hesabın var mı? giriş yap

  • turnikeden;
    guner umit: siz mi seciceksiniz konuklardan biri mi secsin
    telefonla katilan yarismaci: $amandira bey secsin...(konuklardan biri sihirbaz mandrake idi.)

  • sehirlerin, sehir yasaminin ve doganin icine en cok sicmis olan icat. ilk baslarda sokaklarda tek tuk iken sorun yok sayilirdi ama 1950'lerden itibaren önce amerika'da sonra dunyanin hemen her yerinde bir norm haline gelmesiyle sehir yasaminda basat hale gelmis, dunyanin genelinde yayalari sehir hayatindan dislayici bir sekilde sehirleri domine etmeye baslamistir. otomobil'in kapitalizm tarihinde önemli bir yeri vardir zira seri üretim, dolayisiyla fordizm, henry ford'un model t'yi uretmesiyle baslamistir. otomobil bir statü simgesi olarak pazarlanmasi yaninda, bireycilikin getirdigi bir özgürlük konseptiyle de özdeslestirilmistir. özellikle ikinci dünya savasi'ndan sonra ic tüketimin gazlanmasi amaciyla baslatilan ve amerikan idealizmini özgürlük sosuyla harmanlayip amerikalilari daha bireysel olmaya ve toplumun bütünlesik yapisini da kirmaya yarayan şehirsel yayılım, banliyölesme süreci otomobiller sayesinde olmustur. böylece kentlerin icleri bosalmis, genis cöküntü alanilari olusmus, amerikan sehirlerinin merkezleri zamanla gökdelenler ve yanlarindaki büyük otopark alanlarina dönüsüp yokolmustur.

    sehirsel yayilma, sehirlerin kompakt yapisini kirmis ve sehirler etraflarina yayilmaya baslamis, toplu tasimanin verimli olmayacagi denli düsük yogunluklu yerlesimler, konut alanlari ortaya cikmis, buralarda yasayanlari otomobile mahkum etmistir. böylece otomobil sahipligi bir norma dönüsmüs, herkes otomobil sahibi olma zorunlulugu hissetmeye baslamistir. herkesin otomobil sahibi olmasi süreci ise daha cok yol yapimi, daha cok kentsel yayilmayi getirmis, artan trafik yükü sehirlerin her tarafina otoyol yapimina neden olmustur. otoyollar insaa etmek icin buyuk yerlesim alanlari istimlak edilmis, genis kent parcalari birbirinden, gecit vermez otoyollar ile koparilmistir. bu durum ise daha fazla toplumsal ayrismaya (segregasyon) neden olmus, toplumsal birligi parcalamistir.

    bunun yaninda otomobiller ciddi bir park sorununa neden olmus, artan otomobil miktari sehir sokaklarini kaplamis, cogu zaman kaldirimlari isgal edip yayalara gecit vermez olmustur. bir otomobil siradan kullanimiyla, ömrünün ortalama %95'ini park halinda gecirir, bu da özel otomobilin aslinda ne kadar verimsiz bir sistem oldugunu gösterir. ayrica hem sehirsel yayilma hem de bu kadar fazla yol ve park yeri yapmak, cok fazla miktarda dogal alanin tahribatina ve yapilasmasina neden olur, yesil alanlari, ekilebilir alanlari yok eder, ayrica cok fazla yapili alan yagmur sularinin topraga karismasini zorlastirir, sellere yol acar. tüm bunlarin yaninda bu kadar verimsiz bir arac olan otomobil icin yine cok fazla mikatrda altyapi ihtiyaci gerektirir, bu da cok fazla miktarda kamu harcamasina yol acar. öte yandan trafik bir kara delik gibidir, ne kadar altyapiyi iyilestirirseniz, daha fazla yol yapip, daha fazla yol genisletirseniz, o kadar fazla otomobil kullanimini özendirmis oldugunuz icin, otomobil satislari artar, trafikte daha fazla arac belirdiginden trafik kisa sürede gene tikanir hale gelir. bunun yaninda ne kadar kural koyarsaniz koyun, artan otomobil kullanimi artan trafik kazalari demektir. türkiye her sene trafik kazalarina terör'den daha fazla kurban vermekte oldugu halde, terör sorununa bu kadar önem verilirken trafik sorunu konusunda hicbir önlem alinmamakta, en fazla icinizdeki trafik canavarini durdurun temali aslinda efektif hic bir ise de yaramayan kampanyalar yapilmaktadir.

    ayrıca trafik tikanikligi, hatta genel anlamda trafik, insanlarda yogun stres yaratmaktadir. siz ne kadar dikkatli olursaniz olun yine de cok olasi bir ölüm veya yaralanma riski altina girmenin yaninda, trafikte karsilastiginiz ne idügü belirsiz insanlarin hatalarina veya tacizlerine maruz kalinir. trafikte beklemek de yine stres arttirici bir durumdur. sehir parcalarinin otomobil merkezli ulasim politikalari nedeniyle birbirinden bu kadar kopmalari inanilmaz bir zaman ve para israfina yol acar. bir yerden bir yere ulasmanin en pahali yolu otomobildir ve inanilmaz gereksiz sekilde maliyetlidir; bu maliyet sadece para olarak degil zaman kaybina da yol acar.

    otomobilin bir baska sorunu, maliyeti nedeniyle yarattigi, toplumun bazi kesimlerini ulasimdan dislayici özelligidir. dislanan gruplar, otomobil maliyetini karsilayamayan fakirler, sayet otomobil varsa da, o tek otomobili genelde erkek kullandigindan, kadinlar ve cocuklardir. bunlarin hepsinin üstünde de otomobilin üretiminde yarattigi kirlilik, otomobili kullanirken petrol yakimiyla cikan zehirli gazlar, petrol üretilirken dogaya ve atmosfere verilen zarar, ve otomobil hurdaya cikinca yarattigi cöp de, otomobilin verdigi cevresel zararin önemli bir kismi. öte yandan insanlari, toplu tasimi tercih edilmez hale getirip otomobil kullanmaya zorlayan da, yerlesim ve ulasim politikalarini düzenleyen devlet ve yerel yönetimlerdir.

    yani otomobilin toplumsal, ekonomik ve cevresel zararlari saymakla bitmiyor. peki neden hala otomobil devlet politikalariyla özendiriliyor dersiniz?

    cevap basit. sermaye öyle istiyor da ondan. zira kapitalizm daha fazla otomobil sattirmak istiyor. daha fazla otomobil de her alanda daha fazla harcama, daha fazla tüketim demek oluyor. dolayisiyla da daha fazla kar geliyor. devlet de sermaye'ye destek oldugundan, daha dogrusu sermaye ile devlet icice oldugundan, sürekli olarak daha fazla tüketime yönlendiriliyoruz. özgürlük ve bireysellik adi altinda bize pazarlanan daha fazla tükettirme istekleri. üstüne, otomobil ile daha rahat kontrol edilebiliyoruz cunku otomobilimiz, sadece onun icin yapilan yollara mahkum, dolayisiyla nereye gidebilecegimiz hep daha önceden planlanmis oluyor, dolayisiyla bize kakalanan "özgürlügümüz" bir yanilsama.

    cozum toplu tasima, bisiklet kullanimi ve tabii kompakt sehirler. tabii bir de kapitalizm'den kurtulmak lazim da o nasil olur bilmiyorum.

    not: bu entry istanbul'daki ücüncü köprü projesine ithaf olunur. o projeden rant yiyecekleri varin siz düsünün.

  • ödemiş olduğum son 3 faturamı gün itibariyle benim son faturamı ödediğim karttan tekrar çekilmesi rezaletidir.

    biraz önce cep telefonuma üst üste 3 defa kartımdan farklı miktarlarda para çekildiği haberi geldi. hemen bankayı aradım, banka bana bu çekimlerin digitürk tarafından yapıldığını söyledi.

    hemen digitürk müşteri hizmetlerini aradım.. ödemiş olduğum son 3 faturamı bugün tekrar benim kartımdan çekmişsiniz, bu 3 faturanın toplam 400 tl civarında bir para yapıyor geri ödenmesini istiyorum dedim.

    müşteri hizmetleri sistemde baktı ve bana dedi ki.. evet fazla çekilmiş şimdi kayıt oluşturuyoruz 15 gün!!!! bak bak 15 gün içinde iade edilecekmiş!!!!

    tabi o an kan beynime sıçradı.. sistemde borcum yok! ödenmemiş faturam yok! bu arkadaşlar benden habersiz benim kredi kartımdan daha önce ödemiş olduğum 3 faturayı tekrar çekecekler.. sonra bu parayı 15 gün işletip bana geri ödeyecekler...

    müşteri hizmetlerine ben 15 gün filan değil bugün bu paranın geri ödenmesini istiyorum dedim. bana yapamayız dediler.. peki dedim genel müdürlüğü arıyorum diyerek kapattım telefonu.

