hesabın var mı? giriş yap

  • türk halkının anlayacağı dilde yazıyorum;

    yere göğe sığdıramayıp milyon eurolar verdiğiniz, uğruna saçma sapan şarkılar yapıp halkı gaza getirdiğiniz, bir bok alamadan eve dönen primci, gazeteciye saldıran, belinde silahla el alemin eşine salça olan a milli futbol takımının hatta teknik kadronun hatta federasyonun toplamında şu kızdaki kadar taşak yok.

    helal olsun. kazanmak önemli değil şu mücadeleyi görmek bile yeter. olimpiyat oyunları olmasa şu kızlardan haberi dahi olmayacaktı ülkenin.

    edit: 'taşaklı' kelimesini kullanmam cinsiyetçi bir algı yaratmış. bu bir ironiydi. ben bu ülkede eskiden ironimi açıklamak zorunda kalmazdım. ama mecburen şu an üşenmeden 'istemeyerek' açıklamak istiyorum.

    taşaklı dememin sebebi: cinsiyetçi türkiye'de cesaretin, hırsın, mücadelenin erkek bir eylem olduğunu dile getirmek için taşaklı kelimesinin kullanılması. ama bu maçta, entrynin başında belirttiğim 'erkek' futbol takımında görmediğimiz cesaret ve gücün, kadın voleybol takımımızda fazlasıyla gördük. o sebepten, erkekte göremediğimiz gücü kadında gördük manasında 'taşaklı' dedim. o kelimenin cinsiyetçiliğine ithafen.

    daha da açayım mı?

  • annemin kizkardesi. hic gormedigim teyzem.
    adi melek.
    14'unde degil, 16'sinda olmus. 2 cocuk dogurmus. sonra oluvermis.
    kocasina, annemin diger kizkardesini vermisler. kabahatleri buyuk tabi (!) niye 16'sinda olecek kiz verirsinki elin adamina. neyse ki, kiz bolmus. o olmadi, oteki. hem nolcak ki, kadin dedigin baska ne ise yarar (!) olurse, yenisini alirsiniz. ona da boy boy cocuk dogurtursunuz, felcliyken bile her gece kadinlik beklersiniz. basiniz secdeden de kalkmadi mi oh mis !
    varsa, belanizi versin.
    melek teyzem, hep melek..

  • ertelendikçe artan , arttıkça ertelenen kısır döngüye ramak kalmışken duşa sokan strestir.
    lakin duşa girdikten sonra enteresan bir şekilde anlamsızlaşır ,bu muydu dedirtir.
    kendini duştan çıkınca üşüme stresine bırakır.

  • iranlıların bir kısmının daha uçaktayken başörtülerini çıkarıp attığını, hatta bazılarının uçağın tuvaletinde üstünü değiştirerek askılı t-shirt, şort vs giydiğini, üstelik iranlı kızların genellikle güzel ve bakımlı olduğunu bilmeyen arkadaşları rahatsız eden durum.

    sıkıntı yok gelsinler.

    sen hiç ingilterenin fransanın iranlı turist gelmesin, hintli turist gelmesin, afrikalı turist gelmesin vs. dediğini duydun mu?

    edit: türkiye'de millet üstsüz denize giriyor ama yukarıdaki edite göre şort giyen iranlı müslüman ülke olduğu için türkiye'ye gelmezmiş. allah akıl fikir versin, ne diyeyim?

    edit 2: eleman sayfalarca ayar yiyince entry'sini baştan aşağı değiştirmiş ama orijinal entry tabi ki burada

  • şimdiye kadar yaptığım ama bu başlıktaki entryleri okuduktan sonra derhal son vereceğim eylem.

    zaten tüm davranışlarımı ekşi sözlükte yazılanlara göre şekillendiriyorum. geçen gün de tüm kısa kollu gömleklerimi ateşe verdim.

