hesabın var mı? giriş yap

  • apartmanin karsisindaki mac yaptiginiz o "koooskoca" cim alan kucucuk kalmistir. bakkala gonderildiginizde gozunuzde bile buyuyen o yol aslinda sayili adimdir ama siz ufaciktiniz ya cok uzakti o zamanlar. yeni cocuklarin cigliklari var simdi bahcede icinizde bir kiskanclik olur, bizimdi lan orasi dersiniz, biz orda agactan agaca ip gerer ustune attigimiz sofra bezlerinden cadir yapardik. s.ktirin gidin lan ordan diyesiniz gelir. zar zor tirmandiginiz bahce duvarina basamak muamelesi yaparsiniz, gulersiniz. o duvara oturup bir sigara yakarsiniz. gozunuden bir kac damla duser "cocuktuk, coktuk, buyuduk hic olduk." dersiniz.

  • görmemle birlikte beni şoka sokmuş olan haç işaretidir. tevekkeli değil ben de diyorum dayım niye katolik oldu?!

  • devletten en kötü 2500 lira maaş alan askerlerdir. en az lise mezunu olmaları gerekmekte ise de bir uzman çavuş eğitim seviyemizin geldiği durumu bana göstermiştir.

    askerdeyken bir konuşma sırasında hitlerle ilgili bir şey söyledim. 'kim?' dedi. hitler dedim alman, nazi... 'hit mi?' adı dedi. ahmetler mehmetler gibi bir şey söylüyorum sandı. yok dedim adı hitler, adolf hitler. hıı dedi. lise mezunu birinin en azından hitleri tanıyacak kadar genel kültür seviyesinin olmasını beklemek benim hatam mı bilemedim...

    mesaj üzerine edit: ilköğretim mezunu olmak yetiyormuş*

  • rhind papirüsü, tarihi milattan önce 1650'lere uzanan, aritmetik ve geometri için mükemmel bir kaynaktır ve bize o zamanlarda çarpımın ve bölmenin nasıl yapıldığına dair açık kanıtlar sunar. ayrıca birim kesirler, 1'den büyük olan ve asal olmayan sayılar, asal sayılar, aritmetik, geometrik ve harmonik ortalamalar ve birinci mertebeden lineer denklemlerin yanı sıra aritmetik ve geometrik serilerin nasıl çözüleceği gibi diğer matematik bilgilerinin kanıtlarını da içermesi ve tarihi de dikkate alındığında rahatlıkla büyüleyici bir kaynak olduğu söylenebilir.

    ahmes papirüsü olarak da bilinen rhind papirüsü, eski mısır matematiği hakkındaki bilgimizin temel kaynağıdır. rhind papyrus rhind papirüsün tarihi m.ö 1650'lere dayandığını söylemiştik. burayı biraz daha detaylandırsak; iskoç antikacı alexander henry rhind, 19. yüzyılın ortalarında mısır'ı, kuru iklimi sağlığına yararlı olacağı ümidiyle doktorunun tavsiyesi üzerine ziyaret etti ve mısır medeniyetlerine çok ilgi duydu. bu ilgi, rhind'in antik bir firavun başkenti olan thebes'de arkeolojik kazılara katılmasına neden oldu. rhind, 1858'de mısır'daki luksor'da papirüsü satın aldı. daha sonraki yıllarda, bugün sergileniği british museum tarafından istendi. papirüsün merkezinden eksik olan bir parça yıllar sonra new york'ta bulunmuş ve 1922'den sonra rhind papirüsü restore edilmiştir. 1877'de profesör a. eisenlohr, rhind papirüs'ün ilk çevirisini modern bir dille, ein matematisches handbuch der älten ägypter (papyrus rhind der british museum), übersetzt und erklärt kitabında yayınladı.

    özelliklerine değinecek olursak; papirüs, 12-13 inç genişliğinde ve 18 fit uzunluğunda, sağdan sola siyah ve kırmızı mürekkepler ile hieratic (eski mısırlılar tarafından kullanılan ve hiyerogliften türeyen bir yazı türü) yazı ile yazılmış parşömen tomarı şeklindedir. yazar olarak kendisini tanıttıktan sonra, ahmes (ya da ahmose - mısırlıların ünlüleri sesli bir şekilde telaffuz ettiğinden beri, telaffuz hakkında bazı belirsizlikler vardır), bu çalışmayı orta krallık dönemindeki (mö 2050 - mö 1650 yıllarında mısır'da hüküm sürmüş firavun hanedanlarının dönemine verilen isim) eski bir taslaktan kopyaladığını söyleyerek işe başlar. yani bu papirüsteki matematik, bir başka önemli matematiksel taslak olan golenishev veya moskova papirüsününde olduğu gibi aynı zaman dilimine dayanır. işe geçmeden önce, ahmes bir duyuru ile başlar: "her şeyin eksiksiz ve kapsamlı bir çalışmasını" sağlayacak ve "tüm sırların bilgisini" ortaya çıkaracaktır. daha sonra iki kesir tablosundan ve 84 problemden oluşan bir içerik ile çalışmasına devam eder.

