hesabın var mı? giriş yap

  • tecrübeyle sabittir ki beğendiğiniz filmler bu testi geçemeyince cinsiyetçiliğin göze batmayacak kadar normalleştiğini fark edip kendinizi bok gibi hissedebiliyorsunuz.

  • bizim köpeğin kafasındaki oyun sevgisi ve oyuncak sevgisi eşit. en sevdiği oyun "çekiştirme". yani o ağzında bir şey tutsun sen çek, o da çeksin. oh bayılır. hırıl hırıl. ama öte yandan en sevmediği şey de "oyuncağını kaybetmek". oyuncağını eskaza sen önce eline alıp saklarsan geri istemek için yapmayacağı şey yok. hatta artık sen bir şey istemeden peşin peşin pati veriyor oyuncağını almak için. alıyorsun hemen patisiyle kolunu tutuyor. ortaya çıkan manzara daha çok "bak dostum istersen güzellikle ver" tarzı ama içinde fırtınalar kopuyor aslında. oyuncağı verdin mi de alıp kaçıyor yarım saat vermiyor.

    o yüzden ağzına oyuncak kemiğini alıp çekiştirme oynamak istediğinde yanıma yaklaşıyor. istediği şey benim onu çekmem. ama hamle yaparsan da anında geri çekiliyor. çünkü kaybetme korkusu devreye giriyor. başlarda böyle "kaptım kapamadım", "aldım alamadım", deyip koşturmacalı bir macera yaşıyorduk. e ben de zamanla öğreniyorum bazı şeyleri. ben de artık hamle yapmıyorum. nasılsa kaçacak diye.

    o yüzden istanbul'da bir apartman dairesinde zaman zaman şöyle bir manzara yaşanıyor: bir adam ve ağzında oyunca kemik olan bir köpek karşı karşıya kımıldamadan birbirlerine bakıyorlar. köpeğin ağzında kemik. arada hızlıca sağa sola göz atıyorlar sonra yeniden birbirlerine bakmaya devam ediyorlar. iki taraf da hamle yapmanın en kötü hamle olduğunun farkında. öyle karşılıklı gergin bir bekleyiş. bu şekilde gün batıyor.

    iki kişiyle meksika açmazı olmaz diye düşünürdüm ama oluyormuş meğer.

  • nick dediğin zaten başka bir şeyi gizliyor olduğu için gereksiz olduğunu düşündüğüm istek. adını gizlemek için nick kullan, sonra onu gizlemek için başka bir şey kullan, sonra onu da gizlemek için... ohooooo.

  • unutmak isteyen veya unutanlar için;

    7 haziran 2015 tarihinde, şu başımızdakileri def etmek için bir şansımız olmuştu.

    bu şansı maalesef iyi değerlendirememiştik o dönemde.

    malum stepne parti liderinin, daha seçim sonuçları netleşmemişken, iktidarda olan partinin olmadığı "çözüm" önerilerine kapıyı kapatması, en büyük nedeniydi bunun.

    ardından, sanki tüm türkçe sözcükler bitmiş gibi "istikşafi" gibi bir sözcüğün seçildiği, görüşmeler yapıldı, en çok oy alan partiyle diğer partiler arasında. elbette herkes farkındaydı, bir seçime daha gidebilmek için zaman kazanma oyunları olduğunu bunların.

    elbette görüşmelerden sonuç çıkmadı ve "seçim" kararı alındı.

    ve sonrasında da hemen tüm ülkede "patlama"lar olmaya başladı.

    ne tesadüf!

    bunlardan en büyüklerinden biriydi işte 10 ekim patlaması.

    olan, yurttaşın hakkını savunmak isteyen, özgürlük isteyen, hukuk isteyenlere oldu, her zamanki gibi.

    onlar gitti.

    yaklaşık bir ay sonra seçim oldu.

    daha birkaç ay öncesinde, iktidarı devretme olasılığı dillerde dolaşan bir parti, yeniden çoğunluğu aldı.

    ondan sonra olanlar ise, meclisin devre dışı bırakıldığı, saçma sapan bir yönetim modelinin başımıza gelmesi ile sonuçlandı.

    unutmayın bunları kardeşlerim.

    o insanlar boşu boşuna ölmüş olmasın.

    kanları yerde ve o "kan"ların kimlerin elinde olduğu da ortadadır.

    o seçim sonrası, muhalefet biraz daha akıllı davranmaya başladı ve büyükşehirleri aldığımız bir seçim başarısı yakaladık, kısa süre önce.

    ama işimiz daha bitmedi.

