hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: dünyanın en gerçekçi bilgileri

    @1- insanlar ağızları ve burunları kapalıyken konuşamazlar.

    @2- gözünüzü 10 saniye kapatırsanız, 10 saniye boyunca hiçbir şey göremezsiniz.

    @3- sıcak su soğuk suya göre daha sıcaktır.

    @5- kafanızı keserseniz ölürsünüz (evet her ikisini de)

    @6- eğer donunuzu indirmeden işemeye çalışırsanız donunuza işersiniz.

    @13- birinci doğru galiba beyler. diğerlerini de deneyeceğim.

  • john wyndham'ın bizde yayımlanan 5. romanı. bu 5 romandan istila temalı olan ikinci roman bu. diğeri midwich'in guguk kuşları'ydı. triffidlerin günü de bir çeşit istila romanı olsa da midwich ve kraken daha fazla ortak yöne sahip. bir soğuk savaş dönemi yazarı olan wyndham çağdaşlarının aksine uzaylı istilasını bir komünizm ya da kapitalizm alegorisi olarak sunmaz. tam tersine uzaylılar dünyayı istila etmişse bundan batı dünyası da zarar görür rusya ve uyduları da. her iki kutup da istilanın boyutu ve önemi karşısında aynı ölçüde beceriksiz ve uzlaşmadan uzaktır. wyndham, romanlarında dünyanın bu denli kutuplaşmış olmasının küresel ölçüde büyük bir tehdit haline geldiğinin uyarısını yapar. kraken uyanıyor'da dünyaya inip okyanusların derin çukurlarına yerleşen iletişimsiz uzaylılar önce gemileri batırarak istilaya başlar ve milletler bu sorunla bir an evvel uğraşmak yerine birbirini suçlamaya girişir.

    wyndham için uzaylıların ne olduğunun, nasıl olduğunun, niye istilaya kalkıştıklarının hiçbir önemi yoktur. onun için önemli olan insanların savunma hatlarıdır ve bu hatların bilimsellikten uzak olmasını ve çıkar çatışmalarına boğulmasını anlatır. hikayenin baş karakterleri olan gazeteci çift -özellikle de phyllis- sağduyuyu temsil etse de fikirler çoğunluğun tahakkümünde ezilmekten kurtulabilecek midir? romandaki uzaylı istilasını bugün kıta, bölge ayırmaksızın her milletin başına bela olan corona virüsleriyle özdeşleştirebilirsiniz. tıpkı romandaki gibi insanlığın ortak bir programda eşgüdüm sağlayamadığı ve her koyunun kendi bacağından asıldığı bir dönemi yaşıyoruz.

    romanın içeriği wyndham'ın aydın bakışını mükemmelen yansıtsa da işleyişte diğer romanlarından zayıf kalan bir yanı var. okuru bir türlü içine alamayan ve istilayı okura hissettiremeyen bir biçimciliğe sahip. bu zorluğu ancak finalde aşabiliyor wyndham. bu yüzden romanın en çarpıcı kısmı son 30 sayfası diyebiliriz. temposu düşük ve konunun felsefi yanını daha fazla ön plana çıkaran dengesiz bir anlatıma sahip olan kraken uyanıyor, diğer wyndham ürünlerinden birazcık geride kalsa da yine de mutlaka okunması gereken bir istila bilimkurgusu.

  • mümkündür.
    senede ancak iki kere yaşadığı muhitten çıkabilen, onda da ya nicedir ağrıyan beli için doktora, ya da yeğeninin düğününe giden, kendi iradesiyle markete ya da mağazaya girip birkaç parça şey almaya dahi imkanı olmayan milyonlarca kadın yaşıyor şu ülkede.

    hatta benim teyzemdir bu. köyden neredeyse hiç çıkmamıştır, öyle başlığı açan arkadaşın annesi gibi tavuk döner yemeye dahi gidememiştir oğlunu yanına alıp. bir akşamüstü çıkıp eşiyle kahve içmemiş, bir mağazadan kendisi beğenerek etek seçememiştir hiç. hazır satın alıp yiyebileceği her şey lükstür onun için; bir poğaça versen eline, yolda yemez öyle, eve gelene kadar saklar da yanına çay demler...

    nerede doğdunuz, nerede büyüdünüz bilmiyorum ki...

  • nba'in tarihsel gelişimini de göz önünde bulundurarak değerlendirme yapıldığında ilginç benzerlikler bulunabilecek eşleşmelerdir.

    aynı zamanda hem tartışmalı hem de tartışmasız kabul görecek büyük benzetmelerle başlayalım.

