• dünya, düşünenler için bir komedi ve duygularına göre yaşayanlar için de bir trajediyse eğer, iyi kalpli analitik insanların elinde kalan tek şeydir alaycılık...
  • yasadigi hayal kirikliklari, mutsuzlugu ve zekasi kendine fazla gelen insanlarin arkasina saklandiklari duvar.. alayciligi yasam felsefesi edinenler bu duvarlardan ördükleri hücrelerden çikamayabilirler.. benzeri için (bkz: kendini kandirmak)..
  • "ben dünyanın başlangıcından beri varım ve oldum olası bir alaycıydım. zira, bilmeniz gerekir ki bütün alaycılar, bazı doğruları telkin etmek için alaya başvurmak istemeleri dışında, zararsızdırlar."

    **
  • hep alay ettim,
    aynı kutupmuşuz gibi ittim kollarını bana açanları.
    her şeyle,
    herkesle,
    ama en çok da kendimle alay ettim.
    yaşamak içindi belki de,
    nefes almak içindi.
    belki de,
    delirmemek için alay ettim...
  • serotonin salgılanması ve memnuniyetsizlik dibe vurduğunda, bu hallerin doruklara çıktığı çarpık ağız ve kondurulmuş, birbirine karışan, kontrolsüz mimik hatlarıyla aşikardır*. tabi bilimsel verilerden yararlanılmamıştır bu gözlemde yine. bir sonraki adımlar için (bkz: küçümsemek), (bkz: aşağılamak).
  • alay etme hali de, evet, bir tür var olma biçimi.

    fakat düşünsel anlamda hiçbir varlık gösteremeyen, hiçbir kişisel görüş belirtemeyen kişi, bu yetersizliklerine rağmen ortamlarda söz söyleyebilmek ve böylece görünür olmak için "birisinin söz söylemesine" veya "hatalı bir eylemde bulunmasına" muhtaç olduğundan, bir asalak gibi, zahmetsizce bir var olma biçimi bu.

    her şey zıttıyla var, kusursuz bir şey yok.

    o halde, yapılan'ın kusurunu bulacaksın, eğer kusur bulamadıysan (ki kusuru bulmak için de bilgi sahibi olmak gerekir), ya söylenenin zıddını iddia edeceksin, ya da söyleneni alayla tekrar edeceksin. sözlerinin arasına da bolca küfür, hakaret ve kahkaha ekleyeceksin.
    bu kadar.
    tek hücreli bir canlının yaşamı kadar basit.

    böyle birinin yarattığı etki ise; insanın suratının önünde uçuşup duran bir meyve sineğinin yarattığı etki ile aynı.
    kendisi sıkılıp gitmedikçe ondan asla kurtulamazsın. sabredeceksin.
  • (bkz: sarkazm)

    bunun benim gözümde makbulü belli belirsiz olanıdır. karşımdakinin belli bir zeka seviyesinde olduğunu varsayarım, dolayısıyla alaycılık aslında o kişi için bir taltif de içerir*. yok, o kadar da kafası çalışmıyorsa zaten yüzüne tükürsen yarabbi şükür diyecektir.

    bir de alayın kime ya da neye yöneldiği meselesi vardır. ben mesela, insanlarla alay edilmesinden nefret ederim. dış görünüşe ya da herhangi bir eksikliğe vurgu yapan, şahsı esas alan alaydan hiç hazzetmem. hayatımda - en azından bilinçli olarak- hiç yapmadım, yanımda yapılırsa yapanı uyardım. böyle alay, belden aşağı vurmaktır; kaba kuvvet kullanmanın başka bir versiyonudur.

    ama durumlarla ve prototiplerle alay etmek; eleştirilecek, bazen ağlanacak hale gülmek; durumla, o durumun yarattığı trajediyle, o duruma sebep olan kişilerle (kendim dâhil) inceden dalga geçmek... bunlar benim hem zırhım hem silahımdır. yaralanmam, çünkü iğneyi önce kendime batırırım. yaralarım çünkü çuvaldız size girer. *
  • bilgi seviyesinin artmasıyla artan alaycılık, gitgide iğrençleşen bir kişiliğin resmi. kimisi öğrendikçe vakurlaşıyor, kimisi ise sağa sola saldırmaktan, sürekli konuşmaktan geri kalmıyor ve diğerlerinden iyi olduğu kendini beğenmişlik inancını alaycılık maskesiyle gizliyor.
  • bence alaycı biri olmak kötü bir şey değil. ben aşırı alaycı biriyim, her şey ve herkes ile alay edebiliyorum ve bundan keyif alıyorum. hatta artık yaşam biçimim haline geldi ama genelde zorbalık şeklinde yapmıyorum. gayette on numara bir yetenektir.
hesabın var mı? giriş yap