hesabın var mı? giriş yap

  • video: pembe mezarlık - model

    yorum:

    pembe mezarlık ne amk kaç yaşında insanlarsınız siz?

    çürük çilek kokusu ne ? şekerden tabut ne amk ? koca koca adamların yaptığı şarkıya bak anlamıyo millet diye yardırın amk kelimeleri yanyana.

    aha bende yazıyorum

    turuncu bir müezzin gördüm rüyamda

    aşık müminler keşkülden musalla taşında

    gezinirken avluda bir anda

    doldu ciğerlerim birden çürük hurma kokusuyla.

    çürük çilek ne amk yaaa!

  • lisans üstü egitimin 2. basamagi.
    siralama soyledir:
    master
    doktora
    yardımcı doçentlik (bir nevi menopoz gibi birşeydir)
    docentlik
    profesörlük
    ordinaryus profesörlük
    mezar

  • onbir, oniki yaşlarındayken arada annemle beraber gündeliğe giderdim. genelde büyük temizlik yapılacaksa ek yardım olarak. anneme beş veriyorlarsa bana da iki, üç verirlerdi. şimdi düşününce, çok küçükmüşüm ama erken gelişmiştim. bir de fakir fukaranın çocuğu pek çocuk olamaz. çocuk olmaya vaktimiz de paramız da yoktu. neyse bu bir başka entry konusu...ben aslında başka bir şey anlatacaktım;

    yine annemle gündeliğe gittiğimiz birgün, evini temizlediğimiz kadının eşi, mahmut amca, ertesi gün okuldan sonra onlara gitmemi ve bana kışlık ayakkabı alacağını söyledi. annem de okul çıkışı mutlaka gelmemi söyleyince gittim mecburen. mahmut amca ile kapıda buluştuk, sonra beraber yakınlardaki bir ayakkabıcıya gittik. annem gelseydi bari ama gelmedi. calismasi gerekiyordu çünkü. mahmut amca'yla ayakkabılara baktık. bir tane denedik, aldık ve çıktık. sanırım hayatımın en mutsuz günlerinden biriydi. ayakkabı alındıktan sonra da, eve geldikten sonra da sadece ağlamak istediğimi ama kendimi tuttuğumu hatırlıyorum. bir de sonradan mahmut amca anneme asık suratlılığımdan dem vurmuş. sanırım bunu, ayakkabı alındıktan sonra sevinçle bacaklarına sarılan bir çocuk hayal ettiği halde, eskisinden de mutsuz bir çocukla karşılaştığı için hayal kırıklığı ile söylemişti. aslinda cok iyi niyetli bir adamdi ve ailece cabamizi takdir ediyordu.

    buraya nereden geldim peki...dün nuri bilgi ceylan'ın kış uykusu nu izledim...orada da vicdanını (ki vicdan genelde korkakların sevdiği bir sözcüktür ve öncelikle güçlüleri dehşete salmaya yarar.)* rahatlatmak için fakir bir aileye para vermeye çalışan kadına kızarken hatıralar beni buralara getirdi galiba. kadın parayı açıklama yapmadan gizlice kapıya bırakabilirdi...ama hayır, o şık kıyafetleriyle yardım ettiği ailenin gözlerinde sevinç görme, minnet duygusuyla sarmalanıp sarılma ve başkalarının mutluluğuyla mutlu olma fikrinden ziyade, mutluluğu için teşekkür edilmesiyle tatmin olma yolunu seçtiği için.
    çoğu zaman insanlar egolarına yenik düşüyorlar, birilerine yardım etmek güzel de teşekkür beklemek niye? teşekkürü bırak da arkandan etsin. illa yüzüne edilince ne oluyor?

    bir çocuğu mutlu edecekseniz o çocuğa yapılacak yardımın gizli olmasına, hatta çocuktan bile gizli tutulmasına dikkat etmeniz lazım. eskiden bir laf varmış, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek diye, ne doğru laf.

    bana şükret, sayemde bak yine iyisin'le iyi edilemiyor. kış uykusu bunun gibi pek çok anımı canlandırdı. daha gelirim ben buralara.

    * filmden alıntı

  • akla metin tekin'in anısını getirmiştir. 1983 ocak. donanma kupası. beşiktaş - galatasaray maçı. metin tekin henüz tanınmıyor.

    metin 2 gol attığı maçta stattan çıkar. babasıyla vapur iskelesine doğru yürürler.
    yoldan geçen taksici: genç! beşiktaş galatasaray maçı kaç kaç?
    metin: 2-2
    taksici: beşiktaş'ın gollerini kim attı?
    metin: ben attım
    taksici: yauw sana adam gibi soru soruyoruz kardeşim.

    der. bozulur ve gider.

    anımız şurada: https://www.youtube.com/watch?v=xlzbp-mp3vq

  • almanya'nın en zengin bölgesidir. haliyle diğer eyaletlerle zenginliğini pek paylaşmak istemez ama zorunda kalır.

    işte bu sebeple, her ne kadar kıro gibi görünseler de acayip bir kendine güven vardır bu adamlarda. her bir bireyinde, "almanya'yı ben finanse ediyorum lan, kes sesini" havası vardır.

    yabancıyı ve doğu almanya'dan gelenleri pek sevmezler. bir bavyeralı arkadaş zamanında şöyle demişti: "bavyera almanya'nın bir parçası değil de, kendi başına bir ülke olsaydı, içine tek bir yabancı işçi dahi almazlardı." hakkı vardır.

    bir de misal başka bir eyalette öğretmenlik okudunuz. gidip bavyera'da öğretmenlik yapamıyorsunuz. çünkü bu bavyera denilen yerde eğitim kalitesi öyle yüksek ki (pisa sonuçları da öyle diyor), diğer eyaletlerde okuyan öğretmenlerin çalışmasını istisnai durumlarda istemiyor. anca, bavyera üniversitelerinde olmayan özel bir öğretmenlik bölümü okursanız (misal zihinsel engelliler öğretmenliği), o zaman bavyera kapılarını açar. krank, oder?