165 entry daha
  • öbür türkçe çevirisini de okumak istemekle birlikte nevzat erkmen çevirisini çok sevdiğim kitaptır. ne kadar çok çevirisi olursa o kadar iyi ve zenginleştirici, devam, tüm adaylara desteğim. sözcük bileştirmeler ve söz oyunları çok başarılıdır. edebiyatın en zevkli ve önemli zirvelerinden biri de ulysses'tir. hiç de zannedildiği gibi altından kalkılmaz, iyi bilinir ama okunmaz kitap değildir. kalın bir kitap olduğundan bazıları için e-kitap daha uygun olabilir. ben kağıt kokusu sevmekteyim. her bokunu anlayacağım diye kasmadıktan sonra (bu zaten anlamsız) tortusu için, genizde bıraktığı tat için rahatlıkla okunur. tam bir şölendir, çok eğlenceli anları, ağzı bozuk satırları vardır.

    diğer klasikler başka, bilinç akışı gibi mosmodern bir tekniği kullanan joyce klasiği başka. aslında deli saçması gibi görünen sözcük yığınının içindeki ve arkasındaki (örneğin aynı anda hem kutsal kitap hem homeros göndermeleri gibi) bağıntılara denk gelince dudak uçuklatabiliyor. bunu küçük görüntülerden kolajlı, yinde de subliminal mesaj verebilen süper bir filmin edebiyattaki eşdeğerine benzetebiliriz. hollywood filmi gibi çekilmemesi zorluk ama temel bir sorun değil.

    james joyce'un, eğer günün birinde dublin yıkılırsa, onun ulysses'i sayesinde baştan geri-kurulabilsin arzusu ve iddiası varmış, tabii 1904 tarihinin dublin'i.

    şimdi ilk okuduğum çeviriden seçkiler yazmak istiyorum:

