hesabın var mı? giriş yap

  • türk tabipleri birliğinin bugün yaptığı basın duyurusunun başlığıdır.

    biz de. biz yani, berkinin, burakcanın, ali ismailin, ethemin, mehmetin aileleri. gezide yaralanan, hakarete uğrayan, taciz edilen herkes.

    başbakan erdoğan’ın duygu durumundan

    endişe duyuyoruz!

    “gezi olaylarını faiz lobisi çıkardı.”

    “dolmabahçe camii’nde içki içtiler.”

    “benim başörtülü bacılarıma saldırdılar.”

    başbakan recep tayyip erdoğan’ın gezi direnişi’nden bu yana kullandığı ayrıştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı dili hekimler olarak kaygıyla izliyoruz.

    dün gaziantep mitingi’nde berkin elvan’la ilgili söylediklerini dinlediğimizde ise dehşete kapıldık.

    normal/de hiç kimse çocuklarını kaybetmiş iki aileyi karşı karşıya getirmeye çalışmaz.

    normal/de hiç kimse ekmek almaya giderken polis tarafından başından vurulan, 269 gün ölümle pençeleştikten sonra hayatını kaybeden 15 yaşındaki bir çocuğu terörist ilan etmez.

    normal/de hiç kimse oyun çağında öldürülen bir çocuğun mezarına konan oyuncak misketleri “demir bilye” olarak çarpıtmaz.

    normal/de hiç kimse daha iki gün önce evlâdını toprağa vermiş bir anneyi miting meydanında yuhalatmaz.

    bizler hekimiz.

    insanın bin bir ruh halini, bin bir duygu durumunu biliriz.

    başbakan erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz.

    fevkâlâde endişe duyuyoruz.

    kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz.

    endişemizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

    türk tabipleri birliği

    merkez konseyi

    http://www.ttb.org.tr/…/haberler/basbakan-4447.html

  • joseph çocuk yaşlarda fil hastalığına yakalanır, vücudunda deformasyonlar başlar. söylemlerinden, fiziksel olarak engelli olduğu tahmin edilen annesi, joseph daha küçükken yaşamını yitirir. annesinin ölümünden sonra babası çocuklu başka bir kadınla evlenir. üvey annesi diğer çocukları kadar yakışıklı olmayan joseph'i dışlamış, ona kötü davranır. bu zulme dayanamayan küçük joseph evi terk eder.

    görünümünden dolayı hiç bir yerde iş bulamayan joseph, kentte biçare dolanırken bir sirke denk gelmiş. burada çeşitli şovlarla insanları eğlendiren/korkutan tuhaf görünümlü ve kıyafetli insanları görünce , herkes tarafından "korkunç" bulunan vücudunu sergileyerek para kazanabileceğini fark etmiş, çaresizce... yine aynı sirkte sam torr ile karşılaşmış ve hikayesini anlatmıştır. şovmen torr hikayeyi süsleyerek bunu bir gösteri haline getirmiş ve birlikte para kazanmışlar.

    !---- gösterinin açılışı ----!
    hayat sürprizlerle dolu. bu ucubenin zavallı annesinin talihini düşünün, yere yıkıldı...
    hamileliğinin dördüncü ayında bir fil tarafından yere yıkıldı... afrika'nın bilinmeyen bir adasında.
    sonuç açıkça ortada.
    bayanlar ve baylar, işte korkunç fil adam!

    sonrasında işler tamamen joseph'in kontrolünden çıkmış, showmen'in "kafes hayvanı" muamelesi yaptığı bir sömürü aracı ve gelir kaynağı haline gelmekten kurtulamamıştır. sergilediği bir gösteriyi izlerken londra hastanesi'nde cerrah olarak çalışan doktor frederick treves'in ilgisini çeker üzerinde çeşitli tetkikler yapılmak üzere hastaneye yatırılır. kraliyet ailesinin ve asilzadelerin de ilgisini çeken joseph, zamanla ülke çapında bir şöhrete kavuşur. hastane kurulunun aldığı bir karar ile kaldığı oda, yaşamının sonuna kadar kendisine tahsis edilir. yeni yaşam şartlarına yavaş yavaş adapte olur ve içindeki zarif, hümanist, yaratıcı ve sanatkar yapı açığa çıkar.

    kafa tasının çok büyük olmasından dolayı hayatı boyunca oturarak uymak durumunda kalmıştır. 11 nisan 1890'de normal insanlar gibi uymak isteyip sırt üstü yatar ve 27 yaşındayken boğularak yaşamını yitirir.

    hayat hikayesi, david lynch'in yönettiği "the elephant man" adlı film ile beyaz perdeye aktarılmıştır.

