hesabın var mı? giriş yap

  • dün arkadaşın birisi, yaşadığı dolandırıcılığı anlatmak için bir başlık açtı: (bkz: aralık 2014 yenibiris.com kaynaklı dolandırılmam)

    aslında bu başlık formata uygun değildi. sabah 08.30 sularında başlık düzeltilerek formata uygun hale getirildi. (bkz: yenibiris.com üzerinden dolandırılmak)

    bu başlıktaki bir entry debe'ye ilk sıradan girdi. yani sözlükte debe'ye bakanlar ilk olarak bu başlığı, "yenibiris.com üzerinden dolandırılmak" başlığını görüyordu. bunun üzerine saat 11.30 sularında başlıktaki "yenibiris.com" ibaresi kaldırıldı ve "iş ilanı üzerinden dolandırılmak" başlığına taşındı.

    sözlük yazarları, bu rezalete haklı olarak tepki gösterdi. hatta yenibiris.com üyeliğini iptal ettiğini, edeceğini söyleyenler oldu.

    ticari itibar düşünülerek ahbaplara kıyak maksatlı yapıldığı tahmin edilen bu başlık yönlendirmesi de pek çok yazara göre rezalet olarak değerlendirildi.

    debe edit'i: aslında debe edit'i yapmak huyum değil. normalde de yapmıyorum. sözlük yönetiminin kişisel ilişkiler nedeniyle yaptığı bu işgüzarlığa tepki olarak açtığım başlığın debe'ye girmesi güzel oldu. hatta onların debe'deki entry'de geçen "yenibiris.com" ibaresine yaptığı sansürün yine debe'de delinmesini sağladıkları için destek olan tüm yazar arkadaşlara teşekkür ederim. yaptığım ortayı güzel görüp güzel bir gole çevirmiş arkadaşlar, sağ olsunlar. kendilerini tebrik ederim.

    şimdi... böyle tepkisel açılmış bir başlığı biraz daha anlamlı ve güzel bir hale getirmek, şık bir mesajla da süslemek gerekir sanıyorum. sözlüğü güzel bir yer haline getiren iki konu var dünden beri dikkatimi çeken. bu başlıklara özellikle hassasiyetle yaklaşılması, destek verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

    1) (bkz: bir çocuğa kitap alıyorum kampanyası)

    2) e v r a k rumuzlu arkadaşın "kadın cinayetleri" başlığında verdiği bkz'lar var. aynı zamanda badim olan bu arkadaş, kadın cinayetlerine dikkat çekmeye çalışıyor. kadın yazarlarımız başta olmak üzere bu başlıklara destek olunması, konuyla ilgili çalışmalara özenle yaklaşılması gerektiğine inanıyorum.

    (bkz: kadın cinayetleri/@e v r a k)

    bu arkadaşı badi list'e alıp takip etmenizi öneririm.

    3) (bkz: 12 aralık 2014 türkiye'de 4 kadının öldürülmesi)

  • eduardo galeano'dan alıntıyla, bir epigrafla başlayalım:

    "büyüyün ve çoğalın dedik, makineler de büyüyüp çoğaldılar. bizim için çalışacaklarına söz vermiştiler. şimdi biz onlar için çalışıyoruz. gıda miktarını artırsınlar diye icat ettiğimiz makineler açlığı çoğaltıyorlar. kendimizi savunmak için icat ettiğimiz makineler bizi öldürüyorlar. hareket etmek için icat ettiğimiz otomobiller bizi hareketsiz hale getiriyorlar. buluşmak için icat ettiğimiz şehirler bizi yalnızlaştırıyorlar. iletişim kurmak için icat ettiğimiz öncü büyük iletişim araçları, ne bizi dinliyorlar ne de bizi görüyorlar. biz makinelerimizin makineleriyiz. onlar masum olduklarını iddia ediyorlar. ve bunda haklılar."

    tüketim toplumu da bu yolla oluşturulmadı mı zaten?! bence tükettiğimiz şunca ürün(hatta hizmetleri de katabiliriz) gereksiz ve boş beleş. insanlar neden buna uyanamaz anlamış değilim. her şeyi ihtiyaçmış gibi, ne bileyim olmazsa ezik kalırmışız gibi ya da egomuzu okşamak adına bize kakalamıyorlar mı?!

    mesela şişelenmiş meyve suyu diyelim. bakıyorsun bunun reklamları oluyor. olağanüstü estetik portakallar havada uçuşuyor; mandalinaları, narları ninjalar ortadan ikiye ayırıyor. bembeyaz dişleriyle sağlıklı bir kadın, öğle sıcağının altında bunu yudumluyor falan filan. sonra da adam gidip bunu satın alıyor. bu kadar salakça bir şey olabilir mi? biz şişelenmiş, paketlenmiş meyve suyundan önce de vardık. ben portakal seviyorsam giderim, onu alırım; istersem basit bir aparatla bunun suyunu da çıkarırım. senin "renklendirici içermez" sempatikliğine gerek duymadan, zaten benim için gerekli olan formda onu tüketirim.