    • biz kendimizin içinden yürürken, hırsızlarla, hayaletlerle, devlerle, ihtiyar insanlarla, gençlerle, karılarla, dullarla, kayınbiraşıklarla, ama hep kendimizle karşılaşırız.
    • ...çoğu zaman katoliğinin dio boia dediği her şeyin hakimi olan cellat tanrı, kuşkusuz hep hepimizin içindedir her zaman...
    • yığın yığın biriken beyhude sabır.
    • balık suratlı, kansız ve kül gibi.
    • yoksa gerçekleşen şeyler miydi mümkün olan sadece?
    düşünce düşüncenin düşüncesidir.
    • gene de bir kadın onu sevmiş, kucağında ve yüreğinde taşımıştı.
    • alaşağı edilmeye istekli zorbalar.
    • tarih, uyanarak kurtulmaya çalıştığım bir karabasandır.*
    kabaran deniz peşimde benim.
    • ulan bu adamın sevdası karısını bize peşkeş mi çekmek?
    • kimse işitemez de ondan sever kadınlar.
    • gözlerin odaklanması mide sinirlerine iyi gelmezmiş.
    • su suya karışsın. işle zevk bir arada.
    • bu kabristan kahpe bir yer. besin bulamayınca beslenirler kendileriyle.
    • bir irlandalının yuvası tabutudur.
    • ansızın bir başkası oluverseydik.
    • sonra kararır ölüm odası. unutup giderler seni.
    • bildiklerini zannettikleri şeyi bulgularlar.
    • sanki kendi istekleriyle ölmüşler gibi. hepsini tekmelerler yahu.
    • ya peynir nedir ki? süt cesedi. (bkz: #41245422)
    • yeni biri öbür dünyayı boyladığında haberi yayılır mı acep?
    • bakındı, diyom kin pek yakında açlıktan götü örümcek bağlayacak garibin.
    compos mentis*. u.p. up.
    • yani herifçioğlu balık değil, kuş değil. göt lalesi senin annayacağın.
    sivilizasyon = sifilizasyon
    • piç hayaletlerin dangalak veletleri.
    varışına gelişim, tarhanana bulgur aşım.
    geçeğen cazibe.
    • ama o halde neden kadınların hepsi aynı anda adet görmezler?
    • birbirlerine sırıtan dişlerinde yansıyan bacılık husumeti.
    • karıları evde kilit altında, yüklükteki iskelet.
    • bir adamın en zayıf noktası karısıdır.
    • yasak rahip ağacı.
    • santimantal kişi kendisine yapılan bir jeste ilişkin hiçbir şükran duygusu hissetmeden ondan zevk alan kişidir.
    • insan ruhunun yaşı kaçtır?
    • popülasyonsuz kopülasyon
    • pornosofik filoteoloji
    • ey sığınağımız ve güç kaynağımız şehvet!
    • papa peter yatağına işer.
    insan insandır bunlara rağmen.
    • mini mini pipili bir kuştum.
    • özgür ve laik bir ülkede, özgür ve laik bir kilise, para bedava, kira bedava, aşk serbest.
    -serbest bir kümeste serbest bir tilki.
    • sırtüstü yatarak alnımın teriyle kazanıyorum.
    ikincisiylek imseev lenmedi ilkiniki möldürdü.
    • yigünler.
    bloo gülü gülü çık git.
    kayınbeden
    • öte yandan fazla mutluluk sıkar.
    • daima bunun şuna eşit olduğunu bulgularsın.
    • kulaklarını yosun saçlarıyla niçin saklarlar? tüllülerse ağızlarını niçin? çarşafın üzerindeki gözleri. yaşmak. içeriye giren yolu bul. işi olmayanların girmesi yasak.
    • müziğin var olması sevincini gösterir.
    • uyusun da. ninni. öl, köpeğim, köpeciğim öl.
    • yarım kuyruklu açık piyano timsahın dişli müziği.
    • tanrı ülkeyi yaratmış, insan ise müziği.
    • filifilintasından miniminnoşuna.
    • ifadesiz bir yüz. bakire herhal: ya da sadece parmaklanmış. yaz birşeyler üstüne: boş sayfa. aksi taktirde sonları ne olur? kartalırlar, solup giderler. genç tutar onları. hatta kendilerine hayran. baksana. kadın vücudunu çalarsın, dudaklarından üfleyip.
    ...üç delikli tüm kadınlar. tanrıçanınkine bakamadım. onlarında var gereksinmesi. pek nazlanmazlar.
    havet. evyır.
    • --zinakar çömleğe tapan it!
    --kocamanım!
    --bokyiyen!
    --şahşahanem!
    • beni eğlendirecek birşeyler anlat, artık bir belden aşağı bir laf mı olur yoksa helalinden bir hortlak hikayesi mi veya bir mısra şiir mi, çabuk, çabuk, çabuk!
    • sesler aldatıcıdır, tıpkı adlar gibi.
    • ama kendinde olmayan bir şeyi veremez ki hiç kimse.
    • taksitli sisteme benzer bir devrime ihtiyaç var.
    • zira ölür ölmez dosdoğru cennete gideceğine inanmasalar daha iyi bir hayat sürmeye çalışırlardı, en azından bence böyle.
    • kanımca irlandanın önemi onun bana ait olmasından kaynaklanıyor.
    • ne var ki, bu genç adam insanın aklına geleceği parlak olduğu halde vaktinden önce çürümeye başlayan ve bunun tek sorumlusu da kendileri olan kültürlü delikanlıları getiriyordu.
    • tanrısını arayan tükenmiş bir fuhuş çağındayız.
    • benim iyiliğimi isteyen gözleri.
    ama beni tanımayan.
    • babalık, bilinçli olarak dünyaya getirme anlamında, erkeklerin bilmediği bir şeydir.
    • amor matris, bu öznel ve nesnel tamlama, yaşamdaki tek gerçek şeydir belki de. babalık yasal bir varsayım olabilir.
    • oğullar analarıyla, babalar kızlarıyla, sevici kızkardeşler, adı telaffuz dahi edilmekten çekinilen aşk, yeğenler nineleriyle, mahkumlar anahtardelikleriyle, kraliçeler damızlık boğalarla.
    • doğmamış oğul güzelliği bozar: doğdu mu acı getirir, sevgiyi böler, dertleri çoğaltır. kendi başına bir erkektir o: onun büyümesi babanın zevalidir, onun gençliği babasını günülendirir, onun dostları babasının düşmanlarıdır. [bir metinlerarası bağlantı için (bkz: muhammed bin tuğluk/@ibisile).]
    • oğlu olmayan bir baba baba olamazsa babası olmayan bir oğul oğul sayılmaz mı?
    • hangi renkler moral verir? –mor, al.
    • yaradana sorulup da öğrenilebilseydi gerçek.
    • kentdolusu insan ölür gider, başka kentdolusu insan doğar gelir, ki onlar da ölür giderler: gelir durur başkaları, ölür giderler.
    evsahipleri asla ölmez diyerler. azrail ahret yolculuğu için kapıyı çaldıkta, bir başkası onun yerine geçiverir. onca altını sayıp gayrımenkulü satın alırlar oysa gene onlardadır olanca altınlar. biryerlerden etmişlerdir aşırellezi.
    • doğa vakumdan hoşlanmaz.
    • gençliğinizde arzuladığınız şeylere karşı dikkatli olun, zira olgunluk çağınızda hepsi sizin olacak.
    • yakın kan bağı olan birine bu biçimde sunulan sevgi, ola ki, o sevgiye muhtaç olan bir yabancıdan cimrice esirgenmiş olmaktadır.
    • ve de biz eki gariban orecikte sencağız halımızdan habarsız, dillerimiz tıpkı bi fırt çekmek için yanıp tutuşan abazan papazların dilleri gibi öçç karış dışarıya uzanmış. sen kalkmış bize o laf kömbeltilerini göndermişsin.
    • düzen gereksinmesi, her şeyin bir yeri olmalıdır ve her şey yerli yerinde olmalıdır.
    • loren’de bir müzayedede alınmış bir narcissus heykelinin içtenliği, çıplaklığı, pozu, dinginliği, gençliği, zerafeti, cinselliği, basireti.
    • giderek yayıldıkça bedeni neyle karşılaştı?
    yeni, temiz yatak çarşafı, ilave kokular, bir insan bedeninin –dişi, karısının- mevcudiyeti, bir insan bedeninin –erkek, kendisinin değil- yatakta bıraktığı iz, kimi kırıntılar, kimi yeniden ısıtılmış et konservesi zerrecikleri, ki silkip attı.

