hesabın var mı? giriş yap

  • kız belasını aramış, bulmuş. işin kötü yanı baba kızının tırnağı kırılsın istemez. ilerde dayak yiyecek, ölecek yine baba üzülecek.

  • gittikçe artmakta olan kiralardır. nedenleri üzerine düşünerek biraz saçmalamak istiyorum.

    1) öncelikle faizler yükseldi. yüksek faiz ortamında insanlar kolay kolay krediyle ev alamıyor. bu ikinci el evlerin değişimini düşürdüğü gibi piyasaya yeni ev girişini de yavaşlatıyor.

    yani evlerin el değiştirme hızı düşüyor. gel gelelim insan sayısı aynı kalmaya devam ediyor. bu durumda kiraya yönelim artıyor. reel olarak artmayan hatta belki düşen ev fiyatlarının karşısında yükselen kira bedellerini görüyoruz. hemen hemen çoğu evde kira çarpanı düşüyor.

    2) açıklanan enflasyona kimse inanmıyor ama birçok kesimde maaş artışı açıklanan enflasyona göre yapıldığı gibi geliri enflasyon üzerinde artan başka kesimler de varlığını koruyor. sermaye sınıfına tanınan ayrıcalıklar olduğu gibi korunduğu müddetçe birilerinin harcamaları ve gelirleri reel olarak aynı kalmaya devam ediyor.

    tavandan tabana parasal akış sağlayan bu mekanizma gelir artışı enflasyon üzerinde kalmaya devam eden bir kesim olduğunu gösteriyor. bu da kiralar üzerinde ekstra baskı yaratıyor.

    3) özellikle nitelikli emekçi olan özel sektör çalışanları gelir artışını genellikle iş değiştirerek sağlıyor. ankara’da durum böyle olmasa da, istanbul’da bu çok daha yaygındır. dolayısıyla geliri sabit kalan nitelikli emekçi oranı azaldığında yaşadıkları gelir artışı ev almak için şartları uygun değilse onları kiraya yöneltir.

    nedenleri kısaca böyledir ama en baskın neden yüksek faiz ortamı ve döviz kurudur. inşaat malzemelerinin çoğu ithal olduğu için kurdan etkilenir. faizler de krediye ulaşımı engeller. bireysel kredilere baktığınızda üç kalem görürsünüz bunlar tüketici, taşıt ve konut kredileridir.

    konut kredileri geleneksel olarak diğer ikisinden düşük faize sahiptir. bankalar vadeleri uzun bu kredilerde genellikle erken kapatma cezası alırlar. erken kapatma cezasını genelde vadesi daha kısa olan tüketici ve taşıt kredilerinde görmezsiniz.

    dolayısıyla yüksek faiz ortamında alınan konut kredisini yapılandırmak bu ceza nedeniyle daha zordur. vadesi uzun olduğu için bankalar tl sabit ödemeli kredi riski yüzünden erken kapatılan konut kredilerinden bu cezayı alırlar.

    bu nedenle faizler yükseldiğinde konut kredileri daha çok etkilenir.

    özetle, ev üretim hızı yavaşlarken kredi faizi de yükselirse barınma talebi bu arz kadar hızlı düşmez. bu da insanları kiraya yöneltir ve kiralar artar. sürdürülebilir bir düşük faiz ortamı oluşmadıkça kiralar artmaya ve ev fiyatları reel olarak düşmeye devam edecektir.

  • boyle yazinca cok uydurma durdu da, hakkaten var boyle bir sey. izafiyet teorisinin garipliklerinden biri. barn and pole paradox diye geciyor ingilizcede.

    olay su: ahmet'in elinde 20 metrelik bir cubuk var, onunde de 10 metre uzunlugunda bir ahir var. ahirin iki ucunda acik birer kapi bulunuyor. ahmet cubugu yere paralel bir sekilde tutuyor, ahirin icinden kosarak gececek. ama isik hizinin yuzde doksani gibi bir hizla kosacak. faruk ahirin tepesinde oturuyor ve ahmet'i izliyor. simdi, izafiyet teorisine gore, ahmet (ve cubuk) isik hizinin yuzde doksani hizda ilerledigi icin, faruk cubugun uzunlugunu 20 metre degil, yaklasik 9 metre olarak goruyor (bkz: lorentz donusumleri). ahir da 10 metre uzunlukta olduguna gore, faruk'un bakis acisindan oyle bir an gelecek ki cubuk tamamen ahirin icine sigmis olacak. faruk isterse tam o anda ahirin iki kapisini birden kapatip cubugu icerde hapsedebilir.

