• kesin kuralları olan yerli caz türüdür.

    kural 1:
    mutlaka aşık veysel yorumlanır. %99 oranla bu parça "uzun ince bir yoldayım" olmalıdır.
  • jazz'ın doğduğu zamanda değil de, diğer müzik türlerini üretmeye başladığı zamanda jazz'ı benimsediğimiz için tamamen başka bir tür ürettiğimizi düşünüyorum. çünkü müzikal açıdan metronom ve ölçü dışında hiçbir şey jazz standartlarını tutmuyor türkçe cazda. davul ritimleri ve bass örgüleri bile farklı, mesela araya bi 9 8lik sıkıştırmadan duramamışız. türkçe sözlüsünde de*, ingilizce sözlüsünde de; smooth jazz'ında da electro swing'inde de. dinlediğimde bana daha çok kolayı meyan kökü şerbetine çevirmişiz gibi geliyor.
  • olmayan müzik türüdür.
  • klasik jazz'ı sıkıcı bulurum dinlemem, öte yandan ülkemizde rock'ta olduğu gibi 70lerde jazz'da da çizgi dışı ve diğer müzik türleriyle alışverişte bulunmuş severek dinlediğim çok sayıda jazz müziği örneklerinin en iyileri verildi. bunun ispatı olarak gördüğüm video: https://www.youtube.com/…atch?v=euofcu9tla8&t=1977s
  • baştan uyarayım uzun bir entry olacak. o yüzden tefrika halinde yayımlayacağım. amacım türkiye'deki caz müziğinden ve caz müzisyenlerinden bahsetmek; bu müziğin ülkemizdeki tarihini özetlemek ve ortalama dinleyiciye caz, sanat, müzik hakkındaki yorumlarımı aktarmak. bilgi aktarmak yahut neler neler bildiğimi göstermek bu içeriğin amacı değildir. bilgiye ulaşmak eskisi kadar zahmetli değil. böyle bir yazıya ihtiyaç duydum çünkü türkiye'de caz müziğiyle ilgili eleştiri yazısı, müzik analizi, araştırma vs. sayısı şaşılacak kadar az.

    yazıya mini bir sözlükle başlayacağım ki anlaşmamız kolay olsun. aşağıda da içindekiler kısmını bulacaksınız. zamanla eklemeler yahut ufak tefek değişiklikler olabilir:

    1 -mini caz sözlüğü
    2- sanat müziği (klasik) - halk müziği (folk) ayrımı.
    caz nedir? sanat nedir? klasik nedir?
    3- cazın yazılı kaynakları ve cazın sanat haline gelişi
    4- türkiye'de cazın ilk yılları
    5- 1970 - 1990
    6 - 1990 - 2000 (1.bölüm)
    7- 1990 - 2000 (2.bölüm)
    8- 1990 - 2000 (3.bölüm)
    9- 1990 - 2000 (4.bölüm)
    10- 2000 - 2010 (1.bölüm)
    11- 2000 - 2010 (2. bölüm)
    12- 2010 - 2010 (3. bölüm)
    13 - 2010 - 2020 (1.bölüm)
    14- 2010 - 2020 (2.bölüm)
    15 - hatime
  • 1) mini caz sözlüğü
    ----------------------------
    ----------------------------

    acid jazz: jazzın armonik ve ritmik elementleri kullanılarak yapılan sulandırılmış funk, soul. disko müziği. 1980’lerde ortaya çıkmıştır.

    backbeat: jazz’ın olmazsa olmazıdır. 4 zamanlı bir müzik düşünün. bunu müzisyen olmayanlar için kolaylaştıralım ve gençlik marşı’nı 4 sayarak söyleyelim: dağ (1) – ba (2) – şı – nı (3) – du (4) – man – al (1-2) – mış (3–4) – gü – müş (1) – de (2) – re – dur (3) – maz (4) – a – kar (1-2-3-4) ... müzikte vurgu her zaman 1 ve 3’te olagelmiştir. caz da ise vurgu 2 ve 4’tedir. ya da şöyle denebilir: beyazlar 1 ve 3’te, siyahlar 2 ve 4’te el çırparlar. şimdi marşı söylerken 1 ve 3. zamanlarda el çırpın daha sonra da 2 ve 4. zamanlarda el çırpmayı deneyin. işte bu 2. ve 4. zamanlara backbeat denir.