    şayet tebessüm etmiş olsaydı ne diye tebessüm etmiş olacaktı?
    her giren kimsenin kendini ilk giren kimse olarak tasavvur ettiğini oysa o kimsenin her daim daha önceki bir dizinin, bir sonraki dizinin ilk terimi olsa bile, son terimi olduğunu, herkesin kendini birinci, sonuncu, tek ve rakipsiz zannettiğini, oysa o kimsenin sonsuzlukta başlayan ve sonsuzluğa doğru yineleyegiden bir dizide ne birinci ne sonuncu ne tek ne de rakipsiz olmadığını düşünmüş olduğundan dolayı.
    • gıpta, kıskançlık, özveri, itidal.
    • bir beladan (evlilik) bir belaya (zina) bir tek şey (birleşme) kalır...
    • zaferin ya da protestonun ya da intikamcılığın beyhudeliği; sağır maddenin rehaveti: yıldızların duygusuzluğu.
    • karısına semiz, yumuşak kokuşak kavunları andıran kıçının semiz kavunun, su nısf-ı kürelerinin her birini yumuşak sarı karıklılıklarında vuzuhsuz uzanık kışkırtıcıkavunkokuşağımsı öpücükle öptü.

    [efendim,
    "ulysses" adlı yapıtınız öyle tedirgin edici bir psikoloji sorunu çıkardı ki dünyanın başına, psikolojide yetkili saydıkları bana başvuranlar çok oldu.
    "ulysses" kırılması kolay cevizlerden değilmiş meğer, beynimi patlattım anlayabilmek için, (bir bilimci olarak ifade etmem gerekirse) bana oldukça pahalıya mal olan "tebdili mekanlara" neden oldu. kitabınız ne belalar açtı başıma; bir kere, elime alıp okumaya başlamadan, üç yıl kumrular gibi düşündüm. ancak size de, dev yapıtınıza da çok şey borçluyum, çok şey öğretti bana doğrusu. hoşuma gidip gitmediği konusunda bir şey demiyeceğim. tam bilmiyorum da ondan. ancak sinirlerimi aşındırdığı, iliğimi emdiği kesin. "ulysses" üzerindeki yazımın sizce beğenilip beğenilmediğini bilmiyorum. ancak ne kadar sıkıldığımı, homurdanıp durduğumu, küfrettiğimi ve ne kadar hayran kaldığımı açıklamaktan kendimi alamadım. sondaki noktasız virgülsüz kırk sayfa tam psikolojik bir ziyafet. şeytanın ninesi gerçek kadın psikolojisi konusunda meğer neler biliyormuş, doğrusu ben o kadarını bilmiyorum.
    gene de o kısa denememi okusanız iyi olur, ulysses'inizin dehlizlerinde yolunu yitiren, sonradan sırf bir şans eseri yeniden yolunu bulup çıkmayı başaran, tamamen yabancı birinin girişimi sayın. denememden göreceğiniz gibi, bakın bencileyin sözde dengeli bir psikoloğu ne hale soktu.
    derin beğeni ve saygılarımla.] carl gustav jung

