hesabın var mı? giriş yap

  • yumurta patlatma makinesi de denebilir. lan geçtim kıvamı mıvamı sağ salim teslim et yumurtayı yeter.
    3 tane koydum demin. 3 ün 1 ini aldım.
    illalah artık! tertemiz suda kaynatırım.
    ek:
    oha! 11 tane mesaj gelmiş şu mevzu için. şaka mısınız lan ? 13 senelik yazarım. hiç bir mevzu için bu kadar mesaj aldığımı hatırlamıyorum. 28-30 ocak'ta erkek yazarları mesaja boğuyoruzdan kastedilen bu olmamalıydı.
    deliyorum arkadaş deliyorum. deldiğim yerden gene patlıyor. dolaba da koymuyorum ben zaten yumurtalarımı. dolabın üstünde oda sıcaklığında duruyor.
    ek2:
    tamam patlamıyor amk. makine ile aramda kişisel bir husumet vardı. iftira attım. pişmanım.

  • 90’lı yıllarda elektrik faturası iki ayda bir gelirdi. kimse de elektrik faturamız çok fazla diye inlemezdi.
    eğitim ücretsizdi örneğin özel okul yok denecek kadar azdı. özel üniversite yoktu.
    sümerbank diye bir yer vardı. vatandaş aklınıza gelecek her türlü kıyafeti hesaplı bir şekilde satın alabilirdi.
    sebze, meyve, süt, süt ürünleri falan son derece ucuzdu.
    bir siyasetçi bir şekilde yolsuzluğa karışırsa istifa ederdi.
    kimse cumhurbaşkanına hakaretten hapis yatmazdı.
    alkollü içecek fiyatları meşrubat fiyatlarına çok yakındı.
    öğrenci bütçenizle bir pubda bir şeyler içebilirdiniz ve bu sizin bir elektrik ya da doğalgaz faturanız kadar tutmazdı.
    televizyonda her şey sansürlenmezdi.
    liste uzar gider. hülasa şimdikinden bin kat daha modern ve medeni şartlarda yaşayan bir toplumduk.
    son olarak önceden ülkemiz mülteci cenneti değildi.

  • psikolojisi bozuk bir kız. neyi savunuluyor anlamadım. burada bir, iki böcekten değil binlerce böcekten bahsediliyor. bu normal mi? mesela biri yedi bin kedi beslese bu normal mi? buradaki aşırılık kesinlikle normal değil.
    psikolojik sorunları var o belli fakat asıl sorunlu olanlar ailesi. ben devletin yerinde olsam alırım o çocuğu onların elinden. hiçbirine değil de o köpeğe acıdım. bu da nesi der gibi şaşkın şaşkın bakıyor hâlâ.

  • olaylar hakkında haberi olmayanlar için kısa bir özet geçeyim.

    playstation store çok uzun zamandan beri fırsatlar isminde bir bölüme sahipti. burada indirimli oyunlar yer alıyordu. mart ayının başında dünyada sadece türkiye ps store'da bu bölüm kaldırıldı. dünyanın geri kalanında da koronavirüs ile mücadele kapsamında çok iyi indirimlerin yer aldığı march madness(mart indirimi) kampanyası uygulanmaya başladı.

    bu indirimin sadece türkiye'de olmaması üzerine playstation sahipleri tepki gösterdi. bunun üzerine playstation türkiye bu durumun kendi ellerinde olmadığını ve ingiltere playstation merkezine bağlı olarak çalıştıklarını söyledi. bu fikri oyunculara empoze edebilmek için mamaladıkları pintipanda gibi yayıncılar da sabah akşam bu durumun ingiltere ps store dan kaynaklandığını belirttiler.

    bunun üzerine ingiliz ps store a bu durum hakkında tepki e-postaları atıldı. ingiliz ps store verdiği cevapta türkiye playstation store hakkında indirim olup olmaması kararını kendilerinin vermediklerini, bu kararı alan mercinin türkiye playstation store olduğunu belirtti. bu bilgiler sonucunda türkiye playstation store'un alenen yalan söylediği ortaya çıktı.

    bu kararın alınmasının ardında şöyle fikirler yatıyor. insanlar sokağa çıkmadıkları için daha fazla oyun alacaklar. fırsatlar kategorisi kaldırılarak türkiye'de yaşayan insanların dışarı çıkamama durumları suistimal ediliyor ve böylece daha fazla kâr elde edeceklerini umuyorlar. ayrıca kutulu oyun satışlarında daha önceden usülsüzlükler yaptığı ve ceza aldığı ortaya çıkan aral ithalat ile gizli bir anlaşma içerisinde olabilecekleri düşünülüyor.

    her halükarda türkiye playstation store, türk insanını kandırmak ve suistimal etmek için elinden geleni yapmıştır.

  • sabahları camdan aşağı tükürüp duran, beni her gördüğünde "sen ezgi misin? senin bende mektubun var. *" diyen çılgın üst komşumuz 90 yaşındaki himmet dede kapıda kalmıştı. kapının üstünde anahtarını unutmuş, cebinde de yedek anahtarı kapıyı açmaya çalışmış ama başaramamış. tam kahvaltıya oturmak üzereyiz, gelmiş bizim kapıya elleriyle dizini dövüyor, "ne yapacağım ben!" diye.

    çıktım yukarı. kapıyı biraz zorlayıp, sarstım. sanırım bir süre sonra arkadaki anahtar geriye kaçtı ve ve diğer anahtarla kapı açıldı. nasıl mutlu oldu, ne dualar etti canım benim. neyse, aşağı indim. oturdum kahvaltıya. o sırada evde şekerin bittiğini fark ettim. "neyse çayı şekersiz içeriz" diye düşünürken kapı çaldı. himmet dedem elinde bir kase küp şeker "evde bir tek bu vardı. teşekkür için getirdim" diyor. o sırada evdeki herkes şok.

    sanırım o zamandan sonra kimimiz allah'a, kimimiz karmaya inandı. kimimizin de sikinde bile olmamış olabilir olay. emin olamadım.

    edit: himmet dedem 2 hafta önce vefat etmiş lan.

  • hehehehhehe.

    ahmet şık geldi benim aklıma:

    "benim bayrağın arkasına gizleyecek bir suçum, dinin arkasına gizleyecek bir günahım yok."

  • ölmüş insan vücudunun yaşama süreklilik sağlaması için diğer gömülme yöntemlerinden farklı olarak tasarlanmış bir fikir. fikir sahipleri ise italyan anna citeli ve raoul bretzel isimli bir çift.

    bu tasarımcılar ağaçlar için besleyici maddeler, organik ve geri dönüşüme uygun bir defin kapsülü geliştirmiş. bedenleri bu kapsüllere ağaç tohumları birlikte yerleştiriyorlar. işin bir başka güzelliği ise ölmeden önce yaşam bulmak istediğiniz ağacı seçiyorsunuz. sizi gömerken de o ağacın tohumları ile birlikte gömüyorlar.

    ağacın kökleri artık bu bedenlerden beslenerek büyüyor. italya'dan çıkan bu projenin uygulamasına yasalar izin vermediğinden henüz geçilememiş.

    ben şimdiden heyecanlandım bile!

    kaynak

  • saldırganların her zamanki gibi saçı tas kafa tıraşlı, kara kuru tipler olması şaşırtmadı.

    edit : entri @intrigante'nin yazım kontrolünden geçti, hataları giderildi.