hesabın var mı? giriş yap

  • bence en iğrençleri salçalı (''salça kaynatıyorum, salçalandım, taze salça aldık'' vb) ve kan ağlamalı (''anavatan kan ağlıyor, kıbrıs kan ağlıyor, her yer kan ağlıyor'' vb) olanlardır.
    kusucam bi gün birisinin suratına. böyle iğrenç tabirler olur mu allah aşkına...

    vampirli bir fıkra vardı, biz lisedeyken çok anlatılırdı. hatırladığım kadarıyla şöyleydi;
    vampirlerin takıldığı bir bar var. her giren vampir, barmene diyor ''barmen bana koca bir bardak kan'' barmen veriyor. herkesin keyfi yerinde.
    sonra vampirin birisi, ''barmen bana bir bardak sıcak su'' diyor. herkes şaşırıyor. vampir dediğin kan içer sonuçta. ''hayırdır?'' diyorlar. bizim vampir cebinden kullanılmış bir ped çıkarıyor ve ''ben sallama içeceğim'' diyor.
    böyle tabirleri ne zaman duysam, aklıma bu iğrenç ötesi fıkra gelir.

    ya bence insanlar regl olduklarını söylemek zorunda değiller. gerçekten yani. kimse bilmek zorunda değil. saklanması gerekiyor demiyorum. ama bilinmesi de gerekmiyor. mutlaka söyleyeceksen ve regl oldum diyemiyorsan, ''hasta oldum'' falan de bari en azından. insanı vatandan, salçadan soğutmayın gözünüzü seveyim ya. içim kalktı yine.

  • sen git 4500 küsür yıl önce sırrı günümüzde bile çözülemeyen piramitleri yap, mumyalama diye bir şey bul, bilimde ilerle sonra gel müslüman ol milattan sonra 2013 yılında başın dertten kurtulmasın, gerçekten çok acı.

    edit: durum tabi kavram olarak sadece islamiyet ile ilintili değil ama böyleyken de böyle, 4500 yıl önce bu coğrafyada yaşayan ırk bunu yapıyor, günümüzde bunlar oluyor. sorun nerede?

  • 3. dünya savaşı, şizofrenik bir kasımpaşalının kendini ortadoğunun padişahı sanmasıyla başladı

  • meclis lokantasına girdiğinizde garip bir ruh haline bürünürsünüz. çünkü lokanta yıllardır aynı dekora sahiptir. masalar, sandalyeler, duvarlar her şey. zaman tüneli misali bir mekandır. bürokrasinin o ağır ve resmi havası her yönüyle hissedilir o salonda, bir kasvet, bir resmiyet vardır.
    fakat daha önce de belirtildiği gibi çok lezzetli yemekler çıkar. ortalamanın çok üstünde bir kaliteye sahiptir lokantanın menüsü ama bu da gereklidir, öyle olmalıdır. nitekim orası bir ülkenin yönetildiği merkezin lokantasıdır. fiyatlar ucuz olmalıdır; oraya çiftçisi de gelir, büyük elçisi de. her kesim için uygun bir standarta sahip olmalıdır, bu da anca yüksek kalite ucuz fiyatla olur.karlı mıdır? değildir. zaten kar amacı da yoktur.

  • mangal gibi yurekleri vardir ve her cesur insan gibi majestelerinin agiz dolusu hakaretine maruz kalmislardir.

    “şimdi geliyorum çok enteresan şurada bir grup, affedersiniz edebim müsaade etmiyor tabi de, sırtlarını dönerek işaret yapıyorlar. ya sizde zerre kadar nezaket varsa, haysiyet varsa, yani zerre kadar kabiliyetiniz varsa siyasette yer parlamentodur. orada konuşursunuz. meydanlarda konuşursunuz. kalkıp da bu tür tehditlerle bu tür affedersiniz ahlaki olmayan yöntemlerle bir yere varamazsınız."

    http://haber.sol.org.tr/…sizde-haysiyet-olsa-118308

  • emre belözoğlu ve selçuk inan gibi formunun zirvesinde iki maestro sahadayken adı çalhanoğlan mı hakan mı ne, acayip bi çocuğun oyuna girmesiyle kopan maç.