    oysa ahmet'in bakis acisindan durum farkli. ahmet'e gore cubugun hizi sifir (cunku ahmet'le beraber hareket ediyor) ve uzunlugu 20 metre, ahir ise isik hizina yakin bir hizla kendisine yaklasiyor, ve uzunlugu 4,5 metre (lorentz donusumuyle kisalmis). yani cubugun herhangi bir anda ahira tamamen sigmasi mumkun degil.

    kim hakli? cubuk herhangi bir anda ahira sigdi mi sigmadi mi?

    problemi daha da belirgin kilmak icin sunu hayal edelim: faruk, cubugun tamamen ahirin icine girdigini gordugu anda iki kapiyi da bir anligina kapayip cubugu iceride hapsediyor, sonra kapilari hemen aciyor ki ahmet arka kapidan cikabilsin. yani faruk'a gore cubuk bir anligina ahirin icinde hapsoldu. ahmet'in acisindan olayin boyle gorunmesine imkan yok, cunku cubuk 20 metre, ahir ise 4,5 metre.

    problemin cozumu es zamanlilik denen mefhumda yatiyor. faruk, kendi bakis acisindan kapilari ayni anda kapatip cubugu bir anligina hapsetti, oysa ahmet'in bakis acisindan kapilar ayni anda kapanmiyor! cubuk daha arka kapiya varmadan arka kapi kapaniyor ve aciliyor, sonra cubugun onu o kapidan cikiyor, sonra cubugun arkasi (hala acik olan) on kapidan geciyor, ondan sonra on kapi kapaniyor ve aciliyor. boylece cubuk ahirin icinden problemsiz geciyor, ve hicbir anda ahirin icine tam olarak sigmiyor.

    demek ki faruk'un referans cercevesinde es zamanli olarak gerceklesen iki olay (on ve arka kapilarin kapanmasi), ahmet'in referans cercevesinde farkli zamanlarda gerceklesiyor. buna da es zamanliligin izafiyeti (relativity of simultaneity) deniyor.

    sorumuza geri donersek, kim hakli? cubuk ahira sigdi mi sigmadi mi? cevap: ikisi de hakli. faruk'a gore sigdi, ahmet'e gore sigmadi. "mutlak anlamda" cubugun ahira sigip sigmadigini sormak anlamsiz. gozlemcilerden bagimsiz evrensel bir koordinat sistemi yok cunku, her gozlemcinin kendi koordinat sistemi var.

    boyleyken boyle dostlar. daha fazlasi icin: http://en.wikipedia.org/wiki/barn-pole_paradox

    edit: bilim ve teknik dergisinden konuyla ilgili bir yazi: http://evrenbilimi.blogcu.com/…ma-paradoksu/3287625

    edit: faruk kapilari kapattiktan sonra hic acmasa ne olur sorusu pek cok kisinin aklina gelmis. ilgili wikipedia maddesinde ve yukaridaki bilim ve teknik yazisinda anlatilmis, kisaca ozet geceyim: faruk'un referans cercevesinde, 9 metrelik cubuk 10 metrelik ahirin icine tamamen girer, faruk ahirin iki kapisini ayni anda kapatir, cubuk arka kapiya carpar ve durur. carpmadan sonra cubuk yeterince elastik bir malzemeden yapildiysa carpismanin gucunu absorbe edip duragan uzunlugu olan 20 metreye donmeye calisir, ahirin giris kapisina iceriden dayanir ve iki kapi arasinda sikisip kalir. ahmet'in referans cercevesinde, 20 metrelik cubuk 4,5 metrelik ahirin on kapisindan gecer, sonra arka kapi kapanir, sonra cubugun onu arka kapiya carpar ve durur, carpmanin etkisi cubugun arkasina yayilincaya kadar (maksimum isik hiziyla yayilabilir) cubugun arkasi hicbir sey olmamis gibi yoluna devam eder, cubuk buzuldukce buzulur ve arkasi (hala acik olan) on kapidan iceri girer, sonra on kapi kapanir. cubuk yeterince elastik ise carpismanin gucunu absorbe edip 20 metrelik duragan uzunluguna donmeye calisir, on kapiya iceriden dayanir ve iki kapi arasinda sikisip kalir. carpisma bittikten sonra hem faruk hem ahmet ayni seyi gorur: 10 metreye buzulmus ve iki kapi arasinda sikisip kalmis bir cubuk. tabii pratikte boyle bir carpismanin gucunu ne ahir kapisi ne de cubuk absorbe edebilir, muhtemelen ikisi de bin parcaya ayrilip tuz buz olur.

