ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
mesajı gördüğü halde 7 saat sonra cevap veren kız
-
“insanlar asla söyledikleri kadar meşgul değillerdir. insanların öncelikleri vardır ve bazen sıra sana gelmez.” paul auster
eba'daki pembe ojeli göğüs dekolteli öğretmen
-
hocama katılıyorum. link var mı?
en güzel kitap adları
-
sadece isim olarak şundan güzeli yok sanırım: bizim büyük çaresizliğimiz.
uber hırsızlık yapan korsan bir taksidir
-
(bkz: gazete damga ne amk?)
hazır konu açılmışken yazayım, dinleyin lan taksici sürüsü, sizin plakalara bayıldığınız para bizi ilgilendirmiyor. işler bu noktaya gelene kadar her türlü itliği şerefsizliği çakallığı yapıp über gelince "gorsan bunlaaar" diye feryat etmeye hakkınız yok. bu saatten sonra adam olmazsınız, pislik yuvası mafya meslek odanız kıçını da yırtsa artık insanların size itimadı kalmadı. bokunuzda boğulun..
edit: başlığı açan taksici borazanı anti-uber fikirlerini benimle özelden paylaşıyor şu an. bu uber hakkında ilk başlığı değil, ve maksatlı olduğu da çok belli. sadece bir haberi duyuruyormuş. ticari dergilerdeki haber kılıklı reklamlarla gerçek haberi ayırt edebilecek düzeydeyiz aslanım.
edit2: evet taksicilerimiz medeni bir şekilde haklarını arıyorlar işte hak arayışları lan bu adamların kullandığı arabalarda yemin ederim kelle koltukta yaşıyoruz.
08.30'dan 03.00'a kadar çalışmak
-
bugün, iş başvurusu için çağrıldığım şirketteki ablanın bana dediği eylem.
pazartesiden perşembeye kadar: sabah 8.30 akşam 7-8
cuma: sabah 8.30 gece 12-1
cumartesi: sabah 8.30 gece 3
pazar: tatilden hallice (yersen)
ücret: asgari
mekan: halkalı gümrük(gidenler bilir). tuğlalardan örülü bir odacık ve bir adet kondisyonu iyi konteyner.
not: üniversite mezunuyuz, tecrübesiziz ama bu kadar da ölmedik mk.
edit: söylemeyi unuttum. şirketin operasyon işlerinin yapıldığı, tuğla ile örülmüş olan 15 metrekarelik yere bir sıva çekmeyi bile uygun görmemişler. o tuğlalara üzüldüm aslında ben.
şarap vs rakı
-
yemeğe göre şarap seçilir, rakıya göre yemek seçilir.
italyan sineması
-
bizde pek az bilinen bir yönetmeni işaret edeceğim: francesco rosi.
salvatore giuliano (1962), il caso mattei (1972), lucky luciano (1973), cadaveri eccellenti (1976) gibi anlatılarında sosyo-politik çalkantılara duyarlılığını ortaya koymuştur. sayılan filmlerde italyan devleti ile mafya arasında güçlü bağlantılar kurmuş, sol perspektiften sağcı hükümetlerin politikalarını ve çevirdikleri entrikaları mahkûm etmiştir.
kendisiyle henüz tanışmayan sinefillere ivedilikle tavsiye olunur.
edit: imla
japonya'nın başkenti neresi
-
hepsinin ortak özelliği cevap verdikten sonra aehıhıhı!! diye gülmeleri. peki bu gülüş neyi ifade ediyor; ben malım gülüşü bu. bildiğimiz mal beyanının sloganı hatta.
gelinin basenlerini görmek isteyen kaynana
-
gelinin adının rukiye kaynananın adının sedef olması da en az olay kadar şaşırtıcıdır
istanbul'da serçe kalmaması
-
kendilerine istanbul sokaklarını dar eden başta kediler, kargalar ve martılar yüzünden daha tenha bölgelere çekildikleri için yaşanan durum.
tabii bunun asıl sorumlusu da her köşe başına kediler için yiyecek bırakan hayvan severler. (serçeleri sevmiyorlar ama?!)
bol yiyecek bulan kediler, üredikçe ürüyor. onların yiyip bitiremediği mamaları kargalar ve martılar yiyor. onlar da çoğalıyor. ufacık boylarıyla serçelerin bunlarla baş etmesi olanaksız.
o yüzden gece 3'te o sivrisineğin vızıldamasıyla uykundan uyanıyorsun.
tropik bölge sineklerinin çoğalmasıyla bu sorunu daha da derinden hissedeceğiz.
beyaz futbol
-
ahmet çakar: özhan canaydın gibi başkanın değil elini, şimdi söyleyemeyeceğim yerini bile öperim.
rok: her yerinden öpüyorum rüştü'ye döndü bu ya
sıvacı ertem: yeaa ne alakası var onunla bunun.
kırık kalp sendromu
-
kadınların bu hastalığa yakalanma oranı erkeklere göre 3-4 kat daha fazlaymış. ayrılık, boşanma, sevilen insanı kaybetme gibi travmatik olaylar nedeniyle kalbinin çevresindeki yoğun ağrılar, kalp kaslarının zayıflamasına neden oluyormuş.
kalp kırıklığının bir deyimden ötesi olduğunu bilmek beni üzdü.
ya borçlanacağız ya vergileri arttıracağız
-
adamların kafasının ancak bu kadar çalıştığının kanıtı olan düşünce. sanki mantik bilimi açısından 3. halin imkansızlığı söz konusu. yıllardır ar ge yapıp, üretimde teknolojik yatırım yapmak yerine ulkenin itibari diye diye dunyanin parasını müsrif gibi harcayıp, ülkeyi betondan grinin 50 tonuna çevirdiklerinden içine düşülen durum.