hesabın var mı? giriş yap

  • mimarisini cok iyi bildigim, acik uygulamanin ne demek oldugunu teknik altyapasiyla birlikte anladigim; hem objective c, hem de swift dillerinde uygulama gelistirdigim telefon.

    bence, gecin o ayaklari. uygulamalarin uyumasi diye bir sey var ios'te, cok sukur ki. android'de bunun telefonu nasil patlattigi da belli ki, bir suru "close all" butonlari, "task manager" gibi uygulamalari var.

    uygulamalarin uyumasi, gerektiginde background job calistirabilmesi, ios'in sizin "kullanim tarziniza adapte" olmasi gibi ozellikleri var. ornegin, facebook'u sadece geceleri kullaniyorsaniz, ios gunduzleri o uygulamaya cok cok az kaynak ayirir ama geceleri o uygulamayi daha sik background job olmaktan cikarir ve islemlerini yapmasina izin verir gibi.

    bu telefon icin 1gb ram yeterli. otesini tartismaya gerek yok. ios ile android'in isletim sistemi mimarileri cok farkli. buraya gelip de, teknik hicbir sey bilmeden, baglanti yavasken youtube iki kere takilmis diye "android'deki gibi 4gb ram gelsin yeaaa" demek kadar sacma ve teknik bilgi yoksunu bir yorum yoktur.

    herkes yazilim muhendisi, herkes teknoloji uzmani olmus amk.

    ek: he yavrum he, seri kotuleyince apple mimari degistirecekmis. level 5'te.

  • yine gelmiş "masadayız" ekibi! isvicre'yi 3-5 farkla yeneriz hesabı yapan adamın nöronlarını parmakla sayarsın! defalarca söyledik, yine söylüyoruz "milli" diye bir şey yok bitti o devirler. para kazanmanın, cukkalamanın diğer adı oldu "milli, yerli" vb... kelimeler. parayı alana kadar her şey! 10 milyon euro verdin mi? verdin... o sırada futbolcular milliyetçiyiz pozları kesti mi? kesti... orada kapandı defter, şimdi tatil zamanı; enayi fransa, belçika, italya topçulari kıçını yırtıyor! onlar 35 derece sıcakta nefes alamazken bizimkiler karayiplerde partileyecek. yeni türkiye dedikleri buydu işte; hala anlamamanız sizin andavallığınızdan...

  • istanbul'da öğrenci evindeyiz, her nasılsa annem de bize gelmiş, kız arkadaşım da var. hep beraber izlemiş, sonrasında sokaklara dökülmüştük. maça dair birçok detayı unutmuşum... demin biraz nostalji yapayım dedim, uzun özetini izledim.

    adams denen şerefsiz, uzatmalarda 3 defa hagi'nin yüzüne dirsek atıyor, hagi de sinirlenip dirseğiyle adams'ın sırtına vuruyor. sonuç; adams sarı, hagi kırmızı görüyor. adams'ın yaptıklarına çok sinirlendim. resmen tekme tokat dövmüş hagi'yi...

    bu adaletsizlik sonucu 10 kişi kalmamıza rağmen kupayı kazanmak çok güzel bir kapak olmuş hakeme.

    bütün arsenal savunması ofsayt diye durduğunda arif ve hakan kaleciyle başbaşa kalıyorlar, arif belki de pozisyon ofsayt sandığı için ciddiyetsiz bir şekilde topu auta vuruyor. aradan 15 sene geçmesine rağmen hayıflandım lan.

    hakan şükür çok güzel top oynuyor. alıyor basıyor top dağıtıyor koşuyor. şimdi burak'ı düşündüm de... neyse o konuyu geçelim.

    capone yağ gibi akıyor. nasıl ve nerden bulmuşuz lan bu adamı...

    fatih terim henüz italya görmemiş, o yüzden biraz daha türk gibi. saçları kıvır kıvır, ceketi bol geliyor, gömleği çıkmış filan...

    ümit davala canavar gibi...

    arsenal'in kadrosu da efsane..

    bizimkilerin 10 kişi kalmışken bile yaldır yaldır oynayıp pres yapması, arsenal'in boş kaleye top yollayamaması, son dakikada armut kafalı thierry henry'in kafa topunu taffarel'in doksandan çıkarması , bülent korkmaz'ın omzundan sakatlanıp saha ortasında kolunu bedenine sardırması, hakemin bu işlem esnasında bülent'i saha dışına göndermek istemesi, bülent'in son dakikalarda bir kolu bedenine yapışık oynaması, yine son dakikada kullandığımız frikik topunda ümit davala'nın "ya hak" deyip 80 metreden kaleye abanması, kalecinin topu tutmasıyla son düdüğün çalması ve maçın penaltılara gitmesi.

    bizim çocukların penaltıları şiir gibi kullanması, özellikle hakan'ın 90'a takması. arsenal'in topu direğe nişanlaması, ve en sonunda "haydi popescu haydi oğlum" nidalarıyla gelen zafer... herkesin gözyaşlarına boğulması. her şey kusursuz, her şey mükemmel..