    birinci kesir tablosunda, 3 ile 101 arasındaki her bir tek sayı tamsayı için 1 / n birim kesrinin iki katının (2/n) payları 1 olan kesirler toplamı şeklinde nasıl gösterildiğini bize sunar. bu tablodaki her giriş ya çizgiden türetilmiştir ya da ayrıntılı olarak doğrulanmıştır. notasyonel olarak, 1 / k için kullanılan hieratic sembol, üzerinde bir nokta bulunan k sembolü ile gösterilmiştir.

    ikinci kesir tablosu ise, n = 1, 2, ..., 9 için n'in onda birini ayrı birim kesirlerin toplamı olarak gösterir. açıkcası, eski mısırlılar payı 1'den büyük olan bir kesri, bir sayı olarak düşünmemişlerdir. sadece birim kesirleri, 2/3 sayısını ve n / (n + 1) özel formunda diğer birkaç kesri, tamamlanmış süreçler olarak düşünmüşlerdir. örneğin, 3/7 tam olarak bir sayı değildir ve bu yüzden eksik bir şey olarak düşünülür. bu nedenle, bir problemin cevabında ya da ilgili bir hesaplamada, gerçek kesirlerin toplamı olarak ifade edilmelidir.

    rhind papirüsünde çarpma işlemi de ince bir şekilde sunulmuştur. iki katına çıkarma metodu ile ahmes, çarpmanın nasıl yapılacağını göstermiştir. örneğin 43 ile 19'un çarpımı 2 sütün halinde yapılır. (http://i.hizliresim.com/r16nmv.jpg)

    ayrıca rhind papirüsünde pi sayısının yaklaşık değeri de verilmiştir. ayrıntılar için https://numberwarrior.wordpress.com/…-value-for-pi/

    kaynaklar:

    http://www.math.uconn.edu/…720s11/rhindpapyrus.html

    https://numberwarrior.wordpress.com/…-value-for-pi/

    http://www.britishmuseum.org/…ectid=117389&partid=1

  • vahit emmi ve haydar'ın, evlilik üzerine diyaloğu;

    --- spoiler ---

    -vahit emmi, evlilik nasıl bir şeydir?
    +evlilik dağdaki keçi yolu gibidir evlat.
    -anlamadım...
    +şimdi bir dağ düşün yalçın mı yalçın. sivri kayaları var. işte doğar doğmaz bizi ''hadi bu dağı aş'' diye eteklerine bırakıveriyorlar
    -hayat yani?
    +aferin... ilk başlarda iş kolay. ama yükselmeye başladıkça dağ sarpa sarıveriyor... dimdik kayaların, uçurumların arasında kalıveriyorsun. gücün azalıyor... derken senin gibi bir yolcu daha çıkıyor. yoldaşınla omuz omuza, can cana verip bir keçi yolu açıyorsun kendinize... biliyorsun ki artık tek başına değilsin. biliyorsun ki artık o yolu iki kişi yürüyeceksin... dağ yine yalçın. ama artık yürümek zevkli. nefesim tükenecek diye korkmuyor insan. çünkü yanında kendi can nefesin gibi bir nefes daha var... anladın mı?
    -her evlilik sizinki kadar mutlu mudur?
    +yoldaşına bağlı... biz zeliha'mla yan yana yürürken, dikenleri değil çiçekleri derdik. canımız yanınca bir yandan ağladık, bir yandan türkü söylemeyi bildik... ben ''pes'' deyince, o ''hadi'' dedi, o yorulunca ben sırtımda taşıdım.
    -peki geçim sıkıntısı insanı mutsuz etmez mi?
    +bilmiyorum... biz mutluluğu ne parada ne handa bulduk evlat... bak bugün deniz kenarında zeliha'mla beraber çekirdek çıtlayıp, çay içerken, mutluluk da bizimle beraber masada oturuyordu sanki...

