hesabın var mı? giriş yap

  • okulları açarak ateşi harlayan milli eğitim bakanı ziya selçuk’un eseridir.

    edit:geçen gün arkadaşımın çocuğu okuldan farklı maskeyle gelmiş.arkadaşıyla değiştirmişler. diyeceklerim bu kadar.

  • hayatı gerçek anlamda çözmüş ingiliz.

    "insanlar yalnızca kendilerinin hissetmediği acıları çekenleri teselli edebilirler." demiş vakt-i zamanında. ne güzel demiş.

  • dc comics'deki paralel evrenler mevzusundan fazlasıyla nasibini alan bir karakter. ilk ve en çok bilinen supergirl, kara zor-el, superman'in kriptonlu kuzenidir. fakat onlarca yıl dc evreninde yer aldıktan sonra zalim dc editörleri tarafından crisis on infinite earths (dc'nin bitmek bilmeyen paralel evren krizlerinden ilki) serisinde superman'in son kriptonlu imajına zarar verdiği gerekçesiyle önce öldürülüp, sonra silinmiştir. bu olayın ardından dc evreninde çeşitli supergirl'ler yer alır. kara zor-el sonrası ilk olarak matrix tarafından kullanılır bu unvan. matrix paralel bir evrende lex luthor tarafından kriptonlu suçlulara karşı savaşması için yaratılan protoplazmik bir varlıktır. superman ona bu suçluları yenmesinde yardımcı olur, ağır yaralanan matrix'i ise kendi dünyasına getirir. matrix ise bir minnet göstergesi olarak supergirl adını alarak suçlularla savaşmaya başlar. bir süre lex luthor'la beraber çalışır çünkü lex luthor kendi evreninde iyi bir bilimadamıdır. gerçek yüzünü gördüğünde ondan uzaklaşır. daha sonra matrix, linda danvers isimli bir genç kızı ölümden döndürmeye çalışırken onunla birleşir. tamamen sıradan bir insan olan linda, bunun sonucunda süper güçler kazanır ve yeni supergirl olur. uzun süre suçla savaşır ve paralel evrenlerde geçen bir serüvenin ardından emekliye ayrılır. infinite crisis sonrası matrix evrenden silinir fakat linda danvers yaşamaya devam eder. clark ve lois'in gelecekten gelen kızı olduğunu iddia eden cir-el de supergirl adını taşıyanlardan biridir. brainiac tarafından kriptonlu dna'sı ile yaratılan cir-el geleceği kurtarmak için kendisini feda eder.

    2004 yılında önde gelen çizgi roman yazarlarından biri olan jeph loeb ve genç yaşta hayatını yitiren unutulmaz çizer michael turner tarafından, superman/batman'de, kara zor-el karakterine tekrar hayat verilir. yeni versiyona göre kripton'da kal-el henüz bebekken kara genç bir kızdır. kripton yok olmanın eşiğindeyken kara'nın babası zor-el brainiac'ın robotlarından aldığı teknoloji sayesinde argo city'yi kurtarmayı başarır, fakat teknolojisinin kullanıldığının farkında varan brainiac şehrin izini bulur. zor-el, saldırıya uğradıklarında, jor-el'in kal-el'e yaptığı gibi, kara'yı da bir uzay mekiği ile dünyaya yollamak ister fakat kara'nın mekiği meteor parçalarına takılarak uzayda savrulur ve dünyaya zamanında ulaşamaz. yani yolculuk planlandığı gibi gitseydi kara dünyaya ulaştığında clark daha bir bebek olacaktı. uzun yıllar sonra, clark yetişkin bir (super)adama dönüştüğünde kara'nın mekiği gotham'a düşer. clark'ın aksine dünyaya ulaşır ulaşmaz tüm süper güçlerine sahiptir fakat hafızası tam olarak yerinde değildir. güçlerine sahip olmasının sebebi mekiğindeki solar bir aygıtken, hafıza kaybı meteor taşlarıyla beraber güneş sistemine girmesinden kaynaklanan kriptonit zehirlenmesinden dolayıdır. bilindiği üzere kriptonlularun güçleri ve zayıflıkları* sarı güneşten kaynaklanıyor. darkseid'in de dahil olduğu bir maceradan sonra supergirl alışıldık mavi, kırmızı kostümüyle beraber boy göstermeye başlar. yeni supergirl'ün eskisiyle kıyaslandığında en büyük farkı daha fazla bağımsızlığına düşkün ve asi olmasıdır. superman'in korumacı tavırlarından hoşlanmaz ve kendisine her söylenene itaat etmez.

