hesabın var mı? giriş yap

  • fikirleri, dusuncesi, siyasi durusu ne olursa olsun, herhangi bir konuda “nesnel” derinlikte bilgisi olan insanlara hep saygi duymusumdur. ornegin cok uzun zamandir araba surerim ama temel bilgiler haricinde arabadan anlamam, ama tabir-i caizse, bir apaci bile bilgiliyse bu konuda, oturur merakla dinlerim, zaten birisi, araba konusu acildiginda herhangi bir sekilde “atmosferik” kelimesini cumle icinde kullaniyorsa arabadan anliyordur. su yasima geldim, ilk defa bugun bu kelimeyi bir yere yaziyorum. saka maka muthis kelime ama “atmosferik”.

    bu “derin bilgiye sahip” olma cikarimini kendim icin yapmam maalesef mumkun degil, hani twitter’da orada burda meshur bir “cizim” vardir ; arka baldirlarindan cok guzel baslanmis bir at ortalara dogru bozulmus, bas kismi ise rezalet, su gorsel iste. benim bir konudaki “derin bilgi” seruvenim genelde boyle basliyor, bir seye merak sariyorum, okuyorum-arastiriyorum, bir yerden sonra o aldigim temel bilgi yeterli geliyor olmali ki, o ba$ kismina bile gecemiyorum. bu nedenle at'i tamamen ayni kabiliyetle cizenlere saygimiz buyuk. (at'lar demisken, konunun ingiltere'deki hesabimin lloyds'tan olmasi ile hicbir alakasi yok*)

    en son 2015 yilinda twitter kullanmistim, yani hesabim vardi ama kaptmistim, ta ki gecen kasim ayina kadar. hem nispeten bagimsiz kaynaklardan haber almak, hem de fikirlerini, yasam tarzini begendigim birkac kisiyi ve gundeme dair guzel tespitleri olan, iki elin parmaklarini gecmeyecek sayida “fenomen”i takip etmek icin tekrar hesap actim. ılk takip ettigim kisilerden biri de, uzman oldugu alanlarda "derin bilgisi" olduguna inandigim vedat milor oldu.

    vedat milor’un ilginc bir twitter ve (kullandigim zamanlardaki gozlemimden) ınstagram takipci kitlesi var. turkiye’deki mevcut yapiya bu kadar yakin baska bir hesap var mi bilmiyorum?

    oncelikle milor ile ayni dili (veya benzer diyelim) konusan bir grup var. bunlar piramitin en tepesindekiler. milor diyor ki; (ornek veriyorum, gulmeyin) “osteria francescana’daki mantarlar eski lezzetinde degil” , biri cikiyor ; “vedat bey, massimo bottura agirligini yeni actigi otele vermis, hatta orada da kupaj sarap uretecekmis, ayrica mantarlar bu sene istenilen duzeyde cikmamis, ben de tattim” gibi bir sey diyor. “vay be” diyorum ne adamlar var, konuya ilgili, takip ediyor. milor diyor ki "sarap soyle saklanmali" biri diyor ki, “vedat bey saraplardaki asidite acisindan, su derecede saklamayi oneriyorlar, siz ne diyorsunuz? ”, biri diyor “fat duck boyleymis” , oteki diyor "lufer soyle olur" v.s. bunlar “vedat bey”ciler. onun okudugu kitaplara, gittigi yerlere asina olan ve -benim nazarimda- sofistike hayat gorusune sahip insanlar. bunlarin bir de alt grubu var "vedat bey, tokyo'ya yolunuz duserse, suraya mutlaka gidin"ciler, bunlar eser miktarda da olsa var.

    benim de icinde oldugum bir ikinci grup var; biz orta yolculariz, “vedat abi”cileriz. tipki "ortadirek saban" filminde, zuppe erkan'in karsisindaki kemal sunal gibiyiz, sabahlari "zeytin, zeytiiin, hanimis zeytin"cileriz". velhasil, kendi takip motivasyonumdan ornek vermem gerekirse, gunun birinde ”ankara - ic anadolu ekseninde veya ulasilabilir yurtdisindan (avrupa) tavsiye ettigi bir yere yolumuz duser de “buranin da $u yemegi meshurmus” diyerek deneyebilmek, ara sira paylastigi ve/veya onerdigi ilginc makaleleri okumak, filmleri ve kitaplari not almak gibi temel gudulerle takip ediyoruz. klasik metropol beyaz yakalisi olarak, kah"abi sizi bir yere goturecem, salas, on numara" diyebilmek, kah "nerede kardesim bu isletmenin sommelier'i"* cumlesini kurabilmek icin de vedat milor onemli bir figur.

