hesabın var mı? giriş yap

  • insan kaynakları bölümünün çalışanlar kaynaşsın diye çeşitli aktiviteler düzenlediği bir şirkette sabah dokuz akşam altı çalışan, ikea'dan aldığı eşyalarla donattığı evinde muhakkak kablolu tv bulunan, hangi günler eğlenecekleri bile sistem tarafından belirlenmiş insan tipinin canını yakmak için yapılmış filmdir. son dönem norveç sinemasının en iyi örneklerinden biridir ayrıca. aynı erkek oyuncunun oldugu ve benzer eleştirel sularda gezinen başka bir başarılı film için bkz: tatt av kvinnen

  • ne ilginçtir ki belli bir eğitim görmüş, orta sınıf yarı-burjuva ailelerde olan saplantıdır. ve bunu sürekli tekrarlayıp çocuğu daha fazla çalıştırarak 40 kere söylesem gerçek olur rüyası yaşarlar.
    mesela geçen yıllarda tatil yaptığım bir yazlık sitede çocuğu dahi olmayan tip yoktu. o kadar çok kafamı diktiler ki neredeyse ikna olacaktım, ama çözemiyorum deha nerede. neyse sonra oradaki ege köylüsü garsonla sohbet ettim. oğlu o bölgenin satranç birincisi olmuş, oyunu da kendi kendine öğrenmiş. inanmadım internet'te gösterdi falan. sonra da dedi ki "keşke kafası faydalı şeylere çalışsa".

  • denememek ve en önemlisi vazgeçmektir.

    yaratma güdülerinde bilişsel yöntemleri savunan wolfgang köhler'in "iç güdüsel öğrenme" * olarak açıkladığı bir kavram vardır. bu kavram istediğiniz şeylerin etrafında devamlı dolanıp ona bir anda ulaşmayı yani aydınlanmayı öngörür. en başta fark edemediğiniz ya da araştırdığınız konu bir anda içinize doğarak önünüzde belirir.

    devamlı bir konu üstünde uğraşırken beynimizde yeni nöron bağlantıları kurulur ve beynin nöroplastik yapısı gereği yeniden yapılanır. siz o işle uğraştıkça aslında hiç bir gelişme olmuyor sansanız da gelişiyorsunuzdur. işte burada "vazgeçme" kavramı devreye giriyor. sizin farkında olarak işe yaramadığını sandığınız konu üstünde kendinize "işe yaramıyor, en iyisi vazgeçmek" komutunu gönderiyorsunuz ve yaratıcılık orada bitiyor. nöroplastisiteyi her alana uygulamak mümkün. negatif bir kavram olarak obsesyonlar da böyle kazanılıyor, pozitif anlamda bilgi de böyle kalıcı hale geliyor. yani davranışınız neyse beyniniz ona göre tekrardan yapılanıyor. kısaca neyi devamlı yaparsanız o olursunuz diyebiliriz.
    (bkz: nöroplastisite/@karanlikruya)

    kohler çalışmayla da bunu ispatlamıştır. maymunu bir odaya kapatır ve tepeye muz asar. çevreye de sandalyeler, eşyalar ve sopa koyar. maymun en başta ne yapacağını bilemez, inatla muza zıplar ama ulaşamaz, ardından sandalyeyi alır üstüne çıkar ve yine zıplar fakat yine başarılı olamaz. denemeye devam eder. çünkü açtır ve güdülenmiştir ve diğer eşyayı sandalye üstüne koyar, yine ulaşamaz. en sonunda 2 eşyayı üst üste koyup sopayı da kullanarak muza ulaşır.

    demek ki işe yaramadığını düşünsek bile o işte bir şey yaratmaya devam etmeye çabalamamız gerekir.

  • silahsız ve sivil 30 askeri kurşuna dizen pkk'nın, bebekleri kurşunlayan bir örgütün, tek amacı dershanesine gitmek olan bir genç kızın yüzünü yakan canilerin arkasında olduğu bir partiye oy vermek için ikna etmektir. o değilde bu hdp denilen zımbırtı bir günden bir güne örgütün eylemleri nedeniyle pişmanlığını beyan etmediği gibi pişkince örgütü savunmaya da devam etmektedir.
    bunlar devlete h..sstr çekenlerdir. gözünü kapat ve abinin çocuğunun o da yoksa annenin örgüt tarafından yok yere öldürüldüğünü düşün bak bakalım oy verebiliyor musun? ölen senden değilse umrunda değil değil mi?
    *

  • beygir toplamda kaç atınız olduğudur, tork ise o atların bireysel olarak ne kadar güçlü oldukları.

    10 tane ortalama güçteki at birbirlerinden ivmelenerek sizi düz yolda uçurur ama zemin engebeli iken (dik yokuş misal) her atın kendi başına ne kadar kuvvetli olduğu sizin yokuş çıkma hızınızı etkiler.

    arabalarda maksimum beygir gücü ve maksimum torka ulaşma devirleri farklıdır. binek araçlarda maksimum torkun daha düşük devirde verilmesi makbuldür. örneğin pek çok binek aracı maksimum torka 4000 devirde ulaşırken aynı araç maksimum beygir gücüne 6000 devirde ulaşır.

    yani aracın maksimum yük çekme kapasitesine erişmek için 4000 devir ancak maksimum hızına erişmek için 6000 devire çıkmanız gerekir. boş otobanda basmıyorsanız en yüksek viteste 6000 devire şehir içinde çıkamazsınız ama maksimum torka erişebilirsiniz.

    burada yük çekmeden kasıt aracın arkasına römork bağlayıp çekmek değil, aracın kendi ağırlığının yanı sıra içindekilerin de ağırlığını yol şartları iyi olmayan dik yokuşlar, engebeli patikalar gibi yerlerde zorlanmadan taşıyabilmesi için araç torkunun aracın ağırlığına oranla ideal bir oranda olması gerekmektedir. örneğin 2000 kg'lık bir araç isterse 200 hp beygir gücüne sahip olsun, maksimum torku 120 nm falansa o araç yokuşlarda ölür.

    siz tek başınıza kullanırken ok gibi fırlayıp sağdan soldan kaçan aracınıza 4 arkadaşınızı aldığınız zaman kağnı gibi kalkıp trafikte sizi rezil ediyor ya hani, işte onun sebebi aracın torkunun şasinin ağırlığının yanında 5 tane izbandutun ağırlığını da taşımaya yetmemesi dostlar.

  • "komşudan gelen kısır tabağının "boş göndermek olmaz" denilerek kısır koyulup geri gönderilmesine kısır döngü denir."

  • bende uyandırdığı tek düşünce; herkese atatürk nasip olmuyordur. bu günümüze bile şükür be atam sayende.