  • bir akit haberi.

    süper bişi, türkmenistan, kazakistan ve bosna hersek liderleri geliyormuş.

    akpli'ler mutluluktan havaya uçuyormuş, geziciler ve cehapeliler kıskançlıktan sokaklara çıkacakmış.

    link

  • 30 ağustos kutlamaları nedeniyle olduğu söylenen.

    yalnız şunu anlamadım ben lan: osmaniye'de hayat ne kadar felç olabilir ki ya. osmaniye diyorum bakın... markete mi gidemedin? nalbura mı ulaşamadın? ne bileyim; menemen için domatese erişimin mi engellendi? nasıl felç oldu hayat?

    ilginç yav bizim millet. zafer bayramı işte, asker diyor ki: buradayız, arkanızdayız, bize güvenin...

    not: tamamen üstteki entry referans alınarak yazılmıştır. ekstra herhangi bir bilgiye sahip değilim konuyla alakalı.

  • oruç dediğiniz olay zaten nefis terbiyesi değil mi? kimse sokakta, ofiste, orada burada yemek yemezse oruç tutanlar hangi nefsi terbiye edecek bre am trafoları?

  • şu an 2. bölümünü izlediğim dizi. aman allah'ım!

    başroldeki merve boluğur'un satranç turnuvasındaki o halleri... turnuvalara katılanlar iyi bilirler ki bu satranç zıkkımı kazandıkça zehirler insanı. tam bir ego yükselticidir. kaybedince de hele hele ezilerek kaybedince de tam bir gurur kırıcı.

    gözümü ekrandan alamıyorum oyun sahnelerinde.
    ilerleyen bölümlerde keyiften öleceğim herhâlde. atmosferi çok güzel dizinin ve görüyoruz ki rakibi küçümseme mevzuları hep varmış!

    katıldığım bir öğretmenler arası satranç turnuvasında ilk rakibim gelmemiş, ikinci rakibim de öylesine gelmişti.
    üçüncüsü beden eğitimi öğretmeni idi ve vallahi turnuvadaki tek hâtundu o da. yanında da erkek arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim bir zibidi. oyun başladı, baktım hocamız o kadar basite alınacak gibi değil dikkat kesildim oyuna. derken tek bir hatasıyla oyunu kaybetme yoluna girdi.
    zibidi başladı, " hocam bu maç berabere bitsin yenisine başlayın " falan demeye. ben maalesef falan dedikçe bu oyuna müdahale etmeye başladı ve ağzından şu sözler döküldü:

    " hayatım atı çapraz sür, atın gidecek " *

    lan bir kahkaha atmaya başladım az kalsın diskalifiye edilecektim.

    o ana kadar erkekine ses çıkarmayan hocamız da " ya saçmalama ozan çık dışarıda bekle beni allah'ını seversen " falan diye isyan etti.

    çocukluğumdan beri yüzlerce belki de binlerce karşılaşmaya çıkmış; rakibin atını, filini, kalesini, vezirini vs. oyun dışına itmişimdir, o vakit ilk defa bir satranç karşılaşmasında rakibin eşeğini saf dışı bırakmıştım.

    bu da böyle bir anımdır.

  • gururumuz mete'nin başarısıdır. istanbul okçuluk kulübü çıkışlıdır.
    okçular vakfı ile hiçbir ilgisi olmaması ayrı bir sevinç kaynağıdır. şimdiden başarısını üstüne çekeceklere önbilgidir.

    tebrikler!