    şöyle güzel bir söz var; "insan nedir biliyor musun? ağaçları kesip kağıt yapan, sonra o kağıda, ağaçları koruyun, yazandır.'

    insanlara bu tarz tüketim alışkanlığı kakalanıyor. neden? belki de sürekli sistemin çarkları arasında kalsın diyerek. doğanın bana sunduğu şeyleri, basit dönüşümlerle tüketmek varken, neden bu çeşitlendirilmiş, üstelik temsil ettiği gıdanın, kıyafetin yerini tutamayan işleri tüketeyim ki? bir insanın ihtiyaçları genel olarak bellidir; kapasitesi de öyle. şurada kaç litre kapasiteli miden olduğu; günlük kalori ihtiyacın belliyken; boyun posun ortadayken neden bu tüketim çılgınlığı.

    ben kendimce bu ürünlere "ürün gereksinim oranı" ile yaklaşıyorum. gereksinimim olmayan şeyleri satın almıyorum. mesela kişisel olarak otomobil sahibi olmak aptalcadır. ama tabii konfor satın alıyorsun; araban kapının önünden kalkıyor diyeceksiniz. "bas düğmeye, bak keyfine" diyerek kontralar yapacaksınız. zaten bu yüzden eduardo galeano'nun sözlerini paylaştım yukarıda. size konforunuz karşılığında bir adet eylemsizlik kakalıyorlar. pekala işlerinizi toplu taşıma araçlarıyla da halledebilirsiniz. "ama orada ebemiz belleniyor" diyeceksiniz. işte araba satın alıp, hayatla mücadeleye girmek size zor geliyor. kendi doğanıza ters düşüyorsunuz. bizlerin nefsini, egosunu okşuyorlar.

    insanlar birbirlerine caka satmak derdinde. halbuki şöyle dikkatlice baksak, dünya ekonomisi her an resesyona girebilecek, kritik bir çizgide dönüşüyor. şöyle bir hayatıma baktığımda bir çok üründen çok kolayca vazgeçebileceğimi, hatta bunlar olmayınca, bir miktar iyileşeceğimi de öngörüyorum.

    senin için geçmiş kardeşim, diyebilirsin. belki de öyledir. ama artık bu salaklığa başkaldırmak istiyorum ve bu yazdıklarım ideolojiler üstü bir yazıdır dünyanın aptal gidişatını kaldıramıyorum. başkasının ağzıyla konuşan bu yüzeysel toplum; ucuz zevklerin yönlendirdiği bu barkod karşılığı değiş edilmiş canlı etten tiksiniyorum adeta.

    http://www.youtube.com/…vyhvt_jebg&feature=youtu.be

  • günün birinde hiç ilerleyemediğim kadar ilerlemem, saatin geç olması ve annemin "yat artık" diye tutturması, günümüz oyunları gibi oyunu kaydetme gibi bir özellik olmadığından televizyonu kapatıp atariyi açık bırakmam ve sabah kaldığım yerden devam edip şampiyon olmam.

  • bize ne ya. turistler düşünsün.
    konsolosluklara falan gidip dertlerini anlatsınlar.
    tanım: türk vatandaşlarını ilgilendirmeyen durum.

    yanlış anlaşılma editi: bu taksiciler türkler'i almıyor ya, alsa da mesafe beğenmiyorlar falan. ona gönderme işte. esprisini açıklamak zorunda kalan adam oldum ya la.

  • evrimin kayıp halkasıdır. ulan bi' araştırsalar, insanlık tarihi yeniden şekillenecek ama nerdee.

  • ivedilikle tüm belediyelerce örnek alınması gereken aksiyon.

    edit: gelen bir mesajı aynen aktarıyorum:

    (#128169764) ne o yunan mı işgal etti ne bu heves böyle mi seçim kazanacak muhalefet

    edit 2: alkol üzerinden alınan vergi düşünülürse, bu ibb'den hükümete bir kıyaktır.

    edit 3: çok basit bir olguyu unutmamak gerekiyor; bu üretimi, dağıtımı ve satışı serbest bir ürün.