hesabın var mı? giriş yap

  • 2001 senesinde okulda yasadışı eylem yapan sol gruba polis müdahale etmek üzereyken araya giren rektörün, "ben izin veriyorum gösteri yapabilirsiniz" demesi üzerine, solcu grubun artık yasal olan bir eylem düzenledikleri için tadının kaçması, 5 dakika içinde bütün grubun dağılması.

  • 1- her zaman dolmuş şoförüne söylenmez.
    dolmuştakilerden kapıya doğru ilerlemek için izin isterken de gerekir.
    türkçeyi yeni yeni öğrenen bir yabancı tanıdığımdan, önünde dikilen adama geliyor:
    - bir geçirir misiniz?

    2- bazen dolmuş şoförünün "migors'ta inecek var mı?" gibi sorular sorması sebebiyle sadece "var" denmesi yeterlidir.
    önde duran adam "migorsta inecek var" demiş.
    ben de "migros'ta inecek var mı?" anladığım için "var" diye olan gücümle bağırdım.
    şöyle bir şey oldu:
    - migros'ta inecek var.
    - vaaaaaaaaaaaaaaarrrrrrrrrrrrrrrrrr

  • böyle duygusal yazılar bana iğrenç geliyor nedense. duygusal olmak için ne yiyor ne içiyorsunuz bana da söyleyin hazır markete gideceğim.

  • hakkında çıkan menajer dedikoduları doğruysa birilerinin çok fena soyduğu kulüptür.

    şöyle ki; sabri sarıoğlu'nun menajeri ekrem onuk, hamza hamzaoğlu'nun konyaspor dan takım arkadaşı. bunu belki tesadüf olarak görebiliriz ama 32 yaşında olan kendi oyuncuna sözleşme uzattı diye 500 bin tl ye yakın menajerlik parası veriyorsan bunda bi gariplik vardır. hatırlanırsa cüneyt tanman sabri'nin ücretiyle ilgili bu para çok değil hatta menajerlik ücreti bile içinde diye vurgu yapmıştı sabri'nin aldığı parayı savunurken. bu menajer aynı zamanda eray işcan'ın da menajeri.

    bir diğer konu ise aydın yılmaz. yine hatırlanırsa aydın yılmaz 2 sene önce istediği parayı alamayınca kulübe rest çekip gitmiş, yazın iki ay boyunca takım arkadaşları çalışırken tatil yapmış ama kendine o beğenmediği parayı bile verecek kulüp bulamayınca fatih terim devreye girerek aydın yılmaz'ın sözleşmesini ilk istediği fiyattan 2 sene uzattırmıştı. şu an ise geçtiğimiz 2 sene içinde neredeyse oynamayan aydın'ın sözleşmesinin uzatılması gündemde.

    aydın yılmaz'ın menajeri ahmet bulut. fakat ahmet bulut'un ortağı ya da onun deyimiyle asistanı fatih terim'in damadı volkan bahçekapılı. bu da tesadüf olabilir tabi ama bence biraz fazla. aydın gibi bir oyuncuyla o paralardan sözleşme yenilemek şüphelenmek için yeterli sanırım.

    fatih terim'in eli hala galatasaray'ın üstünde ve bence sözlükte de çokça dendiği gibi hamza hamzaoğlu'nun ahmet davutoğlundan bir farkı yok.

  • nft (non-fungible token) yani yeri doldurulamayan jeton.

    bir günümü hatta 2 günümü buna ayırdım. araştırdım ve öğrendim. öğrendiklerimi ve anladığımı basitçe anlatmaya çalışacağım ki herkes fikir sahibi olabilsin. öncelikle her şey nft olabilir. video, fotoğraf, çizim vb. her şey. siz neyi ya da neyden nft yapmak isterseniz yapabilirsiniz. evet ama yaptığınız şeyi kim satın alacak?

    ya da

    bir saniye ama nft'yi özel kılan nedir? yani neden internetteki bir şeye kim neden para versin? zaten kopyala yapıştır ile ona sahip olursun. eee? olursun ama kopyasına sahip olursun. nft'yi benzersiz kılan şey; burada üretilen metalar(resim, video, foto her neyse) blockchain üzerine yazılıyor ve benzersiz bir koda sahip oluyor. benzersiz kod, barkod, imza nasıl anlarsanız işte. mesela mona lisa tablosu internette milyonlarca fotosu var ama mona lisa orijinal tablosu tek bir tanedir ve kendisine sahip olmak başka bir olaydır. nft'lerin de benzersiz kod üzerine kayıtlı olması onları orijinal yapıyor.

