hesabın var mı? giriş yap

  • biraz dikkatli biraz da sorumluluk sahibi olunursa pek cogu yasanmadan atlatilabilecek deneyimlerdir.

    * soz gelimi kedilerin her zaman dort ayak ustune dusmedigini bilmeniz pencerelere tel* taktirmaniz ve balkona ag germeniz icin ilham verebilir, bu da kedinizi duruma gore felc/sakat kalmaktan, sagligini/hayatini yitirmekten koruyabilir.

    * kedilerin geriye dogru purtuklu dil yapilari yuzunden oynamak icin agizlarina alip cekistirdikleri iplik, ince tel, yun/orlon parcasi, vb yabanci cisimleri yutmalarinin son derece sakincali olup zaman icinde barsak tikanmasi/dugumlenmesi sonucu olumune neden olabilecegini (gec kalmadan farkedilirse* ameliyatla kurtarilma olasiligi vardir) bilmeniz ponpon, yumak, makara vb ile - en azindan gozunuzun onunde ve tamamen kontrolunuz altinda olmaksizin - oynamasina izin vermemenizi, bu cesit yutulabilir nesneleri acikta birakmamanizi saglayabilir.

    * mutfakta ocak, tezgah ve masa ustune birakilan - ozellikle sicak - tencere, cezve, tava, vb gereclerin saplarini, yakininda dolasan ya da hoplayip ziplayan her cesit insan ve hayvanin carpamayacagi sekilde ters tarafa cevirmeniz sadece kedinizi degil kulliyen ev halkini haslanmaktan ve yanik tedavisine maruz kalmaktan korur.

    * her cesit dolap, sehpa, raf, pencere pervazi, balkon duvari vb uzerindeki objelere uzanarak ya da ziplayarak ulasmakla kalmayip cekistirip alasagi etme yeteneklerini kesfettiyseniz, evin dekorasyonu konusunda daha dikkatli davranir, saksi, metal heykelcikler, cam esyalar, agir biblolar, vesaireleri patilerden; patilerin sahibini de soz konusu agir objelerden koruyabilirsiniz.

    * acikta birakilan bicaklar ve benzeri kesici/delici aletler de kediler icin tehlike icerir.
    ornegin bicaklari - ozellikle uzerinde yiyecek kokusu varsa - yalamaya kalkistiklari ya da - nasil bir eglence anlayislari varsa artik - cekistirip surukleyebildikleri makas, tornavida, civi vb ile hoplaya ziplaya oynamaya calistiklari sikca gorulmustur.

    kullandiginiz bicagi acikta birakmayip hemen yikayip kaldirarak ya da bulasik makinasina atarak kedinizin sadece dilini ve patilerini degil o pembe, o sumuklu, o miniminnos, o merakli burnunu da onun var ya o burnunu murnunu yerim ben.

  • ders: hayat bilgisi
    konu: türk kadınlarının yabancı erkeklere karşı daha hoşgörülü olmaları.

    şimdi pek sevgili okur, gerek kendi çevremden, gerekse başkalarının çevrelerinden gördüğüm, izlediğim, duyduğum kadarıyla türk kadınının, yabancı erkeklere karşı daha hoşgörülü olduklarını bir süre önce saptamış idim; bir de yazayım da belki doçentlik falan alırım diye kasıyorum. ha bu arada, belki diğer milletlerin kadınları da böyledir ve hatta belki de bu yüzden rus kadınlar türk erkeklerine hastalar sanıyoruzdur. orasını bilemem; şimdi kalkıp da tanıştığım 3-5 ecnebi üzerinden genelleme ya da tespit yaparsam, mazallah ab'ye falan almazlar bizi.

    neyse biz konumuza dönelim. evet sen, türk kadını, bugüne kadar fark etmediysen, bu entariyi giydikten sonra fark edeceksin ki, ecnebi bir oğlanın hal ve tavırlarına, bir türk gencininkinden hep daha hoşgörülü yaklaştın. tabi ki hepinizi genellemiyorum hemen bık bık etmeyin. ayrıca sebepleri kişiden kişiye de elbet değişecektir ancak böylesi bir "eğilim" olduğunu hemen inkar etmeyesin diye ben sana, bir kendi yaşadığım, bir de sözlükte de genel eğilim olarak gördüğüm iki örnek vereyim.

    örnek 1: bizim arkadaşlar, bir öğrenci gezisi esnasında bir grup italyan çocuk ile tanışırlar (bak italyanı vurguladım az sonra olaylar gelişecek). bunlar yolda kakara kikiri ahbap olup giderlerken, otobüs ani bir fren yapar ve arkadaşımın bana anlattığı haliyle bundan sonra kurulan diyaloğu size aktarırım:

    arkadaş: abi az daha otobüse yüzü koyun kapaklanıyordum.
    nickimi unuttum: hmm.. (tüh ya kurtarmış)
    a: ama asıl komik olanı, tehlikeyi atlattıktan sonra italyan çocuklardan birisi döndü bana "niye bu kadar korktun ki düşsen de bişey olmazdı sana" dedi. ben de "o niye?" dedim. o da "çünkü doğal hava yastıkların var senin" dedi zuahahahhaa (evet arkadaş kız)
    nu: hmm sen de bunu komik buldun?
    a: evet neden ki?
    nu: bi kere espri çok kalitesiz. ikincisi daha yeni tanışmışsınız, densiz bir espri olmuş. üçüncüsü bu espriyi o değil de bir türk yapsaydı "oha hayvan, abazan işte" derdin; komik bulup gülüp bir de gelip bana anlatacağına!
    a: eehmm.. kem küm..
    nu: hadi naş naş gözüm görmesin...

    ya sevgili okur bak gördün mü? işin daha da kötüsü bunlar sonra o espri anlayışına sahip italyan arkadaşlarla kanka oldular ve 2-3 yıldır da görüşüyorlar.

    örnek 2: açın sözlükte ispanyol erkekleri, italyan erkekleri, yiğidin harman olduğu yerin erkekleri gibi başlıkları okuyun. kadınlarımızın türk erkekleri için "çok kötü vasıflar" olarak nitelendirdikleri "çapkınlık, hovardalık, yavşaklık..vs" gibi bütün sıfatların bir anda nasıl da meziyet oluverdiklerine hayret edin. "bunlar hem çok şekeeeer, hem çok tatlıııı, hem çok sıcak kanlıııııı (türk olunca bunun adı yavşak oluyor) hem de çapkındırlar ekiekiekie" şeklinde girilmiş bir çok entryi görün ve beni daha fazla yormayın.

  • karakter sınırına takılmasaydı "samsung'un ısınan telefon şikayeti üzerine fırın eldiveni göndermesi" olacaktı. *

    arkadaşımın başına gelmiş olaydır. samsung telefonunda ısınma problemi olduğu için müşteri hizmetlerine başvuran kişi, 1 aylık çağrı merkezi-servis mücadelesinden sonra samsung'dan bir paket almıştır. paketin içerisinde bir mektup ve fırın eldiveni bulunmaktadır. malumunuz üzere telefonu için herhangi bir işlem yapılmadığı gibi bir de kendisiyle dalga geçilmiştir.

    bu da yalanına sokuyumculara gelsin: samsung

    edit: samsung sıfır s5 göndermiştir. bunu sosyal medyanın gücü olarak yorumlamak istiyorum. pek inanan çıkmamış ama viral yazanlara da taşak geçenlere de teşekkürler.
    bir de eğer bu gerçek dışı ise hakkımda dava açılabileceğini söylediler. yazdıklarım gerçek olduğu için buradan samsung 'a sesleniyorum kamoon

  • zengin ülkelere yapılan tavsiyedir. en fakir 80 ülke bunu gerçekleştiremez demiş zaten. üstelik çok da temel bi noktaya parmak basmış. çuvaldızı kendi ülkesine de batırmış ama haberi okumadan başlığa tespit kasan aşırı zeki ekşi yazarları olayı nerelerinden anlamışlar belli.

  • 2021 editi:
    adam olacak çocukları yıllar önce keşfetmenin haklı gururunu yaşıyorum. 2021 eurovision şarkı yarışması kazananı gruptur.