    öte yandan 2012'de taraf gazetesinde okuduğum bir haber-söyleşide paulo coelho ulysses'i yerden yere vuruyor ve edebiyata zarar vermekle suçluyor:
    [araştırmalarda 20’nci yüzyılın en iyi romanı çıkıyor, fakat paulo coelho’ya göre bu roman bir saçmalık. brezilya gazetesi folha de s. paulo’ya konuşan brezilyalı yazar, kendi popüleritisinin, eleştirmenlerin söylemlerinin aksine, modern bir yazar olmasından kaynaklandığını söylüyor. “ben modernim, çünkü zor görüneni kolay kılıyorum; böylece tüm dünyayla iletişim kurabiliyorum” diyen coelho’ya göre yazarlar, içerik yerine biçime odaklanmakla yanlış yapıyorlar. “bugünün yazarları diğer yazarları etkilemek istiyorlar” diyen coelho, “edebiyata büyük zarar veren kitaplardan biri de james joyce’un yalnızca biçim olan romanı ulysses. hiçbir şey yok. özel değil, bir saçmalık” dedi.]

    ***
    sireneler:
    "bundan yararlanmak elindedir senin, yanılmadan,
    bir süre kaldı aramızda ulyss,
    önümüzden kaçıp gitmedi hızla,
    birçok olayı anlatmak istiyordu;
    açıklarız sana bunların hepsini,
    gelmek istersen bizim ovalara,
    o yeşil deniz kıyılarımıza." goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)

    nereus:
    "bir oyun sandı yaşlı adamın sözünü suçlu*,
    kapıldı tutkusuna, ilios'da kaldı, sonunda.
    uzun bir can çekişme, sonra, katılaşan dev gövde
    görkemli bir şölen pindus kartallarına.
    ulysses de öyle! önceden demedim mi ona,
    circe'nin* tuzaklarını, zyklop'un korkunçluğunu?
    onun duraksaması, yüzeysel anlayışı,
    ne kazandırdı ona tüm yaptıkları?
    onu çok salladı, sarstı, yeterince ezdi, götürdü
    dalgalar, sonra acıyarak konuksever bir kıyıya" goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)

    "tehdit ettiğin gibi ulysses'i pencereden aşağı atma. pyrrhus argos'ta böyle öldürüldü. hem sokrat geçiyor olabilir. senin güneş, hava ve denizini kıskanıyorum. burası sıkıcı ve filozofça değil. bloomitisten kurtulunca gene yaz." james joyce - bırak seni seveyim mektuplar

    "tanrıdan sonra en büyük yaratıcı shakespeare'dir." james joyce - ulysses

    "(...) joyce'un modern odyssea'sının yanında kafka'nın şato'su modern bir ilyada'dır." milan kundera - le rideau

    (bkz: ulysses sözlüğü)
    (bkz: ulysses'i niçin okumalısınız)
    (bkz: odysseus/@ibisile), odysseia, çileli
    (bkz: ulysses s. grant/@ibisile)
    (bkz: neolojizm/@ibisile)
    (bkz: deus nobis hoc otia fecit)
    (bkz: introibo ad altare dei)
    (bkz: yusuf atılgan/@ibisile)
    (bkz: düzenbaz/@ibisile)
    (bkz: thalassa/@ibisile), thalatta
    (bkz: epi oinopa ponton)
    (bkz: bloomsday)
    (bkz: penelope/@ibisile)
    (bkz: sağ el/@ibisile)
    (bkz: puşlavat)
192 entry daha
hesabın var mı? giriş yap