    mesela benim çocukluğumda tasolar vardı, futbolcu kartları vardı bunlara sahip olmak eğlenceliydi oyun oynuyorduk vs hatta parayla satılıyordu. bize bir faydası var mıydı? bakış açısına göre değişir.

    tamam anladık ama kim bunlara kıymet biçiyor? şu anda zenginler birbirini piyazlıyor zevk yapıyor. bende şu var sende ne var gibi. kimisi kara para aklıyor. kimi ticaret yapmaya çalışıyor. kimi ileride buralar değerlenir mantığıyla alım yapıyor. herkesin farklı bir amacı var yani.

    işin bir de community tarafı var. bu da şey gibi hani clubhouse çıktı. yalnızca iphone kullanıcıları ve davetiye ile üyelik alınabiliyordu. herkes kendince gruplaştı filan diğerlerine sen gelme ulan ayı! der gibi saçma bir ortam olmuştu. işte nft'ler için de böyle gruplar var. şu koleksiyondan bende şu bok var. ben de o özel grubun bir üyesiyim. bir nevi statü göstergesi.

    bu yüzden üreticiler malı kıymetlensin diye community oluşturmaya ve bunu bir şekilde marketing ile hyplelamaya çalışıyor. bu nadide eserden yalnızca 10 tane var hanımlar beyler! yersen. ama yeniyor işte.

    insan ve toplum psikolojisi çok enteresan şeyler. söylediğim bir şey var; bir şeyin değerini ona olan talep belirler ve bu yüzden alınan-satılan şey talebin kendisidir. altın mesela ne kadarı gerçek işlevi doğrultusunda elektrik sanayiinde kullanılıyor? değil mi? ona olan talep yüzünden farklı amaçlar için kullanılıyor. yatırım aracı, statü göstergesi vs. insanların yükledikleri manalar var.

    konunun anlaşıldığını düşünüyorum. buraya nft ile ilgili saturday night live sponsorluğunda chad ve ekibinden güzel bir video bırakıyorum.

  • bir buçuk yıl önce duyurduğu eski albümlerinin yeni kayıtlarını yayınlamaya başlamış şarkıcı.

    müzik tarihi birçok şarkıcının kayıt şirketine karşı telif mücadelesi verdiğine şahit olmuştur. prince bunun en bilinen örneklerinden biri. paul mccartney'nin the beatles'ın kataloğu için nasıl mücadele ettiği yine herkesin malumu. janet jackson, frank ocean, u2, metallica, kesha, iggy azalea, jojo gibi örnekler çoğaltılabilir. birçok isim kayıt şirketine karşı yenilgiyi kabul etti, bazıları sadece bir ya da iki albümü kurtarmakla yetindi, çok azı kendi emeğini kan emici şirketlerin elinden kurtarmayı başarabildi. özellikle prince'in bu konudaki macerası müzik dünyasında efsaneleşmiştir.

    taylor swift'in bu gruba dahil olması ise 2018'de eski şirketi big machine records'u bırakması ve bahsi geçen şirketin scooter braun isimli bir menajere satılmasıyla başladı. swift, şirketiyle olan altı albümlük anlaşması bittiğinde eski albümlerinin telif haklarını satın almak istedi ancak reddedildi. şirketin ceo'su scott borchetta yapacağı son şeyin "kayıtları swift'e satmak olduğunu" açıkça gösterdi. albümlerini alamayacağını anlayan swift, bu kez şirketi satın alma önerisiyle gitti ama yine reddedildi ve süreç tamamen tıkandı.

    şarkıcıların şirket değiştirmesi son derece yaygındır ve çoğu zaman da sorun çıkmaz. şarkıcının bir şirketle anlaşması biter, daha iyi teklif sunan şirkete gider ve kariyerine devam eder. eski albümleri eski şirkette kalır, yeni albümleri yeni şirketle gider. o da kariyerine devam eder. bütün bu sürecin swift için işlememiş olmasının nedeni eski şirketinin ceo'su scott borchetta'nın swift'i bir şekilde "cezalandırmak istemesi." evet, şarkıcılar şirket değiştirirler ama bu onların kariyerinin gidişatını pek etkilemez çünkü eski şirket "o şarkıyı kullanamazsın," "bu şarkıyı, burada söyleyemezsin," "o görüntüleri kullanmana izin yok" gibi engeller koymaz, şarkıcının kariyerini mahvetmeye çalışmaz. başka bir deyişle onu "cezalandırma" yolunu seçmez. makul şekilde işleri yürütürler.