    şimdi genel müdürlüğü aradım.. finans ile görüşmek istedim arkadaşa durumu anlattım , yemeğe çıkmış arkadaşlar saat 1 den sonra arayacaklarmış beni.. yok dedim siz aramasanız da ben saat 1 den sonra arayacağım zaten diyerek kapattım telefonu..

    benim gibi binlerce kişiden yanlışlıkla çekilmiş diye 300 500 para çekseler ve bu paraları bir güzel işletip 15 gün sonra iade etseler.. ne güzel para kazanırlar dimi!!
    ne kadar güzel ne kadar akıllı bir firmasın sen digitürk!!

    şimdi saat 1 den sonra arkadaşlar yemeklerini yedikten sonra görüşeceğim kendileriyle , bu benden çaldıkları parayı aynı gün iade ediyorlar mı etmiyorlar mı yapılan şey gerçekten yanlışlık mı yoksa hırsızlık mı göreceğiz.

    edit1 : şimdi sosyal medya tarafından bir arkadaş aradı beni, olayı kendisine tekrar açıkladım.. bana verdiği cevap 15 gün içinde ödeme yapacaklarmış.. çünkü aynı gün parayı geri veremezlermiş.. bankalarla görüşmeler ve iade süreç alıyormuş. tek yapabileceği acil olduğunun kaydını açmakmış.. tamam dedim siz kaydınızı açın ben öğleden sonra genel merkezinizle görüşeceğim dedim.

    edit2: bir gerzek fakir işi rezalet demiş!! 400 tl yi beğenmemiş arkadaş! kanımın beynime sıçramasının nedeni 400 tl değil.. biri gelip senin cüzdanından senden habersiz 400 tl paranı çalacak.. sen bunu fark ettiğin zaman tamam çaldım 15 gün sonra öderim diyecek! seni aptal yerine koyacak.. ve sende bunu içine sindirebileceksin!! senin gibi adamlar var olduğu sürece böyle firmalar binlerce kişiden para çekmeye devam eder.

    edit3 : şu an genel müdürlükten aradılar.. ve iade işlemini bankaya bildirdiklerini söylediler.. en geç yarın öğlene kadar hesabınıza geçecektir dediler. olayın neden kaynaklandığına dair hiç bir bilgi yok. demek başımıza böyle bir olay geldiğinde 15 gün beklemek gerekmiyormuş.. direk genel müdürlüğü arayıp sözlükte başlık açmak yetiyormuş. ben paranın hesabıma geçtiği tarihi tekrar yazacağım.

    edit4: 28 ekim tarihinde iade işlemleri yapılmış.. bugün itibariyle fazla çekilen paralar kartımın kullanabilir hesabına aktarılmıştır.

  • beni mahvetmiş illet. 2003'te bu spora başladığım zaman zenciydim, şimdi japonum. allah belanı versin vücut geliştirme!

    aleti küçültmekle de kalmadı kendimi bi' anda ninja warrior'da yarışırken buldum allah belamı versin. ki ben harlem sokaklarında silahı yan tutarak beyaz kıçı tekmeleyen bir adamdım.

  • kendisinin türkiye'nin en iyi oyuncusu olduğunu iddia eden kişinin şaka yaptığını düşünmek istiyorum. şaka maka güzel bir şaka.

  • derneğimizde iki çeşit üye grubu var diyebiliriz.

    cnbc-e e2 eşliğinde uyuyabilen entel kesim ve "ntvspor olsun gerekirse curling olsun" diyerek fransa ligi özetleriyle uyuyabilen grup.

    geçenlerde bir araştırma yaptık, derneğimizin üyelerinin büyük bir kısmının 2. öğretim okumuş ya da nba maçlarını gözleri kapana kapana izleyenlerden oluştuğunu gördük.

    en kısa sürede toplanıp, "flash tv eşliğinde uyuyoruz" zirvesi düzenleme planlarımız var.

    edit: çokça soru aldım, ilginiz için teşekkürler. kısaca derneğimizle ilgili, katiyen aşamadığımız bir kuraldan bahsetmek istiyorum. "ben televizyon karşısında uyuyorum, olur mu?" diye gelen sorular çoğunlukta. cevap, hayır! bu derneğe üye olan ve dernek şartlarına uyan profil, tekrar etmek istiyorum, "neyse ben yatayım artık çok uykum geldi" deyip, televizyonu açan insan profilidir. tv karşısında sızan insan halimizden anlamaz, anlayamaz. tsubasa'nın dripling yaparken elips topa her vurduğunda gelen o dup dup dup sesi, bizim için ninniden ötedir, lütfen bu bilinsin.