    --- spoiler ---

  • ''erkekler takım elbise giyip önüne bakınca cezası iniyor, benim takımım, kravatım yok. annem apar topar bu tişörtü bulabilmiş. bir de ne yalan söyleyeyim hayatta kalmış olmanın saklayamadığım bir sevinci var içimde. o ölmese ben ölecektim. o size, beni pazarlamaya karar verdiğini söylemeyecekti, başka adamların koynuna beni sokma planlarını anlatmayacaktı, benim patlıcan fazla pişti diye, perdeler azıcık kirlendi diye, masada kırıntı kaldı diye yediğim dayakları söylemeyecekti, kaç kere hastanelik olduğumdan bahsetmeyecekti.

    çay bahçesinde çekilmiş bir fotoğrafım var. biraz yan gülmüşüm. belki de o fotoğrafı gösterip namussuz karılar gibi çıkmış filan diyecekti.
    karısını başka adamlara satan o değilmiş gibi “namusumu temizledim” diyecekti.

    siz onu 3-5 yılla yargılayıp, namusu kirlendi diye mazur görüp, yandan gülüşümü tahrik sayıp bir de üzülecektiniz adama.
    oysa namus benimdir hakim bey, bir kağıda imza attık diye kimselere bırakmam.
    sonuna kadar idare edebilmiş olmam, elaleme değil de başıma gelenleri hep karakollara anlatmış olmam, kızıma hiç fark ettirmemiş olmam namusumdur.
    o utanmamış yaptıklarından, benim utanacak bir şeyim yoktur.

    içimdeki hayatta kalma mutluluğunu atamıyorum hakim bey.
    ağlayamamam bundandır.
    ne yalan söyleyeyim aynı acının çemberinden geçmiş, sağ kalabilmiş kadınlarla aynı koğuşta, bir ömür kazasız belasız da yaşarım ben ama benim bir kızım, bir de memleketin aç kaldığı bir adalet var.
    gel sen, ölmedim diye beni cezalandırma, benim bir derdim; kızımın bari mutlu olmasıdır.
    yanında ben olayım.
    can alan bir katil değil, can derdinde bir kadın de bana.
    kurşunla yatıp kurşunla kalkan, yastığın altında silahla yatan adamlar hiç eceliyle ölmüş mü?
    hem sevebilseydi o da ölmezdi di mi ama?
    öldüyse hepsi benim suçum mu?''

    edit: yanlış bilgi aktarımı olmaması adına düzeltmek istedim. yazı çilem doğan ın karar duruşması sırasında, mahkemeyi takip eden bir arkadaşım tarafından yayınlandığı için çilem'in kendi ifadeleri olarak düşünmüştüm fakat yazı ayşen aksakal tarafından kaleme alınmış. çilem'in yaşadıklarını ve hiç kaybetmediği dik duruşunu çok iyi yansıttığını düşündüğüm için yazıyı bu haliyle editliyorum.

    edit 2: dahili meddah tarafından böyle de güzel bir kampanya başlatılmış; (bkz: çilem doğan'a mektup yolluyoruz)
    ben yazacaklarımı düşünmeye başladım.

  • her iş çıkışı sonrası, illa bi a101’e uğrar; öyle eve giderim. bugün de perşembe olduğundan uğrayayım dedim. bilgisayar kampanyasını biliyorum ve bana yâr olmayacağını bildiğimden, alma düşüncesine bile girmedim.

    neyse, salına salına yürürken, bizim çengelköy şubesinin depo kapısı, hemen arka taraftadır. şube müdürü, battaniyeye sarılmış iki kutu ile çıktı depodan. şöyle takip ettim çıkışını ve örtüyü açınca hooop iki adet lenovo bilgisayar :)

    şaşırdım mı? tabii ki hayır... sistem böyle maalesef. adalet, hak, görgü, ahlak, erdem... bunları “ucuzluk” markette bekleyip de üzmeyin kendinizi...

    tanım: müşteri alsın diye numunelik gönderilen kampanya ürününü, battaniye ile dükkandan çıkartan müdürlere sahip marketler zinciridir... fazlası var; eksiği yok...

  • "cardiffe handikapli 1 verdim tüpgazi açtim çakmakla evin içinde dolaniyorum"

    ek: cardiff ilk yarı 1-0 mağlup.

  • bahse konu görüntü yaklaşık 55 milyon yıl öncesine aittir.

    yani bir başka deyişle tarihin en eski fotoğraflarından biri çekilmiştir.

  • uçak indiğinde efendi gibi oturup sıranın akmasını bekleyen, valizine saldırmayan, insanları darlamayan o medeni kişiler var ya… heh işte onlar bu ülkenin aydınlık yüzleri.

    diğerleri bir halta yaramayan ortadoğulu çomarlar. ayağa kalkıp bekleyince daha hızlı ineceğini zanneden sığırlar.