    işte big machine bunu yapmadı.

    scott borchetta, şirket için universal music group gibi çok daha büyük ve avantajlı teklifler varken menajer olarak bilinen ve şirketi alacak parası bile olmadığı için başka bir şirketten borç alan scooter braun'a sattı. geçmişinde defalarca swift'e zarar vermeye çalışan, 2016'da swift'in kariyerini bitirmek için ona komplo kuran ve sosyal medyada üç yıl sürecek olan linç kampanyasını başlatan, medyanın onu her türlü aşağılamasına el ayak olan kişiye sattı. ticari açıdan hiçbir açıklaması olmayan bu satış, iki yetişkin insanın bir başkasını cezalandırma ve kariyerine zarar verme amacından başka bir amaç taşımıyordu.

    anlaşma imzalandıktan ve swift'in eski albümlerinin kontrolü braun'a geçtikten sonra swift'in albümlerinde çeşitli değişiklikler oldu. başta kimsenin fark etmeyeceği, sadece swift'in anlayacağı ve sadece ona hakaret etmek için yapılmış adımlardı. örneğin, o albümünün şarkı isimlerinin tamamını küçük harfle yazmışken birden bu harfler büyüdü. albümler country türündeyken popa, sonra rock'a, ardından tekrar country'ye geçirildi. tüm bu hamleler medyada ilgi görmeyecek kadar önemsiz görünen ancak "ben senin albümlerine sahibim" mesajını karşı tarafa veren eylemlerdi ki bunlar bile braun'un "sadece iş yapan" bir iş adamı olmadığının ve iyi niyetler barındırmadığının çok açık kanıtıydı. hangi aklı başında iş adamı gün içinde zaman ayırarak "şu albümün müzik türünü değiştirip harfleriyle oynayalım" der? bu, normal/sağlıklı bir aklın ürünü olabilir mi?

    bu küçük zarar verme işlemleri daha da büyüdü. itunes üzerinden satın alımlar geri çekildi. birçok dinleyici satın aldığı taylor swift albümlerinin sanki alınmamış gibi olduğunu gördüler (itunes'ta albüm satın aldığınızda "purchased" yazar ve bir daha satın alma opsiyonu vermez, swift'in albümleri için bu opsiyon tekrar açıldı). bazıları kütüphanelerinden şarkılarının silindiğini rapor etti ki bu alenen dolandırıcılıktır. hangi şarkıcı olursa olsun, para verdiğiniz şarkı geri alınıyorsa ortada çok büyük sorun var demektir.

    swift'e zarar verme işlemini bir adım daha öteye taşıdılar ve yeni albüm yayınladığı sırada onun izni/bilgisi olmadan eski canlı performanslarını piyasaya sunarak insanların akıllarını karıştırdılar. bu arada eski şarkılarının plak versiyonu özel satışa sunuldu. artık swift'in albüm dönemlerini doğrudan hedef almaya başladılar.

    2019'un sonuna geldiğimizde swift'e tehditler yönelmeye başladı. eski şarkılarını televizyonda söylerse bunu "izinsiz olarak kayıt yaptı" şeklinde kabul edip ona telif davası açacaklarını bildirdiler ve böylece swift kendi şarkılarını bile söyleyemez duruma geldi. artık karşısında küçük harf değişiklikleri değil, tehdit ve davalar vardı.

    bütün bunları yapan iki yetişkin "iş insanı." yerseniz.

    şimdi swift'in yapmaya çalıştığı bu iki "mantıklı iş adamının" elinden kurtulmaya çalışıp gücü kendi elinde toplamak. albümlerinin kontrolünü kendi eline almak. kendi ürettiği müziğin üzerindeki parazitlerden kurtulup özgür olmak. albümlerini yeniden kaydetmek onu büyük ölçüde bu istenmeyen ellerden kurtarıp ona hareket alanı sağlayacak.