  • aslında halk arasında alkol koması denilen şey alkol zehirlenmesidir. buna atlantis'te entoksikasyon demişler, bizde de öyle kalmış. her insan alkol zehirlenmesi yaşayabilir, gençlik çağlarında yaşanır. normaldir, ebeveynlere çaktırmadıkça sorun da yoktur. ama alkol alma faaliyetine başlarken(evet alkol alma faaliyeti diye bir şey attım bir anda) bazı şeyler göz önünde bulundurulursa ve ilk yardım nasıl yapılır bilinirse her şey çok daha güzel olur gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var? alkol yağda çözünen inorganik bir madde olduğundan yağlı vücutta daha çabuk etki gösterir. mesela kadınların iki birada gitmelerinin sebebi yağlı vücutlarıdır.(evet kadınlar yağlıdır, saldırın bana.) bir de şu var tabii istisna olarak : (bkz: 30 bira içip vermeyen hatunlar) bilinmesi gereken diğer husus da alkol alma faaliyetinden önce yemek yenmesidir. mideniz ne kadar dolu olursa alkol kana o kadar yavaş geçer. zaten bu zehirlenme diye tabir ettiğimiz hadise de kandaki alkolün oranının 25 mg/dl üstüne çıkmasıdır. alkol zehirlenmesi yaşayan kişi kusturularak midesinde henüz emilmemiş olan alkol dışarı atılabilir ve kana karışması engellenerek güzel şeyler yapılabilir. alkol zehirlenmesindeki kişi tercihen açık havada yan yatırılmalı ve kusmasına karşın gözlenmelidir. zira abuk pozisyonlarda kusması ona jimi hendrix'vari bir son hazırlayabilir. bu durumdaki kişinin gözleri kızarır, nabzı düzensizleşir, refleksleri yavaşlar. korkmayınız, normaldir. halk arasında soda içirmek, ayran içirmek gibi aktivitelerle sarhoş ayıltmak moda olsa da kahve her zaman en güzel uyarıcıdır. ardından bol su ile dehidrasyon yaşamaması sağlanır. bunlardan sonra 1-2 saat gözlem altında uyuyan sarhoşumuz(dikkat edin artık zehirlenmiş şahıs falan demiyorum o artık bir sarhoş) kendine gelmezse derhal hastaneye gidilmelidir, zira kendisi komada olabilir. değilse bile 1 serum yedi miydi hiçbir şeyi kalmaz.

    şimdi yazdım uzun uzun ama : ne gerek var o kadar içmeye? tadında için, lakin zevkine payidarı yoktur bu işin..

  • sanırım 1969 yılı idi.deniz gezmiş’in anneannesi faika hanım , ankarada oğlu cavit bey’in evinde kalıyordu...kanserdi . hasta ziyaretine gitmiştim.deniz’i özlediğini,ölmeden görmek istediğini söyledi..o sıralar deniz, sbf’de saklanıyordu.bu fakültede okuyan kuzeni osman ile araları yoktu.bu yüzden nenesinin bu arzusunu iletmediğini anladım.sbf’ye gittim. deniz’e haber salındı. öğrenci derneğinde bekliyordum kendisini.kısa sürede geldi. anneannesinin durumunu aktarıp,”son defa görmek ” dileğini ilettim. biraz durdu. gözleri doldu. ”abi,çok özledim ninemi.ben de görmek istiyorum.ama buradan çıktığım anda polis beni yakalar” dedi.o dönemde polis fakülte ve yurtlara dekanın talebi olmadan giremiyordu.ama fakülteyi de dışardan nerdeyse kuşatmıştı.bir çare bulunur dedim.bir süre daha konuştuk. ayrıldım. arkamdan “nenemin ellerinden öperim.kendisini göreceğim” diye bağırdı.

    deniz ninesini gördü mü bilemiyorum.ama benim kendisini son görüşüm imiş…

  • ulan resmen sakallının gittiği anlaşılmasın diye ona en benzeyen sakallıyı alıp koymuşlar. yer mi anadolu çocuğu? bana eski sakallıyı verin.

  • istanbul ahl'den yurtdışına gitmek üzere havalanındayım. sırada hemen önümde kara çarşaflı bir kadın ve bir adam, kabindeki polisle aralarında bişeyler oluyor, konuşmalar falan, neyse sonra geçiyorlar. sıra bende pasaportu uzatıyorum.
    kabindeki memur başlıyor söylenmeye.
    - heryerini kapatmış sadece gözleri var, yüzünü görmem lazım, kontrol için, uğraştırdılar bir sürü.
    - açtı mı sonra?
    - müslim falan bişeyler dedi, e ben de müslümanım dedim, açtı sonra.
    - nerelilermiş?
    - türkmenistan*, ya ben çok meraklıyım sanki senin karının yüzünü görmeye. zaten buradan ne ruslar, ne ukraynalılar geçiyor!!!!
    - ee evet siz de haklısınız tabi.

  • sebebi yoktur. türkiye gibi tatlı çeşitliliğinin bol olduğu bir ülkede şekerli hamur kızartmasının neden tutmadığını irdelemek saçmalıktır.

    waffle dediğiniz şeyin tutması diye birşey de yok. sadece sunum olarak ve hamurunun özel bir desene sahip olması, özgün bir tasarımı olmasıyla tercih edilebiliyor. tüm olay bu yani. sadece bu zengin mutfakta yerini ufacık da olsa almış bir tatlı.

    donut dediğiniz şeyi donut diye sokakta kızartıp, çikolataya yada pudra şekerine banıp 1-2 liraya satarsanız millet ayaküstü tercih edebilir. ama donut diye, avm'lerin en alt katına türlü desenler koyup tanesini 6-7 liraya satarsanız almayız tabi amk.

    berliner diye bir tatlı var bilen bilir. aynısı, sadece ortası delik değil. çikolatalısı da vişnelisi de harikadır. 4 tanesi 9-10 lira bir fiyatı var ve çok başarılı. denk gelince alıyorum. ha tatlı canım istediği zaman da böyle bir ülkede gideyim de donut yiyeyim demem tabii amk. baklavası var şöbiyeti var kadayıfı var kazandibi var var oğlu var.