    bir de hic anlayamadigim bir ucuncu grup var, bu grup oyle gizli sakli “yumurta” hesap falan da degil, kanli canli insan. bunlar “vedat” cilar. sahsen, abim veya ablam yok ama olsaydi isimleriyle hitap etmezdim herhalde. bu grubun en buyuk ozelligi emir kipi ile konusmasi. ortak noktalari; vedat milor eger yemek konusundan alakasiz bir sey paylasmisa “isine bak vedat” tandansli cevap vermeleri. numerik agirligini bilmiyorum ama mutlaka iki-uc paylasimindan birinde bu tipler var. adam diyor ki “karantina’da su kitaplari okuyorum (veya okuyacagim), kitaplarin biri de tez hocam michael burawoy’in bir kitabi" ... birisi “isine bak vedat” (veya “sen kim michael burawoy kim”) gibisinden bir sey yaziyor. "o yemek onla gitmez vedat", "cok sarap icmissin, azalt" ve daha bir suru sey. muhtemelen bu insanlar ertesi gun, buyuk resim kursuna giderken serviste "olm dun vedat milor'a ayar verdim twitter'da" falan diyorlardir.

    elbette "te$bihte hata olmaz" derler, mutlaka farkli reflekslerle ve amaclarla kendisini seven, merak eden, feyz ve ornek alanlar vardir, ama su ucuncu grupla isi zor.

    bu arada, youtube'daki canli sohbet programi bence muthis, (cuma aksamlari) ama canli ama sonrasinda mutlaka izleyin. sadece yemek vs degil cok ilginc konulara da deginiyor. (ozellikle 2.bolumdeki sanayi devrimi ile ilgili yorumlarini dinlemek cok keyifliydi)

    bu arada, 2009 yilinda bir roportajini okumustum, yanlis hatirlamiyorsam, alti yasindayken tereyag ve margarin arasindaki farki anlayabiliyormus, margarinli pilavi koyuyorlarmis onune yemiyormus (veya oyle bir sey) bir denk gelinirse sormak lazim, sayet gercekten oyleyse cok acayip gercekten.

    neyse, bir klise ile bitirelim; cok kaliteli adam.

  • birbirlerinden habersiz iki tüccar ile bir kuyumcu arasında kurduğu üçgenle vurgun yapan çetenin metodlarına polisin verdiği isim.

    sistem şöyle işliyor:

    1-belli bir malın tüccarını, telefonla arayan çete üyeleri, "elimizde ihale fazlası mal var. çok düşük fiyatla satıyoruz" diyerek teklifte bulunuyor. tüccar olur derse "yükleme için haber bekleyin" diyorlar.

    2-o malın satışını yapan ikinci bir tüccar bulunuyor ve sipariş veriliyor. ilk tüccar aranarak, "malınız hazır. şu depodan gelin ve alın" deniliyor. aynı anda ikinci tüccarı arayan çete, malı alacak şoförün ismini ve plakayı veriyordu. yükleme sürerken çete, ilk tüccarı "daha önce çok mağdur olduk. malınız şu anda yükleniyor. irsaliye faturası da hazır. biz aynı zamanda kuyumculuk yapıyoruz. hesabımız şudur. lütfen malın parasını bu hesaba yollayın" diyerek kandırıyor. her şeyin gözünün önünde olup bittiğini gören tüccar, havale yapmakta sakınca görmüyor.

    3-ilk iki aşamada yer almayan ekip üyeleri bu esnada kuyumcu buluyor. kuyumcuya "sizin orada oturuyorum. düğünümüz var. çok acil altın lazım. ama ben il dışındayım. parasını hesabınıza eft yapsam olur mu? şoförüm altınları gelip alacak" diyor. birinci tüccarın parayı havale etmesiyle birlikte, kuyumcu altınları çeteye veriyor.

    bu noktada çete için operasyon tamamlanmış oluyor ve ortadan kayboluyorlar. geride kalanlarlardan 2.tüccar peşinat almadığı için malın yüklemesini durdurup zarardan yırtıyor, ancak 1.tüccar , yani havaleyi yapan kazıklamış oluyor. kuyumcuyu arıyor, kuyumcu "altınları şöförünüze verdim" deyince işin aslını anlıyor. geçmiş olsun.

  • e, evet?
    gezi'de yaptırmadınız da, "sandıkta yapın" dediniz ya lan?

    ayrıca, sandıkta da yapmayacaksak, nerde yapıcaz? ona da siz mi yer göstereceksiniz? sokakta yapma, sandıkta yapma, nerde yapiyim be yeter lan!

