hesabın var mı? giriş yap

  • galatasaraylıyım.
    parçalı bizim canımız.
    beşiktaş'ı ya da başka bir rakibimizi elbette sevmem.
    ancak kazanılan büyük başarıları da delikanlı gibi takdir etmesini bilirim.
    uzun lafın kısası her takımın içinde bulunabilen istisnaları ayıklarsak büyük galatasaray camiasının bir üyesi olarak tebrikler beşiktaş. yolunuz açık olsun.

    not: tineri bırakıp uçak benzini içmeye başladınız. yeter olm. bu nasıl beşiktaş... tekrar tebrikler dostlar.

  • annem babam çalıştığı için bakıcılarla büyüdüm. lale abla yıllarca bana ve kardeşime baktı, bizimle yaşadı. baba yok, anne yaşlı, çocuk bakarak evi geçindiren abisine yardımcı oluyor lale abla. 23- 25 yaşlarında. evin karanlık odasında kalıyor, duvarlarda ceylan, mahsun kırmızıgül posterleri. kendi çocukları gibi seviyor bizi, biz de onu çok seviyoruz. kardeşim saçlarını çekiyor, vücudunda morarmadık yer bırakmıyor tekmelemekten ama sesini çıkarmıyor lale abla, "çocuktur yapar selma abla, önemli değil" diyor anneme.

    karanlık odada radyo dinliyoruz lale ablayla. mahsun kırmızıgül dinliyoruz en çok, kasedi de var, "bu sevda bitmez" dinliyoruz en çok, lale abla çok içleniyor o şarkıda, ağladığı bile oluyor. hergün defalarca dinliyoruz o şarkıyı. dolapta pırasa olan günlerde patates kızartıp kıyak geçiyor bana, arkada bu sevda bitmez çalıyor. ütü yapıyoruz, bu sevda bitmez, temizlik yapıyoruz, bu sevda bitmez, oyun oynuyoruz, bu sevda bitmez.

    bir gün sofra hazırlıyoruz lale ablayla mutfakta, ben limon kesmeye çalışıyorum. lale abla gözlerini kapat diyorum. kapatıyor gözlerini, sonra aç diyorum, açıyor. ee hani? diyor. ne hani, limon gözlerine sıçrayıp yakmasın diye dedim diyorum. oysa o gün onun doğum günüymüş, ona bir şekilde sürpriz yapacağımı sanmış. o yaşta bile içime oturmuştu lale ablanın yalnızlığı, lale ablanın saflığı, temizliği. çok utanmıştım.

    sevgi ablası var bir de lale ablanın. bazen işten çıkarken anneme "ben sevgi ablaya uğrayacağım, annem geç kaldığımı düşünüp size telefon ederse sevgi ablasına gitti dersiniz" diyor. sevgi ablası da varlıklı bir kadın anlattığına göre, ona yarenlik ediyor, bazen de kıyafet falan veriyormuş.

    yıllar geçti, lale abla nişanlanacağını söyleyip işi bıraktı. ben de okula başladım zaten o ara. nişanlısıyla, nişanlısının ailesiyle falan tanıştık, hatta nişan kurdelalarını babam kesti. çok düzgün bi çocuktu nişanlısı. birkaç ay sonra haber geldi ki nişanı atmışlar. lale abla telefonlara çıkmıyor, babam nişanlısıyla konuşmaya gidiyor. nişanlısı diyor ki, lale akşamüstleri sizden çıktıktan sonra sevgi diye bir kadının yanında, bildiğin randevu evinde çalışıyormuş. hepimiz şok oluyoruz.

    aradan birkaç ay geçiyor, lale ablanın beş çocuklu, iki karılı bir adamla evlendiğini, yıkıldı yıkılacak bir evde sersefil yaşadığını öğreniyoruz. babam müdahale etmeye çalışıyor, lale ablanın abisiyle, annesiyle, konu komşusuyla görüşüyor, kurtarmaya çalışıyor lale ablayı. fakat abisi zaten laleyi defterden sildiğini, evden attığını söylüyor. muhtemelen lale abla da çaresizlikten düşmüş bu herifin eline. neyse sonra lale abla bir şekilde bize haber yolluyor, beni kurtarmaya çalışmayın, görseniz bile görmezlikten gelin, beni unutun, kocam tehlikeli birisi, sizleri seviyorum ve benim yüzümden kötü şeyler yaşamanızı istemiyorum diyor. babam bizi uyarıyor, laleyle karşılaşırsanız sakın konuşmayın diyor. fakat zaten hiç karşılaşmıyoruz çok uzun bir süre. o yaşta nelerin döndüğünü de çok iyi anlayamıyoruz tabii.

    yıllar sonra, artık kardeşim de ben de büyümüşüz, bir markette rastlıyoruz lale ablaya. biri kucağında iki küçük çocuk var yanında. bir süre o mu değil mi diye ikilemde kaldıktan sonra ikimiz de heyecanlanıyoruz, koşup sarılasımız geliyor. kolundan tutup durduruyorum kardeşimi. lale abla bizi farkettiği gibi çocuklarını kapıp marketten çıkıyor.

    lale ablayı bir daha hiç görmedim. lale abla çocukluğumdur, altıma işediğimde anneme çaktırmayan suç ortağımdır, beni mahallenin cazgırlarından koruyandır, bana bisiklet sürmeyi öğretendir, ablamdır, arkadaşımdır, yarı yarıya da annemdir. bu sevda bitmez lale abla sen hiç korkma!

  • o da bir şey mi!

    fındık, incir ve kayısı üretiminde dünya 1.
    antep fıstığı üretiminde dünya 2.
    ceviz üretiminde dünya 4. süyüz.

    ama halkımız bunların tadını unuttu maalesef. sebebi, yanlış politikalar sonucu liranın değersizleşmesi ve sonucunda alım gücünün azalışı. hepsi ihracata gidiyor.

  • efendim, ingiliz istihbaratının harikulade operasyonlarından biridir. bir filmi hak ettiği görüşüne ben de katılıyorum.

    2. dünya savaşı, malum-u aliniz, birçok istihbarat, propaganda ve dezenformasyon operasyonuna da sahne olmuştu. sözgelimi, "phoney war" denen, almanya'nın polonya'yı işgalinden belçika üzerinden fransa'yı işgal etmesine kadar geçen çatışması düşük süreçte, fransız savaş karşıtları "neden danzig için ölelim?" diye protestolar düzenliyorlardı. bu savaş karşıtı hareketin, kan emici, savaşın müsebbibi nazi almanyası tarafından fonlandığı ortaya çıkacaktı. yahut stalin'in meşhur büyük temizliği süresince, alman istihbaratı ile sovyetler işbirliği yapmış, stalin'in talebiyle alman istihbaratı çeşitli sovyet generallerinin kendilerine çalıştığını söyleyen sahte belgeler üretip yakalatmıştı. hele sonraları, sovyetlerden alınan paraları kullanan alman ajanlarının da başına türlü işler gelmiş, paraların işaretlendiği böyle keşfedilmişti.

    düşmanın yanlış hedefi vurması için karton ve balondan ordular, gemiler ve hatta şehirler yapılmış, dünyayı kasıp kavuran savaşta istihbarat birimlerinin kafası harıl harıl bu işlere çalışmıştı.

    kıyma operasyonu, yahut operation mincemeat da böyle bir kafa mesaisinin sonucuydu ve oldukça yaratıcıydı. önce ingilizler, ispanyolların eline düşen bilgilerin almanların eline düştüğünü keşfettiler. düşmanı, ona bir takım bilgileri ulaştırıp, düşmanın kendisinin elde ettiğini sanması suretiyle yanıltacak yollar aramaya başladılar; zira ilk çıkarma sicilya'ya yapılacaktı ve naziler çıkarmanın sardinya ve yunanistan'a yapılacağına inanırlarsa binlerce askeri oraya yığacaklar, sicilya çıkarması çok daha kolay gerçekleşecekti.

    çözüm bulundu. evsiz bir adamın cesedini buldular. (en zor şeylerden biri bu cesedi bulmaktı) ona bir kimlik yarattılar: william martin. yüzbaşı martin, geçici olarak binbaşılığa terfi etmiş, donanma için çalışan bir subaydı. ceplerine babasından mektup, sevgilisinden mektuplar ve resim (aslında ingiliz istihbarat servisindeki bir sekreterin fotoğrafı), tiyatro biletleri, banka ihbarları doldurdular. normal görünmesi için bayağı çaba sarf ettiler, almanların sızdığına emin oldukları hatlardan yaptıkları yazışmalarda martin'den bahsettiler. beline bir kayışla bağlanmış bir evrak çantası eklediler sonra, çantada da yayımlanacak bir kitapçık için önemli bir komutandan istenen bilgiler ve ona hitaben mektuplar vardı. inandırıcı olması için konsepti böyle kurmuşlardı; almanların eline geçecek belgede "yunanistan'a çıkarma yapacağız" yazmayacaktı, "şu yunanistan hazırlıkları yüzünden iş yavaşladı" yahut "sardinya'da sardalya yiyeceğiz yakında" gibi ifadeler geçecekti.

    mektubun içine tek bir kirpik koydular. ve william martin'i denizaltı ile endülüs'ün batı kıyılarında denize bıraktılar. nitekim ispanyollar cesedi buldu, bir uçak kazası kurbanı olduğunu düşünüp belgelerine baktılar. ispanya'daki alman askeri istihbaratı (abwehr) mensupları belgelere ulaşmak için baskı yaparlarken, ingiliz birimleri de ispanyollar tarafından bilgilendirildi. otopsiye giren ingiliz temsilci, ceset kokusundan şikayet ederek bir an önce bitmesi için baskı yaptı ve kayıtlara boğulma olarak geçti. daha sonra almanların kırdığına emin olduğu bir kriptoyla merkeze yüzbaşı martin'in öldüğünü ve çok önemli bir evrak çantasının almanların eline geçmesinden endişe duyduğunu söyleyen bir mesaj çekti.

    yüzbaşı martin için taziye ilanları çıktı, defin işlemi esnasında resmi tören yapıldı.

    mesajı da kıran almanlar, büyük bir balık yakaladıklarından emin olup, nihayet belgeleri ele geçirdiler. mektupları kurutup okudular, sonra tekrar ıslatıp zarfa koydular. belgeler daha sonra ispanyollar eliyle ingilizlere teslim edildi. ingiliz istihbaratçılar kirpiğin düşmüş olduğunu görerek, okunduğuna emin oldular.

    hitler sardinya ve yunanistan tahkimatlarını güçlendirdi. müttefikler sicilya'ya çıkarma yaparken hitler hala yunanistan'a çıkarma yapılacağından emindi. kandırıldıklarını anladıklarında iş işten geçmişti.

    tıpkı normandiya çıkarmasının yerini saklamak ve almanların başka noktaları tutmasını sağlamak için yapılan operasyonlar gibi, operation mincemeat binlerce müttefik askerinin hayatını kurtardı denebilir.

  • cemal süreya , çok iyi anlaştığı için kız kardeşiyle evlendirmek ister ahmed arif'i. ahmed arif kabul eder durumu. der ki cemal süreya " evlen kız, türkiye nin en iyi şairi". ertesi gün için randevulaşılır. ankara'da zafer çarşısının önünde buluşacaklar. cemal süreya ile kız kardeşi ayten beklerler ama ahmed arif gelmez bir türlü. sonradan öğrenirler ki temiz bir gömleği olmadığı için gelememiş.

  • en basit anlatımı ile bir parcacık ya da parçacık grubunun normalde aşamayacağı bir enerji engelini geçmesi durumu.

    en klasik örneği ile radyoaktif bir çekirdek içerisinde yerleşmiş bulunan bir alfa parçacığının şiddetli çekirdek kuvvetlerini yenip çekirdeğin dışına çıkamazken kuantum fiziğine özgü bir gariplikle üstüste binme hali içerisine girerek hem çekirdeğin içerisinde hem de dışarısında olması, sonra bu üstüste binmenin birden çökmesi ve alfa parçacığının kendisini çekirdeğin dışarısında bulması hali.

    parçacığın çekirdeğe göre konumunu ve enerjisini incelerseniz önce artan, bir tepe yapan sonra da azalan bir grafik görürsünüz. teoride bu parçacığın önündeki enerji engeli yüzünden çekirdeğin dışına çıkamaması gerekirken parçacık tepenin altından bir "tünel" ile karşı tarafa geçer ve atom bozunur. tünelleme denmesinin sebebi budur.