    önümüzde bir "seçim" daha var.

    işte o seçime kadar, sabırla ve yaşadıklarımızı unutmadan, beklememiz gerekiyor.

    o seçim gününde de gereğini yaparak, 10 ekim 2015 günü yaşamını yitirenlerin, yattıkları yerde huzur bulmalarını sağlamamız gerekiyor.

    bu da bizim boynumuzun borcudur, kardeşlerim.

    ali ismailler için,
    berkinler için,
    kuddusi okkırlar için,
    türkan saylanlar için,
    ethemler için...

    ve 103 yurttaşımız için...

    abdülkadir uyan
    metin kürklü
    gökhan akman
    orhan ışıktaş
    gülhan karlı elmascan
    yılmaz elmascan
    nevzat sayan
    bilgen parlak
    hacı kıvrak
    rıdvan akgül
    fevzi sert
    hacı mehmet şah esin
    gökmen dalmaç
    elif kanlıoğlu
    hakan dursun akalın
    ercan adsız
    ayşe deniz
    berna koç
    fatma esen
    gülbahar aydeniz
    eren akın
    canberk bakış
    tayfun benol
    nizamettin bağcı
    kasım otur
    başak sidar çevik
    nilgün çevik
    resul yanar
    mehmet ali kılıç
    tekin arslan
    sezen vurmaz
    dilaver karharman
    umut tan
    onur tan
    sarıgül tüylü
    dilan sarıkaya
    ali kitapçı
    ismail kızılçay
    muhammet demir
    korkmaz tetik
    veysel atılgan
    ibrahim atılgan
    emine ercan
    kübra meltem mollaoğlu
    meryem bulut
    seyhan yaylagül
    ebru mavi
    ali deniz uzatmaz
    ziya saygın
    vahdettin özgan
    cemal avşar
    ahmet katurlu
    selim örs
    azize onat
    dicle deli
    güney doğan
    binali korkmaz
    mehmet zakir karabulut
    leyla çiçek
    metin peşman
    mesut mak
    adil gür
    gökhan gökbönü
    şebnem yurtman
    osman turan bozacı
    idil güneyi
    abdullah erol
    mehmet hayta
    özver gökhan arpaçay
    şirin kılıçalp
    uygar coşkun
    ahmed alkhadi
    nurullah erdoğan
    gözde arslan
    aycan kaya
    yunus delice
    sevgi öztekin
    mehmet tevfik dalgıç
    sevim şinik
    emin aydemir
    fatma karabulut
    ramazan tunç
    erol ekici
    feyyat deniz
    necla duran
    osman ervasa
    ramazan çalışkan
    vedat erkan
    abdülbari şenci
    niyazi büyüksütçü
    gazi güray
    sabri elmas
    erhan avcı
    ümit seylan
    serdar ben
    hasan baykara
    fatma batur
    bedriye batur
    nevzat özbilgi
    ata önder atabay
    esfet duran
    mustafa budak
    ağa bayar

    ve katledilen yeşil için, önü kesilen sular için, ateşe verilen ağaçlar için...

    tanım : yüreklerimizin bir kısmını orada bıraktığımız kanlı eylem.

  • modern dünyanın yarattığı bir kutsalı ayıp bulduğu için bu dünyanın yobazları tarafından linç edilmesine sebep olacaktır.

    birazdan ellerinde “beyni sulanmış”, “gösterecek neyi var ki”, “çirkin” vb yaftalarla üşüşürler buraya.