    beat: az evvelki maddede backbeat’i tarif ettim. tarifte kullandığım ‘vurgu’ teriminin ingilizce karşılığı ‘beat’’tir.

    bebop: 1940’larda oraya çıkan bir caz türü. cazın sanata evrilmesinde en önemli basamaktır. ritm, melodi ve armoniler çok daha karmaşıktır. metronom ekseriyetle hızlıdır. ritmi davul tek başına sırtlanmaz hatta çoğunlukla o iş basçıya kalır. böylelikle davul ve piyanonun hareket sahası genişler. charlie parker ve dizzy gillespie öncüleri kabul edilir.

    behind the beat: vurgudan sarkmak olarak tercüme edebiliriz. icracının melodiyi çalarken kasıtlı şekilde gecikmesidir. tenor saksofoncu dexter gordon’un hemen hemen tüm soloları buna emsaldir. kötü örnek isteyenler bülent ersoy’a da bakabilirler.

    bend: bükme anlamına gelir. telli çalgıda nasıl yapıldığını tarif edelim. gitarın en alttaki telinin 7. perdesi si olur. sol elimizin işaret parmağını klavyeye koyalım ve sonra teli yukarı doğru ittirelim. ne oldu? sesi bükerek si’den do’ya hatta çok bükersek do#’e vardık.

    big band: büyük orkestra. genelde 12 kişiden daha kalabalıktır.

    break: şarkıyı seslendiren icracılar tamamen sessiz kalırlar ve böylelikle soloyu çalacak kişiye daha geniş bir alanda gezinme imkanı verilir.

    comping: orkestranın geri kalanının solo çalacak icracı için dekor oluşturmasıdır. kendilerini pasif konuma alırlar ve solo icracının rehberliğiyle tansiyonu arttırır yahut azaltırlar.

    cool jazz: bebop’ın muhalifi bir caz türü olarak görülür. daha yumuşak dinamikli (iniş çıkışları daha az keskin), görece daha yavaş metronomda ve görece daha az karmaşıktır. chet baker örnek olarak verilebilir.

    dixieland: primitif jazz yahut erken dönem jazz. cazın henüz sanat müziği olmadığı yıllar. örnek: king oliver's creole jazz band

    free jazz: 1950 sonrası ortaya çıkan caz türü. zannedildiği gibi tamamıyla kuralsız değildir. sadece çerçeve genişlemiştir. ornette coleman ve cecil taylor öncü olarak görülür.

    front line: melodi yükünü en fazla sırtlanan çalgı partisyonu. cümle içinde kullanalım: “miles davis’in çoğu parçasının front line’ında trompet vardır”

    groove: cazın temel unsuru olsa da doğru düzgün tarifi yoktur. benim en beğendiğim tarif wingy manone’ye ait: “aynı tempoda çaldığınız halde temponun hızlanıyor gibi gelmesi”

    jam session: doğaçlama. (bkz: #106978405) no’lu entry’de doğaçlamayla ilgili biraz daha ayrıntılı yazmıştım. dileyen bakar.

    lick: kısa melodi parçası. kuple de denebilir mi emin değilim. caz müzisyenleri klişeleşmiş lickleri öğrenerek kendini inşa eder. eğitimin önemli parçasıdır. cazın abecesidr.

    mainstream jazz: free-jazz’ın aksi olan tür. doğaçlamalar daha evvel çerçevesi çizilmiş olan akor yürüyüşleri yahut onların varyasyonları üzerine yapılır.

    offbeat: backbeat ile karıştırılır. hatırlayalım backbeat vurguların 1 ve 3 değil 2 ve 4’te olmasıydı. offbeat’te ise 4 zamanlı ritmi 8’e bölüp 3,6 ve 7’ye vurgu verebilirsin. daha karmaşıktır. vurgunun yeri de sürekli değişebilir.

    ragtime: primitif caz. cazın sanat olmadan evvelki hallerinden biri. piano bu türün olmazsa olmazıdır. rag alay etmek, muziplik falan olarak tercüme edilebilir. neden böyle deniyor? bunun sebebi senkoplardır. 2 ve 4’lere vurgu yapan keskin sınırlı caz müziğini, olur olmadık yerlerde senkoplarla duraklatırlar ve paçavraya çevirirlermiş. cazın karakteristik tavırlarından biridir ve çok önemlidir. batı klasik müziğinde alaya muzipliğe pek yer yoktur. nadirdir. caz müziğinde ise muzipliğin olmadığı an yok gibidir.

