ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
coder atasözleri
-
"i$leyen kod bug tutmaz"
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: türk kizi google dan mail hesabi...
entry1: alamaz cünkü adamlar cep telefonu numarasi istiyor. olmaz olamaz.
başlık: camide nike ayakkabimi caldi picin teki
entry1: iyi ilerde zekat vermedim demessin
entry2: vay amk 15 senedir camiye gitmiyorum nasıl lan hala aynı mı bi değişiklik var mı?
entry3: ben bugün parmak arası terlikle gittim nikeyle döndüm
8 milyon üyesi olan partiye gidici demek
-
kızılayda sıra beklerken iki türbanlı çalışan birbirine girmişti. "ben akp üyesiyim seni attıracağım." diye tehdit ediyordu biri diğerini.
iş adamları ihalelerde öne geçmek için, çalışanlar yükselmek için üye oldu partiye.
aynı zamanda akademik hospital'da da çalışan tanınmış bir doktor, bir yakınımızı pendik devlet hastanesine yatırmak istediğimizde "akp üyesi misiniz?" diye sormuştu. değilsek olmazmış.
yani hastanız varsa iyi bir hastaneye yatırmak için de gerekiyor akp üyeliği. böyle olunca desteklemediği partiye zoraki üye olan bir sürü insan oluyor.
sürü karpuzu sıyırınca kabuğun üstünde bir tane karınca kalmıyor. doğada akp'lilerin durumuna daha çok benzeyen örnekler de var tabi. yemek vakti midemi bulandırmak istemiyorum.
23/24 sezonu bu haliyle tescil edilmelidir
-
bir fenerbahçeli olarak bence 4 büyüklerden alfabetik sıraya bakılarak şampiyon tescillenmeli.
tebrikler beşiktaş.
pkk'lılar da bizim canımızdır
-
bunu söyleyen adam bu ülkede cumhurbaşkanı adayı oldu. bu utanç bu millete bin yıl yeter artık.
23 nisan 2021 en uzun bayrak direğinin açılışı
-
herkesin aklından aynı şey geçiyor biliyorum.
ilginç bir tören.
okulda öğrenilmiş en unutulmaz bilgiler
-
rusların tarih boyunca sıcak denizlere inmek istemesi.
telefona 3 bin tl verip metrobüs kullanan insan
-
metrobüs kullandığı için tebrik edilesi insandır. tek başına bir arabayla trafikte yer kaplamamayı tercih ediyor. ha telefon değiştirme konusunda falan vurun kahpeye.
eski sevgiliye benzetmek
-
- birşey mi var beyefendi??
- pardon?
- neden bakıyorsunuz sürekli??
- pardon çok özür dilerim, birine benzettim sizi...
- ...
- ve ben onu çok özledim...
- ...
- sizin gibi renkli kocaman bakan gözleri vardı onun da... saçları sarıydı, teni beyazdı... gerçi son gördüğümde saatlerce kucağımda uyuttuğum için onu, doyamadığım için oynamaya onlarla, dağınıktı biraz saçları mesela, ama her zaman bakımlıydı...
gülünce dişleri kocaman görünürdü, ve hiç sevmezdi bunu; çok düşkündü güzelliğine... oysa ben de tam tersine, en doğal zamanlarında, gerçekten içten güldüğü anlarda aşık olurdum ona... şimdi düşünüyorum da, hep ima etmişim, hiç söylememişim onu "çirkinken" daha çok sevdiğimi... inanmazdı muhtemelen, ama söyleseydim keşke...
gülünce tombullaşırdı yanakları, işte tam da o anda avuçlarımın içine alırdım güzelim yüzünü; gözlerimi gözlerine dikerdim, kırpmadan bakardım ona... gözlerimiz dalarken koyu sohbete, biz susardık... sahi, ne kadar da "bir"mişiz aslında...
gizli saklı haberleşirdik, kimselere belli etmezdik... telefonu açtığımda "naapıyosun sen bakiim" derdim çocukça, "sen yaapıyosun" derdi... havadan sudan konuşurduk, hep kaçak oynardık, ertelerdik asıl söylenmesi gerekenleri, söylemek istediklerimizi...
bir sessizlik olurdu konuşma arasında tam yeri geldiğini belli eden... "özledim seni" derdi, "burnumda tütüyorsun" derdim... inanırdım, inanırdı...
yanyana geldiğimizde iki yabancı gibi bakardık birbirimize... yasaktık sanki nedense... mesafeli kalırdık başka insanların yanında, heyecanla yalnız kalacağımız anı beklerdik... ilk fırsatta dokunurdu dudaklarımız... öyle ateşli öpüşmeler değil, eşsiz dokunuşlardı bizimkisi, benzeri olmayan...
günler birktirirdim ona, anlatılması gereken hikayelerle geçen günler... hepsini anlatmaya vaktimiz olmazdı hiç, çoğunlukla onu dinlerken, onu izlerken öldürürdüm zamanı... vazgeçmek ne kolaydı, ucunda o olunca... hep anlatan ben, hep ketum oluverirdim onun yanında...
yanıbaşında...
ne güzeldi hep onunla olmak, yanıbaşında... nefesini kıskandıracak kadar yakınında, omuzlarımız birbirine dokunacak kadar dipdibe... parmaklarını parmaklarıma dolayabileceğim kadarlık mesafede...
"senden de, senin sevginden de vazgeçemiyorum, ne olur sen de vazgeçme benden" demişti son defasında... vazgeçtiğimi söyleyecek cesareti toplayamamıştım ona, yapamamıştım;
meğer ne kadar zordu sadece onun için herşeyden vazgeçmeyi göze aldığımı söyleyebilmek...
hep yazdıklarımı, ancak yazarken anlatabildiklerimi kulağına fısıldayabilmek isterdim, yapamadım...
"seni seviyorum" diyordu," özledim" diyordu... "eskiden olduğu gibi günün bilmemkaç saatini birlikte geçirebilmek için neler vermezdim" diyordu...
ama sadece "geliyorum" dese yeterdi bana;
demedi, diyemedi...
hani siz az önce telefonla konuşurken gülümsüyordunuz, gözleriniz kısılıyordu ya, ne bileyim, ona benzettim sizi birden fena halde... ne kadar canlıymış anılarım, ne kadar tazeymiş yaralarım, ne kadar kırıkmış hayallerim meğerse...
* * *
- birşey mi var beyefendi??
- pardon?
- neden bakıyorsunuz sürekli??
- pardon çok özür dilerim, birine benzettim de sizi, dalmışım biraz... çok özür dilerim...
- herneyse, önemli değil...
- tekrar özür dilerim, iyi günler...
-
spam mail ata ata şirket büyütüp microsoft'a sattı adamlar ya. yuh.
doktorların hükümetten 33 bin lira maaş istemesi
-
mesleğe yeni başlamış bir hakim/savcının 22.000 lira, 4-5 yıllık olanların ise neredeyse 30.000 lira kazandığı skalada bir hekimin 10-12 bin liralara çalışması gülünç ve daha da ötesi korkunçtur.
adaletin tecellisi için yargı erklerinin kafa rahatlığı açısından gelir durumu ne derece önemliyse sağlığımız için doktor hekimlerin de geçinebilme kaygısı gütmeden, son derece insani şartlarda yaşayabilmesi adına bu paraları istemeleri ne tartışmaya açık ne de fazla bir istektir.
edit: yoğun mesajlar üzerine ufak bir düzeltme ihtiyacı hasıl oldu, 4-5 yıllık olanların maaşı 24-25 bandında değişiyormuş.
osuran kadın
-
özel üniversiteden mezun avukat bile olabilir bu.