolu çalışan.

    eğitim paralı olduğunda daha az vergi vereceğini sanan insanlara bunu anlatmak gerekiyor öncelikle.

    akılsız gelişim olmaz, olamaz.
  • sırrı süreyya önderden nokta atışı bir yazı:

    'asi nehri ya da ‘oronthes’ dışarıda doğup bizim ülkemizi de bereketlendirdikten sonra ‘herkesin akdenizi’ne dökülür.
    fırat ve dicle, bizde doğup ayrı ülkeleri de yeşerttikten sonra şatt-ül arap’ta vuslata ererek insanlığın ortak körfezine dökülürler. kutsal metinlerde, bu üç nehrin kapladığı toplam alana ‘tufan coğrafyası’ denir.

    haritaların ve de sınırların, sular, dağlar ve denizler yerine, kanla çizilmeye başlanmasının tarihi bir hayli eskidir. insanlığın evrimi henüz avcılık-toplayıcılık aşamasındayken yani atalarımız gündüz gözüyle avladıkları hayvanları ya da topladıkları bitkileri, gece kurdukları müşterek sofralarda yerken birilerinin içine bir fesatlık düşmüş. “belki yarın avlayacak bir hayvan bulamam” endişesiyle diyelim ki bir parça eti, mağaranın köşesine saklayıvermiş. bununla da yetinmemiş, herkesi kendi gibi sanarak mağaranın çıkışına bir kapı, üzerine de bir kilit icat etmiş. yetmemiş, bir de adam dikmiş. işte o saklayıcı-paylaşmayıcı insan var ya dünyadaki tüm sağcıların atasıdır. “bunu beraber avladık, beraberce yemeliyiz kardeşim” diyenlere de o günden beri solcu denir.

    “ya bulamazsam” endişesi giderek bir imana dönüşmüş, ritüelleri icat edilmiş, buna iman etmeyenler de tarihin her döneminde münafık ilan edilip eza-cefa görmüşler. bu ‘doyamama’ haline, mağaralar yetmeyince yurtlar oluşturulmuş, ‘bir kapı-bir muhafız’ yerini ordulara bırakmış…
    tarihsel olanın izini sürmek kolaydır. örnek olsun, birisi yağlı gerdanını oynatarak, parası olanın daha iyi eğitim almaya hakkı olduğunu böğürüyorsa, atasının kim olduğunu kestirebilirsiniz. “dünya tarihi, sınıflar mücadelesinin tarihidir” denildiği zaman da başlangıcı mağaraya saklanan o ilk but parçasına gider.
    bütün mülksüzler, sahipsizler, yoksullar, en temelinde bu doymak bilmeyen iştahın mağdurlarıdır.'
hesabın var mı? giriş yap