    riff: sık sık tekrarlanan kısa motif. riffler de lickler gibi caz müzisyeninin eğitimi için elzemdir.

    scat: vokalin anlamsız seslerle yaptığı doğaçlama. louis armstrong da yapar sarah vaughan da. örneği çok.

    sideman: payanda. orkestranın lideri olmayan kişi/kişiler. eşlikçi.

    smooth jazz: popla sulandrılmış caz. 1970 sonrası peydah oldu. george benson iyi örneklerinden biri.

    stride: 1920’ler ve 1930’larda moda olan bir piano çalım tekniği/üslubu. sol el zıplaya zıplaya çalar. zıplamaktan kastım hem staccato (kesik kesik) çalması hem de sürekli oktav atlaması.

    substitute chord: ikame akor diye tercüme edeyim. müzisyen olmayanlara bunu açıklamak biraz zor olabilir. mesela c yani do majör çalacağın yerde em7 yani mi minör 7li çalarsan bu bir substitute chord olur. neden c çalacağın yerde em7 çalıyorsun? kafana göre istediğin akoru basabilir misin? hayır. c üç notadan oluşan bir akordur: do-mi-sol. em7 ise 4 notadan oluşur: mi-sol-si-re. fark ettiyseniz iki nota ortak: mi ve sol. ikame akor, asıl akorla akraba olmalıdır.

    subtone: kamışlı sazlarda kullanılan bir tekniktir. ses de puslu, buğulu gelir. jan garbarek’i dinleyin. çivi gibidir tonu. bu tonun tam tersi subtone işte.

    swing: 4 zamanlı ölçüyü 12’ye bölün. nasıl yani? her el çırpışta 3 sayın: 1-2-3 / 1-2-3 / 1-2-3 diye ... 1 ve 3 lere vurursanız swing olur. vals düşünün işte. ikinciye vurmayacaksınız. 4/4 görünümlü 6/8. shuffle diye bir terim var. ikisi birbirine çok karışır. kabaca fark şudur; shuffle’da 1 ve 3 aynı kuvvette vururken swing’te 3’ler 1’lerden daha zayıf tuşeyle çalınır. shuffle çok daha keskin ve eğilip bükülmez bir şeyken swing sarkan, salınan bir şeydir.

    senkop: cazın asli unsurlarındandır. güçlü vurguların zayıf vurgularla yer değiştirmesidir. rutin bir gidişat vardır ve bir anda olmadık bir yeri vurgularsın. senkop budur. ragtime maddesini hatırlayınız. mizah unsuru sayılır.

    up tempo: 240 üstü metronom için kullanılan bir tabir genelde. örnek: ornette coleman – eventually. gövde gösterisidir ancak maksat gösteriş değildir. yazının devamında buna değineceğim.
  • 2) sanat müziği (klasik) - halk müziği (folk) ayrımı
    caz nedir? sanat nedir? klasik nedir?
    --------------------------------------------------------------------
    --------------------------------------------------------------------

    caz nedir? bunun tarifiyle uğraşmak zaman kaybı. tarihçesi de bu yazının konusu değil. pamuk tarlası, zenciler, afrika, amerika, özgürlük, kölelik vs. bunları biliyorsunuz zaten. cazı klasik müzik üzerinden tanımlayacağım. klasik müzik denilen şey avrupa’nın sanat müziğidir esasında. içinde hangi unsurların olduğu, icracının kimliği vs. bunu değiştirmez. ferit alnar, du mingxin, ananda sukarlan, fikret amirov vs. hepsi avrupa’nın sanat müziğini yaparlar. nabokov’un lolitası rus edebiyatının mı ingiliz edebiyatının mı malıdır? hangi dilde yazılmış? ingilizce. o zaman ingiliz edebiyatıdır. bu önemli. avrupa klasik müziği üreten türk okulu, rus okulu, hint okulu olabilir. hepsinin kendine has kimliği de olabilir. o ayrı konu. bu neden önemli? bakın wikipedia’da bile klasik müzik için western classical music diyor. işaret ettiği yer batı. öyle mi peki? asla. muasır medeniyetin temsili olan batı, yalnızca avrupa değildir. bunun içinde amerika da vardır. fakat western classical music denen şey hiçbir zaman amerika’nın müziği olmamıştır. o her zaman avrupalı’dır. klasik müziğin son 100 yılına bakın. kaç amerikalı besteci sıyrılabilmiştir kalabalıktan? charles ıves. başka? eh hadi samuel barber ve henry cowell'i de koyalım. bu kadar. avrupa ise son yüzyılda mahler’i, wagner’i, debussy’i, ravel’i, bartok’u, hindemith’i, penderecki’yi, haba’yı, schoenberg’i yetiştirdi. çok daha ilginci amerikan klasik müzik okulunun kurucusu bile amerikalı değildir. kurucu baba olarak dvorak’ı görmek gerekir. new world symphony miladdır. yani batı klasik müziği yerine avrupa klasik müziği daha doğru bir terimdir zira amerika’ya ait bir klasik müzik yoktu. sırası gelmişken şu zor soruyu cevaplamaya çalışalım: klasik müzik nedir?