  • kızılay başkanı ilk önce ensar vakfından isteseydi.
    tanım: çok ciddi bir olay fakat açıklamayı şimdiki kızılay başkanı yapınca insan illa ki kötü niyetli düşünüyor.

    edit: bir tane malum partinin malum çocuğu gelmiş bu yazım yüzünden insanların kan vermekten vazgeçeceğini söylemiş ve bana hakaret etmiş. küçük beyniyle böyle bir sonuç çıkarmış. ananıza zorla sövdürmeyin.

  • - cesmeden akan sulari gonul rahatligiyla icebilirsin. $i$e suyuna yatirma sermayeyi.
    - evlerde banyo, tuvalet gibi yerlerde bo$una elektrik dugmesi arama. bir ip olacak, onu cek i$igi acip, kapamak istediginde.
    - tuvaletlerde taharet muslugu aranma, yok cunku.
    - yolda aval aval dola$an tilki gormek ozellikle ki$lari cok normaldir, panik yapma, onlar senden korkup kacarlar.
    - farelerden, bir de sicanlardan korkuyorsan gelme sakin.
    - sincaplar bizim cocuk kitaplarindaki gibi kahverengi degil. kafandaki sincaplari griye boyayip da gel.
    - memleketli gormek, memleket yemegi yemek, memleket bakkali gibi bakkallardan ali$veri$ etmek, memleket berberinde tra$ olmak gibi istek ve arzular dolarsa icine, hackney ve harringey bolgelerine du$ur yolunu.
    - hackney londra'nin en fakir semtidir haberin olsun ama en renkli yerlerinden de biridir. gez dola$ stoke newington, church street, dalston gibi kulturler potasini. eridigini hisset dunyanin ortasindaki ate$te...
    - londra koftiden degil, gercekten bir dunya kentidir. tadini cikar cok kulturlulugun. kendini asla yabanci hissetme. bir ingiliz'le kar$ila$inca dikkat et de, o kendini yabanci gibi hissetmesin.
    - marketler bizim memlekette degi$ik yorelerin yiyecek, iceceklerini satarlar. londra'da dunyanin en bilmedigin memleketinin, en bilmedigin yiyecegini, icecegini bulma $ansin vardir. her boku denemeyi seven biriysen tadini cikar.
    - ayni mahallede, ayni sokakta zenginlik ve yoksulluk yanyanadir bu $ehirde. ikisiyle de icice ya$ayacaksin $a$irma! zaten bu kentte $a$irmamayi ogren bence evvela!
    - senin her gun onunden gectigin dandik bir mahalle pubunda, dun gece kizin birinin uc- be$ bin sterlinlik cantasi calinmi$tir mesela. pub deyip de gecme diye $ettim.
    - sen yaya gecidinden gecmek icin harekete gectiginde trafik durur.
    - otobus duraklarinda beklerken elini kaldirip, i$aret etmezsen otobus durmaz.
    - kapali mekanlarda sigara icilmez.
    - ba$in dertteyse cevirecegin acil numarasi 999'dir. yangindi, hirsizlikti ya da olmek uzeresin unutma bu tek numara sana lazim olan.
    - ba$i dertte birini gorunce atma kendini kahraman gibi. kari$ilmaz burda ba$kasinin i$ine.
    - yaninda kimlik ta$imana gerek yok. tuhaf gelebilir belki ama ba$in derde girse de polislik bile olsan, agzindan cikan bilgilerdir istedikleri. kimse nufus cuzdanini yaninda ta$imak zorunda degildir unutma.
    - ev kiralari, alinan ucretler falan haftaliktir. burda aylik diyorlarsa bir $eye, o $eyi 52 ile carpip, 12'ye bolunce elde edilen rakamdan bahsediyorlardir.
    - cuma gunu oldu muydu i$ten cikanlar kendilerini ak$am yemegi icin lokantalara ya da icki icin publara falan atarlar. gunduz elinde supurge sizin sokagi supuren kadini, gece elbisesi ve topuklu pabuclariyla giderken gorunce cok bakma kadina, nerden taniyorum bunu ben diye?
    - bir dukkanda gazoz almak icin elini uzattiginda bir rafa, ayni anda ayni gazoza eli uzanan sizin mahallenin iktidardaki parti milletvekili olabilir. ya da bindigin otobuste, tv'deki en komik programi yapan o kadini gorursun oturuyordur oyle kendi halinde, yuzunde bir gram makyaj olmadan. bu $ehirde me$hurlar, siyasetciler bagirmazlar biz muhimiz diye arkalarindaki koruma ordulariyla gezerken.
    - ana muhalefet partisi ba$kani, parlementoya bisikletiyle giderken gorulebilir herhangi bir londra sokaginda. bir kez daha farkedersin siradanligin o hicbir $eye degi$ilemeyecek kiymetini...
    - dunyadaki en guzel parklara sahiptir londra. bazilari sana orman gibi bile gelebilir. en az bir defa cikar pabuclarini, cimlerinde yuvarlan.
    - kanallardaki o tekneleri ve teknelerde ya$ayanlari gormeden gelme.
    - thames ustundeki koprulerin en az uc tanesinin ustunden gecmeden, london bridge'in altindaki calgiciyi dinlemeden gelme.
    - covent garden'da bir sihirbazi seyret, tate modern'in en ust katinda bir cay ic mutlaka.
    - cin mahallesinde fazla dola$ma, gunlerce cikmaz ustunden ba$indan o yagli hamur kokusu benden soylemesi.
    - istedigini giyebilirsin, yazin paltoyla dola$, ki$in ayaginda parmak arasi terlik normaldir merak etme kimse bakmaz.
    - birinin kiyafine bakip da, sinifini ya da gelir durumunu anlayabilecegini sanma. anlayabildiklerin italyan ya da fransizdirlar kari$tirma. dirsekleri eprimi$ hirkayla gordugun o adam, ciddi bir servetin sahibi olabilir.
    - ortalama ingiliz sigdir, bencil bir bireydir, yalnizdir ama mutlaka saygilidir. bir sorry cok kusuru duzeltir.
    - kadinsan tadini cikar. ne giydigine, ne giymedigine, oturu$una, kalki$ina, baki$ina kimse yan gozle bakmaz. burada kadin olmak muhte$em bir $eydir, e$itligin ve ozgurlugun ruzgarina sal saclarini dalgalansinlar.
    - bu $ehir buyulu bir $ehirdir, yanindan her an bir peri gecebilir.. kabaklarin elinde dola$, tacin cebinde! ya da gercekten beyaz atli biri gecer mesela, uniformalara merakliysan gozun aydin, i$te kismetin!
    - cok kalma, gune$i ozlersin. bir de romatizma. ayarini kacirip da cok kalirsan, birakip da gidemezsin sonra !

