• oh be! eli yüzü düzgün bi art house - kara mizah filmi. herkesin eline sağlık. tek mekan ama süre gayet ideal , kadro cuk olmuş. ölünün arkasından bunlar da konuşulur mu yapılır mı denilebilecek tüm çiğlikler mükemmel geçmiş dialoglara. ben bayıldım. gizem kızıl'ı tebrik ediyorum.
    aslıhan gürbüz çok seçicisin e biraz da arızasın ama hakkını veriyosun deliliğinin.

    --- spoiler ---

    veli'nin o çok sevdiği dolmalarda zehir mi vardı? yoksa kendi eceliyle mi gitti bilmem.
    ama geri dönmeyişi nermin'e yaptığı son iyilik oldu

    --- spoiler ---
  • tek cümleyle özetlemek gerekirse tek mekanda geçen bir durum komedisi ve kara mizah. gizem kızıl'ı tebrik ediyorum, bir ilk film için gayet iyi kotarmış ve yeterli bütçeye sahip olduğunda daha iyilerini çekebileceğinin sinyallerini vermiş.

    gözüme çarpan tek kusur her ne kadar kendisini çok sevsem de mehmet yılmaz ak'ın almancı tiplemesiydi. nedense fazla karikatürize buldum. hem şivesi kulak tırmalıyordu (yapmacıklık anlamında) hem de fenotip olarak uygun değildi. neyse ki aslıhan gürbüz olağanüstü bir oyunculuk sergilemiş ki kendisi o kadar göze batmamış. aslıhan hanım aldığı ödülü sonuna kadar hak etmiş.

    toparlamak gerekirse belki de hepimizin hayatının bir döneminde karşılaşacağı/karşılaşmak zorunda kalacağı bir durumu oldukça nüktedan bir üslupla önümüze getiren bir film olmuş. "öyle bir film izleyeyim ki bir hafta gözüme uyku girmesin." beklentisinden ziyade "biraz kafam dağılsın." beklentisiyle izlerseniz, seveceğiniz muhakkak.
  • kadını konuşturmuş. ben bu yapımı doğrudan feminist kategoriye sokarım.
    uzundu, ama sıkıntıdan öldürmedi. bazılarının duymak istediği bazılarınınsa duymak istemediği gerçekleri haykırmış.
  • film genel hatlarıyla (bkz: sofra sırları) filminin daha dark versiyonu olarak çekilmiş. (bkz: bunu beğenen bunu da beğendi)

    yönetmen gizem kızıl 'ın bu filmden esinlendiğini iddia edebilirim ama ispatlayamam.

    film ilk dört dakikası itibariyle kendine çekmekle birlikte, kullanılan renkler içinize içinize darlıyor. hele o evliliği süresince eşi tarafından sürekli ghostinge maruz kalan ve aklıyla oynanan aslıhan gürbüz'ün kayınvalidesi yok mu gerçekten allah düşmanımın başına vermesin.

    göze çarpan ama çok da rahatsız etmeyen tek husus diyalogların ve monologların tiyatro formatında yazılmış olması oldu. neredeyse tek plan çekildiği için, tiyatroya uyarlansa çok yakışırdı.

    --- spoiler ---

    teneşir için iyi insan oluyorsan, hiç iyi insan olma daha iyi
    --- spoiler ---

    mefta gasilhanede ölü yatarken herkesin yemek yeme derdine düşmesi işin tirajikomiklik boyutunu başka bir seviyeye taşımış.

    --- spoiler ---

    -şöyle bir bakıyorsun; gökyüzüne bakıp birlikte hayaller kurduğun o adam gitmiş, yerine kendine çay koyarken ona koymadın diye seninle üç gün küs gezen adam gelmiş.

    -sen seversin diye papatyalar alan adam gitmiş, telefonu geç açtın diye suratına tokatı patlatan adam gelmiş.

    -şimdi o mezar taşına ne yazdırırsın?

    -kader böyleymiş.

