• herkesin gitmek için uğraştıgı fakat az sayıda kişinin gidebildiği ülkedir.
  • road trip turizm dalının kralına sahip ülke. adamlarda "uzun yol turizmi" diye bir şey var. yani arabayla manzara eşliğinde uzun yolculuklar yaptığınız seyahatler. bu bir yaşam tarzı gibi bir şey bunlarda. uzun yolculuklar yapmadan geçirdiğin çocukluklar eksik çocukluk olarak tanımlanıyor. ünlülerin röportajlarını izlerseniz çocukluk anısı olarak anlattıkları hikayeler genelde road trip hikayeleri oluyor.

    bu turizm 4 bölgeye ayrılmış vaziyette.
    batı bölgesi, rocky mountains, orta bölge ve doğu bölgesi.
    her bölgenin belli başlı 10 15 otoyolu var.
    hemen ilk iki bölgeden birer otoyolu örneği vereyim.
    ilki batı bölgesinden pacific coast highway.
    yaklaşık 350 km uzunluğunda.
    mola verdiğinizde şöyle alanlarda mola veriyorsunuz.
    muir woods
    point reyes
    fort ross state tarihi parkı
    salt point state park

    ikinci bölge rocky mountain bölgesinden idaho heartland , yaklaşık 700 km uzunluğunda bir yol
    şöyle manzaralar eşliğinde ilerliyorsunuz.
    payette river scenic byway
    cascade gölü
    mccall kasabası
    nez perce tarihi alanı

    amerikalılar, bu road tripleri çocuklarıyla beraber yaz aylarında yaparlar. çocuklar kışın proje ödevi olarak bu road tripleri sınıflarında sunum yaparlar.
  • bu gidişle bir şekilde abd ye gitmek isteyen herkes gitmiş olacak , daha sonrasın da ise bu ülkenin de geldikleri yere benzemeye başladığını görecekler , zaten bu dönüşüm bence başladı bile .
  • 11 eylül 2001 günü tarihin gördüğü en büyük terör saldırılarından birini yaşamış devlet.
    terör saldırısından sonra bir dizi savaş başlatmıştı ama bilinmeyen bir olay daha var, amerika kendi içinde tarihinin en büyük soruşturmalarından birini de başlatmıştı. bu soruşturma kapsamında 11 eylül günü dakika dakika neler yaşandığını çıkartmış ve bunu açıklamıştı.
    olaylara dakika dakika bakınca özellikle kurumların süreci ne kadar kötü yönettiği görülür.

    saat 8:13 ---> birinci uçaktaki teröristler plastik bıçak ve zarf açacakları ile uçağın kokpitine saldırır ve 2 yolcuyu bıçaklar. o anda kuleden emir gelir, yüksekliğinizi arttırın diye ve kulenin cevap alamadığı ilk yayın bu olur. teröristlerin bindiği bütün uçaklar havalanmış vaziyettedir.

    saat 8:21--> birinci uçak kule ile bütün iletişimini keser.

    saat 8:24 --->birinci uçağın teröristleri, yolculara ve yanlışlıkla kuledekilere mesaj yayınlar. "herkes sakin olsun. kimse kıpırdamazsa kimseye zarar gelmeyecek. havaalanına geri dönüyoruz."

    saat 8:25---> aynı mesajın benzeri yine yayınlanır.

    saat 8:28---> kule , havacılık idaresine haber verir. "bir uçak kaçırıldı ve new york hava sahasına doğru yol alıyor."

    saat 8:32---> havacılık idaresi, havacılık idare merkezine(böyle iki ayrı kurum varmış) uçakların kaçırılmış olabileceğini haber verir. havacılık idare merkezinin askeriyeye haber vermesi gerekiyor prosedüre göre ama haber vermiyor. söylenenlere göre birkaç telefon görüşmesi oluyor ama hiçbiri askeriyeyle olmuyor.

    saat 8:34---> başka bir uçak kaçırılan uçağı görüyor ve boston kulesine haber veriyor. kule de direkt askeriyeyi arıyor. "kaçırılmış olabilecek bir uçak new york'a doğru yol alıyor" diyor. fakat prosedür dışında bir arama olduğu için ne yapılacağı tam olarak bilinemiyor. çünkü hava idare merkezinin haber vermesi gerekiyor. onlar aramamış. boston kulesi arıyor ve kaçırılmış olabilecek bir uçaktan bahsediyor. askeriye de prosedür dışına çıkmak istemiyormuş anlaşılan.

    saat 8:40---> sonunda hava idare merkezinden biri askeriyeyi arıyor. şans eseri o gün bir tatbikat var. (komplo teorileri bu olaydan da beslenmiştir, nasıl oluyor da böyle bir gün ile tatbikat denk gelir diye.) neyse! tatbikattaki askerler tatbikatta böyle bir plan yok, söyledikleriniz gerçek mi yoksa tatbikat mı diye soruyorlar. hava idare merkezindeki adam "hayır tatbikat değil!" diyor.

    saat 8:42---> askeriyeye haberin iletilmesinden iki dakika sonra new york hava sahasına giriyor birinci uçak.

    saat 8:46---> askeriye iki adet f-15 havalandırıyor fakat artık çok geç! aynı dakika içinde birinci terörist uçak ikiz kulelerden birine çarpıyor.

    saat 8:47---> bir dakika sonra birileri ikinci uçağın iletişim ayarları ile oynamaya başlıyor. tam bu sırada new york polis departmanı ikinci seviye güvenlik derecesini ilan ediyor.

    saat 8:48---> cnn canlı yayına giriyor. new york hava kulesinin ise dünyadan haberi yok. bush'un sözcüsü birinci uçakla ile ilgili bilgilendiriliyor. 911 acil durum hattı aşırı yüklenmeye maruz kalıyor.

    saat 8:52---> ikinci uçağın iletişim ayarları ile oynanmıştı ya artık cevap alınamıyor bu uçaktan da. bu arada havalanan f-15'ler havada sadece turluyor. new york hava kulesi ikinci uçağın kaçırıldığını anlıyor. bu arada bir başka uçağın rotasını terk ettiği radarda fark ediliyor.

    saat 8:56---> new york kulesi, ikinci uçak hakkında bilgilendirme için müdürlerine ulaşmaya çalışıyor ama o da ne? tahmin ettiğiniz gibi onlar henüz birinci uçağın durumunu, yarattığı yıkımı kendi şeflerine anlatmaya çalışıyor ve kuleden gelen telefonları önemsemiyorlar. sonra ortaya çıkıyor ki adamlar kendi dertlerine düşmüş ve kuleden gelen telefonların birinci uçakla alakalı olduğunu sandıkları için açmadıklarını söylüyorlar. tabii bu arada bir başka uçak vardı rotasını değiştiren. he işte o da 8:56'da kule ile iletişimini kesti. bu da üçüncü kaçırılan uçak.

    saat 8:58---> new york polis departmanı en yüksek güvenlik seviyesine çıktıklarını ilan ediyor ve eldeki bütün polisleri olay yerine yönlendiriyor.

    saat 9:00---> cıa şefi eski senatörlerden biri ile kahvaltıda ve havada 4500 uçak var. hala uçaklara iniş emri verilmemiş.

    saat 9:01---> new york kulesi, hava idare merkezine ulaşıyor ve daha çok uçağın kaçırılmış olabileceğini ve askeriyenin olaya derhal müdahil olmasını söylüyor. bu arada üçüncü uçaktan bir yolcu eşini arayıp uçağın kaçırıldığını söylüyor.

    saat 9:03---> ikinci uçak ikiz kulelere çarpıyor. uçak çarptıktan sonra askeriyeye ikinci uçağın kaçırıldığı haberi veriliyor. tam bir skandal!
    amerika başkanı bu arada bir anasınıfında çocuklarla beraber.

    saat 9:04---> boston kulesi inisiyatif alıp kendi hava sahasındaki bütün uçakları indirmeye başlıyor.

    saat 9:05---> new york kulesi new york hava sahasına uçak almayacağını ilan ediyor.

    saat 9:06---> abd başkanına ikinci saldırıyı haber veriyorlar. başkan bir anasınıfında. bu anın kaydı var. 5 dakika sonra sınıftan çıkıyor başkan.