  • kazının yeni yeni başladığı, kazı alanına arkeologların serbestçe girebildiği günlerdi.. ismini hatırlamadığım genç bir arkeolog, kazının aşama aşama fotosunu paylaşıyor, kazının ilerleyişi hakkında bilgiler veriyordu. arkeolog'un son tweeti, kelimeleri tam olarak hatırlamamakla beraber " sasani hükümdarı shapur'un kişisel serveti olduğu tahmin edilen, içlerinde envai çeşit değerli mücevher, dönemin ünlü pers büyücülerine ait değerli büyü kitapları ve el yapımı özel işlemeli savaş aletleri ve zırhlar bulunan çeşitli büyüklüklerde sandıklar bulundu" şeklindeydi. tweet aynı gün, atıldıktan birkaç saat sonra silinmişti. yanlış hatırlamıyorsam arkeolog da birkaç gün sonrasında hesabını kapatmıştı. hesabı kapattıktan bir süre sonra da bölge tamamen koruma altına alınmıştı.

  • hani bir kesim var ya, güdüldükleri adamları çok iyi birer hatip, çok iyi birer konuşmacı olarak betimliyorlar, oysa ki bağırmaktan veya ağlamaktan başka birşey yapmayan adamlar onlar..

    işte o adamlar, rutkay aziz'in altın portakal'da yaptığı konuşmayı, prompter'sız, kağıtsız 10'da biri olacak şekilde yapabilsin, dişimi kırarım..

    içeriğine, goethe'den örneklerine falan hiç girmiyorum bak..

  • düşüncesizce yapılmış bir reklamdır. ben bu reklamı duyan bir görme engelli olsaydım, sadece renkleri göremediğim için beni yaşamıyor kabul eden bu firmaya ana avrat söverdim sanırım.