    şu akıllara gelebilir. madem şarkıcılar eski albümlerini kaydederek şirketlere meydan okuyabiliyorlar, neden diğer şarkıcılar da bunu yapmıyor? bunun için her şeyden önce çok büyük paralar gerekir çünkü baştan sona masraf. sadece stüdyo ve ekip değil, telif ve diğer hukuki süreçler bile çok pahalı. bir diğer neden (ki şarkıcıların parası olmasına rağmen yapamamasının başlıca nedenidir) şarkının kime ait olduğu sorunsalı. şarkının esas yüzdelik payının şarkıcının kendisinde olması gerekir. %5'lik, %10'luk katkıda bulunduğu şarkının haklarını elinde tutamaz. swift ise bu konuda gerçek şarkı yazarı olmasının ekmeğini yiyor. şarkılarının tamamı ona ait. diskografisinin büyük bölümü tek başına yazdığı şarkılardan oluşuyor, %100'üne sahip. diğerleri ise en azından %70 civarı. eski albümleri tekrar kaydetmesi için esas kapıyı açan faktör bu zaten. son olarak bu kayıtlar için büyük ve sadık bir fan kitlesine sahip olmanın önemi var. evet, şarkıcı parayı bulup yeniden kaydedebilir. evet, şarkılarını kendi yazmış olabilir. ancak kayıtlar biraz olsun ilgi görmezse insanlar eski kayıtları dinlemeye devam ederler. şarkıcı harcadığı bütçeyi karşılayamadığı gibi eski kayıtlar ilgi gördüğü için amacına da büyük oranda ulaşamamış olur. özellikle geniş fan kitlesi olmayan şarkıcılar böyle bir masrafın altından kalkamayacakları için buna cesaret edemiyorlar.

    bu üç temel faktör her şarkıcının elde ettiği bir şey değil. bu sebeple yeniden kaydetme metodunu endüstri içinde yaygın olarak görmüyoruz. nadiren oluyor.

    üç faktöre de sahip olan swift'in durduran tek şey yasal süreydi. albümlerin üzerinden en az beş yıl geçmesi gerekiyordu. kasım 2020'de bu süre bitti ve o da stüdyoya girdi. yeni kayıtları duyurduğu ağustos 2019'dan bu yana medyanın yarısı onu aşağılayıp hafife alırken diğer yarısı bunun mümkün olup olmadığını sorguladı. esas soru başarılı olup olmayacağıydı. fanlarının aklındaysa bunu nasıl yapacağı sorusu vardı. bütün albümleri kaydedip hepsini aynı anda mı yayınlayacak? albümler tek tek mi gelecek? şarkılar eskisiyle aynı mı olacak, yoksa değişecek mi? sesi uyum sağlayacak mı? birçok soru vardı. love story'nin yayınlanmasıyla bu soruların hepsi cevap bulmuş oldu.

    swift yapabileceği en akıllı yöntemle geldi. bunun ilki albümleri tek tek yayınlamak. dün yaptığı duyuruda önce fearless'ın geleceğini söyledi. altı albümü aynı gün yayınlasaydı albümler gerekli ilgiyi görmeyecek ve eski albümlerin yerini kolayca alamayacaktı. fanlar 80 tane şarkı arasında kaybolacak ve birbiri arasında gidip gelirken hiçbiri gündeme gelmeyecekti.

    bir diğer önemli nokta albümlere bonus şarkı koyması. fearless altı bonus şarkıyla geliyor. fanlar zaten albümü dinlerdi ama genel dinleyici için pek ilgi çekecek bir şey olmazdı. swift, her albüm için en az 50 şarkı yazan bir isim. albüme almayıp arka planda bıraktığı onlarca şarkısı var. bunların arasından en iyilerini seçip albüme koymak inanılmaz akıllı bir hamle. eski şarkılardan bıkan biri için en azından dinleyecek 6 yeni şarkı var.

    albümün tamamının mı yayınlanacağı, yoksa önce şarkının mı geleceği sorusu da cevap buldu. swift bir başka akıllı hamleyle önce love story'yi yayınladı ve albümü ön siparişe koyarak hem insanların sürece alışması hem albümün daha büyük kitlelere ulaşması için süre vermiş oldu.

    love story, 2008 kaydıyla neredeyse aynı ki bu da yeni kayıtların neye benzeyeceği sorusunu çözdü. yapabildiği kadar orijinallere sadık kaldı. bu durum yeni kayıtların eskilerin yerini almayı oldukça kolaylaştıracak.

    ve son olarak bu hamlenin başarılı olup olmayacağı konusu vardı. love story abd itunes dahil 22 ülkede bir numaraya oturdu. birçok apple music listesinin zirvesinde. youtube'da sadece lyric video yayınlanmış olmasına rağmen ilk 24 saatinde 5.4 milyon izlenme aldı. bütün bu başarıları yeni şarkılarla bile elde edemiyorlar. swift bunu 13 yıl önce yayınlanmış bir şarkıyla yaptı.

    bütün bu süreç müzik endüstrisi tarafından yakından izleniyor. swift bu hamlesiyle başarılı olursa prince gibi telif hakları konusunda öncü olacak. üstelik onun diğerlerinden farkı bunu streaming platformlarının endüstriye hükmettiği bir dönemde yapıyor olması.