    saat 9:10---> olayın gidişatını en iyi anlayan boston kulesi. kule hava idare merkezine diyor ki emir yayınlayın. bütün pilotlar kokpit güvenliğini sağlasın. tuvalet için bile kokpitten ayrılmasınlar. fakat en başından beri hatalı olan ve vatana ihanet ile yargılansa kimsenin yadırgamayacağı hava idare merkezi bu öneriyi reddediyor.
    tabii bütün herkes için kötü bir durum çünkü devletin yönetici konumundaki insanlar olayları cnn'den takip edip haberdar oluyor.

    saat 9:08---> askeriye ikinci kulenin saldırıya uğradığını öğreniyor.

    saat 9:21---> askeriye ile hava idare merkezi arasında skandal bir telefon görüşmesi oluyor. telefon görüşmesinde askeriyenin amacı son durumu öğrenebilmek. fakat hava idare merkezi kaçırılan uçakların isimlerinden bile haberi yok. kulelere çarpan uçakların bile hangi uçaklar olduğundan emin değil. artık o subaylar nasıl bir baskı kurduysa hava idare merkezine uçakların durumlarını öğreniyorlar ve en sonunda amerikan 11 isimli washington'a doğru giden bir kaçırılmış uçağın olduğunu öğreniyorlar.

    saat 9:25---> hava idare merkezi bütün uçakların yere inmesi için emir veriyor.

    saat 9:29---> sıradan seyir izleyen iletişimin sağlanabildiği bir uçaktan biri eşini arıyor ve diyor ki "polisi ara biri uçağa bomba yerleştirmiş, uçaktaki birini bıçakladılar, uçağı kaçırıyorlar." aynı uçaktan kuleye bağırış, çağırış sesleri gelmeye başlıyor.

    saat 9:30---> bush ilk açıklamasını yapıyor.

    saat 9:32---> dördüncü uçağın frekansından teröristin sesi duyuluyor. " bayanlar baylar kaptanınız konuşuyor. herkes yerine otursun ve öyle kalsın. bombamız var."

    saat 9:34---> hava idare merkezi dördüncü uçağı askeriyeye haber veriyor.

    saat 9:36---> hava idare merkezinden farklı bir adam askeriyeyi arayıp radarda beyaz saraya doğru hızla uçan bir uçak olduğunu söylüyor.

    saat 9:37---> o sırada beyaz sarayda olan başkan yardımcısı karga tulumba alt katlardaki sığınağa indiriliyor.
    bu arada askeri uçaklar neredeyse bütün sivil uçakları taciz etmeye başlıyor. örneğin askeri pilot boş boş dolanan sivil bir uçağa nereye gittiğini sorduğunda kule iniş için nereye gitmemiz gerektiğini söylemedi diyor. yani havada da durum tam bir keşmekeş.

    saat 9:38---> terörist uçağın pentagon'a saldıracağını radardan anlıyorlar. zaten aynı dakikada saldırı gerçekleşiyor.

    saat 9:40---> başkanın karısı bilinmeyen bir yere götürülüyor.

    saat 9:45---> başkan, başkan yardımcısını arayıp ufak çaplı savaş çıkmış gibi ve bu savaşı çıkaranlar bedelini ödeyecek diyor.

    saat 9:49---> askeriye savaş durumuna geçiyor.

    saat 9:58---> dördüncü kaçırılan uçakta yolcular direnmeye başlıyor.

    saat 9:59--->başka bir uçağın pilotu dördüncü kaçırılan uçağı havada görüyor. söylediklerine göre havada sallana sallana gidiyormuş. yani büyük bir mücadele sürmüş. aynı anda bu arada ikiz kulelerden birincisi kule yerle bir oldu.

    10:00---> başkan ile savunma bakanı görüştü. konuşmada sivil uçakların vurulması konusu konuşulmadı.(resmi kayıtlara göre) aynı dakikada dördüncü uçağın yolcuları teröristlerle kapışırken uçak hedefine ulaşamadan düştü. hedefinin beyaz saray ya da kongre olacağı düşünülüyordu.

    askeriye uzun süre dördüncü uçağı aradı. çünkü hava idare merkezi askeriyeye dördüncü uçağın düştüğünü söylemedi. bir başka skandal!

    10:26 ikinci kule çöküyor.
  • bugün facebook’ta ardarda iki paylaşıma denk geldim (biri smitshonian, diğeri takip etmediğim bir site).

    ilk paylaşım (smitshonian), thomas jefferson incili ile ilgiliydi. ilk defa duydum, ünlü abd başkanlarından jefferson’ın yazdığı incil varmış.

    herhangi bir avrupa ülkesinin seçilmiş başkanının, ve hatta kralının/kraliçesinin yeni bir incil yazdığını hayal bile edemiyorum. luther, protestanlığı bile ne güç bela başlatmış, yüzyıllarca savaşlar olmuş. sonradan farklı mezhepler vs türemiş ama bir insanın, din adamı olmayan bir insanın kendi incil tasvirini yazması, şaka gibi.

    adamların yeni din sıçması kanlarında var demek ki. bu jefferson incili, sonra mormonluk falan düşününce (yerli ve milli amerikan kilisesi mübarek), scientology falan aşırı mantıklı geliyor (en azından iki bin yıllık dine, kendileri hariç herkesin g.tüyle güldüğü yorum katmamışlar, yeni baştan din yaratmışlar, emek var).

    bu şeyle ilgili sanırım, kendilerine milli benlik katmak için. şükran günü, black friday, shopping mall,fast food vb yerli ve milli bir sürü gelenek uydurmuşlar (sonuçta her gelenek, her şey uydurma ama yüzlerce yıllık birikim sonucunda çıkan şeyler, amerikalılarsa “ben yaptım oldu” diye bir kaç senede yeni gelenekler yumurtlayabiliyorlar). işin daha da komiği, geleneklerine bağlı avrupa ve asya toplumları, biz, bu geleneklerin bir kısmını ithal ettik.

    ikinci paylaşımsa, eski amerikan evlerindeki verandalar ve sallanan sandalyelerle ilgiliydi. eski amerikan evlerinde bu hep olurmuş (eski filmlerde de okur ya hani), insanlar orada vakit geçirirmiş, komşular birbirleriyle muhabbet edermiş vs vs vs
    bu kültürün bitmesinin sebebi, evlere havalandırma takılması ve tv’nin yaygınlaşması sebebiyle, insanların artık verandada oturmayı bırakmasıymış (talep de olmayınca, müteahhitlerin masraf kısmak için yeni evlerde veranda yapmaya son vermiş). herkes evin içinde klima açıp tv izlemeye başlamış.

    bu paylaşıma yapılmış ilginç yorumlar vardı. 60-70 üstü nesil arasında, hala evinin ön tarafında verandası olanlar var (bu nesilden verandası olmayanlar da çocukluklarından hatırlıyor).
    insanlar verandaları bırakıp evlere tıkılınca, komşuluk ilişkileri bitmiş.

    bunu başka arkadaşlardan da defalarca duymuştum, insanlar evlerinin ön bahçesini kullanmayı tamamen bırakmış (ön tarafı sadece süs amaçlı ya da araba parketmek için kullanıyorlar). amerikan filmlerinde gördüğümüz o bahçeli evlerin sadece arka bahçeleri kullanılıyor, hiç kimse ön bahçeyi kullanmıyor (şezlongunu alıp yatıp uzanmıyor).

    kaldırımda yürüme olayının bitmesi, herkesin her yare araba kullanmaya başlaması da bu veranda kültüründeki değişimle başlamış. şükür, avrupa ve asya olarak bu saçma gelenekler bizde olmadı (memleketim olan ege kasabasında yaşlılar hala gece olduğunda kapı önlerinde oturup birbiriyle sohbet ediyor).

    şimdiyse, tüm dünya daha büyük toplumsal tehdit altındayız. tv ve klimadan çok daha gelişmiş teknolojiler hayatımızın parçası oldu. covid’in de etkisiyle, evde vakit geçirmeye çok alıştık. tüm dünya abd’nin o ucube banliyöleri gibi olur muyuz diye korkuyorum.
  • ne?

    genellikle cumhuriyetci partiye oy verenlerin takip ettigi, tuhaf, cin'den cikma ama ckp karsiti dini tarikatlara ait haber sayfalari hakkinda yazi yazacaktim. ama soyle bir entry gordum:

    "avrupa, dünya nüfusunun sadece yüzde 10'una sahipken, dünya kanser oranının tam tamına yüzde 25 ine sahip. evet, yanlış duymadınız 4'te 1'i yapıyor. çocuk kanser oranında bile dünyanin önündeler maalesef. demek ki neymiş, mountain dev ve üç beş abidik ürünü yasakladilar diye bu konuda abd'den ileride olmuyorlarmis."

    arkadaslar bu yalan soylemektir. verinin sadece yarisini vermek yalan soylemenin bir turudur. abd'nin kanser orani macaristan ve irlanda harici butun avrupa ulkelerinden yuksektir

    https://en.wikipedia.org/…_countries_by_cancer_rate

    bu bir amerikali'nin bir avrupali'ya gore 4-6 sene daha kisa yasiyor olmasina ragmen boyledir

    https://en.wikipedia.org/…ntries_by_life_expectancy

    amerikalilarin ekstra kolay abur cubur erisimi oldugu da dogru degil. zira dunya'da ortalama kisi basi 3000 kcal alan tonla millet var. mesela turklerin kalori alimi abd ile neredeyse ayni. avrupa'da insanlarin gelirinin oldukca kucuk bir kismi gidaya harcaniyor. ki bu daha yuksek standartlara ve daha yuksek gelir esitligine ragmen boyle. yasadigimdan biliyorum. ıstesek daha da yeriz yani. zaten neredeyse ayni miktarda yiyoruz. en kotu 5 euroya doner satan bir suru fast foodcu var.

    https://en.wikipedia.org/…ies_by_food_energy_intake

    avrupa'yi bir cok konuda elestirirsin. mesela hukumetlerin cogu bana sorarsan hic bir is yapmiyorlar. ama saglik konusunda abd ovulecek bir ulke degil. bayagi dandikler. oyle boyle degil. wiki verisi eski bu arada. cin'in ortalama yasam suresi (hem maks hem de saglikli omur) abd'yi gecti. turkiye zaten gecmisti.
  • abd'nin ortalama yaşam süresinin son birkaç yılda düşmüş olduğu doğru. ancak bu konuda son aylarda karşılaştığım kaynaklarda uzmanlar bunu covid ile bağdaştırıyorlar. her ne kadar amerikalılar sağlıksız besleniyor olsalar da düşen ortalama yaşam süresinin başlıca nedeni beslenme alışkanlıklarından çok covid salgını olarak kabul ediliyor.

    evet, amerikalılar avrupalılardan daha sağlıksız besleniyorlar, ama bu yeni bir şey değil. aksine yavaş yavaş düzelmeye başlayan bir durum. 1980'lerde hemen herkesin her gün tükettiği bir çok sağlıksız gıda maddesi bugünlerde ya kullanımdan kalktı ya da kullanımı azaldı. o yıllarda tarım ilacı veya antibiyotik içermeyen, organik meyve, sebze, et bulmak neredeyse imkansızken, bulunan da satın alınamayacak kadar pahalıyken, bugün sağlıklı besinler çok daha yaygınlaştı, talebin artışı arzı tetikledi, ve fiyatları her gün tüketilebilir seviyelere çekildi.

    bugün düşmekte olan ortalama yaşam süresi o 1950'lerden beri süregelen sağlıksız beslenmenin uzun vadeli etkileri ile birlikte covid'in de bir sonucu. son 3 yılda 1 milyon 110 bin amerikalı covid'den öldü. bu sağlık sisteminin kötü olmasından, hastanelerin, doktorların hasta sayısına yetişememesinden, veya insanların aşı bulamamasından değil, politik nedenlerle aşı karşıtlığı yapan trump'a uyup aşı yaptırmamalarından, maske takmamalarından, inatla sosyal mesafe kurallarına uymamalarından kaynaklandı.

    bu bir sır değil. trump'ın destekçilerinin oranı yaş grubu yükseldikçe artıyor. covid'in öldürücülüğü de yaş grubu yükseldikçe artıyor. o kaybedilen 1.11 milyon kişinin büyük kısmı aşı olmamış, covid'i ciddiye almamış yaş ortalaması yüksek trump destekçileriydi. son üç yılda, sadece eşimin anne ve babasının tanıdığı onlarca aşı yaptırmamış yaşını başını almış cumhuriyetçinin ölüm haberlerini aldık. bu insanlar sistemin kendilerine aşı ve korunma sağlamış olmasına rağmen bilinçli olarak kendi seçimleri sonucu hastalığa yakalanıp öldüler. covid vurmasa belki o 1.11 milyon kişiden 1 milyonu halen yaşıyor olacaktı.

