ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
uçak
-
şimdiki halini almasında rolü olan insanlar hiç aklınızın ucundan geçmeyecek yaratıcılık ve cesaretlerde bulunmuşlardır.
öncelikle 1898'de wright kardeşler bisikletleriyle uçması gereken bir nesnenin nasıl hareket etmesi gerektiğini keşfetmişlerdir. tıpkı bisiklet gibi sağa sola yatabilmeliydi. tabii ki bu sonradan x-y-z düzlemlerini destekleyecek şekilde aşağı yukarı da inebilmeliydi. bisikletten akıllarına gelmesi çok şaşırtıcıdır.
sonrasında 1920'ye kadar uçaklar şimdiki kadar yüksek uçamazdı ve ilk defa amerikan ordusunda görevli bir test pilotu (binbaşı rudolph william schroeder), ben bugüne kadar çıkılmış en yüksek yükekliğe çıkacağım diyor ve o güne kadar everest'in tepesinden (8,8 km) daha yüksek bir seviyeye çıkabilmiş hiçbir uçak ve pilot olmamıştır. o zamanlar uçaklar şimdiki gibi kabin halinde değil, üstleri açık, bu nedenle yukarıdaki doğa şartlarından direkt olarak etkileniyorsunuz.
işin tehlikesi de doğa şartlarıdır. yukarıya çıktıkça oksijen seviyesi düşüyor, sıcaklık aşırı düşüyor (-60 santigrat), ve yaşanmaz hale geliyor. schroeder, 7 mil yüksekliğe çıkar (11 km), fakat muhtemelen çıkışı kolay olmamış olacak ki oksijen eksikliği için yanına aldığı oksijen tüpleri biter. hortumunu çıkartır, yüzünü gözünü açar ve -60 derecede göz bebekleri anında donar. schroeder bayılır ve uçak düşüşe başlar. uçak 6 mil (9 km) düştükten sonra oksijen seviyesi de yeterli olduğundan pilot ayılır ve yere inmeyi başarır. o güne kadar çıkılmış en yüksek noktaya çıkmıştır, hem de kabinsiz olduğu için basınç ve sıcaklık dengelemesi yapamayan bir açık bir uçakla.
schroeder 'in bu denemesinden sonra amerikan ordusu işe koyulur ve şimdiki gibi alüminyum kabinden oluşan uçakları yapmaya başlar. alçak basınçtan korunmak için, yeni kabin basınç dengesini motorlara giren yüksek basınçlı havayı nemli şekilde içeri verir ve yolcular hiç yerden ayrılmamış gibi hissederler.
magnum'un pahalı olduğu yıllar
-
mc donalds'a bayramlıklarla gidilen yıllara denk gelir.
bir erkeğin en tehlikeli cümlesi
-
bir erkek "ya ne alâkası var ya?" diyorsa, kesin vardır bir alâkası üstüne gidin.
volkan demirel
-
toplu taşıma aracında bacağını 180 derece açan adam bu. dolmuş tıka basa doluyken sağ şeritten 5 km/saat ile giden minübüsçü bu. yollar babasının tarlasıymış gibi fink atan taksici bu. yolda yürürken omuz atıp "önüne baksana lan" diyen adam bu. sıra numarası almadan "yoo bör şöy sorocom yoo" diyen adam bu. her sorunu parasıyla yahut iri cüssesiyle çözeceğini zanneden adamın ta kendisi. parası olmasaydı iri cüssesine güvenirdi. bugün gözüne kestirip tartaklamaya çalıştığı yarı boyundaki sabri sarıoğlu gibi bir vücudu olsaydı cebinde taşıdığı emanete güvenirdi. bu tip egosu boyundan kat be kat büyük adamların boylarının da uzun olması çekilmez bir dert gibi gözüküyor. volkan için yapılacak bir şey yok artık galiba. bu yaştan sonra karakterini törpüleyebileceğini düşünmüyorum. maç boyunca takındığı kışkırtıcı tavrı anlamak mümkün değil. kendisi tam anlamıyla, paranın, hırsın, dev egonun tanımı. her gün bu tip insanlarla karşılaşıyoruz. yan yana yürüyoruz. aynı binalara giriyoruz. volkan ile aynı ortamda bulunma ihtimalimin epeyi düşük olmasına inanın şu an çok seviniyorum.
kılıçdaroğlu'nun babala'da alkışlanması
-
yine bir dezenformasyon. hadi neyse doğru diyelim. adam tayyip erdoğan'a gel beraber çıkalım dedi. çıksaydı reis siz de girebilseydiniz o zaman salona
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: mega hafıza reklamındaki adama tecavüz ettim.
2. iyi yapmışsın ömür boyu unutamaz.
memurların istanbul'da yaşamasının anlamsızlığı
-
git kardeşim, maaşının yarısını kira adı altında zamanında gecekondusu olan kıroya verme.
illa gezmeyi severim ben diyorsan ayda 2 kez istanbul'a gezmeye gel. zaten sürekli istanbul'da yaşadığında parasızlıktan ayda 3 kez çıkamıyorsun.
istanbul'da yaşamaya mecbur değilsen git. nasılsa deprem olunca tayin isteyeceksin.
edit: aslında konu memurların istanbul'da yaşama isteğinin anlamsızlığı üzerinedir. mecbur kalanlar, zorunlu görevde olanlar hariç tabi. onlar bitince gidebilirler sorun yok.
ekrem imamoğlu'nun vip bölüme alınmaması
-
ulan bir ilçenin belediye başkanını zorla cumhurbaşkanı yapacak mevcut iktidar.
yabancılarla girilen komik diyaloglar
-
1 sırp, 1 ispanyol, 2 türk, bir dağ evindeyiz. sırp ile ispanyol bir kurusıkı bulmuşlar, uzaktaki bir elmayı vurmaya çalışıyorlar. ben ise sandalyede oturmuş olacakları izliyorum.
(ortamdaki 2. türk koşarak gelir)
t: give it to the master. i can shoot anything you show me. [ver bakayım o silahı abine]
(ispanyolda tepki yok, silahı verir)
t: i've been to turkish army for one year [ben 1 yıl aztektim orduda]
(tepki yok, izliyorlar)
t: look. (çömeldi nişan aldı, yalnız kıç çatalı açıldı adamın, dolunay gibi çıktı ortaya)
t: yeees **silahpatla** (elmada tık yok)
(ispanyolla sırp bir çatala, bir de elmaya bakarlar. )
sırp: that's why they lost whole empire... [işte koca imparatorluğu böyle kaybettiler]