  • şöyle açıklamak gerekirse ülkemizde kitap pahalı değil çok pahalıdır. peki neden çok pahalıdır, bunu kendi kitabım üzerinden açıklamak istiyorum.

    şimdi benim kitabımın liste fiyatı 25 tl

    bu yirmi beş tl içerisinde %8 kdv var, 2 tl yüce devletimizin,

    bu yirmi beş tl içerisinde kdv düştükten sonra bedel olan 23 tl'nın

    yüzde 10'u telif olarak benim, yani 2,30 tl

    yüzde 30'u yayın evinin, yani 6,90 tl

    yüzde 10'u dağıtımcının, 2,30 tl

    yüzde 50'si kitabevinin, 11,50 tl

    ben bir yazar olarak 572 sayfalık bir eserin satılan her adedinden 2,30 kazanırken, yayıncım dosyayı kitap haline getirip, redakta-edite etmek, ham maddeyi (kağıt-boya) satın almak ve basmak (matbaa), bir de üzerine kar etmek için 6,90 tl alıyor.

    kitap basıldıktan sonra kitabın satılması için rafa girmesi gerekiyor. bu işi yapacak olan ise dağıtımcı 2,30 tl alıyor.

    kitabı rafına koyan, kira ödeyen, eleman çalıştıran vb. iş yapan kitabevi ise tüm bunları kitabın liste fiyatının yarısıyla döndürmek zorunda kalıyor.

    sürümün fazla olmadığı, ürünün üretici ile tüketici arasında çok el değiştirdiği, rafta bekleme süresi uzun her üründe olduğu gibi kitabın fiyatı da uçuyor.

    şimdi diyeceksiniz popüler, çok okunan kitaplar neden daha ucuz.

    şöyle ki, çok satan/okunan kitapların korsanla mücadele etmesi gerekir. zaten sattığı için raf bekleme süresi azdır, bu kitapların kendi reklamı doğal yollarla oluşur, baskı adet sayısı fazla olduğu için yayınevi basım ve ham madde diğer yayıncılara göre ucuz ulaşır. dağıtımcı ve kitapçı elinden çok sayıda kitap geçeceği için sürümden kazanır.

    doğal olarak bu yazarların telif yüzdeleri yükselirken dağıtım ve kitabevi payı düşer.

    peki nasıl ucuza kitaba ulaşabiliriz?

    öncelikle tek tek kitap almak gibi bir huyunuz var ise bundan vazgeçmelisiniz. birden çok online kitabevinde hesabım var ve beş taneden az kitap almıyorum. alacağım kitapları sitelerde bulunan sayfamda sepete ekliyorum ve karşılaştırıyorum. bu sizin için zor ve tek kitap alacak iseniz kitapmetre.com sizin için karşılaştırma yapıyor. ancak bu site tüm online kitabevlerinde çalışmadığı için evrenselkitap.coma bakmanızda fayda var. ara ara büyük yayınevlerinde ciddi indirim kampanyaları oluyor, facebook üzerinden ilan ediyorlar, takip etmek isteyenlere duyurulur.

    bir diğer ucuz kitap alma şekli ise varsa yayıncının online kitap satış sitesidir. çünkü dağıtım ve kitabevi payı vermedikleri için liste fiyatı üzerinden ciddi indirim yapıyorlar.

    bir diğer ucuz kitap alma şekli benim de severek kullandığım nadirkitap.com. içerisinde bulunan çakallara ve sahaf olmayan satıcılara rağmen iyi bir araştırmayla çok az kullanılmış kitapları ucuza almak çok mümkün. tek dezavantajı ise kitapları farklı satıcılardan aldığınızda kargo birleştirme yapılamaması ve bazı satıcıların anlaşmalarından dolayı yüksek kargo bedeli.

    eğer bir e-kitap okuyucunuz varsa mutlaka e-kitap servisi meritokrasi katılın ve şu entri favoriye ekleyip başlığı takibe alın.