    ---

    x factor italya yarışmasında keşfedilmiş henüz 18 yaşındaki 4 üyeden oluşan italyan müzik grubu. inanılmaz bir gelecek vaat ediyorlar.

    sadece italyanca değil ingilizce de müzik yapıyorlar. bu sayede küresel piyasada da şansları daha yüksek.

    solistlerinin inanılmaz bir ses tonu var. 18 yaşında o sese kavuşmak için az sigara içmemiştir... (bkz: swh)

    müzik tarzları ise biraz karışık. funk esintili punk rock yaparken biraz da latin pop ritimlerinden faydalanmışlar. ortaya çok yüksek enerjili ingilizce ve italyanca şarkılar çıkmış. yolları açık alsın. örnek olarak arctic monkeys'in ilk zamanları ve the kooks verilebilir.

    ama bence cover yapmamalılar. solistin farklı sesi orjinal müziklerde inanılmaz güzel olurken cover'larda çok itici gelebiliyor.

    kişisel favori 3 şarkım:
    - ingilizce -
    maneskin - chosen
    maneskin - recovery
    - italyanca -
    maneskin - moriro da re

  • bir gün atatürk'ün sözleri bilimle çelişirse bilime inanırız mutlaka.

    ama atatürk'ün sözleri dinle çelişirse dini seçecek halimiz yok.

  • ilber ortayli'nin direkt olarak cahilsiniz demesinden daha agir ifadedir.

    hocamiz bir muhabbete girer, fransa'nin tarihinden bahsederken fransizca kelimeleriyle zihinleri yorar ve ardindan "biliyorsunuz, puşkin bu okuldan (buraya fransizca bir sey gelecek) mezun olmustur ve hem fransizca ve hem rusca'ya hakim olmustur..."

    isin garibi, karsisindakiler de böyle konusuyor. insanda "ulan bir ben mi bilmiyorum bu bilgiyi" yükü olusturur, ic sikintisi yaratir.

  • hedef kitlem; cumartesi gecesi evde oturan ezik ve yalnız insanlar . evet, hep beraber gülümseyelim istemez misiniz? haydi toplanın öyleyse.

    neredeyse her allahın günü üreticide yatıp kalktığımız günlerden bir gün, fabrikada bazı denemeler yapıyoruz yine. yorgunluk, sinir, stres had safhada. yüzler de, bunlarla doğru orantılı olarak, asık. ben de beş karışlık suratımla üretimde dolaşırken, pres makinasının arka tarafında duran atıl tezgahın üzerinde üç adet ansiklopedi gördüm. iki tane ana britannica bir tane de meydan larousse, gazetelerin verdiklerinden... önce yanlış görüyorum sandım, çünkü resimde öyle sakil duruyorlar ki. sonra tezgahın başına gittim, üstleri başları etrafa uyum sağlamış halde ve eser miktarda yağ içinde olan ansiklopediler orada duruyorlardı, evet. fırsatı kaçırmadım ve hemen pres ustasına seslendim;

    - hayırdır veysi usta, bunlar nedir?
    + ha, onlar mı? onlar benim büyük sözlükler. geçen hafta bizim evin oradaki çöpün kenarında buldum. birileri atmış, ben de aldım buraya getirdim. her gün vardiya molalarında, öğle yemeklerinden sonra, açıp okuyorum biraz biraz. bir görsen dünya bilgi dolu içi, bir sürü de şey öğrendim. bu yaştan sonra, bunun bağımlısı olduk iyi mi?

    (tarifsiz bir gülümseme ve ışıl ışıl gözler eşliğinde, devam ediyor)

    + bizim okuma şansımız olmadı ki. ortaokulu bitiremeden usta yanına verdiler bizi. şimdi benim çocuklar okusun istiyorum. ama her gün başka başka şeyler öğreniyorlar, görüyorlar, gelip evde soruyorlar, “bilmiyorum” demek çok ağrıma gidiyor. belki bunları okursam, onlara da bir faydam dokunur.

    bazı insanlara babalık nasıl da yakışıyor değil mi? veysi usta, o gün bana da babalık etti bir anlamda. okul okumadan da öğrenebildiği, ve etrafına öğretebildiği, şeyler var çünkü. bazılarımızın parayla pulla, çok okumakla, çok bilmekle sahip olmaya çalıştıkları var, onun cümlelerinde...