    (bkz: michael jordan) - (bkz: mustafa kemal atatürk): alanlarında bir devri kapatıp yenisini açmış, tartışmasız liderler. bence adlarını yan yana yazmak bile yeterli, fazla açıklamaya gerek yok.

    (bkz: lebron james) - (bkz: recep tayyip erdoğan): tartışmalı ama liderler. ikisi de kariyerleri boyunca aldatılmamış ve aldatmamış. bence adlarını yan yana yazmak bile yeterli, fazla açıklamaya gerek yok.

    (bkz: shaquille o'neal) - (bkz: süleyman demirel): oyunu domine etmiş, bunu yaparken güldürmüş. zaman zaman güldürürken düşündürmüşlerdir ikisi de. gene de o'neal'ın sevenleri daha fazladır muhtemelen.

    (bkz: kobe bryant) - (bkz: bülent ecevit): inönü sonrası dönemde aynı gemideki başka biriyle çekişmeli bir mücadeleye girmiş ecevit, sanırım çekiştiği rakibi takımdan ve oyundan gittikten sonra bir süre daha ortamlarda takılmış kobe bryant'ın güzel bir eşleniği olurdu. kariyerinin sonundaki yorgun kobe, yorgun ecevit'e kıyasla daha efektifti ama.

    (bkz: tim duncan) - (bkz: kemal kılıçdaroğlu): belli bölgelerde çok etkili ve klas stilleri olmasına rağmen genel geçer benimsenmişlikleri olmayan başarılı liderler. sessiz sessiz işlerini yaparlar. birinin istifası istendi, diğerinin artık takas olması gerektiği söylendi.

    (bkz: greg oden) - (bkz: cem uzan): yirmi yıl nba'i domine edecek pivot geliyor diye anlatılan ama talihsiz sakatlıklarla kariyeri başlamadan biten adamla sansasyonel çıkışların, büyük ümitlerin reyiziyken bir anda sürgüne gitmek durumunda kalan adamın benzerliği.

    (bkz: derrick rose) - (bkz: abdullah gül): bence güzel bir benzetme.

    (bkz: deron williams) - (bkz: selahattin demirtaş): tribünlerin gazını almayı bilen iki kişinin eşleşmesi. williams da sonunda kazanan tarafta olmayı seçti. bakalım selahattin demirtaş'ın yapamadığını yapacak mı göreceğiz.

    (bkz: karl malone) - (bkz: deniz baykal): utah senatörü ve antalya vekili. biri chicago şampiyonluk davasında karşı tarafın avukatıydı, diğeri ergenekon davasının avukatı. ikisi de güzel şiir okur, challenger'dır ama boynu bükük ayrılmışlardır davalarından. baykal'ın yanında önder sav'ı, malone'un yanında stockton'ı vardır.

    (bkz: kevin durant) - (bkz: devlet bahçeli): 40 yapar, mehapenin bilmem kaçıncı yılı, kendi iktidarında dahi çük falan diyip yirmi yıldır yüzde 14 üstüne çıkamayan bir bahçeli ile sürekli konferans yarı finalinde tokatlanmaktan bıkıp en büyük rakibinin yanına gidip ikinci adam olmayı sindirmiş bir baksetbolcu.

    (bkz: allen iverson - mustafa sarıgül): biri philadelphia'nın baltimore'un sokaklarnda köprü altında adının graffitisi yapılan asi çocuk, diğeri çare sarıgül. popülizmi iyi bilen, başarılı sanılmaya yakın başarısız sansasyonel ünlüler. alçak gönüllülükleriyle bilinmezler. üçüncü tekil şahıstırlar.

    (bkz: dirk nowitzki - kemal derviş): uzaktan şut sokan uzunların en iyisiyle uzaktan gelip ekonomiyi şahlandıranların en iyisi. ikisinin de kariyer eğrileri sağa yatık normal dağılım eğrisi gibi.

    (bkz: vince carter - doğu perinçek): nba'deki uçan kaçan, hareketli oyuncu ekolünün önde gelen temsilcilerinden olan vince carter, kariyeri boyunca inanılmaz dönüşümler geçirmiş ve inatla basketbolu bırakmazken politik hayatı çalkantılardan geçilmeyen ve ısrarla siyaset yapan perinçek. perinçek'in sevenlerinin azlığı ayrıştıkları nokta. ancak şu aralar carter ne zaman 360'ı vuracakmış gibi sıçradığında heyecanlandırıp basit bir lay up'la motion'ı sonlandırdığında ne hissetiriyorsa perinçek de zaman zaman yaptığı çıkışların arkasının tatmin edici gelmemesiyle aynı şeyi yaşatıyor.