    yok arkadaş her şeye rağmen kitap pahalı, e-kitap edinemiyorum, sevmiyorum diyorsanız, ben kütüphaneleri şiddetle tavsiye ediyorum. sıcak ve sessiz bir ortamda kitabın içine girmek hem daha kolay hem de çok ama çok ucuz. bazı yerlerde de bedava.

    unutmayın ki kitap bedelinin yüksek olması okumamak için bahane değildir. sizin birkaç günde, bazen birkaç saatte okuduğunuz kitabı yazar kişisi ciddi bir emekle üretiyor, ömür tüketiyor, lütfen korsan almayın. alanlarla arkadaşlığınızı bitirin.

    hepinize iyi okumalar.

    edit: korsana karşı olup, e-kitap siteleri ve pdf arşivlerini önermem bazı arkadaşlarca haklı olarak çelişkili bulunmuş. doğrudur, ancak ben kitaplardan haksız kazanç elde eden korsana karşıyım. hiçbir yazar kitabının maddi nedenle okunmamasını istemez. tüm yazarlar da benim gibi hırsızlığa karşılardır diye düşünüyorum. kütüphaneleri de bu nedenle entriye ekledim, unutmuştum, üzgünüm.

    ayrıca şu facebook grubunda akademik bir çok makale ve e-kitap yayınlanıyor. bakmanızda fayda var bence...

    son edit: birkaç kez bir kaç yazmışım, doğrusu birkaç.

  • sigara tüccarlarının sizin öğrenmenizi istemediği birkaç şey vardır. bunların başında, sigaranın öksürük dindirici efektifir. ciğerlerinizde cilia adında, saça benzeyen tüyler? vardır. bu tüyler ciğerlerinizi temizlemenizi sağlar. fakat sigara içtiğinizde bu tüyler görevlerini yerine getiremez hale gelirler. sigara bir öksürük dindiricidir (inanması zor, eved), bunun sebebi, sigaranın ciliaları tarumar etmesidir. ayrıca zift ve reçine de aynı şekilde nefes yollarınıza ve ciğerlerinize yapışır. sigara, öksürmenizi önlediğinden yıllarca belki bronşit türevleri hastalıklarla beraber yaşarsınız ve bunun farkına bile varamazsınız. yıllar sonra maskelenmiş hastalığınız (koah, kanser vs.) bir anda bu yüzden baş gösterir. ayrıca ciğerlerinize yapışan bu kimyasallar, her gün üzerine eklenerek artarlar. sabah kalktığınızda öksürmenizin sebebi, az da olsa ciliaların gece boyu çalışmasından kaynaklanır. aslında bu güzel bir şeydir. fakat sigara içtiğiniz an bu temizleme operasyonu “pause” durumuna geçer. yani öksüremezsiniz. öksüremeyince de ciğerlerinizi temizleyemezsiniz. (tamam su falan işe yarar. fakat devamlı sigara dumanı vücudun bu kimyasalları absorbe etmesinin önüne geçer.)

    yani sigarayı bıraktığınız zaman hasta olursunuz. deliler gibi öksürmeye başlar, artık ciğerlerinizi ne kadar öptüyseniz, o derece şiddetli bir hastalık ortaya çıkar. bunun sebebi, sigaranın, yukarıda da bahsettiğim gibi, öksürüğü baskı altına almasından mütevellittir. yani sigarayı bıraktığınızda, otomatikman altta yatan sorununuzu vücudunuz çözmeye çalışır. vücudunuz sizden daha akıllıdır. bu hastalık süresi 2 hafta kadar sürebilir. iğrenç renkli balgam çıkarmaya başlarsınız. o balgamlar ve delicesine öksürük, sizin vücudunuzun eski hale döndüğünün ve sağlıklı olmaya uğraştığının bir kanıtıdır. yani, sigarayı bıraktıktan sonra yoksunlukla beraber gelen kırgınlık ve daha fazlası tamamen bu yüzdendir. bu dönemde bol bol su içmeli, egzersiz yapmalı ve nefes almayı tekrar öğrenmelidir şanslı kişi.