    (bkz: the elephant man - david lynch)

    vefat etmeden önceki görünümü
    şapka ve maskesi
    gösterinin yapıldığı dükkan
    iskeleti
    hastene odasındaki penceresinde sadece çatısının bir kısmını görerek yaptığı katedral maketi

  • ağır provokasyondur.

    hesabı sorulmalıdır.

    chp de kendini şamar oğlanına çevirtmesin iyice. namussuzca atılan iftiraların üzerine gidin, o soytarılara haddini bildirin artık! ne bekliyorsunuz?

  • coin piyasasına giren herkesin hayalidir 100x gibi sayıları görmek. varlığını dahi tam olarak kestiremez insan. gerçekten bir coin 100x yapıyor mu?
    coin piyasasına girmeyen insanlar 100x gibi bir sayının tamamen kumar olduğunu düşünür. kendisi dışarıda kaldığı için pek fazla kabullenemez. düşünsenize 500 dolarınız 50 bin dolar oluyor. kim inanabilir ki?

    arkanıza yaslanın ve bunun mümkün olduğuna inanmaya hazırlanın.

    şimdi size, adeta bedava ekmek kuyruğu gibi sırası olan coinlist'ten bin kat daha kaliteli olan bu sitede kademe kademe bir coini ön satıştan almayı anlatacağım.

    tabii ki bu yazacaklarım kendi araştırmalarımı yansıtır. herhangi bir yatırım tavsiyesi içermez. hiçbir zaman kendi araştırmanızı yapmadan yatırım yapmayınız.

    bu sitede alışverişler metamask cüzdanıyla mümkün olabiliyor. genellikle erc-20 ağı kullanılır. google chrome'ye metamask eklentisini indiriyoruz. metamask'a üye oluyoruz. üye olurken size verdiği kelimeleri sırasıyla not ediyoruz. bu notu mutlaka ama mutlaka hardcopy olarak da saklamamız gerekiyor. (bir başka bilgisayardan o hesabınıza girmeniz için şart. )

    şimdi gelelim polkastarter'e... görüldüğü üzere burada birçok coinin ön satışı mevcut.

    herhangi birisine tıklıyoruz. ben mesela polkadex'e tıkladım ve twitter hesaplarını buldum. twitter hesaplarında aradığım şey "polkastarder whitelist ". yani belli miktardaki coini satın alacak kişilerin listesi. eğer geç kalmamışsam buna katılabilirim. geç kaldıysam da yapacak bir şey yok, başka projelere yönelirim.

    nihayet aradığım o paylaşımı buluyorum. "whitelist open" işte şu hesabı takip et tarzı belli başlı görevler veriyor. en sonunda da form bulunuyor. en önemli yeri burası. foruma girip istenilen bilgileri ve kyc doğrulamarını yapıyoruz. kyc yani kimlik doğrulaması. her proje kendi anlaştığı kuruma yönlendirir kyc yapmak için. yılmadan üşenmeden yapmak gerekir.

    bunun gibi sağlam diyebileceğimiz birçok projeler buralarda çok ucuza satılıyor. bunun için siteyi sürekli olarak takip etmek gerekiyor.

    diyelim ki herhangi birisinden whitelist'e seçildiniz (ki umarım seçilirsiniz. sonradan 15 dolar olacak projeleri 0,015'ten alma şansınız oluyor. ) ve mutlaka satın alma hakkınız olacak. diğer borsalardaki gibi siteye hit kazandırmak için çakallıkları yok yani. seçilmediysen alamıyorsun, sıraya girme diye bir durum yok. metamask cüzdanınıza para atıp oradan alışveriş yapıyorsunuz. dikkat edilmesi gereken yer alışverişin etheryum üzerinden olması. bunları da anlatmaya gerek yok sanırım.

    peki hayattakisansim çıkıyor mu bu? yani oluyor mu böyle şey?
    evet çıkıyor arkadaşlar. çıkmasa buraya gelip yazmazdım. benim gibi her alanda şansız bir insana dahi çıkabiliyor*. önemli olan doğru adımları yapmak. zaten whitelist çıkarsa mutlaka o coinden alabiliyorsunuz.

    tokeni alır almaz satabiliyor muyuz?
    şartlar hepsinde değişiyor. bunu bilmek için tokenlerin tokenomics'lerine bakmak gerekir. en net bilgi oradadır. mesela bakalım cere'nin tokenomics'ine. burada diyor ki 12 ay kilitli kalacak. tokenlerini satamayacaksın ama %7,7'si bu token herhangi bir borsada yayınlandığı zaman satabileceksin. eğer ki aldığımız tokenimiz 15x yaparsa mesela aldığımız fiyat 0,015 dolar. diyelim ki bu token 0,25 dolara satışa sunuldu bir borsada o zaman yatırdığımız parayı %7'lik bir satışta çıkarmış oluyoruz. tabii her zaman risk vardır. belki yapmaz 15x. bunun için cere'nin ya da hangi tokeni alacaksanız onun araştırmasını iyi yapmalısınız. mutlaka ama mutlaka riski göz önünde bulundurmak gerekir.

    diğer entry'lerde 3 bin adet pols'e sahip olmak gerek gibi şeyler var. var mı öyle bir şey?
    eğer token/coin 1000 kişiye satılacaksa bunun 500'ü elinde pols tutanlara satılıyor. bunun için de mesela whitelistte sorar pols tutuyor musunuz diye. kalan yarısı ise public'e dağıtılır. yani elinde pols tutmayanlara. tabii elinde pols tutanlarda public'e göre daha az başvuru olacağı için eğer pols tutuyorsanız şansınız biraz daha fazladır.

    100x yapmış bir proje?
    aynı sitede daha önce satışı olan polkamon'a gelin birlikte bakalım. polkamon 14 gün önce satışa sunulmuş. o zamanki 1 etheryumla yaklaşık 5181,35 adet polkamon satın alınabiliyormuş. hemen o güne gidip etheryum'un fiyatına bakalım. gerekli hesaplamaları da sözelciler için şöyle ekleyeyim. yani bir polkamon 0,37 dolara satılmış arkadaşlar. peki satın aldığımız günden 1 gün sonrasına bakalım. (borsaya girdiği zamana) şöyle tıklayalım. gördüğünüz sayı şaka değil * yaklaşık 160 katına çıkmış.

    29 nisan eklemesi refinable diye bir projenin tokenleri satıldı. "#fine " kaç x yaptı biliyor musunuz? gelin bakalım;
    öncelikle 1 bnb ile 16424 fine tokeni alındı. bu da demek oluyor ki 1 fine'nin fiyatı yaklaşık 575/16424= 0,035 dolar. peki şu an kaç dolardan işlem görüyor bakalım. evet 2 dolar. an itibariyle 57x yapmış durumda. peki ilk çıktığında kaç dolardı? 8,5 dolar. yaklaşık 250x yapmış. kaldı ki önümüzdeki günlerde güzel listelenme haberleri dolaşıyor. buradan alabilen birkaç yazar ve çaylak olmuş. mesaj atarak teşekkür ettiler. demek ki alınabiliyormuş.*

    sorularınız olursa yazabilirsiniz. sık sorulan soruları buraya ekleyeceğim. umarım whitelist çıkıp hayatınızın en azından bir kısmının değişebileceği günleri görürüz.

    önemli edit: şöyle bir düzenleme yaptılar. 10 mayıs'tan itibaren artık whitelist public şekilde olmayacak. elinde mutlaka ama mutlaka pols tutma şartı aranacak. ayrıntılar;
    polkastarter ıdoları için beyaz listeye alınma şansınız eskiye oranla çok daha arttı!

    250 pols = 1 bilet

    artık ıdo'larda beyaz liste kazanma şansınız % 86,3'e kadar yükselecek

    bugün sizinle paylaşacak çok şeyimiz var ve bunun için daha heyecanlı olamazdık. ama aceleniz varsa, hemen söyleyelim; 10 mayıs 2021'deki dfyn ıdo'dan başlayarak artık yeni bir sisteme geçiyoruz:

    - yalnızca pols havuzları olacak ve bu durum token sahiplerinin beyaz liste şansını maksimize edecek.

    - 250 pols'un 1 bilete eşit olduğu bir bilet sistemi getiriyoruz.

    - havuzlar için min gereksinim 3.000'den sadece 250 pols'a düştü.

    - 3.000'den fazla pols tutarsanız artık cüzdan bölme yok!

    - cüzdanları haftada en fazla 1 ıdo kazanmaya sınırlayarak kötü şans koruması ekledik ve tüm token sahiplerinde adaleti büyük ölçüde artırdık.

    yeni polkastarter beyaz listesi gereksinimleri ve geliştirilmiş sistem ile her polkastarter token sahibinin ıdo beyaz listelerinde bir yer kazanma şansı çok daha yüksek hale getirilecek.

    şu andan itibaren (10 mayıs 2021'de dfyn ıdo ile başlayarak), 250 pols başına bir bilet ödüllendiren bir sistemi uyguluyoruz. uygun olmak için, her bir ıdo beyaz listesine başvurmanız gerekir ve ne kadar çok tutarsanız, kazanma şansınız o kadar artar. öyleyse bunun hakkında daha fazla bilgi edinelim!

    sistem nasıl çalışıyor

    her bilet 250 pols'a eşittir. sahip olduğunuz her 250 pols için 1 bilet daha alacaksınız. dolayısıyla, cüzdanınızda 750 pols varsa, beyaz liste için gönderirken "adınıza" 3 biletiniz olacaktır. beyaz listeler adresleri rastgele seçer, bu nedenle adresinizde 1'den fazla bilet varsa, seçilme şansınız daha yüksektir. bir beyaz listeye başvurduğunuzda pols'unuzu harcamadığınızı unutmamak önemlidir; pols tutmanız, adınıza beyaz listeye gönderilen biletlerin sayısını ifade eder.

    cüzdanınızda ne kadar çok pols tutarsanız, yeni sistemde başarılı bir şekilde beyaz listeye girme şansınız o kadar yüksek olur. bu sadece sistemi negatif kullananları imkansız kılmakla kalmayacak, aynı zamanda bunu yapmadığınız için ödüllendirilecek, cüzdanları bölme ihtiyacı ortadan kalkacaktır.

    sistem :

    250+ pols = 1.0x
    1.000+ pols = 1,1x
    3.000+ pols = 1.15x
    10.000+ pols = 1.20x
    30.000+ pols = 1.25x & bekleme süresi yok

    dolayısıyla, cüzdanınızda 250 pols'a sahipseniz, 1 bilet alırsınız ve beyaz listeye alınma şansınız 1,0 kat olacak (yani aynı kalacak). cüzdanınızda 750 pols varsa, 3 bilet alırsınız(şansınızı artırır), ancak güçlendiriciniz 1.0x'te kalır. 1.250 pols'a sahipseniz, 5 bilet alırsınız (şansınızı artırır) ve güçlendiricinizin bir beyaz liste için onaylanma şansı 1,1 katına ayarlanır.

    kazanma şansı

    rakamları sıkıştırdık. halka açık havuzların kaldırılması, pols token sahipleri için kazanma olasılıklarını önemli ölçüde artıracaktır. sadece bu da değil, 250 pols kadar az tutmak artık size bir beyaz liste noktası kazanma şansı veriyor. şimdiye kadar, tek şansınız halka açık listeydi ve hepimiz bunun ne kadar zor olduğunu biliyoruz!

    mevcut token dağılımına ve ortalama 1.000 kişilik beyaz listeye sahip bir havuza bakarsak bu şu anlama gelir:

    250+ pols = 100 kazanan kişi
    1.000+ pols = 130 kazanan kişi
    3,000+ pols = 600 kazanan kişi
    10.000+ pols = 90 kazanan kişi
    30.000+ pols = 80 kazanan kişi

    lütfen bu sonuçların, yürüttüğümüz on binlerce teste dayanmasına rağmen, havuz boyutları ve token dağılımı değiştikçe optimizasyonlara tabi olduğunu unutmayın.

    likidite sağlayıcıları hesaplaması

    her likidite sağlayıcısı lp-v2 tokenı 100 pols değerindedir (değişebilir)

    250+ pols = 2,5 lp token
    1.000+ pols = 10 lp token
    3.000+ pols = 30 lp token
    10.000'den fazla pols = 100 lp token
    30.000+ pols = 300 lp token

  • 330.000 kişilik bir ülkenin profesyonel ligi olmamasına rağmen, 23 kişilik bir kadro çıkarıp avrupa şampiyonasında çeyrek final oynaması bir destandır.

    tanim: bu destanı yazan takımdır.

    bu ne ilk, ne de son!
    üzülme yanakson !

  • sevgili dostlar,

    şu aralar bu tarafsızlık konulu tartışmalar iyice alevlendi. herkes birbirine aman tarafsız değilsin veya işte şunun bunun tarafsız olması gerekir efendim diyerekten birbirine sille tokat girişiyor.

    bence asıl tartışılması gereken "tarafsızlık" diye bir kavramın insanlarda gerçekten var olup olmadığıdır.

    bir kavram zaten yoksa onun uğruna tartışmaya ve birbirimizi paralamaya da bence hiç gerek yok.

    öncelikle beyinlerimiz sağ olsun her insan zaten kendi "özel sosyal gerçekliğinde" yaşar.

    yani herkesin dünyayı algılama şekli kendine göredir. bir çok faktör bizim algımızı etkiler ve yaşamımızın her anını içine tıkıldığımız dev bir fanusun içinde yaşarız.

    örneğin beyinde çıpalama dediğimiz bir özellik vardır.

    bir konu hakkında beynimize ilk giren bilgi daha sonraki kararlarımızı etkiler.

    mesela bir ev almak istediniz ve adam size bu evin fiyatı beş yüz bin lira dedi.

    aslında ev iki yüz bin kaymeden zerre fazla etmiyor.

    ancak ev hakkında beyninize giren ilk bilgi beş yüz bin lira olduğu için bundan sonraki tüm pazarlıklarda bu bilgiyi kullanırsınız.

    yani iki yüz bin liralık evi üç yüz bin liraya ateşli pazarlıklarla alırsanız çok mutlu olur ve kendinizi zafer kazanmış hissedersiniz.

    yani dostum beynini etkileyen faktörler çok.

    hadi bir örnek daha vereyim.

    apophenia denen bir olay vardır.

    bu da beynimizin gerçekte olan olmayan,alakalı alakasız her yerde bir düzen ve patern görme eğilimidir.

    mesela kumar oynayanlar oynadıkları kartlar veya lotoda çıkan numaraların belli bir düzene sahip olduğunu düşünürler. tamamen rastlantısal olsa bile belli rakam veya kartların "şanslı olduğunu" zanneder. hatta büyük para kazandığı zaman üzerinde giydiği ceketin "ona şans getirdiğini" falan düşünür.

    bunun sebebi beynin birbirinden alakasız olayları da birbirine bağlama özelliğidir.

    örneğin televizyonda bir film izliyorsunuz ve filmde acımasız bir katil birisini öldürmek için bir evin kapısını zorlamaya başlıyor.

    tam filmin bu sahnesinde filmi izlediğiniz yerin kapısını evdeki eşiniz,çocuğunuz veya bir arkadaşınız zorlarsa bu olayların birbiriyle mantıklı hiç bir alakaları olmamasına rağmen sebepsiz yere korkabilirsiniz.

    çünkü beyin birbirinden farklı iki olay arasında bağ kurmuştur.

    saçma sapan komplo teorilerinin müşterisinin çok olmasının esas sebebi budur.

    kısacası her insanın beyni bir çok faktörün etkisi altındadır ve aynı olaya bakan iki farklı kişi birbirinden çok farklı sonuçlar çıkarır.

    kısacası zaten biyolojik olarak bir olayı herkesin aynı görmesi mümkün olmadığı için istenilse bile öyle tarafsız gözlüklerle dünyaya bakılabilmesi mümkün değildir.

    biyolojik faktörlerin dışında çıkarların çatışması durumu da yaygındır. çünkü her insanın konumu ve durumu farklı olduğu için çıkarları da değişir.

    sizin çok kötü dediğiniz bir olay başkası için çok güzel bir gelişmedir.