    bu doğuş hikayesinin ardından supergirl'ün kendi adını taşıyan serisi başlar. wonder woman'ın adasında* amazonlar tarafından eğitilen kara gün geçtikçe güçlenmeye başlar, hatta bazıları tarafından superman'den daha güçlü görülmektedir. bu lex luthor'ın ilgisini çeker ve bu ilginin saplantıya dönüşmesiyle beraber kara'yı izlemeye alır. kara'yı ona hala güvenmeyen batman de izlemektedir, herkes supergirl'ün superman'den daha güçlü olduğunu düşünürken o mevzuyu çözer. superman dünyada yetiştiği için insanlara zarar vermemek amacıyla güçlerini sınırlamayı öğrenmiştir, fakat supergirl güçlerinin limitlerinde dolaşmaktadır. tabii ki maruz kaldıkları sarı güneş miktarı düşünüldüğünde mantıklı olan superman'in daha güçlü olmasıdır. lex luthor meşhur "kryptonianbuster iron-man" kostümünü giyip kara'nın karşısına çıkar. kostümdeki siyah kriptonit kara zor-el'i iki kişiliğe böler. ortaya çıkan dark kara'ya göre zor-el onu dünyaya gönderirken kal-el'i öldürmesini istemiştir. zor-el küçüklüklerinden beri jor-el'in başarılarını kıskanmıştır ve iki kardeş arasında bundan doğan bir husumet oluşmuştur (ilerleyen sayılarda bunların doğru olmadığı, kara'nın dark angel tarafından test amaçlı manipüle edildiği ortaya çıkar). ardından lasso of truth sayesinde wonder woman kara'yı eski haline döndürür. ayrıca supergirl gizli kimlik taşımak konusunda pek başarılı ve istekli değildir. bir ara gizli kimlikle liseye başlar fakat liseli ergenlere tahammül edemeyip okulun ortasında kimliğini açığa çıkarır. daha sonra lana lang'in yeğeni linda lang olarak yeni bir gizli kimlik edinir.

    başlarda antipatik bir karakter gibi gözükse de kişiliğinin oturmasıyla beraber zamanla sevdirmiştir kendisini. özellikle ed benes, ian churchill ve gary frank tarafından çok başarılı çizilir. post-crisis sonrası ilk sunulan köken hikayesi yıllar içinde değişime uğramış ve new krypton serisi ile beraber son haline kavuşmuştur.

    supergirl'ün earth-2 versiyonu kara zor-l için:

    (bkz: power girl)

  • türkçe meali: paranın çoğuna süleyman ve çetesi çöktü, bana bıraktıkları birkaç yüzbin dolar da suyunu çekti. kendileriyle anlaştım, teslim olursam en az cezayı alacağımı taahhüt ettiler. ben de kabul ettim.

  • doldurdular şöyle tipleri silahlı kuvvetlere, verdiler ellerine binlerce lira parayı, köyde babasının traktör emanet etmediği tiplere orduyu emanet ettiler, şimdi bunların nasıl ayıklanacağını kendileri de bilmiyor.

    utanmaz arlanmaz herifler, o mesaj attığı tipi de iştirak ile yargılamaları gerek.

