ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
cenk & erdem
-
şöyle bir diyalogları da olan harika ikili...
haber = tayland'da bir sirkte 15 metrelik ipte yürüyen fil, görenleri hayrete düşürdü..
erdem = cenk bey burada bahsedilen ipin uzunluğumu yoksa ipin yerden yüksekliği mi?
cenk = bence filin uzunluğu
erdem = anlıyorum... uzun metrajlı fil diyorsunuz
bağdat baharat
-
asla alışveriş yapmayacağım firma.
her şeyden önce işveren insan olmayı öğrensin. sineğin yağını çıkarayım bedavaya adam çalıştırayım zihniyeti bakın size nasıl geri dönüş yaptı? bu kafayla daha çok müşteri kaybedersiniz.
adana'da bar girişinde çıkan akıl almaz kavga
-
adana'da bir kavganın akıl almaz olması için medeni bir şekilde sözlü bir tartışma şeklinde olması gerekir.
bir otelin kalitesiz olduğunu gösteren detaylar
-
aslinda cok var. ama birkac tanesini sayabilirim.
- oncelikle otel ucretini giriste tahsil etmek istemeleri.
- kahvaltida oda numarasi sormak icin gelen gorevliler.
- odada ikram olarak icecek bir ufak su, cay-kahve bile bulundurmamasi.
- otele giriste elinizde tasinacak canta olmamasina ragmen sirf bahsis koparmak icin odaya kadar eslik etmeye kalkan, gereksiz yere lafi uzatan bellboylar.
- otoparktan para alinmasi.
- en cok guldugum de "otele disardan yiyecek-icecek" getirmek yasaktir uyarisi koymalari. 4 yildizli otellerde bile gordum.
edit: son madde ile ilgili soyle bir uyari geldi, ben isin bu boyutunu pek dusunmemistim:
dışardan yiyecek içecek getirip ve bunlardan zehirlenip suçu otel yemeklerine atmaya çalışanlara yönelik bir önlem. başı ciddi belaya giren oteller var bu yüzden.
okan bayülgen'in akıllı telefon yorumu
-
çok yerinde ve doğru bir yorumdur.
nasıl da kendinizi gördünüz dimi?
sözde "akıllı" telefon yaratıcılığı öldüren, hobi edinmeyi bitiren ve kişinin kendiyle baş başa kalmasını engelleyen bir alet haline geldi.
telefonuna hiç dokunmadan yarım saat geçiremez oldu insanlar. korkunç bir şey.
sözlükçülerin en tuhaf takıntıları
-
marketlerde satılan şu 32'lik falan kocaman paketli tuvalet kağıtları var, onları satın alamıyorum. sanki her gören "oha lan, o nasıl bir sıçmak öyle" diye düşünecekmiş gibime geliyor, utanıyorum. ikililerden alıp çıkıyorum.
looking for eric
-
ken loach abimizin yine döktürdüğü, enfes ingiliz filmi. futbol, aşk, hayat mücadelesi ve tabi ki eric cantona'yı görüyoruz bu filmde. sürünen, hiç bir işi yolunda gitmeyen, ve kendisinin de itiraf ettiği üzere hayatının bir çok evresinde hatalar yapan postacı eric'in halüsinatif arkadaşı ve idolü eric cantona ile girdiği diyaloglar sonrası kendini toparlaması, ve hayatına çekidüzen vermesinin hikayesi. yakaları kaldırdığımız günleri hatırlattığı için de ayrıca güzel olan yapıt.
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
başvurularıma dönmeyen bir ton firma varken başvurmadığım halde teklif aldığım firmayla bugün yaşadığım :
- neden bizimle çalışmak istiyorsunuz ?
- açıkçası siz beni davet ettiniz.
- peki neden kabul ettiniz ?
- neden benimle çalışmak istediğinizi merak ediyorum.
ciddiydim aslında ben.
üniversitede fark edilen gerçekler
-
dört yıllık bölümü altı yılda bitirebilmiş biri olarak ilk fark ettiğim şey; "bir kere kapağı attıktan sonrası kolay" lafının çok büyük bir saçmalık olduğuydu.
arkadaş annesiyle tanışırken zeki müren olmak
-
özellikle karşı cinsten bir arkadaşın annesiyle tanışırken yaşanan muazzam olay.
normalde koya koya gezen adamlar bir anda "namütenahi"ler, "ziyade olsun"lar, teşekkürler ricalarla doluyor.
bunun yanında duruşta da değişme oluyor. padişah fermanı dinleyen vezir gibi duruyosun. harika.
10 km uzaktan selektör yapan bmw'li
-
kendisinden daha hızlı giden bir ferrari arkasına yaklaştığından yol yermeyen bmw'dir.
edit: herif 160-170 ile gidiyor, arkasına yaslandığım halde sağ şeride geçip yol vermiyor. ulan sol şerit sollama şerididir senin ne işin var 160-170km hız ile sol şeritte.
leyla ile mecnun
-
--- 74. bölüm spoiler ---
şantiye şefi olan ismail abi'den geliyor;
tutmayın beni, yemin ediyorum çok işim var. daha gidip 2. kattan kumların üzerine atlıycam.
--- 74. bölüm spoiler ---
fatih altaylı'nın milli takım'a verdiği ayar
-
''sanatçıya bir şey söyleyeme, siyasetçiye bir şey söyleyeme, sporcuya bir şey söyleyeme, nasıl ülke kardeşim burası?'' diyerek duygu ve düşüncelerime tercüman olmuştur.
ayrıca yalnız milli takıma değil aynı zamanda nepotizme, faşizme ve iş ahlâkından yoksun herkese verilmiş; sosyal nitelik taşıyan bir ayar olarak da kabul görebilir.