    (bkz: yao ming - turgut özal): popülizmle, oy potansiyeliyle her sene all-star seçilen bir pivotla; yollar, köprüler, icraatler yapan ve karşılığını oy ve cumhurbaşkanlığıyla alan bir siyasetçi. kariyerleri çok uzun sürmedi ama hatıralarda yer ettiler. yao'ya karşı daha bir nötrken insanların geneli, özal'ın seveni de sevmeyeni de çoktur.

  • 1935 yılı oscar ödülleri sadece 16 tanedir. kendi dalında 12 adaylığa gösterilecek olan bu film beş tane ödül kazanmıştır. bugüne kadar beş veya daha fazla ödül alan filmlerin sayısı sadece iki sayfalık bir listeye sığdığı düşünüldüğünde filmin romantik komedi türünde en iyilerinden olduğunu söyleyebiliriz. bazı sahneleri ve replikleri o kadar güzeldir ki, tekrar başa sarasınız gelir. gecenin bu vakti, şu ankara soğuğunda içimi ısıttı.

  • her kış 5 kilo alıp yaza kadar 5 kilomu vermem lazımcı tiplerin dramını okurken sinirleniyorum resmen. biz burada obezite ile mücadele etmeye çalışıyoruz, millet 60 kilo oldum kilolarımdan insan içine çıkamıyorum diyor. sanki 150 kiloyla morbid obezsin de yürüyemiyorsun anasını satayım yaa...

    hangi bakış açısı sadece 50 kiloda fit olacağınıza inandırıyorsa sizi, gidin ona öfkelenin lütfen.

    hala tartıda gördüğü rakam için delicesine bunalıma giren insanlar görüyorum ki asabım bozuluyor.

    az ağırlık kaldırın ki kaslarınız güçlensin. her yaz aynı teraneler için kafa şişirip durmayın. kilo vermenin ve fit olmanın tek yolu temiz beslenip, spor yapmaktır. bugün kilo vermenizi sağlayan mamalarınızı (!) ömrünüz boyunca kullanamayacağınıza göre sürdürülebilir alışkanlıklar kazanmak yararınıza olacaktır.

    special k, çilekli activia yiyip tatlı krizine girmeniz çok normal. kalorileri değil etiketleri okumaya başladığınız an doğru yola giriyorsunuz demektir.

  • bir kaç gün önce, mesaj atmayı öğrenmeye çalışan babamdan gelen ve bir kaç dakika hareketsiz durup uzaklara dalmama neden olan mesaj şöyledir.

    " kizim, ben baban.
    bu bir mesajdir.
    cevap yazma.
    istersen yaz. "

  • sabahleyin beraber mükellef bir sofrada mükemmel bir kahvaltı yapmış ve öpüşüp sarılarak ayrılmışsınızdır. aranızda hiçbir sorun yoktur. yarım saat sonra otobüsün hala gelmediğine dair mesaj atarsınız ve cevap gelmez. 2 gün boyunca sevgili kişisine hiçbir şekilde ulaşılamaz. cehennem azabı gibi geçen 2 günün sonunda telefonunuza "sil numaramı" diye bir mesaj gelir. işte bu kadar. 2 yıllık ilişkiniz haberiniz bile olmadan bitivermiş.

    ister sayılsın, ister sövülsün; ortada bir iletişim var. aldatmak bile bir tepki yöntemi. tamam dünyanın en adi şeyi ama dövmek bile bir tepki yöntemi. ortada gerçekten hiçbir şey yokken, hiçbir şey söylemeden çekip gitmek dünyanın en şerefsizce ayrılma yöntemidir, travma sebebidir. o günden sonra arkadaşınıza, flörtünüze, hatta anne-babanıza bile hep "habersizce gidecek" gözüyle bakar; en haklı olduğunuz olayların altında bile didik didik kendinize dair bir kusur ararsınız. (bkz: kendimden biliyorum)
    nolur, bakın rica ediyorum, ayrılacağınız kişiden ölümüne nefret ediyor olsanız bile bir vedayı çok görmeyin. kimsede kalıcı hasarlar bırakmayın.

    debe editi: bu benim debe'ye giren ilk entrym. soranlara, destek olanlara, geçmiş olsun diyenlere, benimle benzer anılarını paylaşanlara; hepinize çok teşekkür ederim.