    nikotin her ne kadar zararlı olsa da, yanan bir sigaranın yanında çok masumdur. vücudunuzda zaten nikotin reseptörleri vardır. bu reseptörler, aşırı nikotin alımıyla (sigara içmek), büyümeye ve çoğalmaya başlarlar. sigara satıcılarının sizi sömürdüğü nokta burasıdır. nikotin ihtiyacınızın yanında, sizi sigaraya kattıkları diğer maddelerle sattıkları ürüne tamamen bağımlı hale getirirler. kendi sigaranızdan başkasının öksürtmesinin sebebi de budur. sigara ciddi pişmanlıktır. yanan sigara ile beraber vücudunuza karbonmonoksit alırsınız. ayrıca vücuda alınan oksijeni de hatrı sayılır oranda azalttığından, artık salağa bile bağlayabilirsiniz.

    sigarayı bıraktığınız an, yukarıda bahsettiğim şeylerden anında kurtulursunuz. nikotinin vücudu terketme süresi 3 gündür. 3. gün sonunda nikotin-free olursunuz.

    sigaranın temel bağımlılık faktörlerinden biri de sigara içmektir. şöyle ki; içinize çekmek, dışarı üflemek, tekrar çekmek, boğazınızdaki sigaranın geçişi, elinizdeki sigarayı tutmanız dahi sizde arka planda bağımlılık yaratan faktörler olarak geri döner.

    ben kimsenin ahlak bekçisi, ya da azılı bir sigara savaşçısı falan değilim. ben de sizin gibi sigara içmeyi sevmiş biriyim. yukarıda anlattığım şeylerin hepsi, benim de başımdan geçti. fakat yaşla alakalı olarak bu aydınlanma süresi belki sizden daha uzun sürmüştür, kim bilir?

    sigaranın ne çeşidini içerseniz için, öksürüğünüzü bastıracaktır. yukarıda bir yazarın bahsettiği açık sigaralar her ne kadar pakette satılan sigaralar kadar kimyasal içermeseler de, renklerinin açılması ve albenisi olması için kükürte doydurulurlar. hani kuru kayısıyı normalden 100 kat kükürt içeriyor diye geri yolluyorlar ya ihraç ülkeleri, düşünün bakalım size 10 tlye sattıkları tütünlerin içine hangi oranda kükürt basıyorlardır.

    ben eşeğim, malın önde gideniyim, illa sigara içeceğim diyorsanız size bir tavsiyede bulunayım. 100 ml saf suya 2 gr gelecek şekilde limon tozu ekleyin. (1 litreye 20 gr). sonra aldığınız o boktan tütüne, bu karışımı atomizerı olan bir püskürtücü ile (fısfıs, ama su değil de, buhar gibi su fışkırtanlar), tütününüzü ıslatın. vıcık vıcık yapın. kapalı bir kutuya tütünü koyarak iki gün bekleyin. sonrasında da tütününüzü kurutun. şayet ne kadar boktan bir şey içtiğinizi görmek isterseniz, ıslak tütünü mutfak havlusuna sararak kurutabilir, havluları koklayarak ne kadar iğrenç koktuğunuzu deneyimleyebilirsiniz. bu işlem sonunda sigaranızın ph oranı düşecek ve hayatınızda içtiğiniz en tatlı tütünü içiyor olacaksınız. bence bunu kesinlikle yapmayın. çünkü sigara içecek kadar mal olduğunuzu bir türlü kabul edememektesinizdir.

    ikinci olarak; illa sigara içecekseniz, yukarıdaki işlemi yaptıktan sonra, tütününüzün ve filterenizin arasına aktif karbon ekleyin. aktif karbonu önce yıkamalı, sonra da çok iyi kurutmalısınız bu arada. yoksa pantul taşlayan garibanların kapıldığı hastalığa kapılırsınız (black lungs). bu ömrünüzü biraz daha uzatabilecek bir actiondur. fakat kanser olmanızı, koah keyfini yaşamanızı engellemez.