    --- spoiler ---

    filmin son vuruşu ve ters köşesi ağır spoiler olacağı için, (bkz: karamizah) buraya yazmak istemiyorum fakat, başrol aslıhan gürbüz'ün yüzündeki müstehzi burukluğu uzun zaman unutmayacağım.
  • açıkçası ben filmi çok beğendim.

    ana karakterin gasilhanedeki tiradları, geçmişiyle ve o mermerde yatan ölü bedenle hem bezginlik, nefret, sevgi, şevkat, acıma, hınç, kin, aşk, hayal kırıklığı, suçluluk, pişmanlık gibi pek çok duygunun karmaşası içinde duygusal getgitlerle hesaplaşmaya çalışırken bocalayışları, gassalla aralarında geçen saçma diyaloglar, filmin herkesin birbirine karşı çıkarcılığını göze soka soka sunması, erkek egemen toplumdan dem vurup kadını asıl olması gereken yani erkekle eşit mertebeye oturtma çabaları...

    daha derinlemesine monologlar olabilir miydi o gasilhanede diye ister istemez düşünüyor insan
  • bir gizem kızıl filmi.

    tiyatro olsa çok tutardı bence, ama sinema filmi olarak çok arada kalmış. yani bana yüzeysel geldi. aslında yüzeysel de değil, çok sıradan geldi. yani yemekte pilav olunca, o pilavı kimse övmez, yermez. yer, geçer. bu da öyle işte. çok sıradan.

    tiyatroda olsa, o canlılık, tanımadığın insanlarla beraber gülmek falan daha iyi bir deneyim yaşatabilirdi.
  • gasilhane önünde geçen karanlık bir komedi. içerde bir ölüm dışarda bir yüzleşme. felsefe yapmaya meraklı bir gassal. tamamen tesadüfen denk geldiğim ve kadrosunda aslıhan gürbüz'ü* görünce hiç düşünmeden izlediğim hikayesi çok güzel bağımsız film. ben oldukça beğendim. anlatılmak istenen hikaye izleyiciye tam olarak geçiyor zira çevremizde olanın bitenin güzel bir yansıması. ölüm, cenaze, aile, çıkar ilişkileri, hesaplaşma, sivri dilli kayınvalide, almanya'dan gelen dayı. günlük hayatta ne varsa filmin içinde var. kocasının ölümü ile gelen bir farkındalık, kurtulmanın verdiği buruk sevinç ve hepsinden ötesi nermin için yeni bir başlangıç umudu. adını muhtemelen bundan sonra daha sık duyacağınız senarist ve yönetmen gizem kızıl'ın ilk uzun metrajı ve belli ki gelecek daha güzel işlerin habercisi.
    kameranın önünden arkasına sağlam bir kadro buluşmuş. karakter ve oyuncu uyuşması bu kadar denk gelmiş olamaz, iyi çalışılmış.
  • mubi'ye gelir diye bekliyordum ancak netflix'e gelmiş bile. kesinlikle harikaydı. filmin tamamı gasilhanede geçtiği için, hatta çok büyük çoğunluğu aynı açıyla çekildiği için tiyatro keyfi aldım diyebilirim. aslıhan gürbüz de çok yakışmış.
  • bir tiyatro sahnesinde canlandırılsa daha etkili olabilecek güzel film.
    senaryonun işlenişi, oyuncu performansı vs.
    olmuş filmdir. teşekkürler gizem kızıl.

    edit: filmi seyretmeden entry yazmak istemedim. yukarıda bir tiyatro oyununa benzettiğim bu filmle ilgili benimle aynı fikirde olan entry'ler gördüm.
  • seyir zevki yüksek, diyaloglar kaliteli, oyunculuklar güzel, ilk film için fazla iyiydi. ben kendime takip edecek yeni bir türk yönetmen bulduğum için ayrıca heyecanlandım... (bkz: gizem kızıl)

    --- spoiler ---

    son 10 dakikada ödüm koptu veli ölmedi de, hayat nermine zindan olacak diye...
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap