hesabın var mı? giriş yap

  • yıl 2005. ev arkadaşımla gündüzleri uyuyup geceleri uyanık kalmak gibi bir alışkanlık geliştirmişiz, marketin bakkalın açık olduğu bir saatte uyanık olmadığımız için sadece geceleri alışveriş yapabiliyoruz, o alışveriş de geceleri açık olan tek yerden, ekmek fırınından 12li yumurta ve birkaç sandviç ekmeği almaktan ibaret. kaynamış yumurtaları sandviç ekmeğinin arasında ezerek yiyoruz. öyle bir ortam.

    temmuz ayındayız, saat gece mi sabah mı belli olmayan saatlerden biri. yine fırına gidiyoruz. polis otosu devriye geziyor.

    - gençler!
    - (üstümüze alınmıyoruz)
    - gençlik! alow!?
    - (hiiç üstümüze alınmıyoruz, kafalar önde yürüyoruz)
    - hşşt! gençliikh?!
    - (bize diyo olabilir lan diyip dönüyoruz)
    - nere böle?
    - (şaşkın) ekmek. fırın. yumurta. hımph.
    - kimlikh var mı?
    -* kimlik? cüzdan. ev.
    - yok mu kimlikh?
    - ekmek. yumurta. ev.
    - siz okhuyonuz mu?
    - evet
    - ne okhuyonuz?
    - * uluslarsı ilşkiler
    - (bana dönüp) sen?
    - ben de
    - benim de yeğen okhuyo kütaaya'da
    - ...
    - gelin sizi bırakhıyım fırına
    - ...
    - gelin binin eve de bırakhıyım soona

    bindik. önce fırına gittik. her gece üçte gelip yumurta alan iki tip yeterince saçmayken işin içine bi de ekip otosu girince fırıncı o geceden sonra bizi pek iyi karşılamamaya başladı, bi süre sonra da dükkanda yumurta satmayı bıraktı. bu sefer de her gün patates yemeye başladık. neyse. sonra eve gittik yine polis otosuyla. üst komşu nerden gördüyse görmüş gecenin bir yarısı polis aracından indiğimizi, ertesi akşam geldi ne ayaksınız diye. garip bir dönemdi.

  • türkiye liginde gösterdiği performansla alman milli takımının euro 2016 kadrosunda kendisine yer bulacak ve şampiyonluk yaşayacaktır. (muhtemelen yarı finalde gol de atar). sonrasında türkiye'ye döneyim mi dönmeyeyim mi diye ikileme düşecek, almanlık ne güzel şey diyerek memleketinde kalmaya devam edecektir.

    sonra biri gelecek ismiyle ekşi sözlükte nick alacaktır.

    20 sene önce olduğu gibi.

    (bkz: stefan kuntz)

  • mor ve ötesi - dünya yalan söylüyor
    duman - eski köprünün altında
    teoman - onyedi
    kargo - yalnızlık mevsimi
    şebnem ferah - kadın
    vega - tatlı sert
    emre aydın - afili yalnızlık
    yavuz çetin - satılık
    yasemin mori - hayvanlar

    bu ve daha pek çok kült albümün gelip geçtiği türkçe pop-rock piyasasında hiçbir zaman değeri bilinmemesine ve orada burada konuşulmamasına rağmen bir numaralı tahta oturan ve 16 yıldır oradan inmeyen muhteşem kıraç albümü. kıraç'ın kendisi bile kayıp şehir'den sonra bu seviyeye çıkamadı, kendini tekrar eden albümler ve garip açıklamalarıyla kendisinin bir tür karikatürüne dönüştü (ki garbiyeli ve yolcu albümleri anadolu rock'ın nelere kadir olduğunu son dönemde hatırlatan güzel işlerdir). nihayetinde, kayıp şehir ile finallenen süreçteki kariyerinin değeri asla bilinmedi.

    kayıp şehir tam anlamıyla bütün parçaların güzel olduğu albümlerdendir. hatta bırakın şarkıyı tek bir boş nota, tek bir boş saniye bulamazsınız. bu toprakların tecrübelerini batının rock müziğiyle olabildiğine görkemli şekilde harmanlar. doğu ve batının biricik harmanı, bu nedenle tam bir türkiye ürünüdür aslında. alex turner gelse ve "bana bu topraklardan ilham verecek bir şeyler önerir misin?" dese tereddütsüz şekilde elimin gideceği ilk iştir. arada sırada "kimse bilmesin, bana kalsın" şeklindeki klasik duyguya kapılmakla beraber ümit besen şarkılarındaki klavye sololarına bile "abi aslında çok iyi" diye nur yağdıran hipster'ların bu albümü es geçmesi bana hep garip gelmiştir. tabii ki kıraç sivri görüşleri ve milliyetçiliği nedeniyle zipster kadıköy tayfasının kabullenebileceği bir isim değil (bırakın zipster'leri, herhangi bir anaakım mecrada da en iyi türkçe rock albümleri arasına dahil edildiğini asla göremezsiniz bu albümün).

    ancak bir iki catchy riff barındırdığı için baştacı edilen yeni dönem indie şarkıların yanında kayıp şehir, bir albümlük malzemenin vereceği hissiyatı tek bir şarkısında veren epik bir sesörgüsüne sahiptir (kıraç'ın aranjörlük yeteneğine de dikkat çekerim bu noktada). flütler, kemanlar, korolar, deep purple-vari gitar soloları, distoriton'lı gitar ritmleriyle yükselir ve senden başka'yı bağlamayla, neşet ertaş şarkısı yolcu'yu davulla, esasında mut yöresine ait olan aman ayşam türküsünü kemençe ve tulumla yorumlar ve bu enstrümanlarla başarılı şekilde birleştirir. ayşe ve tek hatıra gibi romantik şarkılarda serge gainsbourg esintileri duyulur. yalan, zaten yngwie malmsteen'in de dikkatini çekecek derecede güçlü, sert bir parçadır. dediğim gibi, boş şarkı yok bu yeşil kapaklı uzunçalarda.

    kayıp şehir, internetin kılcal damarlarımıza nüfuz etmesi nedeniyle müziğin neredeyse her bir kişiye ayrı ayrı hitap edecek kadar kişiselleştiği, indie'leştiği zamanlardan hemen önce, herkesi aynı çatı altında birleştirme amacı güden "büyük" bir müziğin yapıldığı dönemde yayınlanan bir albüm dersek yanlış olmaz herhalde. artık büyük rock festivalleri yok, herkes sadece kendisine hitap eden az bilinir şarkıcısını evdeki kaliteli kulaklığından dinleyebiliyor. bu durumu kötülememekle birlikte, dünyanın öbür ucunda müzik sayesinde seninle aynı şeyleri hisseden birilerinin olduğunu bilmek yine de iyi bir duygu diye düşünüyorum. kayıp şehir de bu zamanların ve bu türden duyguların bir çeşit temsili aslında benim için. özene bezene uğraşılmış, sözlerinden düzenlemelerine kadar emek verilmiş albümlerin çıktığı dönemin türkiye'deki en güzel izdüşümlerinden. zaman içinde underrated kelimesinin karşılığı haline geldiği için buraya not düşmek istedim.

    büdüt: imla