  • atamız değiller de ondan. osmanlı bir hanedanlık. biz osmanlı imparatorluğu zamanındaki ciftcilerin torunlariyiz, daha fazlası değil. kendimizi kandirmayalim, 500 sene önceki askeri başarılarda atalarimiz muhtemelen tarla ekip biciyordu, padişah ile omuz omuza dövüşmüyordu yani.

  • yine de halka fazla güvenip coşmayın dediğim sonuçlardır.insanlar yolsuzluk,haksızlık,talan,kötü yönetim,atatürk karşıtı siyaset olduğu için değil cebine az para girdiği için akpden vazgeçiyor benim bu insanlara güvenim yok.

  • son derece sevimli, duygularını ifade edebilen, temizliği kolay, sessiz, ev içinde huzurla yaşayabilen ve oyun oynarken bütün stresinizi, üzüntünüzü alabilen bir hayvan olduğu için. kedi yüzü insanın güzellik ölçüsü olarak kabul ettiği iri ve çekik parlak renkli gözler, minik ağız ve burunla bezenmiş.

    ama iş yalnızca sevimlilikte bitmiyor, duyuları çok güçlü hayvanlar. yetişkinlikte beslediğim ilk kedim açık kalan ocaktan yayılan doğalgazın kokusunu alıp koşturarak beni uyarmış, evi muhtemel bir patlamadan kurtarmıştı. bunda ne var demeyin, zira ben koku alamıyorum, o gazı fark etmem saatler sürebilirdi.

    "nankör kedi" efsanesi de ayrı bir yanılgı, zira yine aynı kedi babam hastaneye yattığında iki hafta yatağının üzerinde beklemiş, sonra cenazesinin olduğu gün eve gelenlere tıslayarak babamın yatağına oturtmamış, babamın bir daha dönmeyeceğini anladığında da sinir krizi geçirip bizi ısırmıştı. sevdiğine oldukça sadık bir hayvandır.

    bunlar gibi sayısız örnek anlatabilirim, ateşli yatarken beş gün üzerimden kalkmaması, alerji nedeniyle gece yarısı bayılıp odanın zemininde kaldığımda bir başka kedimin yüzümü yalayarak uyandırması, ikiz kardeşi astım krizine girdiğinde diğer kardeşin çığlık atarak beni yardıma çağırması, saymakla bitmez...

    keyfini sizinle, acısını yalnız yaşayan dirayetli ve gururlu bir hayvandır. bir kez tanışan bir daha bırakamaz.

    edit: yalnızlıktan diyen mandıra psikologları doluşmuş başlığa. evde cümbür cemaat ailenin yalnız yaşayamayacak yaştaki büyükleri ile birlikte yaşıyorum. yalnız kalabilmek ancak şu son evin boyutu sayesinde kavuştuğum bir lüks. kedi sevgisini anlamadıkça kendi ıssızlıklarını kedi sahiplerine yansıtmışlar.

  • evde ezik ve tek başına yılbaşı geçirip sosyal medya'da anca foto like edenlerinin aklınca kafaya alma olayı yaptığı maduriyet.
    yok 120 liraya ne umdun ne buldun, yok bir zeki sen misin, yok zart yok zurt..
    arkadaşa bir fiyat karşılığı bir durum vaad edilmiş ve bu durumun lokasyonu hilton, bilet tedarikçisi biletix.iki bilinen kurumsal kurum.
    yani güvenmeyip ne yapacak?
    biri yok iq demiş biri yok eq demiş akıl satıyor.
    sizin gibi böyle her şeyi goygoya alıp hak hukuk arama reaksiyonu göstermekten aciz insanlara üzülüyorum.
    bak kozniku arkadaşımız da 95 yılında aynı şeyleri aynı yerde yaşamış. aradan 20 yıl geçmiş durum aynı.
    biri de çıkıp bu 20 yıl içerisinde bu durumu bizlere haberdar etseydi 20 yıldır insanlar da kandırılıyor olmayacaktı.
    bu tarz şeyler bu yüzden önemlidir.
    seneye muhtemelen önyargı oluşacak bu organizasyona ve kandırılma yaşanmayacak. çünkü artık haberdar olduk.
    hemen ben zekiyim böyle yan basmam hayatta diye havalara girmeyin.
    hayattır..yarın ne getirir bilinmez.
    hadi. öptm. kib. bye.