  • annem, babam uzun yıllar babaannemle yaşadılar. ben ilkokul 1'deyken dedemin sayesinde yapılan kendi evimize taşınmıştık. babam çok iyi bi işte çalışmadığı için mahalle bakkalına borcumuz baya birikmiş. babam bi gün işten geldi, banyo yapacak ama evde sabun kalmamış. evin en küçüğü olduğumdan bizimkiler beni bakkala yollayıp git bi kalıp hacı şakir al da gel dediler. neyse gittim bakkala, veresiye bi kalıp sabun alacağım dedim. bakkal da akrabamız, zaten mahallede herkes birbirinin bi şeyi, tipik karadeniz köyü işte. adam yok veresiye sabun mabun, önce borcunuzu ödeyin deyip yolladı beni. pislik herif. çocuk halimle nasıl utanıp bozardim. kafam yerde çıktım bakkaldan. ben içerideyken birisi sandalyede oturuyordu, ama o mahcubiyetle kimsenin yüzüne bakamadım tabi. meğer babamın amcasıymış. ben çıktıktan sonra kötü bakkala sormuş bu kimin kızı diye. babamın ismini duyunca bi kalıp sabunu kendisi alıp bi çocukla peşimden eve göndermişti.
    daha dün gibi, ama üstünden yıllar geçti. bayram için memlekete gittigimde onun da mezarını ziyaret edip yine bu olayı yad ederek rahmetle anmıştım kendisini. huzur içinde uyuyordur umarım. geride böyle güzel anılar bırakmak, kalp kırmadan, ah almadan yaşamak ne güzel olmalı.
    baki'nin de dediği gibi "baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş ", bizlere de hoş bir sada birakmak nasip olur umarım.

  • insanı hep en güvendikleri yaralar. şunu iyi bilin ki, en güvendiğiniz kişi, sizin en zayıf noktanızdır.

    -spoiler-

    hoffa'nın ailesinden sonra bu hayatta en çok güvendiği kişi frank'ti. aynı evin içinde beraber uyuyacak kadar ona güveniyor ve hayatını emanet edebiliyordu. hoffa'yı buluşmak için ikna ettikleri sahnede, hoffa da az çok tahmin edebiliyordu bunların onu aslında öldürebileceğini. o yüzden halka açık bir yerde buluşmak istediğini telefonda frank'a söylemişti. ancak hoffa'nın öldürüleceği yer çoktan seçilmişti. hoffa'yı öldürecekleri evi tutmuş, evin tabanını bile değiştirecek kadar her şeyi ayarlamışlardı. mesele hoffa'yı bu eve çekebilmekti. bunun için de hoffa'nın en çok güvendiği insan, frank devreye girecekti.

    dikkat ederseniz eve geçmeden önceki o muhteşem araba sahnesinde hoffa, frank'e geç kaldığı için hiç kızmıyor. film boyunca hoffa'nın bu özelliğini boşuna vurgulamadılar. adam, tony pro gibi arıza bir tipe bile sırf bu yüzden kafa tuttu. sırf geç kaldın muhabbeti yüzünden tony pro'yu kendine iyice düşman etti. ancak, frank onu kırk dakika bekletmesine rağmen frank'e tek kelime etmedi. sadece keşke haber verseydin diye serzenişte bulundu. hatta arabada frank'e silahının yanında olup olmadığını sordu. "bu şerefsizlere güven olmaz" diyordu; ama asıl güvenmemesi gereken kişi yanı başında oturan frank'in ta kendisiydi.

    eve girip evin boş olduğunu görünce bir şeylerin ters gittiğini hemen anladı. o an bile frank'e güveni hala yerindeydi. "hadi frank çıkalım buradan" derken, hiç düşünmeden arkasını kaç yıllık dostu frank'e dönüp evden çıkmaya çalışabiliyordu.

    ama hayat ne yazık ki böyle bir şeydi işte. arabanın ön koltuğuna oturmayacak kadar birine güvenmeyen frank, hayatta kalırken; arkadaşına gözü kapalı hayatını emanet eden hoffa, arkasını ilk döndüğü an öldürüldü.

    -spoiler-

  • pazar akşamlarını hala sevemeyen nesildir.

    yarın okula gidecek olmanın huzursuzluğu ve banyo yapma zorunluluğu yetmezmiş gibi bir de şahane pazar izlerdik. seçme şansımız da yoktu. espri anlayışımızın bu kadar gelişebilmesi bile bir mucize.