    evet, abd'de covid'den ölüm oranı belki diğer ülkelerin üzerinde. çin'in yaptığı gibi insanları evlerine kapatıp kapılarını çivilese, veya avrupa'nın, türkiye'nin yaptığı gibi sokağa çıkma sınırlamaları getirmiş olsa muhtemelen ülkenin ortalama yaşam süresi düşmeyecekti, ancak demokrasinin cilvesi, aptallara kendi yanlış kararlarını verme hakkı tanıdı. diğer ülkeler aşıya henüz ulaşamamışken çocuklara bile aş sunabilen bir ülkede, insanlar komplo teorilerine inanıp, kurtulabilecekleri bir hastalıktan ölüyorlarsa bu devletten çok o kişilerin suçudur. şahsen ben tüm uyarılara rağmen kendi seçimleri yüzünden ölmüş olanlara üzülemiyorum. belki de bu durum ülkenin ortalama yaşam süresini düşürmüş olabilir, ancak ortalama iq seviyesini yükselttiğine de eminim.
  • su, elektrik vb. fatura ödeme konusunda türkiye'nin temiz bir 30-35 yıl gerisinde.

    her semtin kendi siktiriboktan web sitesi var, bankanın app'inden giriyim rahat rahat ödiyim yok.
    o semtin web sitesini kim kodlamış, menüler düzgün mü falan allah kerim.
    hadi gerekli ödeme yerine geldin, kredi kartından ödiyim dersin ekstra ücret keserler.
    e-check denen halt (ki onda da ücret var) için banka hesabının routing number'ını isterler. routing number da bir değil, paper ve electronic için bir tane, wire için başka bir tane var.
    yanlış olanı girdin ödemeye bastın uyarı falan da çıkmaz, taak 25-30 dolar ceza gelir.

    bak ödenen sikko elektrik su faturası. fatura 25 dolar zaten. faturanın 100%ü kadar ceza geliyor bu rezalet ui ve ux panayırında.

    niye her mahallenin su idaresi ve fatura kesimi ayrı, niye tek bir web sitesi yok? yıl 2023 oldu internet bankacılığından o eyaletteki tüm faturalar neden ödenemiyor? dijital ödemek dışında pek bir şansınızın olmadığı bir ortamda o ödeme için neden ekstra ücret alınır? insanların yaptığı şey dijital ortamda ödeme de olsa bunun adına "çek" deyip typo yapıldığı takdirde "karşılıksız çek" muamelesi yapmak nasıl bir akıl hastalığı? (burada amerika'daki hayatı cehenneme çeviren ceza ve cezalandırma fetişinin izleri de görünüyor ufak ufak. o her gün videosunu izlediğiniz polis şiddeti falan bundan bağımsız değil).

    daha böyle 100 tane soru var.

    bak mübalağasız mecazsız yazıyorum, türkiye'nin 1995-96 civarındaki bireysel bankacılığı, fatura/kira ödeme vb. durumları amerika'nın 2023'ünden daha iyiydi. arada öyle bir fark var.
  • yukarıdaki yazar şikayet etmiş ama aslında amerika’yı amerika yapan şey tam olarak da bu özerklik. evet merkezden yönetilen bir ülke değil ama bu şekilde de her eyalette hatta eyaleti bırakın her county’de bile farklı kanunlar/kurallar olabiliyor. böylece sen de tam olarak istediğin gibi yönetilen bir yer bulup orada yaşayabiliyorsun.

    evet fatura sistemleri farklı ama autopay’e alınca bir problem kalmıyor. şahsen hiç düşünmüyorum bile hesabımdan çekiliyor her ay. şikayet eden arkadaş amerika’da uzun süre kalmış olacak ki hafiften white people problemsa sahip olmaya başlamış. benim de hedefim böyle eften püften şeylerden şikayet edebilecek kadar white american olmak. allah büyük, birkaç seneye inşallah.
hesabın var mı? giriş yap