    almanya'da mı ne oynuyomuş. ben tanımıyorum şahsen. ne gerek var be hocam selçuk inan gibi bi lokomotif, bi dinamo, bi makine varken.. maçın gittiği an o andı. bi de o emre çok istekli çocuk. daha 35 yaşında mı neymiş? gider o daha en az 3-4 maç oynar. geleceği parlak. olcan da iyi keşif. henüz 30 yaşındaymış o da. güçlü, istekli. feci ısırıyo rakibi.

    bi de burak yılmaz yeterince beslenemiyor.. senin elinde burak yılmaz varsa önce tahtaya onun adını yazarsın ve geri kalan yerleri doldurursun bu iş bu kadar basittir. gerisini zaten burak yılmaz halleder. ama adam bugün beslenemedi. bakıyorum, adama bir pas veriyolar topu alıyo ama hala karşısında kaleci var. arkadaşım sen geçsene kaleciyi de, sonra bırak topu burak'a. gör bakalım golü yapıyo mu yapamıyor mu? oooh ne güzel valla at topu burak'a, sonra gol bekle. iyi de kaleci var adamın karşısında kardeşim o da karpuz korkuluğu değil ya. burak'a daha çok boş kale hazırlayacak şablonlar çizilmeli. bu şablonlarda da takımın dinamoları emre ve selçuk ön planda olmalıdır.

    her şey için teşekkürler hocam ve futbolcular. izlanda taş gibi bi takım. 3-0'lık yenilgi bizim için güzel bi uyarı oldu. ne demişler bi hezimet bin nasihat. bu takım hollanda ve çek cumhuriyeti ile çok çok rahat berabere kalır. göreceksiniz. seri beraberlikler bile gelebilir olumlu yönde. biz bu izlanda'yı istanbul'da kitleriz çok rahat 0-0.

    bu takım bu ligi çok rahat 4. bitirir. en kötü diyorum. avrupa ligi oynarız yani her türlü avrupa'da devam ederiz.

  • (bkz: world of warcraft)

    hadi hadi kıvırmayın.

    liseyi zorla bitirip zorla bir üniye girdiniz. 8 sene üniversiteyi uzattınız. hatun matun hak getire. raid aralarında 31 çektiniz.

    ama ingilizceniz gelişti demi haytalar.

  • halen evrimi aynı canlının doğumu ve ölümü arasında gerçekleşen bir süreç sanan sığırların ataları nasıl hayatta kalabilmiş?

  • basitçe açmak gerekirse:

    - kur farkı iki paranın piyasadaki arz ve talebine göre şekillenir. mesela şu an dolara ihtiyaç var ama dolar az (dolarını daha önce türkiye'de tutan insanlar alıp başka ülkeye yatırıyor ve bankaların dolar rezervleri düşüyor), ancak türk lirası daha fazla. ancak dolara ihtiyaç var bu sebeple dolar gittikçe yükseliyor.
    dolara ihtiyaç var; çünkü özel sektör bazında son 10 senede dolar cinsinden en çok borçlanan ikinci ülke türkiye (çin'in ardından). açıklaması: #64111148

    - ülkenize dolar sokmanın yollarından biri yatırılan paraya yüksek faiz vermeniz (ki adam gelip doları getirsin, tl'ye çevirsin ve faize koysun, vade bittikten sonra geri çevirip alsın gitsin-faiz ödüyorsunuz bu durumda),
    diğeri yabancıların ülkenin politik durumunu sağlam görüp özel sektöre yatırım yapmaları (uzun vadeli, kalıcı para, iyi olanı bu; ancak türkiye çalkalandığı için güvensiz bir ülke ve kaçıyorlar),
    son olarak da ve en önemlisi sizin bir şeyler üretmeniz, ve ihracat yapıp ülkeye dolar kazandırmanız. (bu yoksa her şey nafile, ve bizde bu yok.)

    - sabit kur demek; bir ülkenin merkez bankası'nın piyasadaki dolar (döviz) miktarı ile oynayarak yerel para birimi ile döviz arasındaki kur farkını sabit tutmaya çalışmasıdır. (aslında herhangi bir para birimine karşı yapılabilir, ancak dünyadaki geçerli rezerv para birimlerinden en çok işlev gören dolar olduğundan dolar dedim.)

    velhasıl kelam; türkiye'nin kur farkını düşürmesi için piyasaya dolar sürmesi lazım ama bu rezervleri etkileyecektir. sizin (yani merkez bankanızın) piyasaya sürekli dolar vermesi, dolar rezervlerinizi eritecektir ve bu tehlikeli seviyelere geldiğinde ülkenin hiçbir b planı kalmaz, yüksek faizli borç verecek dış kurumların kucağına düşersiniz (merhaba kriz diyebiliriz buna).
    aslında bu bir asırdır olan bir şey. (bkz: kur savaşları)
    devalüasyonlar, yani tam tersi olarak kurun kasten değerini düşürmeler ülkelerin yaptıkları uygulamalar.

    mesela bizim tam tersimiz durumda olan çin halk cumhuriyeti:
    o kadar yüksek ihracat yapıyor ki, ülkeye o kadar dolar giriyor ki merkez bankası dünyanın en büyük dolar rezervine sahip merkez bankasıdır.
    çin, ihracattaki fiyat avantajını korumak için ülkesine dolar girdikçe yükselmesi gereken yuan'ı, maliyetleri (işçilik+faaliyet) artırıp ihracat avantajını düşürmemesi için sürekli devalüe ediyor. yani piyasadan dolar çekip sürekli dolar alıyor. bu şekilde git gide dolar rezervleri devasa büyüdü. (direkt güzel bir şey diyemeyiz, hepsinin artıları ve eksileri var.)

    fark: onların sabit kur amacı kendi para birimlerini düşük tutmak. bizim amaçlama ihtimalimiz ise para birimimizin değerini yükseltmek. eğer çin bir gün türkiye gibi üretmeyen, sürekli gereksiz, bir daha gelir getirmeyecek (hatta gider getirecek) ama oy kazandıracak harcamalar (köprü, yol) yaparsa bizim durumumuza düşebilir. ve o zaman merkez bankaları devasa döviz rezervleri ile piyasaya dolar verip kurlarını yükseltebilir. ancak atalarımızın bir lafı var biliyorsunuz: hazıra dağ dayanmaz.

    ama çin neden bizim yaptığımızı yapsın?
    çin üretiyor, çin ürettiği için parasının değerinin yükselmesini istemiyor. maliyetleri düşük olarak sürekli üretip satmak istiyor. bu avantajı korumak istiyor. piyasaya döviz vermez, döviz toplarlar. topluyorlar da. ancak bunun da dezavantajları var. 2016 başında yaşanan borsa krizi çin merkez bankasının bu kadar çok kurla oynamasından kaynaklandı diyebiliriz. sabit kur uygulamak, acil durumlar haricinde sürekli piyasaya müdahale etmek yabancı yatırımcıyı rahatsız eder ve ülkeden kaçırır. bu da borsa düşüşüne, yatırımların kaçmasına sebep olabilir.

    tüm bu sebeplerle sabit kur çin gibi ne yaptığını bilen bir ülke için bile tehlikelidir ve çin bu sebeple bu politikasını biraz daha terk etmeye, biraz daha sosyal harcamaları artıran (çin'de ilk defa 2015'te hizmet sektörü gdp'nin 50%'sine ulaştı), haliyle sırf üretim odaklı olmayan bir ülke haline gelmeye başladılar. (bunun altında ekonomik haricinde birçok sosyolojik sebep de yatıyor ama konu şu an bu değil.) -bu tabii bir anda alınan bir karar değil, senelerdir süren ve uzun yıllar da sürecek bir politika-
    ancak türkiye gibi üretmeyen, hiçbir b planı olmayan, vizyonsuz kişiler tarafından politikaları belirlenen bir ülkenin böyle don kişotluklara girişmesi ülke için çok tehlikeli. ancak günü kurtarmayı ve kısa vadede gerçekleşmesi beklenen (oy alınması gereken) politik amaçları gerçekleştirmeyi bekleyen birilerinin gerçekleştireceği bir uygulama olabilir. (ne hükümetin, ne de ona bağlı merkez bankasının (n.ş.a.'da bağımsız olması gereken) böyle bir işe girişeceğini hiç zannetmiyorum, onu da belirteyim.)

    üretmeyen, üretim yerine din işleri bakanlığına (diyanet) para ayıran, arge yerine eğitime diye ülke ekonomisine sıfır katkısı olan ve katma değerli üretim için vazgeçilmez olan yaratıcılığı öldüren dini eğitime yüksek bütçe ayıran bir ülke ne yaparsa yapsın hep pamuk ipliğine bağlı bir ekonomiye sahip olacaktır. ancak sonra finans varyasyonları denenebilir.

    edit: yazım hataları.