    örneğin feci bir yağmur sonucu evinizi su basması sizin için kötü bir olaydır.

    ancak bu olay evinizi tamir edecek kişiler veya mahvolan mobilyalarınızın yerine yenisini alacağınız mobilya dükkanı sahibi için hiç de kötü bir olay değildir.

    tam tersine harika bir olaydır.

    başka bir faktör de insanların temel olarak kendilerine benzer insanlara sempati duyması ve onlara güvenmesidir..

    hiç tanımadığınız birisi "yeni bir çikolata markası çıkmış çok lezzetli hemen yesen iyi olur" dese çok ciddiye almazsınız.

    ama yirmi yıl boyunca yediğinizin içtiğinizin ayrı gitmediği, en yakın dostunuz ve kankanız size "bu çikolatayı dün bulup denedim, harika bir şey,mutlaka yemelisin" dese çok büyük ihtimal o gün hemen marketin yolunu tutarsınız.

    işte bu sebeple insanlar kendi arkadaşlarına,akrabalarına, hemşehrilerine ve aynı inanç,düşüncedeki diğer insanlara çok daha fazla sempati duyarlar.

    bir iş veya kadro vereceklerse onlara verir,ortaklık yapacaklarsa onlarla yapar veya biriyle alışveriş yapacaklarsa onlardan yaparlar. onların fikirlerini de normalden daha akla yatkın bulurlar.

    bu çok temel bir güdüdür.

    toparlıyorum sevgili dostlar.

    tarafsız olmak diye bir kavram biyolojik, psikolojik ve sosyolojik pek çok faktörün etkisiyle zaten yoktur.

    "aman kimse tarafsız değil" diye sinirlenmek, "neden kalorisiz kebap yiyemiyorum "veya "suya attığım taş neden batıyor" diye dövünmekten çok da farklı değildir.

    kısacası kimseden tarafsızlık falan beklemeyin.

    en büyük beklentiniz insanların taraflarını koruyarak güzel güzel anlaşması olsun ki bu bile zaten oldukça zordur.

  • link

    --- spoiler ---

    6 ay önce birini başkan yapıp, 6 ay sonra göndermeye demokrasi değil, kaos denir. fenerbahçeliler görev almayı da görev bırakmayı da bilirler ve fenerbahçe başkanları kravatlı değil atkılıdır. sapla samanı karıştırmayın.

    --- spoiler ---

    aziz yıldırım'ın 20 sene başkan olduğu kulüp için 'görev bırakmayı bilirler' ifadesinin yer aldığı, türkiye'nin en zengin ailesinin üyesine kravatlı değil atkılı denilen bir tweet.

  • "adam pide kuyruğunda -abi ben alıp çıkayım, iftara yetişeceğim! diyor. biz hobi amaçlı mı bekliyoruz lan. yatıya mı kalacağız fırında. "

  • (bkz: yusuf güney kim amk)

    ak troller dışında kimsenin ayar olarak görmeyeceği hede. yusuf güney dediğiniz papates, akp'li belediyelerden birkaç konser alabilir miyim diye kendisini ilçe başkanına çevirmiş, kimsenin umurunda olmayan birisi.

  • "japon bir oyuncunun kayıt dosyası silinmesin diye nintendo oyun konsolunu 20 yıl açık tutma hadisesi. öncelikle cihazı tebrik ediyorum. 20 yıl çalışan her konsolu çipinden öperim. onca yıl elektrikte mi kesilmez? sanırım güç kaynağı kullanılarak desteklenmiş.

    evini taşırken kısa bir süreliğine cihazı fişten çekmek zorunda kalmış, kartuşun bataryası durumu idare edebilmiş. yani kapanmamış. işin ilginç tarafı eleman artık bu oyunu oynamıyor. konsolu sürekli açık tutmasının nedeni ise yıllardır emek harcadığı verilerin silinmesine gönlünün razı olmaması.

    bence sakladığı şey oyun datası falan değil. hatıralar! japonlar vefa yönünden gelişmiş millettir. yurt dışında okuyan, kazağının kopuk düğmesi yerine japon malı saklama kabından düğme yapan öğrenciyi hatırlayın. bu da aynen öyle işte. adam çocukluğunu yaşam ünitesiyle hayatta tutuyor. çok etkilendim. tebrik ediyorum."

    düzeltme: yukarıdaki esprili tespit ve yorumlar teknoseyir editörü sevgili levent pekcan ağabeyimize aittir.