ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türk sinema tarihinin en iyi erkek oyuncusu
-
şüphesiz sadri alışık, kemal sunal, haluk bilginer vb. diyenler çıkacaktır ama benim için kesinlikle:
(bkz: şener şen)
komediyse komedi, dramsa dram. her rolünün hakkını fazlasıyla veren büyük bir ustadır.
türklere döve döve öğretilmesi gereken şeyler
-
millet devlet için değil, devlet millet için vardır.
kutsal olan devlet değil, kurucusu olan millettir.
facebook'ta yaşayan acıların kadınları
-
biri bugün şöyle bir şey yazmış paylaştığı yazıya "can yücel yine döktürmüs" . şimdi kendisine can yücel in öldügünü söylesem, çektiği acılara yenisini eklemenin vebalini alacağımdan direkt listemden çıkardım. sanırım buna dayanabilir. çünkü o güçlü bi kadın ve bir lafa bakar laf mı diye....
elif aslı yıldız tunaoğlu
-
hanımefendinin instagramında 5 dk gezince bir arkadaşımı hatırladım. pendikte bir gecekonduda yaşıyorlardı. çok büyük bir şirkete sekreter olarak girdi ne yaptı ne etti 6 ay içinde şirketin sahibini kafaladı evlendi. aynı bu abladaki gibi 20-30 yaş fark var. ondan sonra yüce dağları ben yarattım tribinden çıkamadı. konuşurken ben bu şirkete ömrümü verdim diyor 2 gün gitmesem batar diyor. terfi etti tabi muhasebe müdürü gibi bir şey oldu. en son birlikte happy moonsa gittiğimizde garsona benim yemeğimi herkesten önce getireceksin!!! deyince son görüşmemiz oldu.
bu ablamızda da onu hissediyorum bir şeyleri hazmedememiş gibi. sürekli tüm postlarda ben buraya tırnaklarımla kazıya kazıya geldim imajı vermeye çalışıyor da içi boş çok belli.
-yazan arkadaşa telafi edebiliriz bir aksaklık olmuş olabilir deseydi bugün kimse bunları yazmayacaktı ama onun yerine arkadaşın yaşadığı evin neminden( yani sen fakirsin rutubetli evde oturuyorsun diyor ) bahsetmeyi daha uygun görmüş. kibir en büyük günah.
savaş ay
-
öncelikle allah rahmet eylesin.
ama ne kadar duayen gazeteci, ne kadar örnek gazeteciydi bilemem.
zira 14 aralık 2004 g-mall yangını'nda yaptığı habercilik ile kendi kalitesini herkese ispatlamıştır.
sinemada yangın çıkmış, insanlar içeride mahsur kalmış ve yoğun dumandan etkilenmişler.
itfaiyeciler sinemada mahsur kalanları tahliye etmeye çalışırken rahmetli savaş abimiz olay yerine bir minibüs ile ulaşıyor ve ulaşır ulaşmaz minibüs içinden her yeri siyah boyalı olarak çıkıyor ve başlıyor kamera kaydetmeye...
olaya şahit olan itfaiyeciler şaşkın zira adam minibüsün içinden çıkıp itfaiyecilere "içeride durum çok kötüydü tahliye neden gecikti" gibi sorular soruyor ve itfaiye amiri kendi işine bakmasını söyleyerek tersliyor abimizi.
tabii rahmetli gidiyor bu sefer başka kimselere, içeriden çıkan insanlara, durum çok kötüydü ne hissediyorsun diye soruyor, birisi "aa savaş abi sen içerdemiydin ben görmedim" diyor.
bunların hiçbiri yansımadı kameralara...
ama yangın güvenliği ile ilgilenenler, itfaiyeciler kendisinin programını seyredince hemen anlıyorlar düzmeceyi...
çünkü; sinemadaki yoğun dumana maruz kalmış herkesin ağız ve burun bölgeleri havadaki nem ile beraber nefes alıp verdikçe is yüzünden simsiyah olmuşken sadece savaş ay'ın ağız bölgesi bembeyaz ve yüzünün her yeri sıvama usulü simsiyahtı...
bu olay ayyuka çıktı, savaş ay önce yalanladı, sonra itiraf etti.
işte böyle bir haberciydi, olmadığı yerde varmış gibi davranarak insanlara düzmece şekilde haber ulaştıran...
mfö ve bülent ecevit'in inanılmaz sohbeti
-
belirtildiği gibi söylenen şarkı (bkz: bülent ecevit) şiiridir.