    size sigara ile ilgili çok değerli bilgiler sundum yukarıda. fakat en değerlisi şudur;

    sigara içmeyi bırakmadığınız her gün, kansere bir adım daha yaklaşıyorsunuz. belki ziller sizin çalıyordur. kim bilir?

    sigarayı bırakmaktan korktuğunuzu biliyorum. bunda sonuna kadar da size hak veriyorum. fakat röntgen filminiz bir gün muhakkak çekilecektir ve o günün korkusunu bugünden yaşadığınızdan o güne kadar korku dolu yaşayacaksınız. yani ketenpereye hoş gelmişsiniz.

    sigarayı bırakmak için acele etmek çok saçmadır. yıllarca ağzınızdan düşüremediğiniz emziğinizi bir günde kenara atmak ehm nasıl diyeyim, oldukça naif bir harekettir. en fazla ara verirsiniz sigara içmeye. sigarayı bırakmak beyinde başlar. vücudunuz herhangi bir maddeye ihtiyacı olduğunda, o maddeyi size aşerdirir. atıyorum, bir anda canınız beyaz peynir istiyorsa, tadı ağzınıza geliyorsa, bu vücudunuzun peynirdeki bir maddeye ihtiyacınız olduğu anlamına gelir. peki dandik havucu bu kadar yemek için vücut böyle yollara başvuruyorsa, kim bilir size sigara içirmek için de hangi yollara başvurur?

    cevap vereyim,

    her yola!

    o sebeple, sigaranın size zarar verdiği gerçeğini sindirmeli ve buna göre sigarayı düşman bellemelisinizdir. yani sigarayı bıraktığınızda, siz bir yol arkadaşından vazgeçmiyor, aksinize sırtınızda size yük olan sorunlardan kurtuluyorsunuzdur. bu zor bir disiplindir ve bunu başarabilmek ciddi irade ister. sigaradan kurtulmayı ve sağlıklı bir hayata adım atmayı düşünüyorsanız, çok da acele etmeyin. kesif kesif için sigaranızı. vurun dibine yarın yokmuş gibi. tiksinti geldiği an da ufak ufak “napıyorum lan ben?” diye sormaya başlayın kendinize. bu metod uzun sürebilir, vaktinizi alabilir. fakat cold turkeyden daha verimlidir. sonunda cidden karar verirseniz, sigaradan sonsuza kadar uzaklaşabilirsiniz. kimsenin umrunda değildir sizin sigara yüzünden kanser olmanız. bu hayat sizin hayatınız ve sigaraya başlayacak kadar kararlar alabiliyorsanız, ki aldığınız için muhtemelen burayı okuyorsunuzdur, ondan kurtulmak için de aynı kararları alabilirsiniz. sigara ve türevleri sizin dostunuz değil, patlamaya ayarlanmış saatli bombalardır. cidden zamanı geldiğinde de içinizde patlayacaktır.

    gelin yol yakınken bu saçmalıktan vazgeçin. söz veriyorum, daha iyi yaşayacaksınız.

  • her ne kadar başlık sahibi linç edilmeye çalışılsa da katıldığım önermedir.
    anlatayım: öncelikle çocuk bu ağlar, zırlar genellemesine katılmıyorum. uzun yıllar amerika’da yaşadığım için buranın çocuklarını referans gösterebilirim. geçen markette 5 yaşındaki bir çocuk babasıyla sakince kendisinin istediği şekerlemeyi neden almadığı konusunda 10 dakika tartıştı. haksız olduğunu anlayınca da sustu. buradaki birçok çocuk böyle. yani bir çocuğun ailesinin yanında derdini anlatmak icin seçtiği zırlama yöntemi tamamen anne ve babasının yanlış iletişiminden kaynaklanmaktadır. lütfen şu çocukları düzgün yetiştirin.