  • ali ismail korkmaz 'ın davasında açık kimliği ile cesurca tanıklık yapan kahraman.

    http://haber.sol.org.tr/…sandalyesinde-haberi-92270

    "2 haziran günü bir arkadaşımızla buluşup es park'taki gösterilere bakmaya gittik. gece 23.30 civarı evlere dağılmaya karar verdik. yanındaki arkadaşımı eve bırakmak için yunus emre caddesi'ni kullandık. kendisi caddeye yakın oturuyordu, geri dönerken çevik kuvvet toma'yla birlikte atağa geçti, grup dağıldı. ben de kaçtım, tanımadığım iki üç kişiyle ara sokağa girdik. akp il binasını biraz geçtikten sonra, nereden güvenli bir şekilde eve dönebileceğimi düşündüm. ara sokağa girdim, fırının bulunduğu sokağa. önümde yaşlı bir çift vardı. fırının orada polisleri ve sivilleri gördüm. polis biber gazı atmıştı, etkilendiğim için yaşlı öiftle fırına girdim. içeride iki polis vardı. o esnada polisler dışarı çıkmışlardı. 10-15 dakika bekledikten sonra gazın etkisi geçmiştir diyerek çıktım. tam o esnada bir göstericinin yakalandığını düşündğm, çünkü biri "yapmayın, etmeyin" diye bağırıyordu. sonra iki polisin bir genci yakaladıklarını gördüm. bu polislerden biri selçuk bal'dı. kapalı pazara doğru sürükleyerek orada darp ettiler. darp edenler arasında serkan kavak da vardı. darp ettikleri kişi düşünce polis dövmeyi bıraktı ama serkan kavak dövmeye devam etti. bu kişiler daha sonra fırının önüne döndüler, ben de fırının oraya gittim. tekrar gaz saldırısı başladığı için eve gidemedim, bir süre daha bekledim. daha sonra sokağa giren uzun boylu, kumral birini darp ettiler. dövdükleri kişi "yapmayın ben su almaya geldim" dedi.

    eve gitmek için ali ismail'in girdiği sokağa yöneldim. serkan kavak'ın pasajda saklandığını gördüm "ben çıkarken sen geriye kaç" dediğini duydum. bu sırada ali ismail korkmaz ile doğukan bilir'in sokağa girdiğini gördüm. ali ismail sokağa girmeden önce hüseyin isimli polis ve gaz maskeli polisi gördüm orada.

    polisler sokağın başında ara sıra pusuda yatıyorlardı. ali ismail sokağa girdiğinde hüseyin ve gaz maskeli polis tarafından yakalanmak istendi ama yakalayamadılar, onlar doğukan bilir'i yakaladılar. ben de ali ismail'le birlikte koştum ve saklandım. ali ismail'e doğru koşmadım, korkabileceğini düşündüm.

    ali ismail koştuğunda fırıncı tarafından yakalandı. ali ismaii kepenklere doğru hamle yaptı. kepenklere doğru ittirilince dengesini kaybetti. oradaki herkes tarafından darp edilmeye başlandı. sokağın giriş kısmından elinde cop olan, kır, uzun saçlı bir polis koşarak geldi. yüzünü korumak istemesine rağmen kar etmedi. son olarak kafasına aldığı darbeyle, başını kaldırıma çarptı ve bilincini kaybetti. bulunduğum yerden yüzünü hafızama kazıdım, gözleri kapalıydı. hiçbir şey yapamadım, öylece kalakaldım. daha sonra kendisine gelmeye çalışırken, mevlüt saldoğan tarafından ikinci kez darp edildi.

    kafasına özellikle çok sert darbeler aldı, sesini duyabiliyordum. ardından ali ismail bir hamle yaparak koşmaya başladı. bu kısım görüntülerde yoktu, ali ismail sokağın ucunda pusuya yatan hüseyin ve diğer polis tarafından üçüncü kez darp edildi. bu kişiler ali ismail'in bacaklarına vurdular, "tutun bunu tutun" seslerini duydum. ali ismail üçüncü kez darp edildikten sonra gözden kayboldu."

  • '' almanya'da aileler odanın kapısı açık olsa bile çalıp öyle giriyor. bizimkiler kilitli kapıyı zorluyor lan.''

  • bir fenerbahçeli olarak çok az bulduğum ceza. aziz yıldırım'ı hapse atmıyorsunuz; volkan'a, emre'ye şöyle okkalı cezalar vermiyorsunuz. yeter artık amk kurtarın bizi şu adamlardan.

  • buluş var lan bi tane, "buluş". sanki laboratuvarda beher kapta kaynatarak yapmışlar çocuğu, büyüyünce borla çalışacak pezevenk.

  • niğde de iki migros şubesinde alkol yoktur.
    neymiş mal sahipleri taliban zihniyetindeymiş de onlar da bunu kabul etmiş.
    ne yani mal sahibi hindu olunca da dana eti de mi satmayacaksın.

  • yarım tavuğa bakıyoruz, 2 tl. yarım kokoreç 6 tl 7 tl. neden? hayvanın bokunu yiyip yemediğimiz belli değil, 7 tl'yi kitliyolar. öbür tarafta boksuz et 2 tl, burada boklu et 7 tl? bu nası mantık lan ecdadına koştuklarım...
    üzücü.