  • bugünkü yazısında şu ifadeleri kullanmış

    --- spoiler ---

    üç bakanın sel felaketinin vurduğu
    giresun’un dereli ilçesinde bir mahallede mahsur kalan vatandaşlarla görüşmek için iş makinesinin kepçesinde gittikleri bir görüntü var.

    ilk gördüğümde bana “işte devletimiz bu” dedirten görüntüden söz ediyorum. hani nâzım hikmet, “sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin” diyor ya, o kepçedeki üç bakan bize özlediğimiz devletin resmini çizdiler. ayaklarında çizme, ne koruma var, ne protokol, operatörün kepçesine binip vatandaşın ayağına giden üç bakan. işte özlediğimiz devlet bu. bravo üç bakana. bize bunu yaşattıkları için içişleri bakanı süleyman soylu’ya, tarım ve orman bakanı bekir pakdemirli’ye, çevre ve şehircilik bakanı murat kurum’a yürekten teşekkür ediyorum. bana “özlenen devlet nerede?” diye sorarlarsa, “giresun dereli’de, o kepçenin içinde” diyeceğim.

    --- spoiler ---

  • cumartesi arkadasimin dugunune gidicem. cok da tanidigim samimi oldugum biri degil, arkadasimin arkadasi ama kirmayalim diye gidelim dedim. neyse beni gelip alacaklar sonra dugun salonuna gidicez. gomlegimi, pantolonu falan utuledim suslenip puslenip bunlari(beni alacak arkadasi) beklemeye basladim. lan ne gelen var ne giden. ariyorum caliyo caliyo telefonunu acmiyo. mesaj atiyorum cevap vermiyo. kizdim sinirlendim, atladim bi dolmusa kendi basima dugunun yapilacagi mekana gittim. kapida karsilama fasli falan tabii ben samimi olmadigimiz icin gelinle damadin anne babasini da dogal olarak tanimiyorum. neyse oturdum bi masaya, ufak ufak atistiriyorum falan derken bi alkis kiyamet koptu konfetiler falan gelinle damat geldi. lan o da nesi?! kizi tanimiyorum, damadi hic tanimiyorum... hemen elimi telefona atip facebook'a girdim. basimdan asagi kaynar sular dokuldu, meger dugun yarinmis ve ben hic tanimadigim birilerinin dugununde alkis tutuyorum yiyorum iciyorum. neyse hic caktirmadan oturdum yerime, kalktim dans ettim, halay cektim, ickimden yudumladim yedim ictim mekani terkettim. kimse de bana "aga sen kimsin?" diye sormadi. turk insaninin ne kadar misafirperver oldugu bi kere daha tescillenmis oldu. muhendiz bi cocukla tanistim cerenle nerden arkadasiniz, okuldan mi dedi. evet diyip hizlica konuyu degistirdim. lan ne ceren'i ben burcu'nun dugune geldim amk. adamlar yarin gerdekten sonra acip dugun kasedini izliycekler. ortalikta dolanan bi tip halay cekiyo oturmus iciyo falan kim lan bu diycekler ahahah

    ertesi gun yani bugun oldu arkadas aradi. hadi in seni almaya geliyoruz diye. yok abi ben ateslendim cok kotuyum diye savusturdum gitmedim. simdi bugun de gitsem mekan sahibi, garsonlar diycek lan bu dun de burdaydi, gene gelmis diye.

    bu da boyle bi ani olarak not dusulsun.

  • sabahları, burnunuzun dibine kadar sokulduktan sonra gözlerinizin içine bakarak "baba uyandık mı? " diye soran üç buçuk yaşında sarı kafalı bir oğlan çocuğu.

    ardından "henüz uyanmadık oğlum" deyip, yarım saat daha sarılarak uyumak; hayattaki küçük mutlulukların en değerli bonusu.

  • ikea ile başlaması gerekmektedir.

    keza mango'da her an mızıkçılık yapıp kendinizi dışarı atma şansınız vardır.

    ancak ikea'da kapıyı bulup dışarı çıkabilmeniz için gereken yürüme süresi, minimum iki saattir.

    (bkz: zayıflama merkezi olarak ikea)