    üstelik bunun başka avantajları da var. iki yetişkin iş insanının bir şarkıcının kariyerini yok etme amacıyla yola çıktıkları bu süreçte swift'in başarılı olmasının sadece onları yenmesi açısından değil, kendi kariyeri için de büyük bir önemi var.

    - albümlerinin kontrolünü kazanmış olacak ve tüm gücü elinde toplayacak.

    - zaten limiti dolmuş ve artık eskisi kadar ilgi görmeyen albümleri tekrar canlanacak. swift bu albümleri çıkardığında ortada daha streaming kavramı yoktu. zaman içinde cd satma limitine ulaşmışlardı. şimdi özellikle bonus şarkılarla piyasaya sunulmaları bu albümlerin streaming platformlarına uyum sağlaması demek. 2008 albümünün 2021'de yeniden can bulmasından söz ediyoruz.

    - bu canlanma doğal olarak listeleri ekleyecek ki zaten oldukça başarılı liste geçmişi olan swift'in daha da başarılı olması demek.

    - isim seçimi de bir o kadar zekice olmuş. "2021 version," "re-recorded version," "new version" gibi isimler seçebilirdi ama o taylor's version ismiyle geldi. düşünülmüş ve çok akıllıca yapılmış bir hamle. şarkının kime ait olduğunu belirtmesi bir yana, arama sekmesine şarkının ismini yazdığınızda parantez içinde "taylor's version" yazan en orijinal versiyonudur izlenimi verdiği için dinleyicileri doğrudan kendine çekiyor. üstelik big machine records'un iki yıl önce sırf nispet olsun diye tüm albümleri üzerinde 50 puntoyla "big machine radio release" adıyla yayınlamasına yönelik muhteşem bir hamle. "onlar sizinse bu da benim" demenin çok ironik bir yolu.

    - eski kayıtlarından para kazanan her kim varsa zarar görecek çünkü streaming döneminde insanlar masrafa girmeksizin swift'in yeni kayıtlarına yönelebilirler. eski kayıtlardan zaten az kazanıyorlardı, artık daha da az kazanacaklar.

    - en önemli sonucu ve scooter braun'un uzun vadede en pişman olacağı konu ise eski kayıtların yeni jenerasyonla buluşması. 1989 doğumlu swift 2010'lular için biraz eski bir isim olarak kalıyordu. yeni kayıtlar swift'in bu yeni kesime ulaşmasını ve kitlesini genişletmesini sağlayacak ki uzun vadede kendisinin en büyük kârı, ona zarar vermek isteyenlerin en büyük zararı da bu olacak. yeni jenerasyona ulaşması.

    swift'in bu süreci başarıyla tamamlaması sadece emeğini kafasına göre alıp satanların ve hater'ların üzerinde değil, müzik endüstrisinde de büyük bir iz bırakacak.

    not 1: yeni kayıtlardan sonra zarar edeceğini anlayan ve son bir yılda hiç de beklediği tepkiyi görmeyen braun birkaç ay önce telifleri başka bir şirkete sattı ama bu swift'in mücadelesini bitirmedi çünkü tamamen şartlı satmış. bir sürü özel maddesi var ve braun swift'in kayıtları üzerinden kazanmaya devam ediyor. braun, albümleri alınca insanların onun yanında olacağını düşünmüştü ancak "taylor swift'ten nefret etme modası" popülaritesini kaybedeli çok oldu. kronik hater'lar dışında gündeme bile gelmiyor. braun son bir yılda çok büyük prestij kaybı yaşadı.

    not 2: swift'in eski kayıtlarından para kazanmadığı, bütün kazancın braun'da kaldığı iddiası gerçeği yansıtmıyor. esas şarkı yazarı olarak eski albümlerinin gelirlerinin çoğu swift'in. buradaki sorun albümlerin kontrolü ve telif haklarını elinde tutanların ona hareket alanı tanımaması, özgürlüğünü kısıtlaması.