    kelimenin etimolojisi önemli; class. bir zümreye atıf var. demek ki bu müzik bir zümreye ait olmalı. bu zümrenin de aşağı bir zümre olmadığı belli. class, classy... bunun karşısına neyi koyabiliriz? folk. folk sıradan insana atıfta bulunur. classy olmayan herkestir. folk müzik yani halk müziği işte bu classy olmayanların müziğidir. bir hor görme var gibi değil mi? hayır. çoğunlukla (bence) yanlış yorumlanmış. burada –her yerde olduğu gibi- bir hiyerarşi vardır. folk müziği de hiyerarşik olarak aşağı konumdadır. bu onu klasik müziğe göre daha değersiz, daha az saygın yapmaz. akademiye devam eden ve nihayetinde profesör olmuş bir hekim düşünelim. öte tarafta da akademiye devam etmemiş bir hekim olsun. kim daha iyi hekimdir? profesör olmak daha iyi hekim olmak mı demektir? hayır. fakat profesör hiyerarşik olarak üsttedir. bunu izah etmek için sanat nedir sorusunu cevaplamak gerekecek.

    soru kazık. binlerce tanımı var, biliyorsunuz. ben kendi meşrebimce ifade etmeye çalışayım. soyuttan somuta gidelim. sanat evvela düzendir, düzenlemedir. gerçekliğin yeniden ve törensel olarak düzenlenmesidir. tören kelimesini bilhassa seçtim. oyun ve tören birbirlerinden farklıdır. sanat oyundan çok törene benzer. her ikisi de zamanın düzenlenmesidir ve ritüeller üzerine inşa edilir ancak oyunda sonun ucu açıktır. tören öyle değildir. tören başı da ortası da sonu da bellidir. sürprize yer yoktur. izleyiciler de bilir bunu. sanatı neredeyse ruhani yapan şey tam da budur. törenin, ritüelin, düzenin, oyunun olduğu yerde hiyerarşi de vardır. hiyerarşinin olmadığı yer yoktur ama burada daha da belirgindir. sanat ritüelin teşhiridir, kavramsallaştırmadır, bireyselliğin himayesidir.

    şimdi müzik sanatına gelelim. ayakları yere basan daha somut izahlar lazım. neşet ertaş’a bakalım. yaptığı müzik halk müziği diye geçer. “müziğimi bir kategoriye dahil edemem” lafzını çok duyuyoruz. gerçekten de sınıfları ayıran çizgiler bulanıklaşıyor. siyasette bile belli değil artık kim sağcı kim solcu. bunun sebepleri yazının konusu değil. fakat müzik için konuşursak neyin halk müziği olduğu konusunda kafa karışıklığı olmadığını görürüz. ahmet kaya’nın şarkılarında bağlama vardır fakat kimse onun müziğini halk müziği kategorisine koymaz. peki halk müziği sanat mıdır? hayır. yani şimdi mehmet erenler’in, muzaffer sarısözen’in, nida tüfekçi’nin ürünleri sanat eseri değil mi? hayır, değil. pek çokları buna muhalefet edecektir. fikir ayrılığının sebebi temel kavramların tanımı konusunda kafa yormamak. eğitim sistemimizin ve tartışma kültürümüzün en büyük gediği temel bilimlerin ve temel kavramların küçümsenmesi. yazımın başına sözlük koydum ki bu gediğin bir kısmını yamayalım. mehmet erenler, sarısözen ve tüfekçi hakkındaki kanaatimi hakaret, hor görme, küçümseme gibi algılıyor pek çoğu. halbuki zerre alakası yok. iyi bir türk halk müziği dinleyicisi olduğumu zannediyorum. bana muhalefet eden pek çok kişiden daha fazla mesai ayırmışımdır bu müziğe. ee? bu benim kanaatimin daha doğru olduğunu mu gösterir? hayır. bunu şu yüzden söyledim. halk müziğine karşı bir ön yargım yok. bilakis çok zaman hayranlıkla dinlerim. peki bu müzik niçin sanat müziği değildir? çünkü sanatçı selefiyle yarış halindedir. sanatçının derdi hiçbir zaman muhafaza etmek olmamıştır. sanatçı tahrif etmekle meşguldür. sizi sanatçının selefiyle yarış halinde olduğuna ikna etmeye çalışayım.