"sonra''
burada bitsin mi hikaye
başlasam mı yeniden her şeye
yine tanrı mı olsam
yaratsam mı kendimi
ateşle havayla suyla mı
yalnız eniyle boyuyla mı
neyle kursam
boş mu versem tanrılığa
bir başıma otursam
ne ateş ne hava ne su
ne en ne boy
ne habil ne kabil
ne soy
ne ben ne tanrı
kendi sesinden
girişi mükemmel parçalar
ruhsar'dan akılda kalanlar
-
mazhar'ın evden her çıktığında yaptığı garip totem.
1-a birayı hatırlatır diye çocuğu 1-b'ye yazdırmak
-
11-a'ya yazdırıp 10 birayı hatırlatmasından daha iyidir.
türkan şoray
-
türkan şoray 'ı sevilesi kılan şey salt güzelliği değildir. bu toprakların gördüğü en mütevazi insanlardan biridir.
birkaç yıl önce kendisini bodrum'da gördüm. bildiğin gördüm dibindeydim çünkü. 3 günlük "şöhretler" koruma ordusuyla gezerken türkan hanım çıkmış sokağa sevenleriyle (ki sanırım sevenleri tüm türkiye oluyor) hasret gideriyordu.
kendisine birşeyler söyleyen herkese cevap verdi, sarıldı, öpüştü, gözlerinin içi gülüyordu. demek gerçekten varmış böyle birşey insanın içinin güzelliğinin dışına vurması.
türkan şoray bu toprakların en güzel kadınıdır, en güzel insanıdır. ilelebed de öyle kalacaktır.
1968 yılında bakırköy'de çekilen fotoğraf
-
bu fotoğraf eğer gerçekten 1968 yılında bakırköy'de çekildiyse ilk gösterdiği şey beslenme alışkanlığımızın kötünün ötesinde bir yöne gittiğidir. fotoğrafta kilo problemi olan insan yok.
sonradan edit: kilo problemi olan 1 kişi bile yok.
taksinin aniden açılan kapısına çarpan motorcu v-2
-
aniden veya yavaşça fark etmez motosikletçi şeridinde gitmiyor, yetmiyor emniyetten gidiyor yetmiyor araca sıfır gidiyor yetmiyor hızlı gidiyor bu sırada sağ şeritte duran adam efendi gibi kapıyı açıp iniyor. 10 da 9 motosiklet 10 da 1 inen suçlu o da inerken bir baksa iyi olurdu diye.
edit: mesajla ulaşan arkadaşım "ulan salak, o yolda durmak bile yasak. adam durmuş, kapıyı açmış, arabadan inmiş. neyin kafasını yaşıyorsunuz ben anlamıyorum ki." demiş e5 te yolcu indirme bindirme serbest arkadaşlar. otobanlarda bu yasak var. sallamayalım.
ek olarak: burada her ne kadar motosikletçi arkadaşı suçlu bulsam da trafikte motosikletlere pozitif ayrımcılık yapan bir insanım. yol veririm, asla sıkıştırmam, sağımdan solumdan iki araba arasından geçen görürsem her ne kadar kılda olsam yol açarım geçsin diye. ama bu adamın konuşulacak bir tarafı yok. he birde kaldırımdan giden motosikletlilere kafam girsin.
nişanlılık
-
oniki yaşındaki oğlan ondört yaşındaki amcaoğluna soruyor:
- abi ablam nişanlanıyor biliyorsun...
- yaz sonu nikah varmış, bizim evde de konuşuyorlardı.
- ben sana bir şey sormak istiyorum...
- söyle...
- bu nişan dedikleri ne? evde sordum, 'eh evlenecekler işte' diyorlar ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim.
- hıııım... zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım...
- dinliyorum.
- diyelim ki şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. sana bir bisiklet alıyorlar ve 'haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin' diyorlar. işte şubat ile haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye 'nişanlılık dönemi' deniyor.
- haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun ta ki sınıfı geçene kadar. peki dokunmaya izin var mı?
- vallahi onu ben de tam bilemiyorum; binmek kesinkes yasak da, galiba ziliyle oynayabiliyorsun!.
***