hesabın var mı? giriş yap

  • az önce bu telefondan bir polis memuru aradı. terörle mücade birimindenmiş. telefonumu nerden aldığımı sordu. faturasının olup olmadığını sordu. son bir kaç gün içinde internetten herhangi bir işlem yapıp yapmadığımı sordu. kimlik bilgilerimi aldı. adıma bir sürü işlem yapılmış. iban numarasını aldım. hemen 20bin tl göndericem. halledecek. allah razı olsun. ucuz yırttım

    edit : çok tuhaf mesajlar aldım. arkadaşlar elbette ki ironi yapıyorum. ama adam çok ama çok ikna edici detaylarla konuşuyor. en başında ismimi biliyordu mesela. o yüzden dikkat edin. kişisel bilgilerinize her yerden ulaşılabiliyor bugünlerde.

    bu tür aramaları en kolay sonlandırma yöntemi arayan kişinin ismini, aradığı şubeyi sormanız. ben sordum. isminin c*** yıldırım olduğunu, sicil numarasının 269772 olduğunu söyledi. antalya il emniyet müdürlüğü, terörle mücadele'den aradığını söyledi. ben de onu aynı şubeden arayıp ulaşacağımı söyleyince telefonu yüzüme kapattı. polise bildirdim. az önce de polis (gerçek olanı) beni aradı. olayı anlattım.

    eşinizi dostunuzu uyarın. olmadı organize işler sazan sarmalı'nı izletin

  • küçükken annemin dikkatini çekmek için salıncakta sallanırken kendimi yere atmıştım. annem görmeyince belki duyar diye avazım çıktığı kadar bağırmaya başlamıştım, duymayınca da kalkıp salıncağa geri binmiştim.

  • --- spoiler ---

    amk sansa'sının jon'a benim soyadım stark diye şekil yaptığı dizi. ulan senin soyadın olmayan şey mi var. dizinin yarısıyla evlenmedin mi? senin asıl soyadın sansa stark baratheon lannister bolton değil mi amk.

    --- spoiler ---

  • "eğer size birisi bir şeyi kimin icat ettiğini sorarsa ve siz o şeyi icat edenin kim olduğunu bilmiyorsanız tesla icat etti deyin, büyük ihtimalle doğru cevap vermiş olursunuz. "

  • hayatımın ilk yirmi yılı içemedim. içmeyi denediğimde midem bulanıyor, fenalaşıyordum. istanbul'a taşındığımda çalıştığım firmada sabahladığımız zamanlar elemanlarla gittiğimiz bir pastane vardı. sahibi dükkanı açar açmaz fırından yeni çıkmış zeytinli açma yiyip yanında çay içiyorduk. o ikili aşırı güzel geliyordu. çaya orada alıştım ve sonra aşırı sevdim. birkaç ay sonra zeytinli açmadan soğudum ama o başka bir hikayenin konusu. artık sudan daha çok çay içtiğim günler oluyor.

    çay'ın türkiye'de yüksek hacimde üretim tarihi alt tarafı 70 yıllık ama dünyada kişi başına en çok çay tüketen ülkeyiz. açık ara, öyle böyle değil.

    bu vaziyet bana garip gelmiştir. ne çabuk bokunu çıkarmışız? bildiğim türkiye'de eskiden çay içilmediği, osmanlı döneminde paso kahve içildiği, çayın da türkiye'de üretimle kültüre girdiği idi. niye böyle oldu?

    halbuki çay çin'den batıya ilk olarak 5.yy'da türk tüccarlar tarafından taşınmış. o dönemler tedavi için ilaç niyetine içilen bir şeymiş. keyif içeceği olarak kullanıma başlaması ise 6.yy'ın sonunu bulmuş. batıda ilk çayı ise ruslar batum'da yetiştirmiş.

    osmanlı 19.yy'da çayı ülke topraklarında yetiştirmek istemiş fakat bunu bursa'da deneyince iklim uyumsuzluğundan başarısız olmuş. proje rafa kaldırılmış. sonra türkiye cumhuriyeti dönemi tekrar canlandırılıp doğu karadeniz'de denemeler yapılmış. 1930'larda başlayan üretim süreci kârlı bir rekolteye ancak 1940'ların sonlarına doğru ulaşabilmiş.

    yüksek hacimli üretimin o sırada başarılması ülkeyi rahata sokmuş zira ikinci dünya savaşı sebebiyle çay ithalatı sıkıntıya girmiş. bu da henüz üretmediğimiz halde ülkede kayda değer çay tüketimi olduğunu gösteriyor.

    tahminim çayın yurtiçinde üretilminin yol açtığı ucuzluk, kahveden daha çok popülerleşmesine yol açmış. 1960'larda çay tarlaları o kadar artmış ki hükümet kanunen izinsiz çay üretimini yasaklamak zorunda kalmış ve çaykuru kurup üretimi devlet kontrolü altına almış.

    1984'te bu yasaklar kaldırılmış. günümüzde çay üretiminin %35'ini özel sektör yapıyormuş ve kalite standartları da kanunla denetime tabiymiş.

    tutması 10 yıl süren ilk yetiştirme denemelerinde iklim o kadar çok sorun çıkartmış ki üretim hedefi sadece ülke içi düşünülmüş. oysa türkiye günümüz itibariyle dünyanın en büyük 5. çay üreticisi.

    konuyu okurken çay üretmek için gösterdiğimiz sebata hayran kaldım. fikrin raftan indirilmesiyle kârlı rekolte seviyelerine ulaşmamız arasında neredeyse 20 yıl var. hani osmanlı'nın ilk yaptığı gibi biraz uğraşıp "ya bu olmayacak galiba, öff sıkıldım!" deyip bıraksan çay diye bir şey bilmeyecektik. onuncu yılda "bundan kar edemeyiz" deyip projeyi iptal etsen çay kalmamıştı. oysa bugün karadeniz bölgesinin en ciddi gelir kalemlerinden olmuşsun, dünyanın beşinci büyük üreticisisin. o yıllarda "bunu biz yaparız" diye hayal eden bir insan varmış, "yapmadan bırakmak yok" diye inat ve sebat edenler, sonunda da başaran birileri olmuş. cumhuriyetin ilk yılları, öyle deli zengin koşullar da değil.

    geçen sene "türkiye emoji alfabesine tek sembol katma imkanına sahip olsa bu ince belli çay bardağı olmalı" diye bir twit atmıştım. onu da kültürümüze en yerleşik ve en büyük ortak paydamız olduğundan. şimdi çay gözüme daha kıymetli geldi. hem tarihi kıymetinden hem de başlı başına gurur duyulacak bir azim ve başarı hikayesi olmasından.

    bugün hiç alakamız olmayan, ülke koşullarında hayatta olmayacak, kime sorsanız "olmaz o iş" diyeceği bir şey hayal edin. 30-40 yılda dünyada o konuda ilk 10'a girebileceğinizi söylesem?

    *hüüp*

    (not: alt tarafi "çay bizde 70 yıllık" twiti yazacaktım konuyu araştırmaya başlayınca sayfalarca entry'ye döndü)

  • akp'nin bir başka atraksiyonu. malum, seçimler yaklaştı, düşman yaratmak, mağdur olmak lazım. ben akp için uğraştım, bütün marjinal(?) örgütleri tek bir bayrak altında topladım, bundan sonra bu bayrağı kullanırlarsa daha çok mağdur olurlar.

    http://imgur.com/kdttdsy