    bu kez de klasik türk müziği ya da türk sanat müziğine bakacağız. o da mı sanat değil? değil. konuyu buraya getirdim çünkü klasik türk müziğimiz halk müziğimizden çok daha önce notaya alınmıştı. bu yüzden 500 sene önceki klasik türk müziğimizin nasıl bir müzik olduğu hakkında daha fazla malumatımız var. abdülkadir meragi bundan 600 sene önce yaşadı. rast kar’ını açın dinleyin. sonra da ıtri’nin neva kar’ını dinleyin. aralarında 200 sene vardır. 200 sene daha ilerleyelim; şevki bey’den esir-i zülfünün ey yüzü mahım’ı dinleyelim. bu üç müziği size peş peşe dinletseydim bunları kronolojik olarak sıralayabilir miydiniz? sayıyı 10’a çıkarsak murat bardakçı bile çuvallar. niye sıralayamıyoruz? çünkü ilerleme ya da daha doğrusu değişim öyle cüzi ki anlayamıyoruz. yani halef selefin eserlerini muhafaza etmiş. tahrifin izlerini göremiyoruz. aynı deneyi avrupa sanat müziğinde yapalım. abdülkadir meragi’nin akranı dufay’dır. dufay’dan herhangi bir şey açın. flos florum. şimdi 200 sene ilerleyelim; j.s.bach. koro eseri seçelim ki değişkenleri olabildiğince aza indirelim: aziz matta pasyonu. 200 sene daha; musorgskiboris godunov. bunları dizebilir misiniz kronolojik olarak? müziğin karakteri falan bir tarafa bakınız çalgılar bile değişmiş. tahrif öyle büyük ki musorgski ile dufay’ın ortak paydası kalmamış neredeyse. değişim en amatör kulak tarafından bile fark edilecek kadar büyük. ya da resmi düşünün. caravaggio ile pollock arasındaki uçurumun sebebi nedir? bu uçurumu 16. yüzyıl ve 20. yüzyıldaki kilim motiflerini karşılaştırdığımızda niçin görmüyoruz? örnekleri çoğaltmaya lüzum yok. ne demek istediğim anlaşılmış olmalı. türk sanat müziğinin sanata dönüşmesi mümkün olabilirdi. sadettin kaynak tek başına bunu başarabilecek kadar büyük bir dehaydı. çeyrek hatta çeyrekten de küçük seslerle bambaşka bir müzik dili yaratan alois haba, harry partch bu okuldan çıkmalıydı ama olmadı. batılılaşma zannedilerek yapılanlar bu kaynağı kuruttu. kurumamalıydı. bu artık ölü bir dildir, canlanır mı bilmem. merve salgar ve elif canfeza gündüz hakkında yazmıştım. çok cılız da olsa bir filizdir bu girişimler. desteklenmelidir.
  • 3) cazın yazılı kaynakları ve cazın sanat haline gelişi
    -----------------------------------------------------------------------
    -----------------------------------------------------------------------

    caz müziğiyle ilgili kaynak çok fakat türkçe’ye tercüme edilenlerin sayısı az. joachim e. berendt’in caz kitabı en bilinenlerden. tatsız tuzsuz bir kitap. yine de meraklısına çok şey katar. akademik bir dille kronoloji anlatımı.

    caz ve ötesi. orhan kahyaoğlu. okuması kolay, faydalı bir kitap.

    bir halkın müziği caz. sidney finkelstein yazmış. çöp. okumaya değmez.

    caz sanatı. ilhan mimaroğlu türkiye’deki üç-beş müzik yazarından biridir. ne yazsa okunur. fakat ne yazık ki 1960’a kadarki cazın öyküsüdür kitap. bir de cüneyt sermet’in kitabı vardır: cazın içinden. renkli kitaptır. okumak gerek. hepsi bu. üç beş tane de makale var. bir ara jazz dergisi çıkardı. şimdi internetten devam ediyor ama eski halinden eser yok.