  • günümüzde tek eliyle araba kullanırken diğer eliyle cep telefonundan mesaj atabilen türklerin atalarıdır...

  • bir cumartesi akşam üzeri, izmir'den aydın'a gideceğiz. çevreyolunda ilerliyoruz, sollamaya çıkmıştım, arkamda bir honda civic inanılmaz taciz ediyor, tecrübesiz biri olsa panikle kaza yaptırır, o kadar diyorum. sollama bitince sağ şeride geçtim, bu araç beni geçince ben de arkasından tepki gösterdim, ya korna çaldım ya selektör yaptım. bu açtı çakarları, sireni bile var ama, arsızlık resmen. iyice taciz ediyor, sıkıştırmaya çalışıyor, "sağa çek" diyor. tesadüf ya, birkaç gün önce polisin dur ihtarına uymamanın cezasının 200 lira civarında olduğunu öğrenmiştim, polis olduklarını düşünmüyorum ama öyleyse bile "en kötü cezayı öderim" diye durmadım. belli çünkü, art niyetliler, egoları zedelendi, olay çıkarmak istiyorlar.

    taciz bir süre devam etti, arabadaki grup arkadaşlarımdan geri zekalılığıyla ünlü olanı "abi kenara çek polis bak" diyor, o kafayla türkiye'de 30+ yaşa kadar nasıl yaşadı muamma. çevreyolunun buca sapağında ayrılıp gitti bunlar, en son biri elinde telsiz gösteriyordu artık, düşünün. ücretli yolun özellikle aydın çıkışında mutlaka polis olur, en kötü "arabayı durdurup ceza yazarlar" diye düşünüyorum, o kadar da arsız olamayacaklarına ihtimal veriyorum çünkü. polisin önünden geçip gittik tabii, kimse bir şey demedi, bizimkiler de plakayı almadığı için şikayet de edemedik ama muhtemelen etsek de bir şey çıkmayacaktı.

    bizim aklı evvele uyup arabayı kenara çeksek biz de ertesi gün sosyal medyada haber olurduk en fazla, yeterince tepki çekilirse failler karakola çağrılır, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılırdı. türkiye'de ölmek bu kadar kolay ne yazık ki, başım sıkışınca polisin, adaletin yanımda olacağına inanmıyorum çünkü şahsi tecrübelerimde asla yanımda olmadılar. mahallenin orta yerinde yer alan evimize güpegündüz hırsız girip elinde torbalarla çıktığında da, beş kişi tek başıma bana saldırdığında da, sokağa çıkma yasağı varken apartmanımın önünde tüm gün bağırıp sağa sola küfredenleri şikayet ettiğimde de polisin cevabı hep "bundan bir şey çıkmaz" ve "biz bir şey yapamıyoruz" oldu.

    kaçanın anası ağlamaz arkadaşlar, böyle şeyler gördüğünüzde kaçmaya bakın. türkiye artık eşkıyaların, mafyaların, kabadayıların ülkesi. onlardan olmaya özenmeyin, zira o yolun sonu hep b*k. kendi hayatınızı korumaya bakın, "korkak" durumuna düşmek böyle magandanın birinin kurşunuyla, bıçak darbesiyle ölmekten çok daha iyidir, unutmayın.

  • dul kadınlara vericek olan ve yasalaşma aşamasındaki maaşın istisnasıdır. yani diyor ki kocan öldü ve sen evinde efendi gibi oturuyorsan sana 250 tl aylık maaş. (250 tl iyi para valla çok bile)

    eğer ki eşi ölen (dul) kadın evli olmasa bile bir erkekle birlikte görülüyor, erkekle ilişkisi olduğu tespit ediliyorsa bu maaş kesilecektir. yani burada da diyor ki eşin öldü maaşı aldın ama bir erkekle ilişkin varsa hemen ona karşı muhtaç duruma düş. eğer bir erkekle ilişkin varsa o sana zaten bakar, hemen sana bağladığım bu muhteşem maaşı keseyim, sen erkeğinin eline bak. çünkü sen kadınsın ve yanında erkeğin varsa özgürlüğün artık onun elindedir ve onun kölesisindir.

    bu yasayı kim oturup düşünüp bu hale getirdiyse allahı ona dul kadın olmayı nasip etsin amin.