    türk cazı hakkında en nitelikli eserleri bir akademisyenimiz veriyor: yaprak melike uyar. doktora tezinin başlığı “jazz ın turkey: cultural connotations and the processes of localization”. berendt’in kitabı 4. baskısını yaptı. demek ki nitelikli eserlere talep var. yaprak’ın çalışmasının berendt’ten aşağı kalır yanı yok. hatta bana kalırsa fazlası var. the early performance of jazz music in turkey ve theiımpact of political history on music making: issues of ethnicity on jazz in turkey between 1923-1955 başlıklı makaleleri de takdire şayan. murat meriç’e, kanat atkaya’ya, hakan tamar’a verilen desteğin onda birini yaprak’a da verseler keşke. hiç değilse pan yayıncılık bir şeyler yapsa. neyse. ben kendi adıma teşekkür ederim. gıpta ettim. bu paragrafı bitirmeden önce cazın işitsel kaynaklarına da kısaca değinelim. albüm ve plaklar şimdilik bir tarafta dursun, yayın organlarından bahsedelim. ntv’de, açık radyo’da yahut bazı podcastlerde caza rastlıyoruz ama hiçbiri radyo 3 kalibresinde değildir. tüm dalavereye, torpile, şuna buna rağmen radyo 3 ülkemizde sanat müziğinin kalesi sayılmalıdır. çok kusuru vardır ama doğru insanlarla iş tutabilse bbc’nin radyo 3’ünden aşağı kalmaz. hatta bazı zamanlar şu yıkık dökük haliyle bile bbc’den evladır (fakat bu işin şahikası macarların bartok radyosudur). yaprak da program yapmıştı bir ara radyo 3’te. bence yanlış tercih. yaprak’ı müzik tarihçisi olarak görmek gerek. müzik yorumlayacak temel bilgisi var tabii ama fazlası yok. çağlayan yıldız bu iş için biçilmiş kaftandı. devam etmedi. büyük kayıptır. internette bu programların kayıtları var. ders niyetine dinlemenizi öneririm.

    klasik müziğin durumu da çok farklı değildir ama caza nispetle daha fazla çalışılmış ve üzerinde kalem oynatılmıştır. dünyanın geri kalanında da böyledir. pek çok sebebi var bunun. en önemli sebebi cazın akademide kabul görmemesidir. berklee ilk caz okullarından biridir ve onun tam manasıyla bir caz okuluna dönüşmesi bile the civil rights act of 1964 sonrasına rast gelir. bu yüzden caz, akademiden mahrum kalmıştır. usta çırak ilişkisiyle aktarılmıştır. uzun zaman kendine ait yazılı bir corpus’u olmamıştır. mesela real book’un yayım yılı 1971.

    türkiye’de cazın ilk yıllarını etraflıca anlatmaya gerek yok. meraklısı yaprak’ın makalelerini okusun. çok kaba özet geçeceğim. 1920’lerde başladığı sanılıyor. çalgıcıların ezici çoğunluğu gayrimüslim. bunları dans orkestraları olarak görmek daha doğru olur. samba, tango, vals gibi dans müziklerinin genel adı olarak kullanılıyor caz. türkiye, yunanistan, iran, lübnan ve pakistan’ı sovyet paktına kaptırmak istemeyen abd, 1956 yılında cazın yalvaçlarını (duke ellington, dizzy gillespie vs.) bu ülkeye tebliğe gönderiyor. işte büyük ülke olmak böyle bir şey. sadece silahını, tohumunu, makinasını satmıyor müziğini, sinemasını, yemeklerini de satıyor. işin ilginç tarafı tüm sanatlar içinde müziği seçmeleri ve müzikte de cazı seçmeleridir. klasik müziğin kendilerine ait olmadığını ve oraya yeterince nüfuz edemediklerini idrak edebilmişler demek ki. yahudilerin can çekişmekte olan ibranice’yi diriltmeleri gibi bunlar da folk müziğinden sanat müziği yarattılar. bu emsalsiz bir iştir. şapka çıkarılmalı, üzerine çokça düşünmelidir. kısacası ülkemizde caza benzer bir şeyin duyulmaya başladığı yıllar 1960 civarına denk gelir.
hesabın var mı? giriş yap